ABDULAZÎZ DEBBAĞ
Fas'ta yaşayan evliyanın buyuklerinden İsmi Abdulaziz bin Mes'Ud Debbağ'dır Soyu hazreti Ali efendimize dayanmakta olup hem şerif, hem de seyyiddir 1679 (H1090) senesinde Fas'ta doğdu 1720 (H1132) senesinde doğduğu yerde vefat etti
Babası Mes'Ud edDebbağ, alim bir zat olup, buyuk veli Seyyid elArabi elFeştali hazretlerinin yanında yetişti Hocasının Fariha isimli yeğeni ile evlendi Abdulaziz Debbağ doğduktan kısa bir sure sonra Seyyid elArabi hazretleri vefatından once annesi ve babasını yanına cağırarak, bir fes ve bir cift postalını Abdulaziz Debbağ'a verilmek uzere emanet etti Abdulaziz hazretleri buyuyup, oruc tutacak yaşa gelince, annesi ona; Oğlum! Seyyid elArabi elFeştali hazretleri bu emanetleri sana vermemi vasiyet ettidedi Annesinden emanetleri alan Abdulaziz Debbağ'ın kalbinde Allahu tealanın aşkı ve sevgisi arttı Nerede bir evliya olduğunu duysa yanına gidip, sohbetlerinde bulunmaya başladı Fakat istediğine tam manasıyla kavuşamıyordu Bir sure sonra Seyyid Ahmed bin Abdullah'ın sohbetlerine devam etti ve aradığını bu zatın huzurunda buldu Kısa surede tasavvuf yolunda kemale erdi Hocasının vefatı uzerine, halifesi olarak yerine gecti ve talebe yetiştirip insanlara doğru yolu gostermeye başladı
Bir gun talebelerinden Ahmed bin Mubarek, Sultan Nasrullah'ın, derhal Meknase'ye gidip Riyad Camiinde imam olmasını bildiren mektubunu aldı Talebe bu goreve layık olmadığını ve hocasından ayrılmanın ağır geleceğini duşunerek cok uzuldu Abdulaziz Debbağ durumdan haberdar olunca; Korkma! Zira sen Meknase'ye gidecek olursan, biz de seninle beraber geliriz Fakat sen hic uzulme sana bir zarar gelmeyecek ve sen o camiye imam olmayacaksındedi Talebe yola cıktı Meknase'ye vardığında imamlık vazifesinin başkasına verildiğini oğrendi Hemen evine dondu Durumu oğrenen kayınpederi Muhammed bin Omer şoyle bir mektup yazdı:
Meknase'ye geldiğin halde sultanla goruşmeden ayrıldın Senin donmenden sonra başımıza gelecekleri bilmezsin Bana soracak olursan hemen Meknase'ye gelip sultanla goruş ve verilen vazifeye başla!
Ahmed bin Mubarek hemen mektubu hocasına goturup okudu Abdulaziz Debbağ; Sen evine git otur, hic bir fenalık gelmez Sana sultanın bir zararı dokunmazbuyurdu ve bir sure sonra mesele kapandı
Abdulaziz Debbağ bazı talebeleri ile sohbet ederken Ahmed bin Mubarek'e donerek evini anlattıktan sonra; Neden atını falan yere bağlıyorsun? Oraya salih bir zat defnedilmiştir Kabri tam atının ayağının altında bulunuyordedi Halbuki oralarda bir kabir izi yoktu ve oraya yakın bir kabristanlık da yoktu Abdulaziz Debbağ tekrar; Senin avlunda yedi kabir bulunuyor Fakat sen sadece atının ayakları hizasında bulunan zatın kabrine dikkat et Atını oradan uzaklaştır, ona saygılı ol! Mumkunse kabirle at arasına bir duvar cekbuyurdu O sırada meclisteki talebelerinden biri; Efendim o zat kimdir?diye sorunca; Arabdır Tilmsan'a yakın bir yerde bulunan elLesbağat kabilesindendir Bu kabile onu sadece bir talebe bilir Bir veli olduğunu bilip tanımazlar Vefat edince bahsettiğim o yere defnettilerdedikten sonra Ahmed bin Mubarek'e donerek; İstersen bahsettiğim o yeri kaz Onun bedenine rastlarsındedi O da gidip hocasının dediği yeri kazarak, o zatın mubarek bedenini buldu Oraya hemen bir kabir yaptırdı Tekrar hocasının yanına gittiğinde şoyle sordu:
Efendim! Bizim avluda bulunan diğer kabirleri değil de, neden sadece atın ayaklarının hizasındaki kabir uzerinde durdunuz ve onun ortaya cıkmasını istediniz?Abdulaziz Debbağ bu suale şoyle cevap verdi:
Cunku bu zat, Allahu tealanın veli kullarındandır RUhu serbest ve hareket halindedir Diğerleri ise berzah aleminde bekliyorlar Oradaki olulerin vefatından bu yana uc yuz yıla yakın zaman gecmiş bulunuyor
Abdulaziz Debbağ sık sık talebeleri ile acık havada dolaşır, bu sırada onlarla sohbet ederdi Yine bir gun boyle temiz havalı bir yerde talebeleri ile sohbet ederken birisi yanlarına geldi ve; Efendim! Kardeşim, sultanın oğlu Abdulmelik ile beraber ortadan kayboldu Ondan bir haber bekliyoruz Kendisini sevdiğim bir zat, kardeşimin sağ olduğunu soyledi Siz bu hususta ne dersiniz?diye sorunca Abdulaziz Debbağ hazretleri hic bir şey soylemedi Gelen kişi ısrar edince; Sen muhakkak benden haber almak istiyorsan, sıhhatli haber al Allahu teala Hacı Abdulkerim'e rahmet eylesin O hem garib, hem de gaibdir Onun cenaze namazını kılan sana haber verecektir Sultanın oğlu onu oldurmuşturdedi Birkac gun sonra Abdulaziz Debbağ'ın verdiği haberin aynı geldi
Devlet ileri gelenleri sık sık Abdulaziz Debbağ'dan vazifelerinin devamı icin yardım ve dualarını isterlerdi Sultan Nasrullah vali ve hakimlerin bir kısmını gorevden aldı Onlardan birisi gorevine tekrar donmek istiyordu Her zamanki gibi Abdulaziz Debbağ hazretlerinden yardım isteyince, yardım etti Sultan o kişiyi tekrar vali yaptı Bir sure sonra Abdulaziz Debbağ, valiye haber gondererek iyilik etmesini ve vergileri odemede kolaylık gostermesini rica etti Fakat makamın verdiği gurUra kapılan vali bu ricayı kabul etmedi ve ceza olarak gorevden alındı
Talebelerinden biri Abdulaziz Debbağ'ı ziyaret icin bir gun yola cıktı Yolculuğunu katır ile yapıyordu Tehlikeli bir yere gelince, bineğinden inip o yeri yaya olarak gecti Tekrar bineceği sırada hayvan kactı ve yakalaması mumkun olmadı Ne yapacağını şaşırdı O anda hocası hatırına geldi ve ondan yardım umarak; Ey hocam Abdulaziz Debbağ!dedi Bu sırada Allahu teala bazı insanları ona yardımcı olarak gonderdi Onlarla beraber hayvanı yakalayıp, hocasının huzUruna geldi Abdulaziz Debbağ onu gorunce gulerek; Falan yerde Şeyh Abdulaziz'i ne yapacaktın? Senin yanında olsaydı herhalde sana yardımda bulunurdudedi Talebe buyuk bir edeple; Ey Efendim! Şahsen bulunmanızla rUhen bulunmanız arasında, sizin icin hicbir fark yoktur ve ikisi de mumkundurdedi
Sohbetlerinde talebelerine şoyle buyururdu:
Kulun duşuncesi Allahu tealadan başkasına doğru yonelince Allahu tealadan uzaklaşmış olur
İnsanlar, varlık aleminin efendisi Muhammed aleyhisselamı tanımadıkca, ilahi marifete kavuşamaz Hocasını bilmedikce, varlık aleminin efendisini tanımaz Kendi nazarında insanları olu gibi kabUl etmedikce, hocasını bilemez
Firdevs Cennetinde, bu dunyada işitilen veya işitilmeyen butun nimetler mevcuttur Cennetin ırmakları, Firdevs Cennetinden kaynayıp cıkar Bir ırmaktan su, bal, sut ve şarab olmak uzere dort turlu meşrUbat akar Nasıl gokkuşağındaki renkler birbirine karışmadan durursa bu dort meşrUbat da birbirine karışmadan akar Bu ırmaklar muminin isteğine gore akar Hangisini isterse o akar ve onu icer Butun bunlar, Allahu tealanın iradesiyle olmaktadır
ARSLANIN DA ŞEREFİ VAR
Bir grup talebesi bir yere gitmek icin yola cıktılar Yanlarında eşkıya saldırısına karşı koyacak hic bir şey yoktu Geceyi tenha ve korkunc bir yerde gecirdiklerinden, iclerinden iki kişi uyumadı Bunlar yakınlarında bir arslanın dolaştığını fark ettiler Biri diğerine; Kimseyi uyandırma sonra paniğe kapılabilirlerdedi Sabah olunca yakınlarında olu bir tavşana rastladılar ve yollarına devam ettiler İşlerini gorup geri donerken konakladıkları yerde, bir kişi uyumayıp arkadaşlarını bekledi Hocaları Abdulaziz Debbağ'ın huzuruna geldiklerinde uyumayan talebe; Efendim! Musade ederseniz biraz uyumak istiyorum Cunku dun gece hic uyumadımdedi Abdulaziz Debbağ; Nicin uyumadın?diye sorunca; Arkadaşlarımı korumak icindiye cevap verdi Bunun uzerine; Senin gece uyumayıp arkadaşlarını beklemen bir fayda sağlamaz Siz giderken falan gece yol kesiciler sizin yanınıza geldiğinde arslanı ve sizi koruyanı hatırlıyor musun?dedi Talebe; O gece ne oldu?diye sual edince:
O gece falan yere vardığınızda uc kişi gelip size katıldı Daha sonra sizden ayrılınca oradan gelip geceni gozleyen dort kişi ile buluştular Ve sizin konakladığınız yeri onlara haber verdiler Siz uyuduktan sonra sizi soymak icin yaklaştıkları sırada etrafınızda bir arslanın dolaştığını gorunce cok şaşırdılar Kendi kendilerine; Arslanı oldurursek bunlar uyanır, soygun yapmaya kalkışırsak arslan engel olurdedikten sonra bir cıkar yol bulamayarak başka bir kervanı soymaya gittiler
Orada da bir şey bulamayınca tekrar sizin yanınıza geldiler Arslan onlerine tekrar cıkınca, aralarında şoyle konuştular: Bunlar nasıl insanlardır ki hangi yonden yaklaşmaya calıştıysak orada bir arslan cıktıBunun ic yuzunu oğrenmek istedilerse de Allahu teala onların kalblerini muhurledi, dedi
Talebe; Yolda rastladığım olu tavşan neydi?diye sorunca, Abdulaziz Debbağ; Arslanın bir onuru vardır Bir insanın yuzune sinek konsa nasıl eliyle kovalarsa, arslan da sizi korurken, bir tavşan gelip onunde durdu Sen ise onu gormedin Arslan bir pence vurarak oldurdubuyurdu
Fas'ta yaşayan evliyanın buyuklerinden İsmi Abdulaziz bin Mes'Ud Debbağ'dır Soyu hazreti Ali efendimize dayanmakta olup hem şerif, hem de seyyiddir 1679 (H1090) senesinde Fas'ta doğdu 1720 (H1132) senesinde doğduğu yerde vefat etti
Babası Mes'Ud edDebbağ, alim bir zat olup, buyuk veli Seyyid elArabi elFeştali hazretlerinin yanında yetişti Hocasının Fariha isimli yeğeni ile evlendi Abdulaziz Debbağ doğduktan kısa bir sure sonra Seyyid elArabi hazretleri vefatından once annesi ve babasını yanına cağırarak, bir fes ve bir cift postalını Abdulaziz Debbağ'a verilmek uzere emanet etti Abdulaziz hazretleri buyuyup, oruc tutacak yaşa gelince, annesi ona; Oğlum! Seyyid elArabi elFeştali hazretleri bu emanetleri sana vermemi vasiyet ettidedi Annesinden emanetleri alan Abdulaziz Debbağ'ın kalbinde Allahu tealanın aşkı ve sevgisi arttı Nerede bir evliya olduğunu duysa yanına gidip, sohbetlerinde bulunmaya başladı Fakat istediğine tam manasıyla kavuşamıyordu Bir sure sonra Seyyid Ahmed bin Abdullah'ın sohbetlerine devam etti ve aradığını bu zatın huzurunda buldu Kısa surede tasavvuf yolunda kemale erdi Hocasının vefatı uzerine, halifesi olarak yerine gecti ve talebe yetiştirip insanlara doğru yolu gostermeye başladı
Bir gun talebelerinden Ahmed bin Mubarek, Sultan Nasrullah'ın, derhal Meknase'ye gidip Riyad Camiinde imam olmasını bildiren mektubunu aldı Talebe bu goreve layık olmadığını ve hocasından ayrılmanın ağır geleceğini duşunerek cok uzuldu Abdulaziz Debbağ durumdan haberdar olunca; Korkma! Zira sen Meknase'ye gidecek olursan, biz de seninle beraber geliriz Fakat sen hic uzulme sana bir zarar gelmeyecek ve sen o camiye imam olmayacaksındedi Talebe yola cıktı Meknase'ye vardığında imamlık vazifesinin başkasına verildiğini oğrendi Hemen evine dondu Durumu oğrenen kayınpederi Muhammed bin Omer şoyle bir mektup yazdı:
Meknase'ye geldiğin halde sultanla goruşmeden ayrıldın Senin donmenden sonra başımıza gelecekleri bilmezsin Bana soracak olursan hemen Meknase'ye gelip sultanla goruş ve verilen vazifeye başla!
Ahmed bin Mubarek hemen mektubu hocasına goturup okudu Abdulaziz Debbağ; Sen evine git otur, hic bir fenalık gelmez Sana sultanın bir zararı dokunmazbuyurdu ve bir sure sonra mesele kapandı
Abdulaziz Debbağ bazı talebeleri ile sohbet ederken Ahmed bin Mubarek'e donerek evini anlattıktan sonra; Neden atını falan yere bağlıyorsun? Oraya salih bir zat defnedilmiştir Kabri tam atının ayağının altında bulunuyordedi Halbuki oralarda bir kabir izi yoktu ve oraya yakın bir kabristanlık da yoktu Abdulaziz Debbağ tekrar; Senin avlunda yedi kabir bulunuyor Fakat sen sadece atının ayakları hizasında bulunan zatın kabrine dikkat et Atını oradan uzaklaştır, ona saygılı ol! Mumkunse kabirle at arasına bir duvar cekbuyurdu O sırada meclisteki talebelerinden biri; Efendim o zat kimdir?diye sorunca; Arabdır Tilmsan'a yakın bir yerde bulunan elLesbağat kabilesindendir Bu kabile onu sadece bir talebe bilir Bir veli olduğunu bilip tanımazlar Vefat edince bahsettiğim o yere defnettilerdedikten sonra Ahmed bin Mubarek'e donerek; İstersen bahsettiğim o yeri kaz Onun bedenine rastlarsındedi O da gidip hocasının dediği yeri kazarak, o zatın mubarek bedenini buldu Oraya hemen bir kabir yaptırdı Tekrar hocasının yanına gittiğinde şoyle sordu:
Efendim! Bizim avluda bulunan diğer kabirleri değil de, neden sadece atın ayaklarının hizasındaki kabir uzerinde durdunuz ve onun ortaya cıkmasını istediniz?Abdulaziz Debbağ bu suale şoyle cevap verdi:
Cunku bu zat, Allahu tealanın veli kullarındandır RUhu serbest ve hareket halindedir Diğerleri ise berzah aleminde bekliyorlar Oradaki olulerin vefatından bu yana uc yuz yıla yakın zaman gecmiş bulunuyor
Abdulaziz Debbağ sık sık talebeleri ile acık havada dolaşır, bu sırada onlarla sohbet ederdi Yine bir gun boyle temiz havalı bir yerde talebeleri ile sohbet ederken birisi yanlarına geldi ve; Efendim! Kardeşim, sultanın oğlu Abdulmelik ile beraber ortadan kayboldu Ondan bir haber bekliyoruz Kendisini sevdiğim bir zat, kardeşimin sağ olduğunu soyledi Siz bu hususta ne dersiniz?diye sorunca Abdulaziz Debbağ hazretleri hic bir şey soylemedi Gelen kişi ısrar edince; Sen muhakkak benden haber almak istiyorsan, sıhhatli haber al Allahu teala Hacı Abdulkerim'e rahmet eylesin O hem garib, hem de gaibdir Onun cenaze namazını kılan sana haber verecektir Sultanın oğlu onu oldurmuşturdedi Birkac gun sonra Abdulaziz Debbağ'ın verdiği haberin aynı geldi
Devlet ileri gelenleri sık sık Abdulaziz Debbağ'dan vazifelerinin devamı icin yardım ve dualarını isterlerdi Sultan Nasrullah vali ve hakimlerin bir kısmını gorevden aldı Onlardan birisi gorevine tekrar donmek istiyordu Her zamanki gibi Abdulaziz Debbağ hazretlerinden yardım isteyince, yardım etti Sultan o kişiyi tekrar vali yaptı Bir sure sonra Abdulaziz Debbağ, valiye haber gondererek iyilik etmesini ve vergileri odemede kolaylık gostermesini rica etti Fakat makamın verdiği gurUra kapılan vali bu ricayı kabul etmedi ve ceza olarak gorevden alındı
Talebelerinden biri Abdulaziz Debbağ'ı ziyaret icin bir gun yola cıktı Yolculuğunu katır ile yapıyordu Tehlikeli bir yere gelince, bineğinden inip o yeri yaya olarak gecti Tekrar bineceği sırada hayvan kactı ve yakalaması mumkun olmadı Ne yapacağını şaşırdı O anda hocası hatırına geldi ve ondan yardım umarak; Ey hocam Abdulaziz Debbağ!dedi Bu sırada Allahu teala bazı insanları ona yardımcı olarak gonderdi Onlarla beraber hayvanı yakalayıp, hocasının huzUruna geldi Abdulaziz Debbağ onu gorunce gulerek; Falan yerde Şeyh Abdulaziz'i ne yapacaktın? Senin yanında olsaydı herhalde sana yardımda bulunurdudedi Talebe buyuk bir edeple; Ey Efendim! Şahsen bulunmanızla rUhen bulunmanız arasında, sizin icin hicbir fark yoktur ve ikisi de mumkundurdedi
Sohbetlerinde talebelerine şoyle buyururdu:
Kulun duşuncesi Allahu tealadan başkasına doğru yonelince Allahu tealadan uzaklaşmış olur
İnsanlar, varlık aleminin efendisi Muhammed aleyhisselamı tanımadıkca, ilahi marifete kavuşamaz Hocasını bilmedikce, varlık aleminin efendisini tanımaz Kendi nazarında insanları olu gibi kabUl etmedikce, hocasını bilemez
Firdevs Cennetinde, bu dunyada işitilen veya işitilmeyen butun nimetler mevcuttur Cennetin ırmakları, Firdevs Cennetinden kaynayıp cıkar Bir ırmaktan su, bal, sut ve şarab olmak uzere dort turlu meşrUbat akar Nasıl gokkuşağındaki renkler birbirine karışmadan durursa bu dort meşrUbat da birbirine karışmadan akar Bu ırmaklar muminin isteğine gore akar Hangisini isterse o akar ve onu icer Butun bunlar, Allahu tealanın iradesiyle olmaktadır
ARSLANIN DA ŞEREFİ VAR
Bir grup talebesi bir yere gitmek icin yola cıktılar Yanlarında eşkıya saldırısına karşı koyacak hic bir şey yoktu Geceyi tenha ve korkunc bir yerde gecirdiklerinden, iclerinden iki kişi uyumadı Bunlar yakınlarında bir arslanın dolaştığını fark ettiler Biri diğerine; Kimseyi uyandırma sonra paniğe kapılabilirlerdedi Sabah olunca yakınlarında olu bir tavşana rastladılar ve yollarına devam ettiler İşlerini gorup geri donerken konakladıkları yerde, bir kişi uyumayıp arkadaşlarını bekledi Hocaları Abdulaziz Debbağ'ın huzuruna geldiklerinde uyumayan talebe; Efendim! Musade ederseniz biraz uyumak istiyorum Cunku dun gece hic uyumadımdedi Abdulaziz Debbağ; Nicin uyumadın?diye sorunca; Arkadaşlarımı korumak icindiye cevap verdi Bunun uzerine; Senin gece uyumayıp arkadaşlarını beklemen bir fayda sağlamaz Siz giderken falan gece yol kesiciler sizin yanınıza geldiğinde arslanı ve sizi koruyanı hatırlıyor musun?dedi Talebe; O gece ne oldu?diye sual edince:
O gece falan yere vardığınızda uc kişi gelip size katıldı Daha sonra sizden ayrılınca oradan gelip geceni gozleyen dort kişi ile buluştular Ve sizin konakladığınız yeri onlara haber verdiler Siz uyuduktan sonra sizi soymak icin yaklaştıkları sırada etrafınızda bir arslanın dolaştığını gorunce cok şaşırdılar Kendi kendilerine; Arslanı oldurursek bunlar uyanır, soygun yapmaya kalkışırsak arslan engel olurdedikten sonra bir cıkar yol bulamayarak başka bir kervanı soymaya gittiler
Orada da bir şey bulamayınca tekrar sizin yanınıza geldiler Arslan onlerine tekrar cıkınca, aralarında şoyle konuştular: Bunlar nasıl insanlardır ki hangi yonden yaklaşmaya calıştıysak orada bir arslan cıktıBunun ic yuzunu oğrenmek istedilerse de Allahu teala onların kalblerini muhurledi, dedi
Talebe; Yolda rastladığım olu tavşan neydi?diye sorunca, Abdulaziz Debbağ; Arslanın bir onuru vardır Bir insanın yuzune sinek konsa nasıl eliyle kovalarsa, arslan da sizi korurken, bir tavşan gelip onunde durdu Sen ise onu gormedin Arslan bir pence vurarak oldurdubuyurdu