nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
ABDÜLEHAD
Hindistan evliyâsından İsmi, Abdülehad bin Zeynelâbidîn'dir Hazreti Ömer'in neslindendir 1520 (H927) senesinde doğdu 1598 (H1007) senesinde Serhend'de vefât etti Kabri şehrin dıştan kuzey tarafındadır İmâmı Rabbânî hazretleri, Abdülehad'ın yedi oğlundan dördüncüsüdür
Abdülehad genç yaşta Hindistan'ın büyük âlimi Abdulkuddûs'un ilim meclisinde ve sohbetlerinde bulunup, tasavvufta mânevî dereceler kazandı Aralıksız hizmet ve sohbetinde kalmayı istek ettiğini bildirince Abdülkuddûs hazretleri ona; Önce lâzım olan din bilgilerini öğren İlim deryâsında balık gibi yüz, bir sâhilden öteki sâhile geç, sonra yine bize gel Bu yola bel bağla oysa, ilimsiz vilâyet, velîlik; tuzu eksik yemeğe aynıbuyurdu
Abdülehad bu sözleri dinledikten sonra, hocası Abdülkuddûs'ün ihtiyar olduğunu, dönüşünde vefât etmiş olabileceğini ve yeniden da ona kavuşamayacağını düşünerek; Korkarım ancak, daha sonra, bu azîz ve yüksek sohbeti bulamamdedi Bunun üstüne; Eğer beni bulamazsan, oğlum Rükneddîn'in sohbetine devâm et ve arayacağını onda arabuyurdu Sabredeyim, bakalım yüksek keremleri ne gösterirsözü gereğice, zâhirî ilimleri tahsîl için oradan ayrıldı Daha tahsîli bitmeden, hocası Abdülkuddûs hazretleri vefât etti Tahsîlini tamamladıktan sonra, hocası Abdülkuddûs'ün işâreti üstüne, Şeyh Rükneddîn'in yanında gitti O da babasının işâretine uyarak, Abdülehad'a büyük bir alâka gösterip tasavvufta yetiştirdi Kâdiriyye ve Çeştiyye tarîkatlarından icâzet, diploma verdi
Abdülehad hazretleri, hocası Abdülkuddûs'ün en başta gelen talebelerinden Şeyh Celâl Tehânîserî'nin sohbetlerine de devâm etti Onun meclisinde iken, Kâdirî tarîkatının o süre en büyük âlimi olan Şâh Kemâl ile görüşüp sohbette bulundu Bu görüşmeleri senelerce devâm etti ve bu sohbetlerden fazla faydalar elde etti Şâh Kemâl ile görüşmesi ve tanışması Şeyh Celâl Tehânîserî'nin bir sohbeti sırasında olmuştu Birgün Şâh Kemâl Şeyh Celâl Tehânîserî'nin sohbetine gelmiştiAbdülehad, Şâh Kemâl'in üstün hâllerini görünce, onunla tanışıp dostluk kurmak istedi Sohbetten sonra dışarı çıkınca görüşüp tanıştı Abdülehad'a; Benim ismim Kemâl'dir Pâil'de otururum, evim oradadır Eğer sohbetimizin sırrını kavramak isterseniz, oraya buyurun da sohbet edelimdedi Pâil, Serhend şehrine emrindeki, yirmiyirmi beş kilometre mesâfede bir kasaba idi
Şâh Kemâl, Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin tarîkatı silsilesinden olan Şeyh Fudayl'a talebe olmuş, tasavvufda yüksek hâller sâhibi bir zât idi Tasavvuf hâlleriyle kendinden geçmiş bir vaziyette, tenhâ yerlerde ve sahrâlarda dolaşırdı Suya, yemeğe, yatmaya ve konuşmaya ihtiyâcı olunca, bulunduğu ıssız ve verimsiz sahrâlardan birdenbire bir şehir görünür, orada bulunanlar Şâh Kemâl'e derin saygı ve ikrâm göstererek, açlık ettiği şeyleri isteksizce getirir, ziyâfetler verirlerdi Şâh Kemâl getirilen yemeklerden yer, sularından içer, gece de yanlarında kalırdı Sabahtan ortalık aydınlanmaya başlayınca, o görünen kent ve halk müziği gözden kaybolur, tekrar sahrâda yalnız kalırdı
İmâmı Rabbânî hazretleri, babası Abdülehad'ın, hocası Şâh Kemâl'den şöyle bahsettiğini nakletmiştir:
Şeyh tasavvufun ince meselelerini açıklama yapmak istediğinde, dinleyenlerin ilimdeki seviyelerine göre konuşur, sırları çözebilecekleri derecede anlatırdı
İmâmı Rabbânî de Şeyh Kemâl hakkında; Keşf, gözüm açıldığı zaman, Gavsı Sekaleyn Abdülkâdiri Geylânî'den sonra, Kâdirî tarîkatı büyükleri aralarında Şeyh Kemâl gibisini az gördümbuyurmuştur
Abdülehad Serhend'e gelince, oradan Şâh Kemâl'in bulunduğu Pâil kasabasına gitti Orada Şâh Kemâl ile sohbetler yapıp aralarında muhabbet ve arkadaşlık meydana geldi Şâh Kemâl de çolukçocuğuyla Pâil'den Serhend'e kazanç, günlerce kalıp Abdülehad ile sohbet ederlerdi Abdülehad Şâh Kemâl'in sohbetlerinde sayısız faydalar elde edip, şaşırtıcı hallere ve kerâmetlere şâhid oldu Şâh Kemâl 1 (H981) senesinde, seksen yaşında vefât edince Serhend'in Kihtel kasabasında defn edildi
Abdülehad, ilim ve mârifette yükselmek için yaptığı seyahatler sırasında, pekçok ilim ve mârifet sâhibinin sohbetinde bulundu Daha Sonra memleketine dönüp, vefâtına dek Serhend'de kaldı Ömrü insanlara yardımsever olmakla geçti Geceleri tâat ve ibâdetle geçirir, Allah için ağlar, gözyaşı dökerdi Fazla talebesi ve sevenleri vardı Tevâzûsundan dolayı kendini hiç kimseden öbür görmez ve hiç birinin kendisine hizmet etmesini kabûl etmezdi Ekseriyâ, evinin ihtiyaçlarını pazardan kendisi taşır, kimsenin taşımasına müsâade etmezdi Ömrünü Resûli ekreme o kadar bir sadakât ile geçirdi ama, bir sünneti bile terk etmezdi Sünnet olan tâatları ve duâları yapar, tasavvuf ehlinin, azîmetle, en iyi olduğu bildirilenle amel etmesi husûsuna da dikkat ederdi
Gündüzleri, kendisinden ilim öğrenmek isteyen talebelere ders verirdi Bu hususta yazılı olan uzun ve güç kitapları, en ince noktalarına dek gâyet hoş açıklayıp îzâh ederdi Her ilimde, özellikle fıkıh ve usûl ilminde benzersiz bir âlimdi Zamânın âlimleri ve büyükleri onu kendilerine öğretmen ve üstâd kabûl ederek çok istifâde ederlerdi Şöyle nakledilmiştir ancak; Abdülehad hazretleri usûl ilminde meşhûr bir eser olan Usûli Pezdevî'nin derin mânâlarındaki incelikleri açık bir şekilde anlatırdı
Okuyarak, çalışarak elde edilen bilgilerle, mânevî bilgileri birleştirmişti
Te'arrûf, AvârifülMe'ârif ve FüsûsülHıkem ve bunlar gibi evliyânın büyükleri kadar yazılı olan kitapları okur ve çok güzel îzâh ederdi Pekçok şevk ve haz sâhibi, onun yanında bu kitapların okunmasından ve dinlemekten şımartma alırdı Uzak yakından sohbetine gelerek, okunan kitapları ve Abdülehad'ın yaptığı îzâhları dinlerlerdi Onun anlatışının ve sohbetinin bereketiyle maksatlarına kavuşurlardı Şeyhi Ekber Muhyiddîn Arabî'nin bildirdiği ince mânâları anlamakta özgün idi Allahü teâlânın ihsânı ile, yaratılışının yüksekliğinden ve fazla yüksek maksatlı olmasından, dînin emirlerine bütün uyar, İslâmiyete uymayan hâllere ve sözlere değerinde vermezdi İmâmı Rabbânî hazretleri; Pederim ve üstâdım, sebebi hayâtım ve saâdetim; abdestte, tahârette ve namazda, pek ziyâde dikkat gösterir, edeplere riâyet ederdi Ben bunları babamdan görerek öğrendim Herbir edebe, tüm incelikleri ile riâyeti kitablardan öğrenmek basit değildirbuyurmuştur
Bir gün, sâdık dostlarından birisi Abdülehad'ın odasına girmişti İçeri girer girmez, Abdülehad hazretlerini, uzuvları kopmuş ve kesik, yere uzanmış bir hâlde gördü İçeri giren kimse, bu işi yapan, ya hırsız yâhut da düşmandır diye düşündü Daha Sonra korkarak ve bağırarak, büyük bir endişe ile dışarı çıktı Bir başkasına bu durumu bildirdi Anında ikisi ansızın odaya girdiler üstelik baktılar ancak, Abdülehad hazretleri, rahat ve sağlam bir şekilde murâkabe eder bir hâlde oturuyor Gözyaşları Içinde ayaklarına kapandılar Onlara; Ben hayatta kaldığım müddetçe bu sırrı kimseye söylemeyin!buyurdu Bu hâlin sebebini sorduklarında da; O Kadar bir şey idi ama, onu anlatacak söz bulamambuyurdular Fakat hâli ile sözde Mevlânâ Celâleddîni Rûmî'nin şu beytlerini terennüm ediyordu
Düşmanız kendimize, o yâr bizi çekiyor
Gark olmuşuz denize, bizi dalga çekiyor
Onun âşıklarına, Azrâil'in yolu değil,
Dostun âşıklarını, sevdâ aşkı çekiyor
Susamışlar fîgân eder,
El Altından yüz can verir, dildâri peydâ çekiyor
Yeter, âşıkların katlinin sırrını söylersem,
Münkirleri kızdırıp, inkârını çekiyor
Abdülehad, evliyânın meşhûrlarından olan ve oğlu İmâmı Rabbânî'nin hocası Bâkibillah hazretleri ile görüşmeyi çok istek ettiği hâlde, görüşemeden vefât etmişti Bunu, İmâmı Rabbânî hazretleri şöyle anlatmıştır:
Babamın bu büyük arzûsunu vefâtından sonradan, Muhammed Bâkibillah hazretlerine arzettim Biz de onları görmeyi fazla isterdik Serhend'e gitseydik onlardan bir şey öğrenirdikbuyurdu
İmâmı Rabbânî hazretleri tekrar şöyle anlatmıştır:
Babamın bana; Ehli beytin sevgisinin, îmân ve hüsni hâtimeye yâni son nefeste îmân ile gitmeye büyük tesiri olurdediğini hatırlayınca, can verme anlarında bunu kendisine sordum Allahü teâlâya hamd ve şükürler olsun, o muhabbetle ve sevgiyle doluyum, nîmet deryâsında yüzüyorumbuyurdu Beyt:
İlâhi! Fâtıma evlâdı hürmetine,
Son sözüm kelimei tevhîd eyle *
Hindistan evliyâsından İsmi, Abdülehad bin Zeynelâbidîn'dir Hazreti Ömer'in neslindendir 1520 (H927) senesinde doğdu 1598 (H1007) senesinde Serhend'de vefât etti Kabri şehrin dıştan kuzey tarafındadır İmâmı Rabbânî hazretleri, Abdülehad'ın yedi oğlundan dördüncüsüdür
Abdülehad genç yaşta Hindistan'ın büyük âlimi Abdulkuddûs'un ilim meclisinde ve sohbetlerinde bulunup, tasavvufta mânevî dereceler kazandı Aralıksız hizmet ve sohbetinde kalmayı istek ettiğini bildirince Abdülkuddûs hazretleri ona; Önce lâzım olan din bilgilerini öğren İlim deryâsında balık gibi yüz, bir sâhilden öteki sâhile geç, sonra yine bize gel Bu yola bel bağla oysa, ilimsiz vilâyet, velîlik; tuzu eksik yemeğe aynıbuyurdu
Abdülehad bu sözleri dinledikten sonra, hocası Abdülkuddûs'ün ihtiyar olduğunu, dönüşünde vefât etmiş olabileceğini ve yeniden da ona kavuşamayacağını düşünerek; Korkarım ancak, daha sonra, bu azîz ve yüksek sohbeti bulamamdedi Bunun üstüne; Eğer beni bulamazsan, oğlum Rükneddîn'in sohbetine devâm et ve arayacağını onda arabuyurdu Sabredeyim, bakalım yüksek keremleri ne gösterirsözü gereğice, zâhirî ilimleri tahsîl için oradan ayrıldı Daha tahsîli bitmeden, hocası Abdülkuddûs hazretleri vefât etti Tahsîlini tamamladıktan sonra, hocası Abdülkuddûs'ün işâreti üstüne, Şeyh Rükneddîn'in yanında gitti O da babasının işâretine uyarak, Abdülehad'a büyük bir alâka gösterip tasavvufta yetiştirdi Kâdiriyye ve Çeştiyye tarîkatlarından icâzet, diploma verdi
Abdülehad hazretleri, hocası Abdülkuddûs'ün en başta gelen talebelerinden Şeyh Celâl Tehânîserî'nin sohbetlerine de devâm etti Onun meclisinde iken, Kâdirî tarîkatının o süre en büyük âlimi olan Şâh Kemâl ile görüşüp sohbette bulundu Bu görüşmeleri senelerce devâm etti ve bu sohbetlerden fazla faydalar elde etti Şâh Kemâl ile görüşmesi ve tanışması Şeyh Celâl Tehânîserî'nin bir sohbeti sırasında olmuştu Birgün Şâh Kemâl Şeyh Celâl Tehânîserî'nin sohbetine gelmiştiAbdülehad, Şâh Kemâl'in üstün hâllerini görünce, onunla tanışıp dostluk kurmak istedi Sohbetten sonra dışarı çıkınca görüşüp tanıştı Abdülehad'a; Benim ismim Kemâl'dir Pâil'de otururum, evim oradadır Eğer sohbetimizin sırrını kavramak isterseniz, oraya buyurun da sohbet edelimdedi Pâil, Serhend şehrine emrindeki, yirmiyirmi beş kilometre mesâfede bir kasaba idi
Şâh Kemâl, Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin tarîkatı silsilesinden olan Şeyh Fudayl'a talebe olmuş, tasavvufda yüksek hâller sâhibi bir zât idi Tasavvuf hâlleriyle kendinden geçmiş bir vaziyette, tenhâ yerlerde ve sahrâlarda dolaşırdı Suya, yemeğe, yatmaya ve konuşmaya ihtiyâcı olunca, bulunduğu ıssız ve verimsiz sahrâlardan birdenbire bir şehir görünür, orada bulunanlar Şâh Kemâl'e derin saygı ve ikrâm göstererek, açlık ettiği şeyleri isteksizce getirir, ziyâfetler verirlerdi Şâh Kemâl getirilen yemeklerden yer, sularından içer, gece de yanlarında kalırdı Sabahtan ortalık aydınlanmaya başlayınca, o görünen kent ve halk müziği gözden kaybolur, tekrar sahrâda yalnız kalırdı
İmâmı Rabbânî hazretleri, babası Abdülehad'ın, hocası Şâh Kemâl'den şöyle bahsettiğini nakletmiştir:
Şeyh tasavvufun ince meselelerini açıklama yapmak istediğinde, dinleyenlerin ilimdeki seviyelerine göre konuşur, sırları çözebilecekleri derecede anlatırdı
İmâmı Rabbânî de Şeyh Kemâl hakkında; Keşf, gözüm açıldığı zaman, Gavsı Sekaleyn Abdülkâdiri Geylânî'den sonra, Kâdirî tarîkatı büyükleri aralarında Şeyh Kemâl gibisini az gördümbuyurmuştur
Abdülehad Serhend'e gelince, oradan Şâh Kemâl'in bulunduğu Pâil kasabasına gitti Orada Şâh Kemâl ile sohbetler yapıp aralarında muhabbet ve arkadaşlık meydana geldi Şâh Kemâl de çolukçocuğuyla Pâil'den Serhend'e kazanç, günlerce kalıp Abdülehad ile sohbet ederlerdi Abdülehad Şâh Kemâl'in sohbetlerinde sayısız faydalar elde edip, şaşırtıcı hallere ve kerâmetlere şâhid oldu Şâh Kemâl 1 (H981) senesinde, seksen yaşında vefât edince Serhend'in Kihtel kasabasında defn edildi
Abdülehad, ilim ve mârifette yükselmek için yaptığı seyahatler sırasında, pekçok ilim ve mârifet sâhibinin sohbetinde bulundu Daha Sonra memleketine dönüp, vefâtına dek Serhend'de kaldı Ömrü insanlara yardımsever olmakla geçti Geceleri tâat ve ibâdetle geçirir, Allah için ağlar, gözyaşı dökerdi Fazla talebesi ve sevenleri vardı Tevâzûsundan dolayı kendini hiç kimseden öbür görmez ve hiç birinin kendisine hizmet etmesini kabûl etmezdi Ekseriyâ, evinin ihtiyaçlarını pazardan kendisi taşır, kimsenin taşımasına müsâade etmezdi Ömrünü Resûli ekreme o kadar bir sadakât ile geçirdi ama, bir sünneti bile terk etmezdi Sünnet olan tâatları ve duâları yapar, tasavvuf ehlinin, azîmetle, en iyi olduğu bildirilenle amel etmesi husûsuna da dikkat ederdi
Gündüzleri, kendisinden ilim öğrenmek isteyen talebelere ders verirdi Bu hususta yazılı olan uzun ve güç kitapları, en ince noktalarına dek gâyet hoş açıklayıp îzâh ederdi Her ilimde, özellikle fıkıh ve usûl ilminde benzersiz bir âlimdi Zamânın âlimleri ve büyükleri onu kendilerine öğretmen ve üstâd kabûl ederek çok istifâde ederlerdi Şöyle nakledilmiştir ancak; Abdülehad hazretleri usûl ilminde meşhûr bir eser olan Usûli Pezdevî'nin derin mânâlarındaki incelikleri açık bir şekilde anlatırdı
Okuyarak, çalışarak elde edilen bilgilerle, mânevî bilgileri birleştirmişti
Te'arrûf, AvârifülMe'ârif ve FüsûsülHıkem ve bunlar gibi evliyânın büyükleri kadar yazılı olan kitapları okur ve çok güzel îzâh ederdi Pekçok şevk ve haz sâhibi, onun yanında bu kitapların okunmasından ve dinlemekten şımartma alırdı Uzak yakından sohbetine gelerek, okunan kitapları ve Abdülehad'ın yaptığı îzâhları dinlerlerdi Onun anlatışının ve sohbetinin bereketiyle maksatlarına kavuşurlardı Şeyhi Ekber Muhyiddîn Arabî'nin bildirdiği ince mânâları anlamakta özgün idi Allahü teâlânın ihsânı ile, yaratılışının yüksekliğinden ve fazla yüksek maksatlı olmasından, dînin emirlerine bütün uyar, İslâmiyete uymayan hâllere ve sözlere değerinde vermezdi İmâmı Rabbânî hazretleri; Pederim ve üstâdım, sebebi hayâtım ve saâdetim; abdestte, tahârette ve namazda, pek ziyâde dikkat gösterir, edeplere riâyet ederdi Ben bunları babamdan görerek öğrendim Herbir edebe, tüm incelikleri ile riâyeti kitablardan öğrenmek basit değildirbuyurmuştur
Bir gün, sâdık dostlarından birisi Abdülehad'ın odasına girmişti İçeri girer girmez, Abdülehad hazretlerini, uzuvları kopmuş ve kesik, yere uzanmış bir hâlde gördü İçeri giren kimse, bu işi yapan, ya hırsız yâhut da düşmandır diye düşündü Daha Sonra korkarak ve bağırarak, büyük bir endişe ile dışarı çıktı Bir başkasına bu durumu bildirdi Anında ikisi ansızın odaya girdiler üstelik baktılar ancak, Abdülehad hazretleri, rahat ve sağlam bir şekilde murâkabe eder bir hâlde oturuyor Gözyaşları Içinde ayaklarına kapandılar Onlara; Ben hayatta kaldığım müddetçe bu sırrı kimseye söylemeyin!buyurdu Bu hâlin sebebini sorduklarında da; O Kadar bir şey idi ama, onu anlatacak söz bulamambuyurdular Fakat hâli ile sözde Mevlânâ Celâleddîni Rûmî'nin şu beytlerini terennüm ediyordu
Düşmanız kendimize, o yâr bizi çekiyor
Gark olmuşuz denize, bizi dalga çekiyor
Onun âşıklarına, Azrâil'in yolu değil,
Dostun âşıklarını, sevdâ aşkı çekiyor
Susamışlar fîgân eder,
El Altından yüz can verir, dildâri peydâ çekiyor
Yeter, âşıkların katlinin sırrını söylersem,
Münkirleri kızdırıp, inkârını çekiyor
Abdülehad, evliyânın meşhûrlarından olan ve oğlu İmâmı Rabbânî'nin hocası Bâkibillah hazretleri ile görüşmeyi çok istek ettiği hâlde, görüşemeden vefât etmişti Bunu, İmâmı Rabbânî hazretleri şöyle anlatmıştır:
Babamın bu büyük arzûsunu vefâtından sonradan, Muhammed Bâkibillah hazretlerine arzettim Biz de onları görmeyi fazla isterdik Serhend'e gitseydik onlardan bir şey öğrenirdikbuyurdu
İmâmı Rabbânî hazretleri tekrar şöyle anlatmıştır:
Babamın bana; Ehli beytin sevgisinin, îmân ve hüsni hâtimeye yâni son nefeste îmân ile gitmeye büyük tesiri olurdediğini hatırlayınca, can verme anlarında bunu kendisine sordum Allahü teâlâya hamd ve şükürler olsun, o muhabbetle ve sevgiyle doluyum, nîmet deryâsında yüzüyorumbuyurdu Beyt:
İlâhi! Fâtıma evlâdı hürmetine,
Son sözüm kelimei tevhîd eyle *