iltasyazilim
FD Üye
Abdülkadir Cezayiri Kimdir
Abdülkadir Cezayiri
Abdülkadir Cezayiri Kimdir
Abdülkadir Cezayiri mücâhid velîlerdendir 1807 senesinde Recep ayının yirmi üçüncü günü Cezâyir'in Maasker vilâyetinin Kaytana köyünde dünyaya gelmiştirŞeriflerden olup soyu hazreti Ali'nin oğlu hazreti Hasan efendimize dayanmaktadır
Şeyh Muhyiddîn, aydınlık bir zekâya sâhip olduğunu gördüğü Abdülkâdir'i minik yaşta ilim öğrenmeye sevkettiİlk tahsilini Kaytana'da yapan Abdülkâdir, sonra Cezayir ve Oran şehirlerinde büyük âlimlerden okudu Daha minik yaşta Kur'ânı kerîmi hıfzettiTefsîr, hadîs, fıkıh ve diğer ilimlerde üstün bir dereceye yükseldiGeniş mâlumâtıyla, fazîlet ve takvâsıyla şöhreti her tarafa yayıldı Ülkesini böylece yakın bir gelecekte bekleyen tehlikenin haberdar Abdülkâdir kendisini ilmi siyaset, devlet idâresi sâhalarında da yetiştirdi Ata binmek ve silâh kullanmak gibi her çeşitlilik harp sanatında pek ustaydı
Abdülkâdir Cezâyirî 1826'da babasıyla birlikte Mısır'a gidip burada İslâm âleminin meşhûr ilim merkezlerinden olan Ezher medreselerini ziyâret etti Âlimlerle görüşüp veri alışverişinde bulundu Oradan Hicaz'a geçerek hac vazîfesini îfâ etti 1829 yılında Şam'a geldi Burada evliyânın büyüklerinden Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî hazretleri ile görüşüp duâsına kavuştu Buradan Bağdad'a geldi Onurlu âilesinin ast olduğu evliyânın büyüklerinden nûr ve feyz menbaı Peygamber efendimizin soyundan Seyyid Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin mübârek kabrini ziyâret etti Mânevî destek istedi
Abdülkâdir'in yurda dönüşünden kısa bir müddet sonradan 1830 Temmuzunda Fransızlar Cezayir'i işgâl ederek ülkedeki üç yüz yıllık Türk idâresine son verdiler Vehrân ve Müstefânem bölgelerindeki insanlar düşmana karşı ayaklanarak Şeyh Muhyiddîn'i kendilerine dikte seçtilerAncak o oğlu Abdülkâdir'i bu işe daha lâyık fark etti ve emirliği ona devretti Kendisi Oran'daki Fransız kuvvetleri ile harb eden askerin kumandasını ele aldı
Abdülkâdiri Cezayirî kendisine yapılan bîat merasimi sırasında yaptığı söylev ile cesâret, uzakta görüşlülük, müsâmaha, tevâzu ve fedâkârlık gibi vasıflarını ortaya koydu
Abdülkâdir kısa sürede gösterdiği hârikulâde şecâat, mertlik, binicilikteki mahâret ve soğukkanlılığı ile herkesi hayran bıraktıAskerî bir lider olarak kendini kabûl ettirdi Bu sebeple Fransızların Cezâyir'i işgâl etmesinden iki yıl daha sonra babasının muvafakati ve bütün Cezâyir müslümanlarının arzusu üzerine ülkenin emirliğini üstüne aldı
Abdülkâdiri Cezayirî bundan daha sonra Fransızlara karşısında plânlı ve sistemli bir harekat başlattı Adaleli bir ordu kurarak Fransızları üst üste bozguna uğrattıBu zaferlerini siyâsî sâhada da sürdürerek çoğu bölgeleri de bu yolla ele geçirdi Fas Sultanı Abdurrahmân'ı kendi tarafına veFransızlara aleyhinde mücâdele sâhasına çekmeyi başardı Kahramanlığı ve zekâsı sâyesinde yerli kabîleleri etrafına topladı Büyük bir güçle ilk olarak Maasker almak üzere Merakeş sınırına değin bütün batı Cezâyir'e sâhib oldu Fransızlar 26 Şubat 1834 antlaşmasıyla Abdülkâdir'in Batı Cezayir üzerindeki otoritesini tanıdılar Fakat ertesi sene bölgedeki Fransız komutanı General Trezel, emirin kendisine emrindeki saydığı aşîretleri himâyesi altına aldığını bildirdi Amacı, mücâhidleri bölünmek ve parçalamaktı Onun bu kararı üstüne Abdülkâdiri Cezâyirî her tarafta harekete geçti Makta'da yapılan çarpışmada Trezel alayını muhteşem bir bozguna uğrattı
Bu bozgun üzerine Fransa bölgeye yardım kuvvetleri yolladı Bu birliklerin başında gelen General Bugeaud kısa bir sürede Cezayir'i ele geçireceğine, müslümanları mahv edip Abdülkâdir'i yakalayacağına söz vererek harekete geçti Fransızlar Maasker'i kısa sürede ele geçirdiler Bu zaferle kendisine fevkalade güvenen Bugeaud, Konstantine önüne geldiğinde Abdülkâdir'in başlıca gücü ile karşılaştı Abdülkâdir'in ne zaman ve ne şekilde vuracağı belirlenmiş olmuyordu Ordusu son derece disiplinli idi En ufak bir bozulma ve ümitsizliğe düşmüyor ve insanüstü bir gayretle çarpışıyordu Bu şart Fransız birliklerinin her tarafta mağlubiyet hâlinde geri çekilmesine yol açtı
Nitekim Bugeaud çok geçmeden Abdülkâdir'le Tafna Antlaşmasını yapmaya zorunlu kaldı(1837) Bu mukavele ile Emir Abdülkâdir limanlar ve kıyı şehirleri dışında ülkenin tamâmında hâkimiyeti elde ediyordu
Abdülkâdiri Cezayirî bu sulh devresinden faydalanarak güçlü bir devlet mekanizması kurmaya çalıştı Devlet merkezini Maasker'den Tagdempt'e nakletti Kanun ve kaideleri düzelterek İslâmiyete uygun hâle getirdi Osmanlılar zamânında birtakım mükellefiyetler karşılığında vergiden muaf tutulan Mehazin kabîlelerinin imtiyazlarını kaldırdı ve herkesten zekat topladı Fas yoluyla İngiltere'den sağladığı top ve tüfeklerle ordusunu teknik açıdan kuvvetlendirdi
giderken Fransızlar antlaşmaya tutarsız olarak faaliyetlerine devam ediyorlardı 1837 Ekiminde Osmanlı tâbiiyetini sürdüren ve kendilerine aleyhinde boyun eğmez Ahmed Bey'i yenerek Konstantine şehrini zaptettiler 1839'da ise Abdülkâdir'le Kabiliye bölgesinin nüfuz meselesi yüzünden görüşmek istediler Red cevâbı üstüne harekete geçen Fransız birlikleri Cezâyir'i Konstantine'ye bağlayan Bîbân geçidini ele geçirdiler Buna karşısında Abdülkâdir de 19 Kasımda ufak fakat hareket kâbiliyeti yüksek birliklerini Fransızlar üzerine sevketti aynı zamanda cihâdı mukaddesilân ederek dînini seven herkesi bayrağı altınaçağırdı Kumandan ve yardımcılarına gönderdiği mektuplarla onların şevkini ve gayretini arttırmaya çalıştı
Abdülkâdiri Cezâyirî böylece Fransızlara karşı vefat kalım harbini başlatmış bulunuyordu Bu harbin sonunda ya Cezayir'de İslâmı muzaffer kılacak veya bu uğurda çok istediği şehadete kavuşacaktı
Emir Abdülkâdir, Sumala adını verdiği merkezini seyyar bir vaziyete getirdi Düşmanın vaziyetine tarafından merkezini istediği yere naklediyor ve savaşın cereyan tarzını defalarca kendi istediği şekilde yönlendiriyordu Bu hareketli tesislerinde barut, mermi ve silah da imal edebiliyor ve malzeme sıkıntısı çekmiyordu
Ama Abdülkâdir'in eksik ama disiplinli ordusu aleyhinde defalarca mağlubiyetin ezikliği içerisindeki düşman çareyi; kadın, çocuk ve ihtiyarları acımasızca katletmek, ekili araziyi yakıp devirmek ve hayvanları telef etmek gibi yollarda buldu Böylece yüz bini aşan Fransız ordusu yirmi bin kişilik ve dağınık vaziyetteki mücahidleri istek ve sefalete düşürerek mağlub etmek gibi banal yollara başvuruyordu Onların bu şekildeki davranışları ve sinsi faaliyetleri, Abdülkâdir'in ordusunda tefrika ve anlaşmazlıkların doğmasına sebeb oldu Bunun üzerine Abdülkâdir Merakeş'e çekildi Akrabası olan Merakeş hâkimi Abdurrahmân ve Merakeş'in müslüman halkının yardımıyla Fransızlarla savaşmaya devam etti Fakat bu defâ da Fas kralı Abdurrahmân'ın ihaneti ile karşılaştı Fas kralı, Fransızların şartlarını kabul ederek cihad meydanından çekilirken Abdülkâdir'e yapılan yardımların da kesilmesini emretti Bu şart mücâhidleri büyük bir sıkıntıya soktu 1842 Kasımında Abdülkâdir'in harekât merkezi olan Sumala düşman eline geçti Dikte'in paha biçilmeyen şahsî kütüphânesi içindeki belgelerle birlikte Fransızlar kadar tahrib edildi Büyük Sahra'ya çekilen Emir Abdülkâdir orada da tarafdârlarının telef olması üstüne 1847 senesinde İskenderiyye ya da Akka'da kalması şartıyla General Lamoriciere'ye teslim olmak zorunda kaldı Teslim olurken ağzından çıkan tek kelime mücâdelesinin sonunu ne hoş özetlemektedir Alın Yazısı
Fakat Fransızlar bir defa daha sözlerine vefalı kalmadılar Dikte Abdülkâdir, Cezayir vâlisi Duc d'Aumele göre Fransa'ya gönderildi Dikte ve yanındakiler önce Toulon'da, sonradan da Loira Vadisindeki Anboise kalesinde beş sene hapis kaldılar
Napolyon, Fransa'da imparatorluğunu îlân ettiği süre, Abdülkâdiri Cezâyirî'ye Osmanlı ülkesinde kalması için müsâade verdi 1852'de İstanbul'a gelen Abdülkâdiri Cezâyirî Sultan Abdülmecîd Han'la görüştü ve pâdişâhın fevkalâde izzet ve ikrâmını gördü sonra Bursa'ya geçerek kendisine tayin edilen konakta oturdu 1855'de Bursa'da büyük bir zelzele olması üstüne Şam'a geçti
Abdülkâdiri Cezâyirî, Şam'a gidince, zamânını ilmî alıştırma, ibâdet ve çocuklarının terbiyesi ile geçirdi Kimseyle görüşmedi Bu sırada İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı Devletini zor zoruyla yıkamayacaklarını anlamışlar, işi fitne ve fesatla hâlletme yoluna gitmişlerdi Osmanlı Devleti içerisindeki dağıtılmış fırka ve milletleri birbirleriyle çarpıştırmaya başlamışlardı Lübnan ve Suriye'de Dürzîleri İngilizler silâhlandırmış, Mârunîlere de Fransızlar arka çıkmışlardı Her iki devlet, yaptıkları çalışmalarla, Osmanlı tebeasını Osmanlı topraklarında birbirine kırdırıp, kendi emellerine âlet etmeye kalkışmışlardı Bu oyunların bir sahnesi olarak 1 senesinde Dürzî âsileri, hıristiyan ahâliyi öldürmeye teşebbüs ettikleri zaman, Abdülkâdir, Cezâyirli muhâcirlerin yardımı ile Fransa konsolosunu ve bin beş yüz kadar insanı kurtardı Bu hareketi Osmanlı hükümeti göre taltif edildi Fransa hükümeti, bu hareketin mükâfâtı olarak Emir'e Legion d'honneur nişanının grandcruix'sını verdi Abdülkâdiri Cezâyirî 1862 senesinde hacca gidip iki yıl Hicaz'da kaldıktan sonradan İstanbul'a gelerek, Abdülazîz Han tarafından Birinci Osmânî Nişânıyla taltif edildi
daha sonra Şam'da ömrünü ilim ve ibâdetle geçiren Abdülkâdir Cezâyirî 26 Mayıs 1883 te vefat etti Nâşı Sâlihiyye'de Muhyiddîn Arabî türbesine defnedildi Devrin târihçileri Gabe bedrün kâmilün Çok Iyi dolunay battı (H 1300) diyerek ölümüne târih düşürdüler
*
Abdülkadir Cezayiri
Abdülkadir Cezayiri Kimdir
Abdülkadir Cezayiri mücâhid velîlerdendir 1807 senesinde Recep ayının yirmi üçüncü günü Cezâyir'in Maasker vilâyetinin Kaytana köyünde dünyaya gelmiştirŞeriflerden olup soyu hazreti Ali'nin oğlu hazreti Hasan efendimize dayanmaktadır
Şeyh Muhyiddîn, aydınlık bir zekâya sâhip olduğunu gördüğü Abdülkâdir'i minik yaşta ilim öğrenmeye sevkettiİlk tahsilini Kaytana'da yapan Abdülkâdir, sonra Cezayir ve Oran şehirlerinde büyük âlimlerden okudu Daha minik yaşta Kur'ânı kerîmi hıfzettiTefsîr, hadîs, fıkıh ve diğer ilimlerde üstün bir dereceye yükseldiGeniş mâlumâtıyla, fazîlet ve takvâsıyla şöhreti her tarafa yayıldı Ülkesini böylece yakın bir gelecekte bekleyen tehlikenin haberdar Abdülkâdir kendisini ilmi siyaset, devlet idâresi sâhalarında da yetiştirdi Ata binmek ve silâh kullanmak gibi her çeşitlilik harp sanatında pek ustaydı
Abdülkâdir Cezâyirî 1826'da babasıyla birlikte Mısır'a gidip burada İslâm âleminin meşhûr ilim merkezlerinden olan Ezher medreselerini ziyâret etti Âlimlerle görüşüp veri alışverişinde bulundu Oradan Hicaz'a geçerek hac vazîfesini îfâ etti 1829 yılında Şam'a geldi Burada evliyânın büyüklerinden Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî hazretleri ile görüşüp duâsına kavuştu Buradan Bağdad'a geldi Onurlu âilesinin ast olduğu evliyânın büyüklerinden nûr ve feyz menbaı Peygamber efendimizin soyundan Seyyid Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin mübârek kabrini ziyâret etti Mânevî destek istedi
Abdülkâdir'in yurda dönüşünden kısa bir müddet sonradan 1830 Temmuzunda Fransızlar Cezayir'i işgâl ederek ülkedeki üç yüz yıllık Türk idâresine son verdiler Vehrân ve Müstefânem bölgelerindeki insanlar düşmana karşı ayaklanarak Şeyh Muhyiddîn'i kendilerine dikte seçtilerAncak o oğlu Abdülkâdir'i bu işe daha lâyık fark etti ve emirliği ona devretti Kendisi Oran'daki Fransız kuvvetleri ile harb eden askerin kumandasını ele aldı
Abdülkâdiri Cezayirî kendisine yapılan bîat merasimi sırasında yaptığı söylev ile cesâret, uzakta görüşlülük, müsâmaha, tevâzu ve fedâkârlık gibi vasıflarını ortaya koydu
Abdülkâdir kısa sürede gösterdiği hârikulâde şecâat, mertlik, binicilikteki mahâret ve soğukkanlılığı ile herkesi hayran bıraktıAskerî bir lider olarak kendini kabûl ettirdi Bu sebeple Fransızların Cezâyir'i işgâl etmesinden iki yıl daha sonra babasının muvafakati ve bütün Cezâyir müslümanlarının arzusu üzerine ülkenin emirliğini üstüne aldı
Abdülkâdiri Cezayirî bundan daha sonra Fransızlara karşısında plânlı ve sistemli bir harekat başlattı Adaleli bir ordu kurarak Fransızları üst üste bozguna uğrattıBu zaferlerini siyâsî sâhada da sürdürerek çoğu bölgeleri de bu yolla ele geçirdi Fas Sultanı Abdurrahmân'ı kendi tarafına veFransızlara aleyhinde mücâdele sâhasına çekmeyi başardı Kahramanlığı ve zekâsı sâyesinde yerli kabîleleri etrafına topladı Büyük bir güçle ilk olarak Maasker almak üzere Merakeş sınırına değin bütün batı Cezâyir'e sâhib oldu Fransızlar 26 Şubat 1834 antlaşmasıyla Abdülkâdir'in Batı Cezayir üzerindeki otoritesini tanıdılar Fakat ertesi sene bölgedeki Fransız komutanı General Trezel, emirin kendisine emrindeki saydığı aşîretleri himâyesi altına aldığını bildirdi Amacı, mücâhidleri bölünmek ve parçalamaktı Onun bu kararı üstüne Abdülkâdiri Cezâyirî her tarafta harekete geçti Makta'da yapılan çarpışmada Trezel alayını muhteşem bir bozguna uğrattı
Bu bozgun üzerine Fransa bölgeye yardım kuvvetleri yolladı Bu birliklerin başında gelen General Bugeaud kısa bir sürede Cezayir'i ele geçireceğine, müslümanları mahv edip Abdülkâdir'i yakalayacağına söz vererek harekete geçti Fransızlar Maasker'i kısa sürede ele geçirdiler Bu zaferle kendisine fevkalade güvenen Bugeaud, Konstantine önüne geldiğinde Abdülkâdir'in başlıca gücü ile karşılaştı Abdülkâdir'in ne zaman ve ne şekilde vuracağı belirlenmiş olmuyordu Ordusu son derece disiplinli idi En ufak bir bozulma ve ümitsizliğe düşmüyor ve insanüstü bir gayretle çarpışıyordu Bu şart Fransız birliklerinin her tarafta mağlubiyet hâlinde geri çekilmesine yol açtı
Nitekim Bugeaud çok geçmeden Abdülkâdir'le Tafna Antlaşmasını yapmaya zorunlu kaldı(1837) Bu mukavele ile Emir Abdülkâdir limanlar ve kıyı şehirleri dışında ülkenin tamâmında hâkimiyeti elde ediyordu
Abdülkâdiri Cezayirî bu sulh devresinden faydalanarak güçlü bir devlet mekanizması kurmaya çalıştı Devlet merkezini Maasker'den Tagdempt'e nakletti Kanun ve kaideleri düzelterek İslâmiyete uygun hâle getirdi Osmanlılar zamânında birtakım mükellefiyetler karşılığında vergiden muaf tutulan Mehazin kabîlelerinin imtiyazlarını kaldırdı ve herkesten zekat topladı Fas yoluyla İngiltere'den sağladığı top ve tüfeklerle ordusunu teknik açıdan kuvvetlendirdi
giderken Fransızlar antlaşmaya tutarsız olarak faaliyetlerine devam ediyorlardı 1837 Ekiminde Osmanlı tâbiiyetini sürdüren ve kendilerine aleyhinde boyun eğmez Ahmed Bey'i yenerek Konstantine şehrini zaptettiler 1839'da ise Abdülkâdir'le Kabiliye bölgesinin nüfuz meselesi yüzünden görüşmek istediler Red cevâbı üstüne harekete geçen Fransız birlikleri Cezâyir'i Konstantine'ye bağlayan Bîbân geçidini ele geçirdiler Buna karşısında Abdülkâdir de 19 Kasımda ufak fakat hareket kâbiliyeti yüksek birliklerini Fransızlar üzerine sevketti aynı zamanda cihâdı mukaddesilân ederek dînini seven herkesi bayrağı altınaçağırdı Kumandan ve yardımcılarına gönderdiği mektuplarla onların şevkini ve gayretini arttırmaya çalıştı
Abdülkâdiri Cezâyirî böylece Fransızlara karşı vefat kalım harbini başlatmış bulunuyordu Bu harbin sonunda ya Cezayir'de İslâmı muzaffer kılacak veya bu uğurda çok istediği şehadete kavuşacaktı
Emir Abdülkâdir, Sumala adını verdiği merkezini seyyar bir vaziyete getirdi Düşmanın vaziyetine tarafından merkezini istediği yere naklediyor ve savaşın cereyan tarzını defalarca kendi istediği şekilde yönlendiriyordu Bu hareketli tesislerinde barut, mermi ve silah da imal edebiliyor ve malzeme sıkıntısı çekmiyordu
Ama Abdülkâdir'in eksik ama disiplinli ordusu aleyhinde defalarca mağlubiyetin ezikliği içerisindeki düşman çareyi; kadın, çocuk ve ihtiyarları acımasızca katletmek, ekili araziyi yakıp devirmek ve hayvanları telef etmek gibi yollarda buldu Böylece yüz bini aşan Fransız ordusu yirmi bin kişilik ve dağınık vaziyetteki mücahidleri istek ve sefalete düşürerek mağlub etmek gibi banal yollara başvuruyordu Onların bu şekildeki davranışları ve sinsi faaliyetleri, Abdülkâdir'in ordusunda tefrika ve anlaşmazlıkların doğmasına sebeb oldu Bunun üzerine Abdülkâdir Merakeş'e çekildi Akrabası olan Merakeş hâkimi Abdurrahmân ve Merakeş'in müslüman halkının yardımıyla Fransızlarla savaşmaya devam etti Fakat bu defâ da Fas kralı Abdurrahmân'ın ihaneti ile karşılaştı Fas kralı, Fransızların şartlarını kabul ederek cihad meydanından çekilirken Abdülkâdir'e yapılan yardımların da kesilmesini emretti Bu şart mücâhidleri büyük bir sıkıntıya soktu 1842 Kasımında Abdülkâdir'in harekât merkezi olan Sumala düşman eline geçti Dikte'in paha biçilmeyen şahsî kütüphânesi içindeki belgelerle birlikte Fransızlar kadar tahrib edildi Büyük Sahra'ya çekilen Emir Abdülkâdir orada da tarafdârlarının telef olması üstüne 1847 senesinde İskenderiyye ya da Akka'da kalması şartıyla General Lamoriciere'ye teslim olmak zorunda kaldı Teslim olurken ağzından çıkan tek kelime mücâdelesinin sonunu ne hoş özetlemektedir Alın Yazısı
Fakat Fransızlar bir defa daha sözlerine vefalı kalmadılar Dikte Abdülkâdir, Cezayir vâlisi Duc d'Aumele göre Fransa'ya gönderildi Dikte ve yanındakiler önce Toulon'da, sonradan da Loira Vadisindeki Anboise kalesinde beş sene hapis kaldılar
Napolyon, Fransa'da imparatorluğunu îlân ettiği süre, Abdülkâdiri Cezâyirî'ye Osmanlı ülkesinde kalması için müsâade verdi 1852'de İstanbul'a gelen Abdülkâdiri Cezâyirî Sultan Abdülmecîd Han'la görüştü ve pâdişâhın fevkalâde izzet ve ikrâmını gördü sonra Bursa'ya geçerek kendisine tayin edilen konakta oturdu 1855'de Bursa'da büyük bir zelzele olması üstüne Şam'a geçti
Abdülkâdiri Cezâyirî, Şam'a gidince, zamânını ilmî alıştırma, ibâdet ve çocuklarının terbiyesi ile geçirdi Kimseyle görüşmedi Bu sırada İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı Devletini zor zoruyla yıkamayacaklarını anlamışlar, işi fitne ve fesatla hâlletme yoluna gitmişlerdi Osmanlı Devleti içerisindeki dağıtılmış fırka ve milletleri birbirleriyle çarpıştırmaya başlamışlardı Lübnan ve Suriye'de Dürzîleri İngilizler silâhlandırmış, Mârunîlere de Fransızlar arka çıkmışlardı Her iki devlet, yaptıkları çalışmalarla, Osmanlı tebeasını Osmanlı topraklarında birbirine kırdırıp, kendi emellerine âlet etmeye kalkışmışlardı Bu oyunların bir sahnesi olarak 1 senesinde Dürzî âsileri, hıristiyan ahâliyi öldürmeye teşebbüs ettikleri zaman, Abdülkâdir, Cezâyirli muhâcirlerin yardımı ile Fransa konsolosunu ve bin beş yüz kadar insanı kurtardı Bu hareketi Osmanlı hükümeti göre taltif edildi Fransa hükümeti, bu hareketin mükâfâtı olarak Emir'e Legion d'honneur nişanının grandcruix'sını verdi Abdülkâdiri Cezâyirî 1862 senesinde hacca gidip iki yıl Hicaz'da kaldıktan sonradan İstanbul'a gelerek, Abdülazîz Han tarafından Birinci Osmânî Nişânıyla taltif edildi
daha sonra Şam'da ömrünü ilim ve ibâdetle geçiren Abdülkâdir Cezâyirî 26 Mayıs 1883 te vefat etti Nâşı Sâlihiyye'de Muhyiddîn Arabî türbesine defnedildi Devrin târihçileri Gabe bedrün kâmilün Çok Iyi dolunay battı (H 1300) diyerek ölümüne târih düşürdüler
*
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.