iltasyazilim
FD Üye
Abdullah Bin Ebû Bekr ElAyderûs Kimdir,
Abdullah Bin Ebû Bekr ElAyderûs Hakkında Data
Abdullah Bin Ebû Bekr ElAyderûs Biyografisi
Abdullah Bin Ebû Bekr ElAyderûs Kimdir, Hakkında Data
Evliyânın büyüklerinden İsmi, Abdullah bin Ebû Bekr bin Abdürrahmân esSekâfî elAyderûs, künyesi Ebû Muhammed'dir 1408 (H811) senesinde doğdu
Babası, Abdullah Ayderûs doğmadan önce Allahü teâlâya kendisine sâlih bir evlat vermesi için yalvarırdı Evine sohbet için birçok velî gelirdi Bir defâsında onlardan duâ istedi Onlar duâ edince, o sırada gâibden bir ses duyuldu Bu ses; Duâ kabûl oldu İsteğiniz olacakdiye yankılanıyordu Doğmadan önce dedesi; Doğacak bu çocuk büyük bir velî, doğu ve batının kutbu olacakbuyurdu Doğduktan sonra velîlerden olan dedesi ismini ve künyesini koyarak, mânevî himâyesine aldı Ufak yaşta ilim öğrenmeye başlayan Abdullah Ayderûs, dedesinin yanında Kur'ânı kerîmi ezberledi 8 yaşında iken dedesi vefât etti Vefât etmeden önce Abdullah'ın şânının yüksek olacağını söyledi Sonradan yetişmesini babası üzerine aldı Babası ona fazla değerinde verir ve; Bu oğlum Abdullah'da Peygamber efendimizin kokularından bir koku duyuyorumderdi Ama 10 yaşına basınca babası da vefât etti Bunun üzerine yetiştirilmesini amcası Şeyh Ömer Muhdâr üzerine aldı ve onu kızı ile evlendirdi
Amcası Ömer Muhdâr, aynı zamanda onu tasavvuf yolunda yetiştirdi Amcasından birçok ilim ve ismi a'zamı öğrendi Keza Sa'd bin Abdullah Ubeyd, Abdullah Bahrâve, İbrâhim bin Muhammed Hürmüz ve Abdullah Guşeyr'den fıkıh öğrendi, Tenbîh, Hulâsa ve Minhâc kitaplarını okudu Ayrıca Muhammed bin Hasan ve amcaları Ahmed, Muhammed ve Hasan'dan tasavvuf ilmini öğrendi Sayılamayacak değin âlime talebelik etti ve ilim öğrendi
Abdullah Ayderûs hep nefsine tepki gösterdi Yedi sene orucunu yedi hurma tanesi ile açtı ve diğer bir şey yemedi Fazla istek çekti Annesi yemek yemesini ister, o da muhâlefet edemezdi Lakin nefsi pay çıkardığı için bundan vazgeçti Yirmi yıl bir yatakta yatıp uyumadı
Ayderûsî yirmi beş yaşında iken amcasıÖmer Muhdâr vefât etti Bunun üzerine halk müziği, Muhammed bin Hasan'a mürâcaat ederek Ömer Muhdâr'ın vazîfesini yapmasını istediler O da istihâre yaptıktan daha sonra bu işe Abdullah Ayderûsî'nin daha lâyık olduğunu söyledi Ayderûsî ise bu vazîfeyi, genç olduğunu ve amcalarının bu işe kendisinden daha lâyık olduğunu söyleyerek kabûl etmek istemedi Lakin amcalarının ısrarları üstüne, ders vermeye ve talebe okutmaya başladı Dört bir taraftan gelen talebeler kendisinden fıkıh, tefsîr, hadîs ve tasavvuf yolunu öğrendiler Sohbetlerinde devlet ileri gelenleri bulunurdu İmâmı Gazâlî'nin İhyâu Ulûmiddîn kitabını çok okurdu Az Kalsın ezberlemiştiBunu talebelerine de nasihat ederek; Bizim için kitap ve sünnetin haricen bir yol, bir usûl yoktur Bu yolu da musanniflerin efendisi, müctehidlerin sonuncusu, Hüccetülİslâm İmâmı Gazâlî, İhyâu Ulûmiddîn adlı eserinde açıklamşıtır Bu eser, Kitab (Kur'ânı kerîm), Sünnet (hadîsi şerîfler), tarîkat ve hakîkatin açıklamasından ibârettirbuyurdu
Abdullah Ayderûsî cömerd, ikrâm sâhibi idi Tüm malını, mevkıini müslümanlara görev ederdi Herkese durumuna tarafından muâmele eder ve herkesin seviyesine inerdi Konuştuğu kimse onun en çok kendisini sevdiğine inanırdı
Abdullah elAyderûs; dünyaya düşkün olmayıp haram ve kararsız şeylerden fazla sakınan bir zât idi Kerâmetleri ve menkıbeleri çoktur
Abdullah elAyderûs'un hanımı Âişe binti Ömer Muhdâr çok ağır hasta oldu Akrabâlarından bir hanım onun odasına girdi Âişe hanımın sanki nefes alması durmuştu Kadın en ince ayrıntısına kadar bilmek için, Âişe hanımı sağa sola çevirdi Hiç ses alamadı Abdullah elAyderûs'a haber verince, hanımının yanında girdi Dedikleri gibi nefes almadan yatıyordu Hanımına duâ edip üç defâ ismi ile seslendi, üçüncü seslenişte, Allahü teâlânın izni ile hanımı yanıt verdi ve hastalıktan kurtulmuş olarak kalktı
Allahü teâlâ, daha çoğu hastaya, Abdullah elAyderûs hazretlerinin duâsı ile şifâ ihsân etmiştir
Şöyle anlatılır:
Ali bin Ömer Meşûs isimli sâlih bir zât vardı Bu zât, bir gün hanımına bedduâ etti Hanımı bir hastalığa yakalanıp bîtâb düştü Bunun üstüne pişman olan ve üzülen o zât, hemen Ebû Muhammed elAyderûs'un yanında gidip durumu anlattı Ebû Muhammed elAyderûs, o zâtı yeniden bedduâ etmekten men etti ve; Sen şu anda hanımının yanına gitdedi O zât hanımının yanında gittiğinde, onun, sapasağlam olduğunu gördü; Sen nasıl oldu da böyle iyileştin?diye sordu Hanımı; Sen gittikten bir vakit sonra uyumuşum Rüyâmda Şeyh Abdullah yanıma geldi ve benim üzerime Mâşâallah okudu Sonra da bana; Kalkdedi Uyanıp kalktım ve Allahü teâlânın izniyle yürüdümcevabını verdi
Abdürrahmân Hatîb isimli bir zâtın, sağ elinde bir yara çıktı ve kısa zamanda yayıldı Eli şişti Bu şart karşısında çok korktu ve ne yaptı ise çâre bulamadı Kime gitti ise, yarası daha da azdı Sonunda o zât Ebû Muhammed elAyderûs hazretlerinin yanına gelip durumunu talep etti Şeyh Ebû Muhammed, yarasına baktı Daha Sonra eliyle şişkin olan yaranın üzerini meshetti Bâzı ilâçlar sürdü Şifâ Allahü teâlâdanbuyurdu Orası iyileşti ve yaradan eser kalmadı
Ebû Muhammed elAyderûs zamânında, bulunduğu beldenin ileri gelenlerinden bir kişinin, bir kız çocuğu vardı O birey kız çocuğunu fazla severdi Bir gün kızın gözü ağrımaya başladı Sonunda kızın gözü kapandı O zât, kızını alarak, Şeyh Ebû Muhammed'in yanına getirdi Kızının sıhhate kavuşması için duâ istedi Şeyh Ebû Muhammed, şifâsı için Allahü teâlâya duâ etti Sonra eli ile gözün üzerine meshetti Allahü teâlânın izni ile o kızın gözleri iyileşti
Süleymân bin Ahmedi Bahnâk şöyle anlatır:
Bir zaman küffâr beldesinde idim O sırada fazla hastalandım Yanımda Şeyh Abdullah elAyderûs'un bir elbisesi vardı Onu giydim ve Abdullah Ayderûs'u vesîle ederek Allahü teâlâdan şifâ dileğinde bulundum Daha Sonra yatıp uyudum Rüyâmda; kendimi katıra binmiş gördüm, peşimde de bir grup çocuk vardı Çocuklar; Yâ Hannân, yâ Mennân âfi Süleymân (Yâ Hannân, yâ Mennân Süleymân'a şifâ ver)!diye yalvarıyorlardı Sabahtan kalktığım zaman, hastalığımdan hiç eser yoktu
Abdullah elAyderûs'un zamânındaki sultanın bir kız kardeşi vardı Bu hanımın pekçok mücevheri vardı Bir gün mücevherler çalındı Bu hâle sultan çok kızdı ve; Mücevherleri kim aldı ise, onu öldüreceğimdedi Abdullah elAyderûs bunu haber alınca, hemencecik sultanın yanına gitti ve bir vakit nasîhat etti:
Yâ Sultan! Sen hiç bir kimseye hasar verme Mücevherler bulunurdedi
Bu söz üzerine sultan ferahladı Gece olunca, Abdullah elAyderûs yanına bir talebesini alarak, sarayda çalışan bir görevlinin evine gitti ve mücevherlerin hepsini istedi O kişi, Abdullah elAyderûs'un heybetinden korkarak mücevherleri verdi Abdullah elAyderûs oradan ayrılıp, Şeyh Ömer mescidinin yanına geldi Yanındaki talebesini saraya gönderip, sultanın kız kardeşini çağırttı O gelince, ona mücevherlerinin nasıl olduğunu sordu O da, hepsini bir bir târif etti O kişiden aldığı mücevherler aralarında bulunan ve târif edilen vasıflara uyan mücevherleri sultanın kız kardeşine verdi Geri kalan mücevherleri de, sâhibine götürüp teslim etti
Bir gün kadının biri küçük çocuğuyla birlikte bir bahçenin önünden geçiyordu Kadın bahçedeki meyvelerden aşırmak istedi ve çocuğu bir kenara bırakıp ağaca çıktı Bir mikdâr meyve topladı Aşağı indiğinde oğlunu atıl bir hâlde buldu Bunun üstüne ağlayıp feryâd etmeye başladı Oradan geçenler bu bahçenin Seyyid Abdullah hazretlerine âid olduğunu söylediler O süre bayan tövbe etti Topladığı meyveleri geri verdi Çocuğunu alıp giderken çocuğunun her yerde eski hâline geldiğini fark etti
Abdullah elEyderûs hazretleri bir gün bir yerde uyudu bu arada namaz vakti girdi Bir zât onu namaz kılması için uyandırdı Namaz vaktinin girdiğini bildirdi Bunun üstüne Abdullahı Ayderûsî ona; Ben namazımı cemâatle kıldımdedi O zât kendi kendine; Hâlbuki ben buradan hiç ayrılmadım O ise cemâatle kıldığını söylüyordiye düşündü Dışarı çıkıp gördüklerine; Size namazı kim kıldırdı?diye sorunca onlar da; Şeyh Abdullahı Ayderûsîcevâbını verdiler O zât bu durumun Abdullahı Ayderûsî'nin kerâmeti olduğunu anladı
Duâsı makbuldü Abdullah bin Ali Kesîri, vefât edince, oğulları Muhammed ile Bedr aralarında ihtilaf çıktı Bedr, Şuyun denen yeri işgâl etti ve burada yaşamış Ebû Bekr bin Herise isminde velî bir zâtı hapsedip farklı alanlara yönlendirilmiş eziyet ve işkenceler yaptı Bunun üstüne o zâtın talebeleri Abdullahı Ayderûsî'nin huzûruna gelip hocalarına yapılan işkencenin hafifletilmesi ve hapisten kurtulması için duâ etmesini istediler Ona duâ edip, korkmaması için haber gönderdi Ebû Bekr bin Herise bundan sonra yapılan işkencelerden acı duymadı Bir müddet sonradan onu hapishâneden çıkardılar
Vefâtı yaklaştığında talebelerine, sevdiklerine öğüt ve nasîhatta bulundu Oğlu Ebû Bekr'i yerine şeyh tâyin etti Öteki çocuklarına; Bundan Böyle bu diyâra dönemeyizdedi Hazırlık yaparak yolculuğa çıktı Uğradığı her köyde halka nasîhat etmek için bir müddet kalırdı Şuhr denen şehre vardığında bütün halk müziği onu karşılamak üzere yola çıktı Burada bir ay değin kaldı Pazartesi ve perşembe günleri vâz ve nasîhatlerde bulunurdu Sonradan ayrıldı Yolda rahatsızlandı Yanındakilere, dostlardan, vatandan farklı kalmak ile ilgili kasîde okumalarını emretti Terim şehrine vardığında 54 yaşında iken 1460 (H865) yılında vefât etti Zembîl kabristanına defnedildi
Abdullah elAyderûs'un diğer kerâmetleri, Fethullah elKuddûs fî Menâkibi Abdullah elAyderûs adlı eserde anlatılmaktadır
Abdullah elAyderûs'un yazdığı eserlerden bâzıları şunlardır: 1) ElKibrîtülAhmer, 2) Şerhü KasîdetisSa'îd, 3) Menâkıbi Sa'd bin Ali
YÜZ VERMEDİN!
Fakîh Îsâ bin Muhammed şöyle anlatır:
Uzaktan bir diyârda idim Abdullah elAyderûs'u açıkça bulunduğum yerde görmeyi temenni etmiştim Mescide gittim Oraya bir dilenci ve yanına birisi gelip benden bir şey istedi Bir şey vermedim Oradan ayrılıp diğer yere gittim O dilenci ve yandaki birey benim arkamdan geldi Daha Sonra yine yanıma yaklaşarak benden bir şeyler istedi Tekrar yüz vermedim Bunun üstüne o dilenci ve yan ayrılıp gitti Bir müddet sonradan ben, Abdullah elAyderûs'un bulunduğu yere döndüm Şeyh Abdullah'ın yanına gitgide artarak; Ben sizi gittiğim yerde alenen görmeyi temenni ettim Lâkin bu isteğim hâsıl olmadıdedim Bunun üstüne Ebû Muhammed elAyderûs ; Sana alenî görünmem hâsıl oldu Falan gün duhâ vaktinde sen falan mescidde idin Senin yanına bir dilenci geldi Yanında birisi de vardı Senden bir şeyler istediler Onlara bir şey vermedin Daha Sonra kalkıp bir yere gittin Onlar da seni tâkib etti ve tekrar bir şeyler istediler Tekrar yüz vermedin İşte o dilencinin yan ben idim Ben, senin yanında o kılıkla gelmiştimdedi Ben; Efendim! Sizin dedikleriniz doğrudur Lakin o size fazla benzemiyordudeyince, Şeyh Abdullah da; Eğer ben bu hâlimle senin yanına gelse idim, sen beni tanır ve insanlara haber verirdinbuyurdu
Câmiu KerâmâtilEvliyâ; c2, s123 Mu'cemülMüellifîn; c6, s38 ElMeşretümörRevî; c2, s 153 *
Abdullah Bin Ebû Bekr ElAyderûs Hakkında Data
Abdullah Bin Ebû Bekr ElAyderûs Biyografisi
Abdullah Bin Ebû Bekr ElAyderûs Kimdir, Hakkında Data
Evliyânın büyüklerinden İsmi, Abdullah bin Ebû Bekr bin Abdürrahmân esSekâfî elAyderûs, künyesi Ebû Muhammed'dir 1408 (H811) senesinde doğdu
Babası, Abdullah Ayderûs doğmadan önce Allahü teâlâya kendisine sâlih bir evlat vermesi için yalvarırdı Evine sohbet için birçok velî gelirdi Bir defâsında onlardan duâ istedi Onlar duâ edince, o sırada gâibden bir ses duyuldu Bu ses; Duâ kabûl oldu İsteğiniz olacakdiye yankılanıyordu Doğmadan önce dedesi; Doğacak bu çocuk büyük bir velî, doğu ve batının kutbu olacakbuyurdu Doğduktan sonra velîlerden olan dedesi ismini ve künyesini koyarak, mânevî himâyesine aldı Ufak yaşta ilim öğrenmeye başlayan Abdullah Ayderûs, dedesinin yanında Kur'ânı kerîmi ezberledi 8 yaşında iken dedesi vefât etti Vefât etmeden önce Abdullah'ın şânının yüksek olacağını söyledi Sonradan yetişmesini babası üzerine aldı Babası ona fazla değerinde verir ve; Bu oğlum Abdullah'da Peygamber efendimizin kokularından bir koku duyuyorumderdi Ama 10 yaşına basınca babası da vefât etti Bunun üzerine yetiştirilmesini amcası Şeyh Ömer Muhdâr üzerine aldı ve onu kızı ile evlendirdi
Amcası Ömer Muhdâr, aynı zamanda onu tasavvuf yolunda yetiştirdi Amcasından birçok ilim ve ismi a'zamı öğrendi Keza Sa'd bin Abdullah Ubeyd, Abdullah Bahrâve, İbrâhim bin Muhammed Hürmüz ve Abdullah Guşeyr'den fıkıh öğrendi, Tenbîh, Hulâsa ve Minhâc kitaplarını okudu Ayrıca Muhammed bin Hasan ve amcaları Ahmed, Muhammed ve Hasan'dan tasavvuf ilmini öğrendi Sayılamayacak değin âlime talebelik etti ve ilim öğrendi
Abdullah Ayderûs hep nefsine tepki gösterdi Yedi sene orucunu yedi hurma tanesi ile açtı ve diğer bir şey yemedi Fazla istek çekti Annesi yemek yemesini ister, o da muhâlefet edemezdi Lakin nefsi pay çıkardığı için bundan vazgeçti Yirmi yıl bir yatakta yatıp uyumadı
Ayderûsî yirmi beş yaşında iken amcasıÖmer Muhdâr vefât etti Bunun üzerine halk müziği, Muhammed bin Hasan'a mürâcaat ederek Ömer Muhdâr'ın vazîfesini yapmasını istediler O da istihâre yaptıktan daha sonra bu işe Abdullah Ayderûsî'nin daha lâyık olduğunu söyledi Ayderûsî ise bu vazîfeyi, genç olduğunu ve amcalarının bu işe kendisinden daha lâyık olduğunu söyleyerek kabûl etmek istemedi Lakin amcalarının ısrarları üstüne, ders vermeye ve talebe okutmaya başladı Dört bir taraftan gelen talebeler kendisinden fıkıh, tefsîr, hadîs ve tasavvuf yolunu öğrendiler Sohbetlerinde devlet ileri gelenleri bulunurdu İmâmı Gazâlî'nin İhyâu Ulûmiddîn kitabını çok okurdu Az Kalsın ezberlemiştiBunu talebelerine de nasihat ederek; Bizim için kitap ve sünnetin haricen bir yol, bir usûl yoktur Bu yolu da musanniflerin efendisi, müctehidlerin sonuncusu, Hüccetülİslâm İmâmı Gazâlî, İhyâu Ulûmiddîn adlı eserinde açıklamşıtır Bu eser, Kitab (Kur'ânı kerîm), Sünnet (hadîsi şerîfler), tarîkat ve hakîkatin açıklamasından ibârettirbuyurdu
Abdullah Ayderûsî cömerd, ikrâm sâhibi idi Tüm malını, mevkıini müslümanlara görev ederdi Herkese durumuna tarafından muâmele eder ve herkesin seviyesine inerdi Konuştuğu kimse onun en çok kendisini sevdiğine inanırdı
Abdullah elAyderûs; dünyaya düşkün olmayıp haram ve kararsız şeylerden fazla sakınan bir zât idi Kerâmetleri ve menkıbeleri çoktur
Abdullah elAyderûs'un hanımı Âişe binti Ömer Muhdâr çok ağır hasta oldu Akrabâlarından bir hanım onun odasına girdi Âişe hanımın sanki nefes alması durmuştu Kadın en ince ayrıntısına kadar bilmek için, Âişe hanımı sağa sola çevirdi Hiç ses alamadı Abdullah elAyderûs'a haber verince, hanımının yanında girdi Dedikleri gibi nefes almadan yatıyordu Hanımına duâ edip üç defâ ismi ile seslendi, üçüncü seslenişte, Allahü teâlânın izni ile hanımı yanıt verdi ve hastalıktan kurtulmuş olarak kalktı
Allahü teâlâ, daha çoğu hastaya, Abdullah elAyderûs hazretlerinin duâsı ile şifâ ihsân etmiştir
Şöyle anlatılır:
Ali bin Ömer Meşûs isimli sâlih bir zât vardı Bu zât, bir gün hanımına bedduâ etti Hanımı bir hastalığa yakalanıp bîtâb düştü Bunun üstüne pişman olan ve üzülen o zât, hemen Ebû Muhammed elAyderûs'un yanında gidip durumu anlattı Ebû Muhammed elAyderûs, o zâtı yeniden bedduâ etmekten men etti ve; Sen şu anda hanımının yanına gitdedi O zât hanımının yanında gittiğinde, onun, sapasağlam olduğunu gördü; Sen nasıl oldu da böyle iyileştin?diye sordu Hanımı; Sen gittikten bir vakit sonra uyumuşum Rüyâmda Şeyh Abdullah yanıma geldi ve benim üzerime Mâşâallah okudu Sonra da bana; Kalkdedi Uyanıp kalktım ve Allahü teâlânın izniyle yürüdümcevabını verdi
Abdürrahmân Hatîb isimli bir zâtın, sağ elinde bir yara çıktı ve kısa zamanda yayıldı Eli şişti Bu şart karşısında çok korktu ve ne yaptı ise çâre bulamadı Kime gitti ise, yarası daha da azdı Sonunda o zât Ebû Muhammed elAyderûs hazretlerinin yanına gelip durumunu talep etti Şeyh Ebû Muhammed, yarasına baktı Daha Sonra eliyle şişkin olan yaranın üzerini meshetti Bâzı ilâçlar sürdü Şifâ Allahü teâlâdanbuyurdu Orası iyileşti ve yaradan eser kalmadı
Ebû Muhammed elAyderûs zamânında, bulunduğu beldenin ileri gelenlerinden bir kişinin, bir kız çocuğu vardı O birey kız çocuğunu fazla severdi Bir gün kızın gözü ağrımaya başladı Sonunda kızın gözü kapandı O zât, kızını alarak, Şeyh Ebû Muhammed'in yanına getirdi Kızının sıhhate kavuşması için duâ istedi Şeyh Ebû Muhammed, şifâsı için Allahü teâlâya duâ etti Sonra eli ile gözün üzerine meshetti Allahü teâlânın izni ile o kızın gözleri iyileşti
Süleymân bin Ahmedi Bahnâk şöyle anlatır:
Bir zaman küffâr beldesinde idim O sırada fazla hastalandım Yanımda Şeyh Abdullah elAyderûs'un bir elbisesi vardı Onu giydim ve Abdullah Ayderûs'u vesîle ederek Allahü teâlâdan şifâ dileğinde bulundum Daha Sonra yatıp uyudum Rüyâmda; kendimi katıra binmiş gördüm, peşimde de bir grup çocuk vardı Çocuklar; Yâ Hannân, yâ Mennân âfi Süleymân (Yâ Hannân, yâ Mennân Süleymân'a şifâ ver)!diye yalvarıyorlardı Sabahtan kalktığım zaman, hastalığımdan hiç eser yoktu
Abdullah elAyderûs'un zamânındaki sultanın bir kız kardeşi vardı Bu hanımın pekçok mücevheri vardı Bir gün mücevherler çalındı Bu hâle sultan çok kızdı ve; Mücevherleri kim aldı ise, onu öldüreceğimdedi Abdullah elAyderûs bunu haber alınca, hemencecik sultanın yanına gitti ve bir vakit nasîhat etti:
Yâ Sultan! Sen hiç bir kimseye hasar verme Mücevherler bulunurdedi
Bu söz üzerine sultan ferahladı Gece olunca, Abdullah elAyderûs yanına bir talebesini alarak, sarayda çalışan bir görevlinin evine gitti ve mücevherlerin hepsini istedi O kişi, Abdullah elAyderûs'un heybetinden korkarak mücevherleri verdi Abdullah elAyderûs oradan ayrılıp, Şeyh Ömer mescidinin yanına geldi Yanındaki talebesini saraya gönderip, sultanın kız kardeşini çağırttı O gelince, ona mücevherlerinin nasıl olduğunu sordu O da, hepsini bir bir târif etti O kişiden aldığı mücevherler aralarında bulunan ve târif edilen vasıflara uyan mücevherleri sultanın kız kardeşine verdi Geri kalan mücevherleri de, sâhibine götürüp teslim etti
Bir gün kadının biri küçük çocuğuyla birlikte bir bahçenin önünden geçiyordu Kadın bahçedeki meyvelerden aşırmak istedi ve çocuğu bir kenara bırakıp ağaca çıktı Bir mikdâr meyve topladı Aşağı indiğinde oğlunu atıl bir hâlde buldu Bunun üstüne ağlayıp feryâd etmeye başladı Oradan geçenler bu bahçenin Seyyid Abdullah hazretlerine âid olduğunu söylediler O süre bayan tövbe etti Topladığı meyveleri geri verdi Çocuğunu alıp giderken çocuğunun her yerde eski hâline geldiğini fark etti
Abdullah elEyderûs hazretleri bir gün bir yerde uyudu bu arada namaz vakti girdi Bir zât onu namaz kılması için uyandırdı Namaz vaktinin girdiğini bildirdi Bunun üstüne Abdullahı Ayderûsî ona; Ben namazımı cemâatle kıldımdedi O zât kendi kendine; Hâlbuki ben buradan hiç ayrılmadım O ise cemâatle kıldığını söylüyordiye düşündü Dışarı çıkıp gördüklerine; Size namazı kim kıldırdı?diye sorunca onlar da; Şeyh Abdullahı Ayderûsîcevâbını verdiler O zât bu durumun Abdullahı Ayderûsî'nin kerâmeti olduğunu anladı
Duâsı makbuldü Abdullah bin Ali Kesîri, vefât edince, oğulları Muhammed ile Bedr aralarında ihtilaf çıktı Bedr, Şuyun denen yeri işgâl etti ve burada yaşamış Ebû Bekr bin Herise isminde velî bir zâtı hapsedip farklı alanlara yönlendirilmiş eziyet ve işkenceler yaptı Bunun üstüne o zâtın talebeleri Abdullahı Ayderûsî'nin huzûruna gelip hocalarına yapılan işkencenin hafifletilmesi ve hapisten kurtulması için duâ etmesini istediler Ona duâ edip, korkmaması için haber gönderdi Ebû Bekr bin Herise bundan sonra yapılan işkencelerden acı duymadı Bir müddet sonradan onu hapishâneden çıkardılar
Vefâtı yaklaştığında talebelerine, sevdiklerine öğüt ve nasîhatta bulundu Oğlu Ebû Bekr'i yerine şeyh tâyin etti Öteki çocuklarına; Bundan Böyle bu diyâra dönemeyizdedi Hazırlık yaparak yolculuğa çıktı Uğradığı her köyde halka nasîhat etmek için bir müddet kalırdı Şuhr denen şehre vardığında bütün halk müziği onu karşılamak üzere yola çıktı Burada bir ay değin kaldı Pazartesi ve perşembe günleri vâz ve nasîhatlerde bulunurdu Sonradan ayrıldı Yolda rahatsızlandı Yanındakilere, dostlardan, vatandan farklı kalmak ile ilgili kasîde okumalarını emretti Terim şehrine vardığında 54 yaşında iken 1460 (H865) yılında vefât etti Zembîl kabristanına defnedildi
Abdullah elAyderûs'un diğer kerâmetleri, Fethullah elKuddûs fî Menâkibi Abdullah elAyderûs adlı eserde anlatılmaktadır
Abdullah elAyderûs'un yazdığı eserlerden bâzıları şunlardır: 1) ElKibrîtülAhmer, 2) Şerhü KasîdetisSa'îd, 3) Menâkıbi Sa'd bin Ali
YÜZ VERMEDİN!
Fakîh Îsâ bin Muhammed şöyle anlatır:
Uzaktan bir diyârda idim Abdullah elAyderûs'u açıkça bulunduğum yerde görmeyi temenni etmiştim Mescide gittim Oraya bir dilenci ve yanına birisi gelip benden bir şey istedi Bir şey vermedim Oradan ayrılıp diğer yere gittim O dilenci ve yandaki birey benim arkamdan geldi Daha Sonra yine yanıma yaklaşarak benden bir şeyler istedi Tekrar yüz vermedim Bunun üstüne o dilenci ve yan ayrılıp gitti Bir müddet sonradan ben, Abdullah elAyderûs'un bulunduğu yere döndüm Şeyh Abdullah'ın yanına gitgide artarak; Ben sizi gittiğim yerde alenen görmeyi temenni ettim Lâkin bu isteğim hâsıl olmadıdedim Bunun üstüne Ebû Muhammed elAyderûs ; Sana alenî görünmem hâsıl oldu Falan gün duhâ vaktinde sen falan mescidde idin Senin yanına bir dilenci geldi Yanında birisi de vardı Senden bir şeyler istediler Onlara bir şey vermedin Daha Sonra kalkıp bir yere gittin Onlar da seni tâkib etti ve tekrar bir şeyler istediler Tekrar yüz vermedin İşte o dilencinin yan ben idim Ben, senin yanında o kılıkla gelmiştimdedi Ben; Efendim! Sizin dedikleriniz doğrudur Lakin o size fazla benzemiyordudeyince, Şeyh Abdullah da; Eğer ben bu hâlimle senin yanına gelse idim, sen beni tanır ve insanlara haber verirdinbuyurdu
Câmiu KerâmâtilEvliyâ; c2, s123 Mu'cemülMüellifîn; c6, s38 ElMeşretümörRevî; c2, s 153 *