iltasyazilim
FD Üye
Abdülkuddûs Hayatı
Abdülkuddûs Biyografisi
Abdülkuddûs Hindistan velîlerindendir Babası meşhûr âlim ve evliyâ Abdülkuddûs hazretleridir Abdülkuddûs Ne süre doğduğu bilinmemektedir Aslen Pânipüt şehrindendir Şeyhi kebîr, Vâlâ pîrlakabları verildiAbdülkuddûs On yedinci asrın birincil yarısında Pânipüt şehrinde vefât etti
Ufak yaşta, yüksek babası Abdülkuddûs hazretlerinin feyzlerinden istifâde etti Sayısız kerâmetleri görüldü Abdülkuddûs Daha yürümeye başladığı zamanlarda, elinin hareketiyle elbisesinin kollarında bir arslan görünüp kaybolurdu Talebesi olmakla şereflendiği hocalarından ve yüksek babasından kısa zamanda çok şey öğrendi Zamânın ilim ve hâl sâhipleri, onun büyüklüğünü kabûl ve tasdîk ederler, hizmetinde bulunmayı haysiyet sayarlardı Huzûruna gelenler, heybetinden bir tek söz söyleyemeyip, başları önünde, geldikleri gibi giderlerdi Allah dostları ile sohbet etmekten çok hoşlanır, çoğu kez ziyâfetler vererek fakirlerin gönlünü alır, insanları sohbetleri ile şereflendirirdi Dört oğlunun dördü de babalarına talebe olup, yüksek derecelere kavuştular
Ahali, Hâce Abdülkebîr Evliyâ'ya talebe almak için birbirleriyle yarış ederlerdi Varlıklı, fakir, âmir, memûr, âlim, câhil; duyan herkes ona koşar, istifâde etmenin yollarını arardı
Birgün zamânın Dehli sultânı İskender bin Behlül Lodî, vezîri Meyân Behûde bin Havas Han ve Melik Muhammed Misvânî'yi yanına aldı Üçü bir olup, kerâmet ve hâllerini duyup da ziyâretle şereflenemedikleri Hâce Abdülkebîr Evliyâ'ya gitmeye hedef ettiler İçlerinde de bir kararsızlık vardı Aralarında konuşup; Herbirimiz öbür birşey açlık edelim Bizim arzularımızı bilip de ikrâm ederse, onun büyüklüğü âşikârdırdediler Yolculuktan sonra bir gün gece yarısı yüksek huzurlarına kavuştular Hâce Abdülkebîr Evliyâ, misâfirlerine yemek yemek ikrâm etti Sultan İskender'in önüne ceylan eti, Vezîr Meyân Behûde'nin önüne yahni, Melik Muhammed Misvânî'nin önüne de tatlı koydu Hepsinin de yeni pişmiş olduğu gözüküyordu Herkesin önüne açlık ettiği yemekler gelmiş, hepsinin şaşkınlıktan ağızları açık kalmıştı Onların bu hâlini gören Hâce Abdülkebîr Evliyâ; Dostlar, hayrete ne hâcet var? Allahü teâlâya tevekkül edip oturan yoksul bir kulcağızını O, halka karşı aslâ mahcûb etmezbuyurdu Misâfirler yemeklerini yediler Bu zamâna dek gelip hizmetinde bulunamadıkları için fazla üzülüp, özürler dilediler Sultan, o mübârek zâta ricâ edip yalvararak, iki köyü hizmetlerine vakfetti Vezîr de bir köy bağışladı Melik Muhammed ise, biricik kızını Abdülkebîr Evliyâ hazretlerinin nikâhıyla şereflendirdi *
Abdülkuddûs Biyografisi
Abdülkuddûs Hindistan velîlerindendir Babası meşhûr âlim ve evliyâ Abdülkuddûs hazretleridir Abdülkuddûs Ne süre doğduğu bilinmemektedir Aslen Pânipüt şehrindendir Şeyhi kebîr, Vâlâ pîrlakabları verildiAbdülkuddûs On yedinci asrın birincil yarısında Pânipüt şehrinde vefât etti
Ufak yaşta, yüksek babası Abdülkuddûs hazretlerinin feyzlerinden istifâde etti Sayısız kerâmetleri görüldü Abdülkuddûs Daha yürümeye başladığı zamanlarda, elinin hareketiyle elbisesinin kollarında bir arslan görünüp kaybolurdu Talebesi olmakla şereflendiği hocalarından ve yüksek babasından kısa zamanda çok şey öğrendi Zamânın ilim ve hâl sâhipleri, onun büyüklüğünü kabûl ve tasdîk ederler, hizmetinde bulunmayı haysiyet sayarlardı Huzûruna gelenler, heybetinden bir tek söz söyleyemeyip, başları önünde, geldikleri gibi giderlerdi Allah dostları ile sohbet etmekten çok hoşlanır, çoğu kez ziyâfetler vererek fakirlerin gönlünü alır, insanları sohbetleri ile şereflendirirdi Dört oğlunun dördü de babalarına talebe olup, yüksek derecelere kavuştular
Ahali, Hâce Abdülkebîr Evliyâ'ya talebe almak için birbirleriyle yarış ederlerdi Varlıklı, fakir, âmir, memûr, âlim, câhil; duyan herkes ona koşar, istifâde etmenin yollarını arardı
Birgün zamânın Dehli sultânı İskender bin Behlül Lodî, vezîri Meyân Behûde bin Havas Han ve Melik Muhammed Misvânî'yi yanına aldı Üçü bir olup, kerâmet ve hâllerini duyup da ziyâretle şereflenemedikleri Hâce Abdülkebîr Evliyâ'ya gitmeye hedef ettiler İçlerinde de bir kararsızlık vardı Aralarında konuşup; Herbirimiz öbür birşey açlık edelim Bizim arzularımızı bilip de ikrâm ederse, onun büyüklüğü âşikârdırdediler Yolculuktan sonra bir gün gece yarısı yüksek huzurlarına kavuştular Hâce Abdülkebîr Evliyâ, misâfirlerine yemek yemek ikrâm etti Sultan İskender'in önüne ceylan eti, Vezîr Meyân Behûde'nin önüne yahni, Melik Muhammed Misvânî'nin önüne de tatlı koydu Hepsinin de yeni pişmiş olduğu gözüküyordu Herkesin önüne açlık ettiği yemekler gelmiş, hepsinin şaşkınlıktan ağızları açık kalmıştı Onların bu hâlini gören Hâce Abdülkebîr Evliyâ; Dostlar, hayrete ne hâcet var? Allahü teâlâya tevekkül edip oturan yoksul bir kulcağızını O, halka karşı aslâ mahcûb etmezbuyurdu Misâfirler yemeklerini yediler Bu zamâna dek gelip hizmetinde bulunamadıkları için fazla üzülüp, özürler dilediler Sultan, o mübârek zâta ricâ edip yalvararak, iki köyü hizmetlerine vakfetti Vezîr de bir köy bağışladı Melik Muhammed ise, biricik kızını Abdülkebîr Evliyâ hazretlerinin nikâhıyla şereflendirdi *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.