nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
ABDÜLHAKI DEHLEVÎ
Hindistan evliyâsından ve hadîs âlimi 1551 (H958) Ocak ayında Delhi'de doğdu Âilesi Moğol istilâsı sırasında Türkistan'dan göç ederek bölgeye yerleşen bir Türk uzunlamasına mensuptu Babası Seyfeddîn Efendidir 1642 (H1052)'de Delhi'de vefât etti
Minik yaşta ilim tahsiline başlayan Abdülhakı Dehlevî, babasından ilim öğrenmeye başladı Babası ihtiyar ve zayıf olmasına rağmen gecegündüz oğlunun yetişmesi için çalıştı Abdülhakı Dehlevî yaratılış bakımından büyüklerin sözlerine âşıktı Velîlerin sözlerini dinleyince, kendinden geçerdi Akâid ilmi ve vahdeti vücûd edinmek üzere anlayamadığı bâzı mevzûlar üstünde tereddüd ve tereddüdleri hâsıl olunca babası; Bizim de bu meselede böyle çok kesin olmama ve tereddüdlerimiz olurdu İnşâallah git gide bunlardaki perde açılır, kapalılık gider, işin iç yüzü, hakîkatı ortaya çıkar Lakin dâimâ kastetmek lazımdırderdi
Babasında okumaya başladı Kur'ânı kerîmi ikiüç ay gibi kısa zamanda hatmetti ve yazı yazmasını öğrendi Çok kaslı bir hâfızası vardı Kur'ânı kerîmi öğrenip ezberledikten daha sonra, sarf, nahiv, tefsîr, fıkıh ilimlerini de babasından öğrendi Babası ona; İnşâallah fazla ivedi âlim olursun Allahü teâlânın seni hayâl ettiğim kemâle ulaştıracağını düşünmek, benim neşelenmeme sebeb oluyorderdi
Abdülhakı Dehlevî tahsil için takriben 4 km uzaklıktaki medreseye gider gelirdi Sabah namazından önce medreseye giderdi Gecelerinin çoğu mütâlaa, gündüzleri ise yazmakla geçerdi Semt çocukları gibi oynamaz gece de açıklanmış vakitlerde uyumazdı Annesi ona; Arkadaşlarınla azıcık oyna rahatına bakdediğinde; Anneciğim Oyundan kasıt hâtırı gönlü hoş etmek, güzel vakit geçirmektir Benim gönlüm ya okumakla ya da yazı yazmakla açılıp rahatlıyorderdi Annesinin, gece yarısından sonradan, o kitap okurken; Oğlum ne yapıyorsun?sesine karşılık, yalan olmaması için, yatar ve; Yattım anneciğim! Bir şey mi buyurmuştunuz?derdi Sonradan kalkıp okumasına devam ederdi Birkaç kez saçları ve sarığı mum ateşi ile yandı Bu azim, diğer taraftan babasının duâsı ile on yedi yaşında iken ilim tahsilini tamamladı Babasının teşviki ile Kâdiriyye tarîkatının kurucusu olan Şeyh Abdülkâdiri Geylânî'nin torunlarından Şeyh Mûsâ Kâdirî Geylânî'nin sohbetlerinde bulundu
Abdülhakı Dehlevî babasının vefâtından daha sonra, Ekber Şahın sarayına girdi Bir zaman daha sonra bâzı kimselerin ismini sarayda kendi kötü gâyeleri için kullandıklarını anlayınca, oradan ayrılıp Hindistan'ı terk etmeye karar verdi Hacca gitmek üzere yola çıktı Hac farîzasını yerine getirdikten daha sonra buradaki âlimlerin sohbetlerinde bulundu Büyük hadîs âlimi Abdülvehhâbı Müttekî'nin derslerini tâkib etti Peygamber efendimizin mübârek Ravdai mutahherasında ikâmet etti Burada pekçok mânevî feyz ve bereketlere kavuştu Bu konuda kendisi; Bu hakîr, fakîr, Resûlullah'ın ikrâm ve ihsânlarını anlatmaya kalksam gücüm yetmezbuyurdu
Hicaz dönüşünde, Silsilei aliyye ismi bahşedilen altın halkanın büyüklerinden olan Muhammed Bâkibillah hazretlerinin talebesi oldu Onunla birlikte Hindistan'da yayılmış olan, dîne daha sonra giren bid'atleri kaldırmaya çalıştı Bir ara İmâmı Rabbânî hazretlerinin yazılarını beğenmez, îtiraz yazıları yazardı Lakin, son zamanlarda, Allahü teâlânın inâyetine kavuşarak, yapdıklarına pişmân oldu Pişmanlık etti Hâce Muhammed Bâkî'nin mezun ettiği talebelerinden Mevlânâ Hüsâmeddîn Ahmed'e, bu tövbesini şöyle yazdı:
Allahü teâlâ, Ahmedi Fârûkî'ye selâmetler ihsân etsin! Bu fakîrin kalbi, acilen ona karşı çok hâlis oldu Beşeriyet perdeleri kalktı Nefsin lekeleri temizlendi Yol birliğini bir tarafa bırakalım, böyle bir din büyüğüne aleyhinde durmamak, us îcâbı idi Ne insafsızlık, ne câhillik etmişim Derhal kalbimde vicdânımda duyduğum mahcûbiyeti, ona karşısında küçüklüğümü anlatamam Kalbleri döndürmek, hâlleri başkalaşmak, Allahü teâlâya mahsûstur
Abdülhakı Dehlevî, kendi çocuklarına da mektup yazarak:
Ahmedi Fârûkî'nin sözlerine karşısında îtirâzlarımın müsveddelerini yırtınız! Kalbimde ona aleyhinde hiç bir bulanıklık kalmamıştır Kalbim ona karşı hâlis olmuşturdedi
Abdülhakı Dehlevî'nin tövbesinin sebebi iyi bilinmiyor Bu hususta bâzıları rüyâsında sevgili Peygamberimizin azarladığını, bâzıları da; yaptığı bu îtirazların düşmanlarca gönderilen uydurma bir mektup yüzünden olduğunu, gerçeği anlayınca pişman olup tövbe ettiğini söylemişlerdir Keza Kur'ânı kerîmi, bu niyetle birkaç defâ açtığını ve; Palavracı ise, zararı onadır Içten söylüyorsa, Allahü teâlâ vâd ettiklerinden bâzısını başınıza getirir!ve; Onlar Allahü teâlânın sevgili kullarıdır Alışverişte bile Allahü teâlâyı kalplerinden çıkarmazlarmeâlindeki âyeti kerîmelerin tesiri üzerine olduğunu haber vermişlerdir
İmâmı Rabbânî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi Onun sâdık talebelerinden oldu Teveccühlerine kavuşarak, feyz ve bereketlerinden istifâde etti İmâmı Rabbânî, ona ara sıra mektuplar yazarak nasîhatlarda bulunurdu
Abdülhakı Dehlevî, değişik kademedeki devlet büyükleri ile mevki sahiplerine mektuplar yazıp, nasîhatlarda bulunurdu
Abdülhakı Dehlevî'nin talebelerinden birine yazdığı bir mektup şöyledir:
Şerhi sadr; göğsün yâni kalbin açılması, en ulu makam, en büyük nîmet ve en azîz ilâhi hediyelerdendir Zîrâ Yargı teâlâ büyüklerin efendisi, kâinâtın hülâsâsı, habîbi ve Resûlünü bu husûsi ihsân ile nîmetlendirmiştir
Peygamber efendimiz buyurdu ki: Kalbe îmân nûru girince, genişler ve açılırEshâbı kirâm (aleyhimürrıdvân); Yâ Resûlallah!O nûrun kalbe girmesinin alâmeti, işâreti nedir?dediler Buyurdu oysa: Alâmeti, kulun, yüzünü ebedî olan âhirete dönmesi, aldatan ve yoldan çıkaran dünyâdan ve ona tutulmaktan uzaklaşıp kurtulmasıdırDünyâ görünüşte süslüdür, yaldızlıdır, lakin aldatıcıdır, hîlecidir Kendini sevenlerin gönüllerini çalar Peygamberlik basîreti, gözüyle ve îmân nûru ışığıyla bakılınca, yakînen görülür ve anlaşılması mümkün ki, dünyâ işlerinin temeli sakat ve dayanıksızdır Âhiret ise dâimî ve sonsuzdur Bu anlayışa erişen kimse, yüzünü fânî, geçici dünyâdan çevirir, kalb gözünü ölümsüzlük âlemine döndürür ve yolculuk için lâzım olan sevap azıklarını bulundurur Kişinin göğsünün açılmasından nasîbi, bu îmân nûrundan olan nasîbi kadardır Bunun da mikdârı kalbindeki ferahlıkla ölçülür Çünkü nûrun, sînenin açılmasında ve kalbin ferâhında tesiri tamdır Bu sebeptendir ancak, dünyâdaki ışığın bile, gönül rahatlığına, yürek ferahlığına, karanlığın da, sıkılmaya, daralmaya yol açması, sebeb olması büyüktür Bunun için demişlerdir oysa, nefsi nâtıka(insânî rûh), nûra, ışığa âşıktır Nerede bir ışık hüzmesi, demeti parlasa o tarafa döner ve o yöne koşar Bu yüzden parlak yerde uyku az kazanç Zîrâ rûh, aydınlığa nûra olan teveccühü nedeniyle içerden dıştan kazanç Karanlık olunca, içe çekilir ve uykuya dalar Beyt:
Sana visâl meclisinde, göz uyku yüzü görmez
Yüzünün kandili önde, uykuya sıra gelmez
Anlaşıldı oysa, nûrun zuhûru, ferah ve sürûr sebeblerindendir Kalpler onunla açılır Göğsün açılması genişlemesi sebeplerinden biri de ilimdir İlim nedeniyle kalb pek genişler, açılır ancak, onun her köşesi göklerden ve yerden daha geniş olur Hepsini içine alır Bir kimsenin ilmi ne kadar çoğalırsa, sînesindeki genişleme de öyle artar Bu ilimden murâd, her ilim değil, Peygamber efendimizden mîras kalan ilimdir Peygamberlere ilimden diğer şeyle vâris olunmaz Hadîsi şerîfte; Peygamberler, vârislerine, altın ve gümüş bırakmazlar Onlar ilim bırakırlarbuyurulması o ilme işârettir O zamandan bu yandan çok süre geçti Felsefe karanlıkları zuhûr etti İslâm semâsını kararttılar Bir kısım insanları yoldan çıkardılar Bunlara ilim değil, cehâlet aramak daha yerinde olur
Göğsün genişlemesi sebeplerinden biri de, Allahü teâlânın kullarına; mal, para, makam ve sanki şeylerde ihsânda bulunmaktır Mal ve para ile olan ihsân ve iyiliğin ne olduğunu cümbür cemaat bilir Kimin eli daha açık ise, kalbi de o kadar geniştir Kimin eli kısa ve kapalı ise, sînesi de o nisbette dardır El açıklığı, soylu davranış ve ihsân, Allahü teâlâ ve kulları katında büyük mertebedir Dünyâ ve âhirette izzettir, iyiliktir ve sevâptır Makamla olan ihsân, yetim bir kişiyi, yanına ya da emrine ya da birisinin yanında bir işe koymakla yapılan ihsândır
Göğsün genişlemesi sebeplerinden biri de, Allah yolunda kahramanlık, insâf sâhipleri yanında doğruyu söylemektir Bu da gönül açıklığına yol açar Böyle cesaret, güzelliklerin başı ve tüm iyiliklerin kaynağıdır Din yolundaki güç ve zorluklar, ama bununla aşılır Canını paldır küldür saldırdığı süre, yiğidin kalbine açılan ve görünen şeyi, başkaları kırk yıl halvette kalmakla göremezdemişlerdir Ama bu cesâret ve yiğitlik, Allah için ve Allah'ın dîninde olursa her şeyden daha yüksektir Bunun için onların karşılığı Âli İmrân sûresi 169 ve 170 âyetlerinde meâlen bildirilen; Onlar Rableri katında diridirler Cennet meyvelerinden rızıklanırlar Onlar, Allahın verdiği ihsândan nedeniyle, ferah ve sevinç içindedirlerbüyük nîmetlerdir Bundan daha yüksek hangi mertebe olur
Sînenin açılması sebeplerinden biri de, kalbi, sıfâtı zemîme, yâni kötü sıfatlar denilen; hased, ucb, kibir, riyâ, buğz, kin ve Allah için olmayan mal ve makâm, yâni dünyâ sevgisi gibi fena huylardan temizlemektir Çünkü bunlar, şehvet ve nefs toprağından yükselen, zulmânî buhar ve dumanlardır Kalbi bulandırır ve karartırlar ve göğsün genişlemesine sebeb olan îmân nûrundan, tevhidden, ilimden, muhabbetten ve zikirden insanı alıkoyarlar Mahrûm bırakırlar Kalb sâhasını karartır ve daraltırlar Beyt:
Dışarı çıkmaz isen tabîat sarayından,
Nasıl haberin olur, hakîkat diyârından *
Hindistan evliyâsından ve hadîs âlimi 1551 (H958) Ocak ayında Delhi'de doğdu Âilesi Moğol istilâsı sırasında Türkistan'dan göç ederek bölgeye yerleşen bir Türk uzunlamasına mensuptu Babası Seyfeddîn Efendidir 1642 (H1052)'de Delhi'de vefât etti
Minik yaşta ilim tahsiline başlayan Abdülhakı Dehlevî, babasından ilim öğrenmeye başladı Babası ihtiyar ve zayıf olmasına rağmen gecegündüz oğlunun yetişmesi için çalıştı Abdülhakı Dehlevî yaratılış bakımından büyüklerin sözlerine âşıktı Velîlerin sözlerini dinleyince, kendinden geçerdi Akâid ilmi ve vahdeti vücûd edinmek üzere anlayamadığı bâzı mevzûlar üstünde tereddüd ve tereddüdleri hâsıl olunca babası; Bizim de bu meselede böyle çok kesin olmama ve tereddüdlerimiz olurdu İnşâallah git gide bunlardaki perde açılır, kapalılık gider, işin iç yüzü, hakîkatı ortaya çıkar Lakin dâimâ kastetmek lazımdırderdi
Babasında okumaya başladı Kur'ânı kerîmi ikiüç ay gibi kısa zamanda hatmetti ve yazı yazmasını öğrendi Çok kaslı bir hâfızası vardı Kur'ânı kerîmi öğrenip ezberledikten daha sonra, sarf, nahiv, tefsîr, fıkıh ilimlerini de babasından öğrendi Babası ona; İnşâallah fazla ivedi âlim olursun Allahü teâlânın seni hayâl ettiğim kemâle ulaştıracağını düşünmek, benim neşelenmeme sebeb oluyorderdi
Abdülhakı Dehlevî tahsil için takriben 4 km uzaklıktaki medreseye gider gelirdi Sabah namazından önce medreseye giderdi Gecelerinin çoğu mütâlaa, gündüzleri ise yazmakla geçerdi Semt çocukları gibi oynamaz gece de açıklanmış vakitlerde uyumazdı Annesi ona; Arkadaşlarınla azıcık oyna rahatına bakdediğinde; Anneciğim Oyundan kasıt hâtırı gönlü hoş etmek, güzel vakit geçirmektir Benim gönlüm ya okumakla ya da yazı yazmakla açılıp rahatlıyorderdi Annesinin, gece yarısından sonradan, o kitap okurken; Oğlum ne yapıyorsun?sesine karşılık, yalan olmaması için, yatar ve; Yattım anneciğim! Bir şey mi buyurmuştunuz?derdi Sonradan kalkıp okumasına devam ederdi Birkaç kez saçları ve sarığı mum ateşi ile yandı Bu azim, diğer taraftan babasının duâsı ile on yedi yaşında iken ilim tahsilini tamamladı Babasının teşviki ile Kâdiriyye tarîkatının kurucusu olan Şeyh Abdülkâdiri Geylânî'nin torunlarından Şeyh Mûsâ Kâdirî Geylânî'nin sohbetlerinde bulundu
Abdülhakı Dehlevî babasının vefâtından daha sonra, Ekber Şahın sarayına girdi Bir zaman daha sonra bâzı kimselerin ismini sarayda kendi kötü gâyeleri için kullandıklarını anlayınca, oradan ayrılıp Hindistan'ı terk etmeye karar verdi Hacca gitmek üzere yola çıktı Hac farîzasını yerine getirdikten daha sonra buradaki âlimlerin sohbetlerinde bulundu Büyük hadîs âlimi Abdülvehhâbı Müttekî'nin derslerini tâkib etti Peygamber efendimizin mübârek Ravdai mutahherasında ikâmet etti Burada pekçok mânevî feyz ve bereketlere kavuştu Bu konuda kendisi; Bu hakîr, fakîr, Resûlullah'ın ikrâm ve ihsânlarını anlatmaya kalksam gücüm yetmezbuyurdu
Hicaz dönüşünde, Silsilei aliyye ismi bahşedilen altın halkanın büyüklerinden olan Muhammed Bâkibillah hazretlerinin talebesi oldu Onunla birlikte Hindistan'da yayılmış olan, dîne daha sonra giren bid'atleri kaldırmaya çalıştı Bir ara İmâmı Rabbânî hazretlerinin yazılarını beğenmez, îtiraz yazıları yazardı Lakin, son zamanlarda, Allahü teâlânın inâyetine kavuşarak, yapdıklarına pişmân oldu Pişmanlık etti Hâce Muhammed Bâkî'nin mezun ettiği talebelerinden Mevlânâ Hüsâmeddîn Ahmed'e, bu tövbesini şöyle yazdı:
Allahü teâlâ, Ahmedi Fârûkî'ye selâmetler ihsân etsin! Bu fakîrin kalbi, acilen ona karşı çok hâlis oldu Beşeriyet perdeleri kalktı Nefsin lekeleri temizlendi Yol birliğini bir tarafa bırakalım, böyle bir din büyüğüne aleyhinde durmamak, us îcâbı idi Ne insafsızlık, ne câhillik etmişim Derhal kalbimde vicdânımda duyduğum mahcûbiyeti, ona karşısında küçüklüğümü anlatamam Kalbleri döndürmek, hâlleri başkalaşmak, Allahü teâlâya mahsûstur
Abdülhakı Dehlevî, kendi çocuklarına da mektup yazarak:
Ahmedi Fârûkî'nin sözlerine karşısında îtirâzlarımın müsveddelerini yırtınız! Kalbimde ona aleyhinde hiç bir bulanıklık kalmamıştır Kalbim ona karşı hâlis olmuşturdedi
Abdülhakı Dehlevî'nin tövbesinin sebebi iyi bilinmiyor Bu hususta bâzıları rüyâsında sevgili Peygamberimizin azarladığını, bâzıları da; yaptığı bu îtirazların düşmanlarca gönderilen uydurma bir mektup yüzünden olduğunu, gerçeği anlayınca pişman olup tövbe ettiğini söylemişlerdir Keza Kur'ânı kerîmi, bu niyetle birkaç defâ açtığını ve; Palavracı ise, zararı onadır Içten söylüyorsa, Allahü teâlâ vâd ettiklerinden bâzısını başınıza getirir!ve; Onlar Allahü teâlânın sevgili kullarıdır Alışverişte bile Allahü teâlâyı kalplerinden çıkarmazlarmeâlindeki âyeti kerîmelerin tesiri üzerine olduğunu haber vermişlerdir
İmâmı Rabbânî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi Onun sâdık talebelerinden oldu Teveccühlerine kavuşarak, feyz ve bereketlerinden istifâde etti İmâmı Rabbânî, ona ara sıra mektuplar yazarak nasîhatlarda bulunurdu
Abdülhakı Dehlevî, değişik kademedeki devlet büyükleri ile mevki sahiplerine mektuplar yazıp, nasîhatlarda bulunurdu
Abdülhakı Dehlevî'nin talebelerinden birine yazdığı bir mektup şöyledir:
Şerhi sadr; göğsün yâni kalbin açılması, en ulu makam, en büyük nîmet ve en azîz ilâhi hediyelerdendir Zîrâ Yargı teâlâ büyüklerin efendisi, kâinâtın hülâsâsı, habîbi ve Resûlünü bu husûsi ihsân ile nîmetlendirmiştir
Peygamber efendimiz buyurdu ki: Kalbe îmân nûru girince, genişler ve açılırEshâbı kirâm (aleyhimürrıdvân); Yâ Resûlallah!O nûrun kalbe girmesinin alâmeti, işâreti nedir?dediler Buyurdu oysa: Alâmeti, kulun, yüzünü ebedî olan âhirete dönmesi, aldatan ve yoldan çıkaran dünyâdan ve ona tutulmaktan uzaklaşıp kurtulmasıdırDünyâ görünüşte süslüdür, yaldızlıdır, lakin aldatıcıdır, hîlecidir Kendini sevenlerin gönüllerini çalar Peygamberlik basîreti, gözüyle ve îmân nûru ışığıyla bakılınca, yakînen görülür ve anlaşılması mümkün ki, dünyâ işlerinin temeli sakat ve dayanıksızdır Âhiret ise dâimî ve sonsuzdur Bu anlayışa erişen kimse, yüzünü fânî, geçici dünyâdan çevirir, kalb gözünü ölümsüzlük âlemine döndürür ve yolculuk için lâzım olan sevap azıklarını bulundurur Kişinin göğsünün açılmasından nasîbi, bu îmân nûrundan olan nasîbi kadardır Bunun da mikdârı kalbindeki ferahlıkla ölçülür Çünkü nûrun, sînenin açılmasında ve kalbin ferâhında tesiri tamdır Bu sebeptendir ancak, dünyâdaki ışığın bile, gönül rahatlığına, yürek ferahlığına, karanlığın da, sıkılmaya, daralmaya yol açması, sebeb olması büyüktür Bunun için demişlerdir oysa, nefsi nâtıka(insânî rûh), nûra, ışığa âşıktır Nerede bir ışık hüzmesi, demeti parlasa o tarafa döner ve o yöne koşar Bu yüzden parlak yerde uyku az kazanç Zîrâ rûh, aydınlığa nûra olan teveccühü nedeniyle içerden dıştan kazanç Karanlık olunca, içe çekilir ve uykuya dalar Beyt:
Sana visâl meclisinde, göz uyku yüzü görmez
Yüzünün kandili önde, uykuya sıra gelmez
Anlaşıldı oysa, nûrun zuhûru, ferah ve sürûr sebeblerindendir Kalpler onunla açılır Göğsün açılması genişlemesi sebeplerinden biri de ilimdir İlim nedeniyle kalb pek genişler, açılır ancak, onun her köşesi göklerden ve yerden daha geniş olur Hepsini içine alır Bir kimsenin ilmi ne kadar çoğalırsa, sînesindeki genişleme de öyle artar Bu ilimden murâd, her ilim değil, Peygamber efendimizden mîras kalan ilimdir Peygamberlere ilimden diğer şeyle vâris olunmaz Hadîsi şerîfte; Peygamberler, vârislerine, altın ve gümüş bırakmazlar Onlar ilim bırakırlarbuyurulması o ilme işârettir O zamandan bu yandan çok süre geçti Felsefe karanlıkları zuhûr etti İslâm semâsını kararttılar Bir kısım insanları yoldan çıkardılar Bunlara ilim değil, cehâlet aramak daha yerinde olur
Göğsün genişlemesi sebeplerinden biri de, Allahü teâlânın kullarına; mal, para, makam ve sanki şeylerde ihsânda bulunmaktır Mal ve para ile olan ihsân ve iyiliğin ne olduğunu cümbür cemaat bilir Kimin eli daha açık ise, kalbi de o kadar geniştir Kimin eli kısa ve kapalı ise, sînesi de o nisbette dardır El açıklığı, soylu davranış ve ihsân, Allahü teâlâ ve kulları katında büyük mertebedir Dünyâ ve âhirette izzettir, iyiliktir ve sevâptır Makamla olan ihsân, yetim bir kişiyi, yanına ya da emrine ya da birisinin yanında bir işe koymakla yapılan ihsândır
Göğsün genişlemesi sebeplerinden biri de, Allah yolunda kahramanlık, insâf sâhipleri yanında doğruyu söylemektir Bu da gönül açıklığına yol açar Böyle cesaret, güzelliklerin başı ve tüm iyiliklerin kaynağıdır Din yolundaki güç ve zorluklar, ama bununla aşılır Canını paldır küldür saldırdığı süre, yiğidin kalbine açılan ve görünen şeyi, başkaları kırk yıl halvette kalmakla göremezdemişlerdir Ama bu cesâret ve yiğitlik, Allah için ve Allah'ın dîninde olursa her şeyden daha yüksektir Bunun için onların karşılığı Âli İmrân sûresi 169 ve 170 âyetlerinde meâlen bildirilen; Onlar Rableri katında diridirler Cennet meyvelerinden rızıklanırlar Onlar, Allahın verdiği ihsândan nedeniyle, ferah ve sevinç içindedirlerbüyük nîmetlerdir Bundan daha yüksek hangi mertebe olur
Sînenin açılması sebeplerinden biri de, kalbi, sıfâtı zemîme, yâni kötü sıfatlar denilen; hased, ucb, kibir, riyâ, buğz, kin ve Allah için olmayan mal ve makâm, yâni dünyâ sevgisi gibi fena huylardan temizlemektir Çünkü bunlar, şehvet ve nefs toprağından yükselen, zulmânî buhar ve dumanlardır Kalbi bulandırır ve karartırlar ve göğsün genişlemesine sebeb olan îmân nûrundan, tevhidden, ilimden, muhabbetten ve zikirden insanı alıkoyarlar Mahrûm bırakırlar Kalb sâhasını karartır ve daraltırlar Beyt:
Dışarı çıkmaz isen tabîat sarayından,
Nasıl haberin olur, hakîkat diyârından *