iltasyazilim
FD Üye
Allahü teâlâyı inkâr eden zeki bir dehri ateist vardı Hıristiyan din adamları bu dehriye cevap veremeyince, sana ancak İslam âlimleri cevap verebilir diyerek onu Basra’ya gönderirler Basra’ya gelip, dünyada bana cevap verebilecek bir âlim bulamadım der Herkese meydan okur
Hammad hazretleri (hele önce bizim çocuklarla tartış, gerekirse âlimlerle görüşürsün) der, onun karşısına genç yaştaki Numan bin Sabit’i imamı a’zam Ebu Hanife hazretlerini çıkarır Dehri, çocuk denilecek yaştaki bir gençle tartışmayı gururuna yediremez Kürsüye yumruk vurur, “Hani nerede, o meşhur âlimleriniz der
Genç Numan bin Sabit onu, onun silahı ile vurur “Ne o der, demek benden korkmaya başladın? Dehri bu söze tahammül edemeyerek ilk sorusunu sorar:
Var olan şeyin başlangıcı ve sonu olmaması mümkün mü?
Mümkündür
Nasıl olur?
Sayıları bilirsin birden önce hangi sayı vardır?
Bir şey yoktur
Mecazi bir olanın önünde bir şey olmayınca, hakiki bir olanın önünde ne olabilir?
Peki hakiki olanın yönü ne tarafadır?
Mumun ışığı ne taraftadır?
Bir tarafta denemez
Mecazi ışık için böyle denirse ebedi nur olan için ne denebilir?
Her var olanın bir yeri olması gerekmez mi?
Mahluklar için öyledir
İlah kâinatta ise, bir yerde görünmesi gerekmez mi?
Yaratan ile yaratılan mukayese edilmez ama sütte yağı görebiliyor musun?
Görülmez
Sütte yağ olduğu bir gerçek iken, göremiyoruz diye nasıl inkâr edilir? Ben de sana bir soru sorayım: Senin aklın var mı?
Elbette var
Var olan şey görünür dedin Aklın varsa gösterebilir misin?
Peki O, şu anda ne yapmaktadır?
Sen bütün soruları kürsüden sordun Biraz da ben kürsüden cevap vereyim
Peki geç kürsüye
İmamı a’zam , kürsüye çıkıp, “Allahü teâlâ şu anda, senin gibi imansız bir dehriyi kürsüden indiriyor ve benim gibi bir muvahhidi kürsüye çıkarıyor der ve ardından Rahman suresinin (Öyle iken Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz?) mealindeki 28 âyetini okur Kalabalık hep bir ağızdan istiğfara başlar Bu arada dehri çoktan uzaklaşıp gitmiştir
Alıntı
Hammad hazretleri (hele önce bizim çocuklarla tartış, gerekirse âlimlerle görüşürsün) der, onun karşısına genç yaştaki Numan bin Sabit’i imamı a’zam Ebu Hanife hazretlerini çıkarır Dehri, çocuk denilecek yaştaki bir gençle tartışmayı gururuna yediremez Kürsüye yumruk vurur, “Hani nerede, o meşhur âlimleriniz der
Genç Numan bin Sabit onu, onun silahı ile vurur “Ne o der, demek benden korkmaya başladın? Dehri bu söze tahammül edemeyerek ilk sorusunu sorar:
Var olan şeyin başlangıcı ve sonu olmaması mümkün mü?
Mümkündür
Nasıl olur?
Sayıları bilirsin birden önce hangi sayı vardır?
Bir şey yoktur
Mecazi bir olanın önünde bir şey olmayınca, hakiki bir olanın önünde ne olabilir?
Peki hakiki olanın yönü ne tarafadır?
Mumun ışığı ne taraftadır?
Bir tarafta denemez
Mecazi ışık için böyle denirse ebedi nur olan için ne denebilir?
Her var olanın bir yeri olması gerekmez mi?
Mahluklar için öyledir
İlah kâinatta ise, bir yerde görünmesi gerekmez mi?
Yaratan ile yaratılan mukayese edilmez ama sütte yağı görebiliyor musun?
Görülmez
Sütte yağ olduğu bir gerçek iken, göremiyoruz diye nasıl inkâr edilir? Ben de sana bir soru sorayım: Senin aklın var mı?
Elbette var
Var olan şey görünür dedin Aklın varsa gösterebilir misin?
Peki O, şu anda ne yapmaktadır?
Sen bütün soruları kürsüden sordun Biraz da ben kürsüden cevap vereyim
Peki geç kürsüye
İmamı a’zam , kürsüye çıkıp, “Allahü teâlâ şu anda, senin gibi imansız bir dehriyi kürsüden indiriyor ve benim gibi bir muvahhidi kürsüye çıkarıyor der ve ardından Rahman suresinin (Öyle iken Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz?) mealindeki 28 âyetini okur Kalabalık hep bir ağızdan istiğfara başlar Bu arada dehri çoktan uzaklaşıp gitmiştir
Alıntı