nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
azzahara aşk şeriatı
Son dönemlerde romancılarımız Anadolu ’nun büyük bir zenginlik barındıran felsefesi tasavvufa özel bir ilgi duymaya başladılar İhsan Oktay Anar ’ın “Suskunlar, Ahmet Ümit ’in “Babı Esrar adlı romanları ilk aklıma gelenler Hepimiz Mevlana ’nın şiirlerini ve Konya ’nın dervişlerini biliriz fakat felsefesinden ne denli uzaktan yaşamlar içinde olduğumuzu bu romanlar fazla hoş gösterdiler bize Aşina, görünen olması, yaşanan olması gerekmediğini de gösterdi En yakın olmamız gereken felsefeyi ne denli az bildiğimiz (en azından çoğumuzun) su üzerine çıktı bence romanlarla
Aşk , bugünün yaşamında yalnızca iki insan arasındaki ihtiraslı ilişkiyi izah etmek için kullanılan bir sözcüğe indirgendi Fakat ilk çağlarda aşkı bambaşka sözcüklerle ifade ederlerdi, tanrı aşkı, karıkoca aşkı, cinsel arzu başka sözcüklerle anlatılırdı Fakat bedenimizin bütün orta uygun bir ağrı olarak hissettiğimiz aşk, doğrusu bir tek sözcükle de anlatılabilir, aynı Rumi ’nin yaptığı gibi
Elif Şafak ’ın “Siyah Sütcilt sonradan beklenen yeni romanı aşkı bütün da bir tek sözcükle anlatan bir eser Romana da en basitinden “Aşk adını vermiş yazan Basit diyorum lakin gerçekte hiç de kolay bir aşk yok anlattığı, zaten ne zaman basittir ancak aşk? İçinde her duyguyu ve her tutkuyu eriten bir tek sözcük olduğunda en karmaşık halinde değil midir?
“Aşkta Şafak, iki ayrı vakit diliminde geçen iki hikaye anlatıyor Birincisi 2008 yılında Boston şehri yakınlarında yaşamış Ella ’nın öyküsü; İkincisi ise, 13 Asır ortalarında bir kısmı Bağdat ’ta kalanı Konya ’da geçen Tebrizli Şems ’in öyküsü Ella, üç çocuk annesi, sevgisiz bir evlilik içinde sıkışmış kalmış “biçare bir evkadını Çocukları büyüdüğü ve ona artı ihtiyaç duymadıkları bir çağa geldikleri için kendine oyalanacak bir iş bulur Görevi bir editörün yardımcısının yardımcılığıdır, eline bahşedilen hakkında hiçbir şey bilmediği romanı okuması ve hakkında rapor hazırlaması istenir Roman tasavvufla ilgilidir Hayatında hiç Mevlana ’nın adını duymamış, hiç ülkesi dışarıya yaşamamış, gezmemiş biri olarak yabancıdır konuya ve romanın içerdiği temalara Fakat romandaki bir şeyler çeker onu, önce yazan hakkında veri edinir, kitabı okumaya başladığında yazara bir eposta yazar Mesajında sadece kitaptan değil, kendisiyle ilgili özel bir konudan da bahseder Hayatında bütün da aşkın ne olduğunu sorguladığı, kendini nasıl aşksız bir yaşamın içinde bulduğunu anlamaya çalıştığı bir dönemdir Okuduğu “Aşk Şeriatı adlı roman tüm bunların yanıtını barındırır içinde, o da zamanla görmeye başlar bunları
“Aşk Şeriatının yazarı Aziz Z Zahara, gezgin bir fotoğrafçıdır Bunalımlı geçen hayatının bir bölümünde dinle tanışmış ve bir Sufi olmuştur Şems ’in hayatını ve Sufiliği kendi anladığı gibi yazmıştır romanında Elif Şafak ’ın roman içine roman koyarak hem anlatım katmanlarını çoğaltmış keza de – en önemlisi – Mevlana ’yı bugüne bağlamış Bugünün yaşamı içinde Sufi hayat felsefesini göstermiş Romanın özünü içinde yatan “Aşk Şeriatı barındırıyor fakat romana sadece “Aşk başlığını verdiği için, zaman ötesinde, kültür ötesinde anlaşılmasını istiyor
“Aşk Şeriatı 1245 yılının öncesi ve ardından, büyük kısmı Konya ’da geçen bir roman Her karakter birinci tekil şahıstan Şems ’le tanışmasını, ondan nasıl etkilendiğini, günlüğe yazılmış haliyle anlatıyorlar her biri Şems ’in hayatındaki bir dönemi veya birkaç saati anlattığı için, Şems ’e çok ayrı açılardan bakmamızı sağlıyor ayrıca olayların akışı da bir dilden diğerine hiç aksamıyor Şems ’in kendi ağzından da çocukluğunu, düşüncelerini ve hepsinden önemlisi kırk kuralını öğreniyoruz
Romanın kurgusu bu kırk kural üzerine resmileşmiş Tüm düşünceleri, tüm karakterleri birbirine kırk kaide bağlıyor “Gönlü geniş ve ruhu gezgin Sufi Meşreplilerin kırk kuralı diye adlandırdığı kurallar, Şems ’in gezgin bir derviş olarak tanıdığı, gördüğü yaşadığı, olaylardan kişilerden etkilenerek oluşturduğu kendi felsefesini yansıtıyor Şems ’in kırk kuralı ilk ilk olarak, “kural oldukları için din kitaplarının ve kurumlaşmış dinlerin kurallarını çağrıştırsa da onlardan çok bambaşka Tevrat ’ın on emri, İslamiyet ’in beş şartı gibi inananların yaşamlarını kalıplaştırmak değil kırk kuralın amacı, tersine basmakalıp düşüncelerden kurtulmayı, yaşamın merkezine sevgiyi oturtmayı anlatıyor Şems ’in kurallarından bazıları çok bilinen, onuncu kaide gibi: “Ne yöne gidersen git, Doğu, Batı, Kuzey veya Güney çıktığın her yolculuğu içine doğru bir yolculuk olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır Bunlar ihtiyatlı birçok insanın anlayacağı ve söyleyeceği türden kurallar Bir Takım kurallar ise, tasavvuf felsefesinin özünü anlatan çok daha kompleks ve derinler Örneğin on beşinci kural: “…tek tek herbirimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır
Elif Şafak felsefe ve metafiziğe bütün romanlarında yer vermiş bir yazan “Aşk bu anlamda diğer romanlarından fazla bambaşka, burada felsefe tarihinin esas taşları olarak gördüğümüz düşünürlerin adları veya kuramları hiç geçmiyor Bu romanda özellikle kuramsal ve rasyonel yaklaşmaktan çekindiğini görüyoruz Belki çekinmek değil, uzak duruyor, çünkü derinlerde ruhunda hissettiği bir felsefeyi, yaşam biçimini anlatmaya girişiyor Akla Yatkın ve bilgi yoluyla ulaştığı felsefeyi anlatmak yok amacı Hayatın bir parçası haline gelmiş burada felsefe ve din Tasavvufu da aynı şekilde bir öğreti olarak değil, gündelik sorunların karşılıklarının bulunduğu bir yaşam bilgeliği olarak sunuyor Böyle sunduğu için de, Ella adında kırk yaşında bir Amerikalı kadının da anlayacağı, özdeşlik kurabileceği bir şekle sokuyor Kendimce romanı eşsiz kılan özelliği burada yatıyor Şems en manâlı hayattan ders çıkarma anlarında kutsal metinlerden çıkmışçasına—peygamberlerle ya da inançla ilgili hikâyeler anlatıyor Romanda benim en hoşuma dışarı giden aralara serpiştirilmiş bu kısacık hikâyeler oldu Bu romanı nasıl anlamamızı istediği kendimce bu hikâyelerde yatıyordu Basit fakat özle ilgili
“Aşk Şeriatında her birim aynı sessiz harfle başlıyor Sessiz harf oluşu, mahlaslarından biri suskun olan Rumi ’ye gönderme olduğu gibi, başyapıtı Mesnevi ’nin “Bişnev! yani “Dinle! diye başlıyor da olması Her bölümün b harfiyle başlar olmasını ben bir çeşit bismillah ile başlar gibi metni kutsayan bir öğe olarak gördüm Yalnızca “Aşk Şeriatının dışında kalan birinci birim b ile başlamıyor, lakin Ella okudukça ve kitabı anladıkça onunla ilgili olan bölümler de b ile başlamaya başlıyor
Roman bazı okurlara pozitif dini, artı tanrısal bir metin havasında gelebilir Ilk başlarda ben de kutsal kitaplardan bir birim okuyormuşum gibi yadırgadım Roman kahramanları iyilikleri ve kötülükleriyle ele küskün olsalar da, çizgilerin artı net olması, bilgelerin daima bilgece davranması ve fahişe Çöl Gülü ’nün veya Rumi ’nin karısı Kerra ’nın beklenenin dışında bir şahsiyet göstermemeleri romanın şayet de tek cılız noktası Yıllar önce televizyonda izlediğim bir edebiyat programında Talat Halman Türk romanının “Faustunu yaratamadığını söylemişti, bu konuyu o günden beri çok düşünme fırsatım oldu Yazarın kendi şüphelerini metne sızdırmadığı anlamında, bence de fazla içten bu tanımlama gerçi “Aşk ola ki bu açıdan eleştirilmeyi konusu itibariyle kabul etmeyecek bir roman Şüpheler yok, inanç üzerine kurulu
Şafak bu romanını da İngilizce yazmış ama ola ki de çeviriye katkıda bulunduğundan yalnızca Şafak ’ın anlatacağı güzellikte bir anlatıma sahip Cümlelerin güzelliği, dili şahane bir yaratıcılıkla kullanıyor olması ve bunu şimdiye dek yazdığı her şeyden fazla daha üstün bir şekilde becermiş olması, bu romanı tek kelimeyle mucizevi yapıyor Yazarın kişiliğini en saf halinde görebileceğimiz bir yapıt çıkarmış ortaya *
Son dönemlerde romancılarımız Anadolu ’nun büyük bir zenginlik barındıran felsefesi tasavvufa özel bir ilgi duymaya başladılar İhsan Oktay Anar ’ın “Suskunlar, Ahmet Ümit ’in “Babı Esrar adlı romanları ilk aklıma gelenler Hepimiz Mevlana ’nın şiirlerini ve Konya ’nın dervişlerini biliriz fakat felsefesinden ne denli uzaktan yaşamlar içinde olduğumuzu bu romanlar fazla hoş gösterdiler bize Aşina, görünen olması, yaşanan olması gerekmediğini de gösterdi En yakın olmamız gereken felsefeyi ne denli az bildiğimiz (en azından çoğumuzun) su üzerine çıktı bence romanlarla
Aşk , bugünün yaşamında yalnızca iki insan arasındaki ihtiraslı ilişkiyi izah etmek için kullanılan bir sözcüğe indirgendi Fakat ilk çağlarda aşkı bambaşka sözcüklerle ifade ederlerdi, tanrı aşkı, karıkoca aşkı, cinsel arzu başka sözcüklerle anlatılırdı Fakat bedenimizin bütün orta uygun bir ağrı olarak hissettiğimiz aşk, doğrusu bir tek sözcükle de anlatılabilir, aynı Rumi ’nin yaptığı gibi
Elif Şafak ’ın “Siyah Sütcilt sonradan beklenen yeni romanı aşkı bütün da bir tek sözcükle anlatan bir eser Romana da en basitinden “Aşk adını vermiş yazan Basit diyorum lakin gerçekte hiç de kolay bir aşk yok anlattığı, zaten ne zaman basittir ancak aşk? İçinde her duyguyu ve her tutkuyu eriten bir tek sözcük olduğunda en karmaşık halinde değil midir?
“Aşkta Şafak, iki ayrı vakit diliminde geçen iki hikaye anlatıyor Birincisi 2008 yılında Boston şehri yakınlarında yaşamış Ella ’nın öyküsü; İkincisi ise, 13 Asır ortalarında bir kısmı Bağdat ’ta kalanı Konya ’da geçen Tebrizli Şems ’in öyküsü Ella, üç çocuk annesi, sevgisiz bir evlilik içinde sıkışmış kalmış “biçare bir evkadını Çocukları büyüdüğü ve ona artı ihtiyaç duymadıkları bir çağa geldikleri için kendine oyalanacak bir iş bulur Görevi bir editörün yardımcısının yardımcılığıdır, eline bahşedilen hakkında hiçbir şey bilmediği romanı okuması ve hakkında rapor hazırlaması istenir Roman tasavvufla ilgilidir Hayatında hiç Mevlana ’nın adını duymamış, hiç ülkesi dışarıya yaşamamış, gezmemiş biri olarak yabancıdır konuya ve romanın içerdiği temalara Fakat romandaki bir şeyler çeker onu, önce yazan hakkında veri edinir, kitabı okumaya başladığında yazara bir eposta yazar Mesajında sadece kitaptan değil, kendisiyle ilgili özel bir konudan da bahseder Hayatında bütün da aşkın ne olduğunu sorguladığı, kendini nasıl aşksız bir yaşamın içinde bulduğunu anlamaya çalıştığı bir dönemdir Okuduğu “Aşk Şeriatı adlı roman tüm bunların yanıtını barındırır içinde, o da zamanla görmeye başlar bunları
“Aşk Şeriatının yazarı Aziz Z Zahara, gezgin bir fotoğrafçıdır Bunalımlı geçen hayatının bir bölümünde dinle tanışmış ve bir Sufi olmuştur Şems ’in hayatını ve Sufiliği kendi anladığı gibi yazmıştır romanında Elif Şafak ’ın roman içine roman koyarak hem anlatım katmanlarını çoğaltmış keza de – en önemlisi – Mevlana ’yı bugüne bağlamış Bugünün yaşamı içinde Sufi hayat felsefesini göstermiş Romanın özünü içinde yatan “Aşk Şeriatı barındırıyor fakat romana sadece “Aşk başlığını verdiği için, zaman ötesinde, kültür ötesinde anlaşılmasını istiyor
“Aşk Şeriatı 1245 yılının öncesi ve ardından, büyük kısmı Konya ’da geçen bir roman Her karakter birinci tekil şahıstan Şems ’le tanışmasını, ondan nasıl etkilendiğini, günlüğe yazılmış haliyle anlatıyorlar her biri Şems ’in hayatındaki bir dönemi veya birkaç saati anlattığı için, Şems ’e çok ayrı açılardan bakmamızı sağlıyor ayrıca olayların akışı da bir dilden diğerine hiç aksamıyor Şems ’in kendi ağzından da çocukluğunu, düşüncelerini ve hepsinden önemlisi kırk kuralını öğreniyoruz
Romanın kurgusu bu kırk kural üzerine resmileşmiş Tüm düşünceleri, tüm karakterleri birbirine kırk kaide bağlıyor “Gönlü geniş ve ruhu gezgin Sufi Meşreplilerin kırk kuralı diye adlandırdığı kurallar, Şems ’in gezgin bir derviş olarak tanıdığı, gördüğü yaşadığı, olaylardan kişilerden etkilenerek oluşturduğu kendi felsefesini yansıtıyor Şems ’in kırk kuralı ilk ilk olarak, “kural oldukları için din kitaplarının ve kurumlaşmış dinlerin kurallarını çağrıştırsa da onlardan çok bambaşka Tevrat ’ın on emri, İslamiyet ’in beş şartı gibi inananların yaşamlarını kalıplaştırmak değil kırk kuralın amacı, tersine basmakalıp düşüncelerden kurtulmayı, yaşamın merkezine sevgiyi oturtmayı anlatıyor Şems ’in kurallarından bazıları çok bilinen, onuncu kaide gibi: “Ne yöne gidersen git, Doğu, Batı, Kuzey veya Güney çıktığın her yolculuğu içine doğru bir yolculuk olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır Bunlar ihtiyatlı birçok insanın anlayacağı ve söyleyeceği türden kurallar Bir Takım kurallar ise, tasavvuf felsefesinin özünü anlatan çok daha kompleks ve derinler Örneğin on beşinci kural: “…tek tek herbirimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır
Elif Şafak felsefe ve metafiziğe bütün romanlarında yer vermiş bir yazan “Aşk bu anlamda diğer romanlarından fazla bambaşka, burada felsefe tarihinin esas taşları olarak gördüğümüz düşünürlerin adları veya kuramları hiç geçmiyor Bu romanda özellikle kuramsal ve rasyonel yaklaşmaktan çekindiğini görüyoruz Belki çekinmek değil, uzak duruyor, çünkü derinlerde ruhunda hissettiği bir felsefeyi, yaşam biçimini anlatmaya girişiyor Akla Yatkın ve bilgi yoluyla ulaştığı felsefeyi anlatmak yok amacı Hayatın bir parçası haline gelmiş burada felsefe ve din Tasavvufu da aynı şekilde bir öğreti olarak değil, gündelik sorunların karşılıklarının bulunduğu bir yaşam bilgeliği olarak sunuyor Böyle sunduğu için de, Ella adında kırk yaşında bir Amerikalı kadının da anlayacağı, özdeşlik kurabileceği bir şekle sokuyor Kendimce romanı eşsiz kılan özelliği burada yatıyor Şems en manâlı hayattan ders çıkarma anlarında kutsal metinlerden çıkmışçasına—peygamberlerle ya da inançla ilgili hikâyeler anlatıyor Romanda benim en hoşuma dışarı giden aralara serpiştirilmiş bu kısacık hikâyeler oldu Bu romanı nasıl anlamamızı istediği kendimce bu hikâyelerde yatıyordu Basit fakat özle ilgili
“Aşk Şeriatında her birim aynı sessiz harfle başlıyor Sessiz harf oluşu, mahlaslarından biri suskun olan Rumi ’ye gönderme olduğu gibi, başyapıtı Mesnevi ’nin “Bişnev! yani “Dinle! diye başlıyor da olması Her bölümün b harfiyle başlar olmasını ben bir çeşit bismillah ile başlar gibi metni kutsayan bir öğe olarak gördüm Yalnızca “Aşk Şeriatının dışında kalan birinci birim b ile başlamıyor, lakin Ella okudukça ve kitabı anladıkça onunla ilgili olan bölümler de b ile başlamaya başlıyor
Roman bazı okurlara pozitif dini, artı tanrısal bir metin havasında gelebilir Ilk başlarda ben de kutsal kitaplardan bir birim okuyormuşum gibi yadırgadım Roman kahramanları iyilikleri ve kötülükleriyle ele küskün olsalar da, çizgilerin artı net olması, bilgelerin daima bilgece davranması ve fahişe Çöl Gülü ’nün veya Rumi ’nin karısı Kerra ’nın beklenenin dışında bir şahsiyet göstermemeleri romanın şayet de tek cılız noktası Yıllar önce televizyonda izlediğim bir edebiyat programında Talat Halman Türk romanının “Faustunu yaratamadığını söylemişti, bu konuyu o günden beri çok düşünme fırsatım oldu Yazarın kendi şüphelerini metne sızdırmadığı anlamında, bence de fazla içten bu tanımlama gerçi “Aşk ola ki bu açıdan eleştirilmeyi konusu itibariyle kabul etmeyecek bir roman Şüpheler yok, inanç üzerine kurulu
Şafak bu romanını da İngilizce yazmış ama ola ki de çeviriye katkıda bulunduğundan yalnızca Şafak ’ın anlatacağı güzellikte bir anlatıma sahip Cümlelerin güzelliği, dili şahane bir yaratıcılıkla kullanıyor olması ve bunu şimdiye dek yazdığı her şeyden fazla daha üstün bir şekilde becermiş olması, bu romanı tek kelimeyle mucizevi yapıyor Yazarın kişiliğini en saf halinde görebileceğimiz bir yapıt çıkarmış ortaya *