nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
ABDULLAH BİN MESÛD (Kurânı kerîmi açıktan okuyan ilk sahâbî)
Abdullah bin Mesûd hazretleri, Eshâbı kirâmın meşhûrlarından olup, ilk îmâna gelenlerdendir Gençliğinde fakîr idi Bundan nedeniyle çobanlık yapıyordu Bir gün koyun güderken Peygamber efendimiz ve Hz Ebû Bekir ile karşılaştı Resûlullah efendimiz: Ey genç! İçmemiz için sütün var mı? diye sordu O da: Yok efendim, deyince, Peygamber efendimiz, hiç yavrulamamış bir koyunun memesini elleri ile sıvazlayıp, duâ etti Koyunun memesi derhal süt ile doldu Hz Ebû Bekir, büyük bir kap getirip doldurdu Bu sütten içtiler Peygamber efendimiz sonradan: Çekil, büzülbuyurdu Koyunun memeleri eski hâline geldi Nasıl sağdınız? Abdullah bin Mesûd, olanları hayretler içinde seyretti Dayanamayıp sordu: Bu nasıl oldu? Hiç sütü olmayan koyundan bu kadar sütü nasıl sağdınız? Söylediğiniz duâyı lütfen bana da öğretin Peygamber efendimiz, başını sıvazlayıp: Allahü teâlâ sana rahmet etsin! Sen Hakkı öğrenebilecek bir çocuksun, buyurdu Bu mucizeyi gören ve konuşmaları işiten genç: Siz basmakalıp bir kimse değilsiniz Senin, Cenâbı Hakkın Peygamberi olduğuna inandım, deyip Kelimei şehâdet getirdi ve Müslüman oldu
Abdullah bin Mesûd hazretleri Mekkede birincil kez açıktan Kurânı kerîm okuyan sahâbîdir Bir gün Eshâbı kirâm, bir yerde oturup sohbet ediyorlardı İçlerinden birisi: Resûlullahtan başka, hiç kimse çıkıp da Kurânı kerîmi müşriklere karşısında açıktan okuyamadı Bunu yapacak kimse yok mu? dedi İbni Mesûd hazretleri anında atılıp: Ben okurum, dedi Biz, sana bir zarar vermelerini istemeyiz Müşriklerin, kabîlesinden korkacakları bir kimse okusun Bırakın gideyim! Siz dua edin! Allahü teâlâ beni korur! Ertesi gün, Makâmı İbrâhime gitti Müşrikler orada toplanmış hâldeydiler İbni Mesûd hazretleri Besmelei şerîfe çekip, Errahmânu allemel Kurânediyerek Rahmân sûresini okumaya başladı Müşrikler daima birlikte üzerine yürüdüler Tekme tokat vurmaya başladılar Yüzü gözü her tarafı bere yara içersinde kaldı Lakin o, yarı hiç bir şey yapılmıyormuş gibi sâkin sâkin Kurânı kerîmi okumaya devam etti Okuması bittikten sonradan Eshâbı kirâmın yanında vardığında dediler ancak: Korktuğumuz başımıza geldi yeniden gidip onların yanına okuma! Hayır yine gidip okuyacağım Müşrikleri birincil kez böyle biçare hâlde gördüm Onların âcizliği beni fazla sevindiriyor Bana yapılan işkencelerden acı duymuyorum O, ertesi günü yeniden gidip, her yerde okudu Tekrar tartakladılar Hattâ dargın çöllere yatırıp zulüm ettiler O tekrar aldırmadan okumalarına devam etti Sonunda müşrikler çâresiz kaldılar
Mekkeli müşrikler öteki Müslümanlara yaptıkları gibi, Abdullah ibni Mesûda da fazla eziyet ve zulüm yaptılar İşkenceler dayanılmayacak hâle gelince izin ile iki kere Habeşistana hicret etti Resûlullah efendimizin hicret etmesinden sonra, Habeşistandan Medîneye hicret etti Burada önce Muâz bin Cebelin evinde misâfir kaldı Sonra Mescidi Nebînin yanında bir konut yaptırarak taşındı İbni Mesûd hazretleri, cüssesinden umulmayan kahramanlıklar göstermiştir Savaşlarda, Resûlullahın yanından ayrılmayıp, canfedâ bir şekilde savaşırdı Bedir savaşında, küfrü ve îmânsızlığı meşhûr Ebû Cehilin başını o kesmiştir Savaşta, Eshâbı kirâmdan Afra hatûnun çocukları Muâz ve Muavviz, kılıç darbeleri ile Ebû Cehili kımıldayamıyacak şekilde yaralayıp, yıktılar Öldüğünü zannedip oradan ayrıldılar Peygamber efendimiz Ebû Cehili merak edip: Acaba Ebû Cehil ne yaptı, ne oldu? Kim bakar? buyurarak, araştırılmasını emretti Aradılar bulamadılar Gelip durumu bildirince Peygamber efendimiz: Allahü teâlâ zelil etti Aramaya devam ediniz! Eğer onu tanıyamazsanız, dizindeki yara izine bakınız Birgün ben ve o, Abdullah bin Cûdanın ziyâfetine gittik İkimiz de gençtik Ben ondan azıcık büyükçe idim Orada onu itince düştü, dizlerinden birisi yaralandı Bu iz onun dizinden kaybolmadı, buyurarak Eshâbına basit tanımaları için işâret verdi Bunun üstüne, İbni Mesûd hazretleri yerinden fırlayıp aramaya gitti Epey bir aramadan daha sonra, ölüler aralarında tarife uygun zarar görmüş birisini fark etti Yanına yaklaşıp sordu: Sen Ebû Cehil misin? Evet, Ebû Cehilim Ey Resûlullah düşmanı! Nihâyet Allahü teâlâ seni hakîr ve zelîl etti? Aldığı yaralardan, acılar içinde kıvranan İslâm düşmanı Ebû Cehil, hâlâ inadına, düşmanlığına devam ediyordu En küçük bir vicdan azabı eseri yoktu Ebedî olarak, Cehennemde kalmak üzere dünyadan ayrılmakta iken bile melûn hâlâ ağzından kin kusuyordu: Ne diye beni zelîl ve hakîr edecek ey koyun çobanı! Hakîr olan sizler olacaksınız! Sen bana zaferden bahset! Kim kazandı kim kaybetti? Galibiyet Allah ve Resûlünün tarafındadır, ey melûn Bundan Böyle sonun geldi Zehir kusan başını, şu iğrenç vücûdundan ayıracağım Açık Konuşmak Gerekirse beni, senin gibi birisinin öldürmesi bana çok ağır gelecek İşte Allah ve Resûlüne karşısında gelen, onlara düşmanlık besliyenin sonu böyle zelîl olmaktır Sen ve senin gibi olanların sonları böyle olacak Burada zelîl olduğunuz gibi, âhırette daha zelîl olacaksınız! Ebedî olarak, Cehennem ateşi ile yanacaksınız Cehennemde, şimdiki bu hâlinizi fazla arayacaksınız Fakat bulamıyacaksınız İbni Mesûd hazretleri, başını kesmek için Ebû Cehilin miğferini çıkartırken: Ne olur bari, boynumu gövdeme yakın kes fakat, başım devasa görünsün, diyerek küfrünün, kibir ve kibrinin ne dereceye çıkmış olduğunu gösterdi Ümmetin firavnı İbni Mesûd, Ebû Cehilin başını kılıcıyla kopardı Kılıcını, miğferini aldı Başına bir ip bağlayıp, sürükliyerek Resûlullahın huzûruna götürdü Mutluluk içinde: Yâ Resûlallah! Bu, Allahü teâlânın düşmanı Ebû Cehilin başıdır, dedi Peygamber efendimiz de: O Allah fakat, Ondan başka ilâh yoktur, buyurdu Sonra İbni Mesûd hazretleri ile beraber, Ebû Cehilin cesedinin yanına gitti Ona hitap ile: Allahü teâlâya hamd olsun fakat seni zelîl ve hakîr kıldı Ey Allahın düşmanı! Sen bu ümmetin firavnı idin! buyurdu
Hz Abdullah bin Mesûd, Uhudda, Hendekte, Biatı Rıdvanda, Mekkenin fethinde ve Tebük seferlerinde bulundu Peygamber efendimizin vefâtından daha sonra da Yermük harbine katıldı Kûfe kadılığına ödev olundu Orada define muhafızlığı da yaptı Hz Ömer, Kûfe halkına yazdığı mektupta şöyle diyordu: Ey Müslümanlar! Size iki arkadaşımı yolluyorum Ammâr vâlî, Abdullah kâdı olacaktır Onları dinleyiniz ve söylediklerini yapınız Çünkü ikisi de Resûlullahın Eshâbından olup, Bedir kahramanlarındandır İbni Mesûdu yanımda alıkoymayarak sizi kendime tercih ettim Kendisi bununla beraber beytülmâl hesaplarına da bakacaktır Günâhtan şikâyet Hz Osmanın son zamanlarında Medineye döndü 60 yaşının üzerinde iken hastalandı Halife Hz Osman, ziyâretine geldi Dedi ancak: Bir isteğin mi var? Allahü teâlânın rahmetini isterim Bir tabib getirelim mi? Hâcet değil! Beni hasta eden tabibdir Bu hastalıktan vefât etti Cenâze namazını Hz Osman kıldırdı Vasiyeti üstüne CennetülBakî Kabristanına defnedilmiştir
Abdullah bin Mesud, Resûlullahın huzurunda, meclislerinde sıkça bulunurdu O derece ki, Resûli ekremin Ehli beytinden olduğu sanılırdı Resûlullahın eşyalarını taşırdı Onlara hürmetinden fazla güzel giyinirdi Peygamber efendimiz, Abdullah bin Mesûdu Kurânı kerîm öğretenlerin başında sayardı ve, Kurânı kerîmi, İbni Mesûd, Salim, Übey bin Kab ve Muaz bin Cebelden öğrenin!buyururdu 70 sûreyi Resûlullahın mübârek ağızlarından işiterek ezberlemiştir Âsım, Hamza, Kisaî, Halef, Ameş gibi ünlü kırâat imâmlarının silsilesi, İbni Mesûdda son bulmaktadır Resûli ekrem Kurânı kerîmi ondan dinlemeyi fazla severdi Peygamber efendimiz bir gün ona buyurdu ancak: Nisa suresini oku, dinleyelim Kurânı kerîm size indi Biz Onu sizden okuduk ve sizden öğrendik Resûli ekrem bunun üzerine buyurdu ancak: Evet öyledir Ama ben Kurânı kerîmi başkasından dinlemeyi severim İbni Mesûd okumaya başladı Meâlen; (Halleri ne olacak? Her ümmetten bir şahit getireceğimiz vakit) Nisa: 41 âyeti kerimesine gelince, Resûlullahın mübârek gözlerinden yaşlar boşandı İbni Mesûd gibi İbni Mesûd hazretleri, Kurânı kerîmi çok hoş okurdu
Hz Ömer anlatır: Bir gün Resûlullah efendimiz, Hz Ebû Bekir ile Müslümanların durumunu konuşuyordu Ben de yanlarındaydım Sonradan beraber dışarı çıktık Baktık, tanımadığımız birisi mescidde Kurânı kerîm okuyor Resûlullah efendimiz dinlemeye başladı sonra da bize dönüp buyurdu ama: Kim Kurânı kerîmi indiği andaki tazeliği ile okumaktan hoşlanıyorsa, İbni Mesûd gibi okusun
İbni Mesûd hazretlerinin vücûdu zayıf yapılı idi Peygamber efendimiz birgün Eshâbına buyurdu ama: Siz İbni Mesûdun vücutça kuvvetsiz olduğuna bakmayın Mîzânda hepinizden ağırdır *
Abdullah bin Mesûd hazretleri, Eshâbı kirâmın meşhûrlarından olup, ilk îmâna gelenlerdendir Gençliğinde fakîr idi Bundan nedeniyle çobanlık yapıyordu Bir gün koyun güderken Peygamber efendimiz ve Hz Ebû Bekir ile karşılaştı Resûlullah efendimiz: Ey genç! İçmemiz için sütün var mı? diye sordu O da: Yok efendim, deyince, Peygamber efendimiz, hiç yavrulamamış bir koyunun memesini elleri ile sıvazlayıp, duâ etti Koyunun memesi derhal süt ile doldu Hz Ebû Bekir, büyük bir kap getirip doldurdu Bu sütten içtiler Peygamber efendimiz sonradan: Çekil, büzülbuyurdu Koyunun memeleri eski hâline geldi Nasıl sağdınız? Abdullah bin Mesûd, olanları hayretler içinde seyretti Dayanamayıp sordu: Bu nasıl oldu? Hiç sütü olmayan koyundan bu kadar sütü nasıl sağdınız? Söylediğiniz duâyı lütfen bana da öğretin Peygamber efendimiz, başını sıvazlayıp: Allahü teâlâ sana rahmet etsin! Sen Hakkı öğrenebilecek bir çocuksun, buyurdu Bu mucizeyi gören ve konuşmaları işiten genç: Siz basmakalıp bir kimse değilsiniz Senin, Cenâbı Hakkın Peygamberi olduğuna inandım, deyip Kelimei şehâdet getirdi ve Müslüman oldu
Abdullah bin Mesûd hazretleri Mekkede birincil kez açıktan Kurânı kerîm okuyan sahâbîdir Bir gün Eshâbı kirâm, bir yerde oturup sohbet ediyorlardı İçlerinden birisi: Resûlullahtan başka, hiç kimse çıkıp da Kurânı kerîmi müşriklere karşısında açıktan okuyamadı Bunu yapacak kimse yok mu? dedi İbni Mesûd hazretleri anında atılıp: Ben okurum, dedi Biz, sana bir zarar vermelerini istemeyiz Müşriklerin, kabîlesinden korkacakları bir kimse okusun Bırakın gideyim! Siz dua edin! Allahü teâlâ beni korur! Ertesi gün, Makâmı İbrâhime gitti Müşrikler orada toplanmış hâldeydiler İbni Mesûd hazretleri Besmelei şerîfe çekip, Errahmânu allemel Kurânediyerek Rahmân sûresini okumaya başladı Müşrikler daima birlikte üzerine yürüdüler Tekme tokat vurmaya başladılar Yüzü gözü her tarafı bere yara içersinde kaldı Lakin o, yarı hiç bir şey yapılmıyormuş gibi sâkin sâkin Kurânı kerîmi okumaya devam etti Okuması bittikten sonradan Eshâbı kirâmın yanında vardığında dediler ancak: Korktuğumuz başımıza geldi yeniden gidip onların yanına okuma! Hayır yine gidip okuyacağım Müşrikleri birincil kez böyle biçare hâlde gördüm Onların âcizliği beni fazla sevindiriyor Bana yapılan işkencelerden acı duymuyorum O, ertesi günü yeniden gidip, her yerde okudu Tekrar tartakladılar Hattâ dargın çöllere yatırıp zulüm ettiler O tekrar aldırmadan okumalarına devam etti Sonunda müşrikler çâresiz kaldılar
Mekkeli müşrikler öteki Müslümanlara yaptıkları gibi, Abdullah ibni Mesûda da fazla eziyet ve zulüm yaptılar İşkenceler dayanılmayacak hâle gelince izin ile iki kere Habeşistana hicret etti Resûlullah efendimizin hicret etmesinden sonra, Habeşistandan Medîneye hicret etti Burada önce Muâz bin Cebelin evinde misâfir kaldı Sonra Mescidi Nebînin yanında bir konut yaptırarak taşındı İbni Mesûd hazretleri, cüssesinden umulmayan kahramanlıklar göstermiştir Savaşlarda, Resûlullahın yanından ayrılmayıp, canfedâ bir şekilde savaşırdı Bedir savaşında, küfrü ve îmânsızlığı meşhûr Ebû Cehilin başını o kesmiştir Savaşta, Eshâbı kirâmdan Afra hatûnun çocukları Muâz ve Muavviz, kılıç darbeleri ile Ebû Cehili kımıldayamıyacak şekilde yaralayıp, yıktılar Öldüğünü zannedip oradan ayrıldılar Peygamber efendimiz Ebû Cehili merak edip: Acaba Ebû Cehil ne yaptı, ne oldu? Kim bakar? buyurarak, araştırılmasını emretti Aradılar bulamadılar Gelip durumu bildirince Peygamber efendimiz: Allahü teâlâ zelil etti Aramaya devam ediniz! Eğer onu tanıyamazsanız, dizindeki yara izine bakınız Birgün ben ve o, Abdullah bin Cûdanın ziyâfetine gittik İkimiz de gençtik Ben ondan azıcık büyükçe idim Orada onu itince düştü, dizlerinden birisi yaralandı Bu iz onun dizinden kaybolmadı, buyurarak Eshâbına basit tanımaları için işâret verdi Bunun üstüne, İbni Mesûd hazretleri yerinden fırlayıp aramaya gitti Epey bir aramadan daha sonra, ölüler aralarında tarife uygun zarar görmüş birisini fark etti Yanına yaklaşıp sordu: Sen Ebû Cehil misin? Evet, Ebû Cehilim Ey Resûlullah düşmanı! Nihâyet Allahü teâlâ seni hakîr ve zelîl etti? Aldığı yaralardan, acılar içinde kıvranan İslâm düşmanı Ebû Cehil, hâlâ inadına, düşmanlığına devam ediyordu En küçük bir vicdan azabı eseri yoktu Ebedî olarak, Cehennemde kalmak üzere dünyadan ayrılmakta iken bile melûn hâlâ ağzından kin kusuyordu: Ne diye beni zelîl ve hakîr edecek ey koyun çobanı! Hakîr olan sizler olacaksınız! Sen bana zaferden bahset! Kim kazandı kim kaybetti? Galibiyet Allah ve Resûlünün tarafındadır, ey melûn Bundan Böyle sonun geldi Zehir kusan başını, şu iğrenç vücûdundan ayıracağım Açık Konuşmak Gerekirse beni, senin gibi birisinin öldürmesi bana çok ağır gelecek İşte Allah ve Resûlüne karşısında gelen, onlara düşmanlık besliyenin sonu böyle zelîl olmaktır Sen ve senin gibi olanların sonları böyle olacak Burada zelîl olduğunuz gibi, âhırette daha zelîl olacaksınız! Ebedî olarak, Cehennem ateşi ile yanacaksınız Cehennemde, şimdiki bu hâlinizi fazla arayacaksınız Fakat bulamıyacaksınız İbni Mesûd hazretleri, başını kesmek için Ebû Cehilin miğferini çıkartırken: Ne olur bari, boynumu gövdeme yakın kes fakat, başım devasa görünsün, diyerek küfrünün, kibir ve kibrinin ne dereceye çıkmış olduğunu gösterdi Ümmetin firavnı İbni Mesûd, Ebû Cehilin başını kılıcıyla kopardı Kılıcını, miğferini aldı Başına bir ip bağlayıp, sürükliyerek Resûlullahın huzûruna götürdü Mutluluk içinde: Yâ Resûlallah! Bu, Allahü teâlânın düşmanı Ebû Cehilin başıdır, dedi Peygamber efendimiz de: O Allah fakat, Ondan başka ilâh yoktur, buyurdu Sonra İbni Mesûd hazretleri ile beraber, Ebû Cehilin cesedinin yanına gitti Ona hitap ile: Allahü teâlâya hamd olsun fakat seni zelîl ve hakîr kıldı Ey Allahın düşmanı! Sen bu ümmetin firavnı idin! buyurdu
Hz Abdullah bin Mesûd, Uhudda, Hendekte, Biatı Rıdvanda, Mekkenin fethinde ve Tebük seferlerinde bulundu Peygamber efendimizin vefâtından daha sonra da Yermük harbine katıldı Kûfe kadılığına ödev olundu Orada define muhafızlığı da yaptı Hz Ömer, Kûfe halkına yazdığı mektupta şöyle diyordu: Ey Müslümanlar! Size iki arkadaşımı yolluyorum Ammâr vâlî, Abdullah kâdı olacaktır Onları dinleyiniz ve söylediklerini yapınız Çünkü ikisi de Resûlullahın Eshâbından olup, Bedir kahramanlarındandır İbni Mesûdu yanımda alıkoymayarak sizi kendime tercih ettim Kendisi bununla beraber beytülmâl hesaplarına da bakacaktır Günâhtan şikâyet Hz Osmanın son zamanlarında Medineye döndü 60 yaşının üzerinde iken hastalandı Halife Hz Osman, ziyâretine geldi Dedi ancak: Bir isteğin mi var? Allahü teâlânın rahmetini isterim Bir tabib getirelim mi? Hâcet değil! Beni hasta eden tabibdir Bu hastalıktan vefât etti Cenâze namazını Hz Osman kıldırdı Vasiyeti üstüne CennetülBakî Kabristanına defnedilmiştir
Abdullah bin Mesud, Resûlullahın huzurunda, meclislerinde sıkça bulunurdu O derece ki, Resûli ekremin Ehli beytinden olduğu sanılırdı Resûlullahın eşyalarını taşırdı Onlara hürmetinden fazla güzel giyinirdi Peygamber efendimiz, Abdullah bin Mesûdu Kurânı kerîm öğretenlerin başında sayardı ve, Kurânı kerîmi, İbni Mesûd, Salim, Übey bin Kab ve Muaz bin Cebelden öğrenin!buyururdu 70 sûreyi Resûlullahın mübârek ağızlarından işiterek ezberlemiştir Âsım, Hamza, Kisaî, Halef, Ameş gibi ünlü kırâat imâmlarının silsilesi, İbni Mesûdda son bulmaktadır Resûli ekrem Kurânı kerîmi ondan dinlemeyi fazla severdi Peygamber efendimiz bir gün ona buyurdu ancak: Nisa suresini oku, dinleyelim Kurânı kerîm size indi Biz Onu sizden okuduk ve sizden öğrendik Resûli ekrem bunun üzerine buyurdu ancak: Evet öyledir Ama ben Kurânı kerîmi başkasından dinlemeyi severim İbni Mesûd okumaya başladı Meâlen; (Halleri ne olacak? Her ümmetten bir şahit getireceğimiz vakit) Nisa: 41 âyeti kerimesine gelince, Resûlullahın mübârek gözlerinden yaşlar boşandı İbni Mesûd gibi İbni Mesûd hazretleri, Kurânı kerîmi çok hoş okurdu
Hz Ömer anlatır: Bir gün Resûlullah efendimiz, Hz Ebû Bekir ile Müslümanların durumunu konuşuyordu Ben de yanlarındaydım Sonradan beraber dışarı çıktık Baktık, tanımadığımız birisi mescidde Kurânı kerîm okuyor Resûlullah efendimiz dinlemeye başladı sonra da bize dönüp buyurdu ama: Kim Kurânı kerîmi indiği andaki tazeliği ile okumaktan hoşlanıyorsa, İbni Mesûd gibi okusun
İbni Mesûd hazretlerinin vücûdu zayıf yapılı idi Peygamber efendimiz birgün Eshâbına buyurdu ama: Siz İbni Mesûdun vücutça kuvvetsiz olduğuna bakmayın Mîzânda hepinizden ağırdır *