nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
En çok hadîs bilen sahâbîlerden: ABDULLAH BİN ÖMER
Abdullah bin Ömer hazretleri, Eshâbı kirâmın büyüklerinden olup, dört büyük halîfeden Hz Ömer ’in oğludur Ilk îmâna gelenlerdendir Babası îmân ile şereflenince, o da küçük yaşta Müslüman oldu
Ufak yaştan beri Peygamber efendimizle beraber bulundu Bunun için Eshâbı kirâm içinde en çok hadîsi şerîf nakledenlerden oldu
Ayrıca, yaratılış olarak üstün hâllere sahip olduğundan ve Resûlullahın hizmeti ile şereflenip, uzun süre sohbetlerinde bulunduğundan, tüm ilimlerde mâhir oldu
Harâm ve şüphelilerden sakınmakta, dünyaya düşkün olmamakta örnek durumdaydı Her işte fazla inceden inceye araştıran, inceleyici ve dikkatliydi Çok cömert olup, ikrâm etmeyi çok severdi Akşam yemeklerini, yalnız yediği hiç vâki değildi Mutlaka misâfir arar bulurdu
Bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerine, bin dirhem para ile kıymetli bir kaftan armağan getirilmişti Dostlarından birisi ertesi gün, onu, çarşıda hayvanına veresiye yem alırken görünce şaşırdı Evine gidip sordu:
Dün Abdullah bin Ömer ’e bin dirhem para ile kıymetli bir kaftan gelmemiş miydi?
Evet gelmişti
Lakin bugün onu veresiye alışveriş yaparken gördüm
Doğrudur Hediyeleri aldığı gün, kaftanı omuzuna alıp, çarşıya çıktı Dönüşünde ne kaftan ne de paralar vardı İhtiyacı olanlara hepsini dağıtmış
Gençliğinde bir rü ’yâ gördü Rü ’yâsında ipek bir kumaş parçasının üstüne binerek uçuyor, Cennetteki istediği yerlere konuyordu Bu sırada birileri onu Cehenneme götürmek istedi
Anında karşısına bir melek çıkıp, “Korkma! dedi Daha Sonra alıp bitmiş Cennete götürdü
Hz Hafsa, onun bu rü ’yâsını Resûlullaha anlatınca, Peygamber efendimiz buyurdu oysa:
Abdullah ne iyi insandır Keşke geceleri de namaz kılsa!
O zamandan sonradan gece namazını hiç bırakmadı
Allahtan başka kimseden korkmazdı Bir gün yolculuğa çıktı Yolda karşılarına bir aslan çıkınca, arkadaşları korkup ne yapacaklarını şaşırdılar O korkusuzca aslanın yanında yaklaşıp, kulağına dedi ki:
Resûlullahtan işittim “Insanoğlu Allahtan başkasından korkmazsa, hiçbir şeyi ona musallat etmez buyurdu Yoldan çekil de yolumuza devam edelim
Aslan sessizce oradan uzaklaştı
Acıkmayınca yemez, yediğinde de fazla az yerdi Nitekim Irak ’tan ziyâretine gelen bir dostu, kendisine armağan olarak bir ilâç getirerek dedi oysa:
Bu iyi bir ilâçtır Sana, Irak ’tan getirdim
Bu ilâç neye yarar?
Hazımsızlığa iyi kazanç
O süre, sen bu ilâcı başkasına ver!
Niçin?
Çünkü, ben ömrümde hiç karnım doyana kadar yemek yemedim Bundan sonra da yemiyeceğim için bende dispepsi olmaz
Bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerinin devesi kayboldu Çok aradı, bulamadı “Alana helâl olsun! deyip mescide girdi Sonradan birisi gelip dedi ancak:
Deven filân kimsede
Mescidden çıkıp bu arada, hatırladı “Ben onu alana hediye etmiştim deyip bitmiş mescide döndü
Peygamber efendimiz bir nasîhatinde, Abdullah bin Ömer hazretlerine buyurdu fakat:
Allah için sev, Allah için darıl, Allah için anlaş! Velîlik mertebesine ancak böyle kavuşabilirsin! Bu minvâl üzere olmıyan birey, namazı ve orucu fazla olsa bile, îmânın tadını alamaz
Yâ Abdullah, sabaha çıktığın vakit akşam için kendini kaygılandırma! Akşama çıktığın vakit sabah için kendini kaygılandırma! Sağlığında hastalığın ve hayatında vefat için tedbîr al!
Abdullah bin Ömer hazretleri, harâmdan çok korkardı Bunun için, sıkça buyururdu fakat:
Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, harâmdan kaçmadıkça bunların va ’dedilen mükâfâtına kavuşamazsınız!
Birisi, Abdullah bin Ömer hazretlerine, “Allah için, seni fazla seviyorum deyince buyurdu ama:
Ben de Allah için, seni hiç sevmiyorum Çünkü sen, ezânı tegannî ederek, şarkı söyler gibi okuyorsun
Tâbiînin büyüklerinden Nâfi ’ buyurdu ama:
“Ben henüz çocuk iken Abdullah bin Ömer ile beraber gidiyorduk Ney sesi işittik Hz Abdullah, kulaklarını parmakları ile kapadı Oradan çabuk uzaklaştık Bir müddet sonradan bana dedi oysa:
Ney sesi daha işitiliyor mu?
Hayır işitilmiyor
Oysa ondan daha sonra parmaklarını kulaklarından ayırdı
Resûlullah efendimiz, Abdullah bin Ömer ’i fazla severdi Nitekim bir gün Hz Abdullah, Resûlullahın huzûrlarına gelmişti Resûlullah efendimiz ona fazla iltifât edip, (Kıyâmet günü herkesin berâtı kurtuluş vesîkası her işi ölçüldükten daha sonra verilir Abdullah ’ın berâtı ise, dünyada verilmiştir) buyurarak onu medh ve senâ buyurdu Sebebi sorulduğunda buyurdu fakat:
Kendisi vera ’ ve takvâ sahibi olduğu gibi, duâ ederken “Yâ Rabbî! Benim vücûdumu, kıyâmet günü öyle büyük eyle oysa, Cehennemi yalnız ben doldurayım Cehennemi insanla dolduracağım diye verdiğin sözün bu nedenle yerine gelmiş olsun da, Muhammed aleyhisselâmın ümmetinden hiç kimse Cehennemde yanmasın diyerek, din kardeşlerini kendi canından daha fazla sevdiğini göstermiştir Ebû Bekri Sıddîk ’ın da böyle duâ ettiği Menâkıbi çihâr yârı güzîn kitâbında yazılıdır
Abdullah bin Ömer hazretleri bir gün, birkaç arkadaşı ile Medînei münevvere dışına çıkmışlardı Yemek Yemek vakti gelince sofra hazırladılar O sırada köle olan bir çoban selâm verdi Hz Abdullah çobanı yemeğe da ’vet etti Çoban oruçlu olduğunu söyleyip sofraya oturmadı İbni Ömer ona sordu:
Bu fazla sıcak günde ayrıca koyunları otlatman, keza de oruç tutman nasıl oluyor?
Çoban da yanıt verdi:
Bu hâlde çok günler oruç tuttum Abdullah bin Ömer hazretleri, onu sınamak için dedi ki:
Koyunlarından birini satar mısın? Hem parasını, hem de iftâr faktör için etinden veririz?
Koyunlar efendimindir
Efendine kaybolduğunu söylersin
Bunun üzerine çoban, tam bir teslimiyetle şöyle yanıt verdi:
Allahü teâlâ görüp biliyor
Abdullah bin Ömer hazretleri, çobanın sözünü birkaç kez yeniden etti Medîne ’ye döndüklerinde, çobanın efendisine birisini gönderip, sürüyü ve çobanı satın aldı Onu azâd ederek, koyunları da ona hediye etti
Mekke ’nin fethi esnasında, İbni Ömer yirmibeş yaşlarında bulunuyordu Sür ’atli koşan bir atı vardı Bu beygir üzerinde, elinde mızrağı olduğu hâlde fazla devasa idi Resûlullah efendimiz onun bu hâlini görür görmez, “Abdullah! İşte Abdullah buyurarak mücâhidliğini övdüler Müslüman ordusu, büyük bir ihtişâmla Mekke ’ye girdiği süre, Resûli ekrem bir deve üzerinde olup, İbni Ömer de yanına bulunuyordu
Mekke ’nin fethinden sonradan Abdullah bin Ömer, Huneyn muhârebesine katıldı Büyük kahramanlıklar gösterdi
Ordu bir ara geri çekilmek üzere iken İbni Ömer, Resûlullah efendimize yaklaşarak, duâ istedi ve, “Galibiyet nasîb olursa i ’tikâf edeceğim diye arzetti Resûli ekrem onun bu arzûsu üstüne buyurdu oysa:
Dilediğini yapar, adağını yerine getirirsin
Daha Sonra başarı nasîb oldu
Huneyn ’den sonradan Tâif muhâsarası oldu Bu muhâsarada öncü kuvvetlerinden idi Resûlullahın duâsı ile fetih nasîb oldu
Mûte harbinde de bulundu Bu husûsla ilgili kendisi şöyle anlatır:
“Resûlullah efendimiz Mûte gazâsında Zeyd bin Hârise ’yi kumandan yapmış, “Eğer Zeyd şehîd olursa, Ca ’fer bin Ebî Tâlib, o da şehîd olursa, Abdullah bin Revâha kumandanlık yapsın buyurmuştu
Ben de bu savaşta idim Ca ’fer bin Ebî Tâlib ’i harb meydanında aradık ve şehîdler içerisinde bulduk Vücûdunda doksandan fazla kılıç ve mızrak yarası vardı
İyilik etmesini, hayrı, sadakayı, esir azâd etmeyi çok severdi İyi ve güzel huylu olup, kötülükten uzaktı Her işini ve her şeyini Allah için yapardı Yüzüğünün taşında, “Abdullah bin Ömer, Lillah ibâresi yazılmış idi Abdullah bin Ömer hazretleri buyurdu ki:
Müslümanlıkla şereflendikten sonradan, en büyük sevinç ve neş ’em; gönlümün, herkesi peşinden koşturan birtakım istek ve arzûlara meyletmemiş olmasıdır
Hz Ebû Bekir devrinde, Amr bin Âs komutasındaki orduda vazîfe aldı Ordu, Filistin toprağına girince, Amr bin Âs, Abdullah bin Ömer ’e bir bayrak ve emrine bin süvâri verdi
Birlik, Amr bin Âs ’ın emri üzerine hareket etti Sabaha dek yürüdüler Bu sırada, kalabalık insan topluluğuna dâir birtakım izlere rastladılar Abdullah bin Ömer hazretleri dedi ancak:
Zannederim bu asker izi, Rumların öncü birliklerine âittir
Daha Sonra yan askerlerle birlikte durdu Askerler dediler fakat:
Bu izi peşine düşüp takip edelim
Bunun üstüne Abdullah bin Ömer şu tâlimâtı verdi:
Hayır, izin kime âit olduğunu kesinkes öğreninceye kadar kimse dağılmasın!
Kimse yerinden ayrılmadı Araştırma netîcesinde, Müslümanlardan haber almak için dolaşan, onbin şahsiyet Rum askerinin, yakınlarında olduğunu anladılar Abdullah bin Ömer, onları görür görmez, askerlerine seslendi:
Bu fırsatı kaçırmayınız! Cennet kılıçların gölgesi altındadır!
Bütün asker gür bir sesle, “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah dedi Sözcüki tevhîd sesleri semâyı çınlattı Güya ağaçlar, taşlar ve her şey onlara Kelimei tevhîd ile cevap veriyordu Birincil hücûm eden İkrime bin Ebî Cehl oldu Onu Süheyl bin Amr, sonradan da Dehhâk peşine düşüp takip etti İki ordu birbirine girmişti Abdullah bin Ömer hazretleri, savaş hâlini şöyle anlatmıştır:
“O anda, Rumların önde gelen cengâverlerinden, iri yapılı, sağına soluna çevik hareketlerle vuran birini gördüm Bu, öncü kuvvetlerinin komutanı ve Rumların gözbebeği olan birisi idi
*
Abdullah bin Ömer hazretleri, Eshâbı kirâmın büyüklerinden olup, dört büyük halîfeden Hz Ömer ’in oğludur Ilk îmâna gelenlerdendir Babası îmân ile şereflenince, o da küçük yaşta Müslüman oldu
Ufak yaştan beri Peygamber efendimizle beraber bulundu Bunun için Eshâbı kirâm içinde en çok hadîsi şerîf nakledenlerden oldu
Ayrıca, yaratılış olarak üstün hâllere sahip olduğundan ve Resûlullahın hizmeti ile şereflenip, uzun süre sohbetlerinde bulunduğundan, tüm ilimlerde mâhir oldu
Harâm ve şüphelilerden sakınmakta, dünyaya düşkün olmamakta örnek durumdaydı Her işte fazla inceden inceye araştıran, inceleyici ve dikkatliydi Çok cömert olup, ikrâm etmeyi çok severdi Akşam yemeklerini, yalnız yediği hiç vâki değildi Mutlaka misâfir arar bulurdu
Bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerine, bin dirhem para ile kıymetli bir kaftan armağan getirilmişti Dostlarından birisi ertesi gün, onu, çarşıda hayvanına veresiye yem alırken görünce şaşırdı Evine gidip sordu:
Dün Abdullah bin Ömer ’e bin dirhem para ile kıymetli bir kaftan gelmemiş miydi?
Evet gelmişti
Lakin bugün onu veresiye alışveriş yaparken gördüm
Doğrudur Hediyeleri aldığı gün, kaftanı omuzuna alıp, çarşıya çıktı Dönüşünde ne kaftan ne de paralar vardı İhtiyacı olanlara hepsini dağıtmış
Gençliğinde bir rü ’yâ gördü Rü ’yâsında ipek bir kumaş parçasının üstüne binerek uçuyor, Cennetteki istediği yerlere konuyordu Bu sırada birileri onu Cehenneme götürmek istedi
Anında karşısına bir melek çıkıp, “Korkma! dedi Daha Sonra alıp bitmiş Cennete götürdü
Hz Hafsa, onun bu rü ’yâsını Resûlullaha anlatınca, Peygamber efendimiz buyurdu oysa:
Abdullah ne iyi insandır Keşke geceleri de namaz kılsa!
O zamandan sonradan gece namazını hiç bırakmadı
Allahtan başka kimseden korkmazdı Bir gün yolculuğa çıktı Yolda karşılarına bir aslan çıkınca, arkadaşları korkup ne yapacaklarını şaşırdılar O korkusuzca aslanın yanında yaklaşıp, kulağına dedi ki:
Resûlullahtan işittim “Insanoğlu Allahtan başkasından korkmazsa, hiçbir şeyi ona musallat etmez buyurdu Yoldan çekil de yolumuza devam edelim
Aslan sessizce oradan uzaklaştı
Acıkmayınca yemez, yediğinde de fazla az yerdi Nitekim Irak ’tan ziyâretine gelen bir dostu, kendisine armağan olarak bir ilâç getirerek dedi oysa:
Bu iyi bir ilâçtır Sana, Irak ’tan getirdim
Bu ilâç neye yarar?
Hazımsızlığa iyi kazanç
O süre, sen bu ilâcı başkasına ver!
Niçin?
Çünkü, ben ömrümde hiç karnım doyana kadar yemek yemedim Bundan sonra da yemiyeceğim için bende dispepsi olmaz
Bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerinin devesi kayboldu Çok aradı, bulamadı “Alana helâl olsun! deyip mescide girdi Sonradan birisi gelip dedi ancak:
Deven filân kimsede
Mescidden çıkıp bu arada, hatırladı “Ben onu alana hediye etmiştim deyip bitmiş mescide döndü
Peygamber efendimiz bir nasîhatinde, Abdullah bin Ömer hazretlerine buyurdu fakat:
Allah için sev, Allah için darıl, Allah için anlaş! Velîlik mertebesine ancak böyle kavuşabilirsin! Bu minvâl üzere olmıyan birey, namazı ve orucu fazla olsa bile, îmânın tadını alamaz
Yâ Abdullah, sabaha çıktığın vakit akşam için kendini kaygılandırma! Akşama çıktığın vakit sabah için kendini kaygılandırma! Sağlığında hastalığın ve hayatında vefat için tedbîr al!
Abdullah bin Ömer hazretleri, harâmdan çok korkardı Bunun için, sıkça buyururdu fakat:
Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, harâmdan kaçmadıkça bunların va ’dedilen mükâfâtına kavuşamazsınız!
Birisi, Abdullah bin Ömer hazretlerine, “Allah için, seni fazla seviyorum deyince buyurdu ama:
Ben de Allah için, seni hiç sevmiyorum Çünkü sen, ezânı tegannî ederek, şarkı söyler gibi okuyorsun
Tâbiînin büyüklerinden Nâfi ’ buyurdu ama:
“Ben henüz çocuk iken Abdullah bin Ömer ile beraber gidiyorduk Ney sesi işittik Hz Abdullah, kulaklarını parmakları ile kapadı Oradan çabuk uzaklaştık Bir müddet sonradan bana dedi oysa:
Ney sesi daha işitiliyor mu?
Hayır işitilmiyor
Oysa ondan daha sonra parmaklarını kulaklarından ayırdı
Resûlullah efendimiz, Abdullah bin Ömer ’i fazla severdi Nitekim bir gün Hz Abdullah, Resûlullahın huzûrlarına gelmişti Resûlullah efendimiz ona fazla iltifât edip, (Kıyâmet günü herkesin berâtı kurtuluş vesîkası her işi ölçüldükten daha sonra verilir Abdullah ’ın berâtı ise, dünyada verilmiştir) buyurarak onu medh ve senâ buyurdu Sebebi sorulduğunda buyurdu fakat:
Kendisi vera ’ ve takvâ sahibi olduğu gibi, duâ ederken “Yâ Rabbî! Benim vücûdumu, kıyâmet günü öyle büyük eyle oysa, Cehennemi yalnız ben doldurayım Cehennemi insanla dolduracağım diye verdiğin sözün bu nedenle yerine gelmiş olsun da, Muhammed aleyhisselâmın ümmetinden hiç kimse Cehennemde yanmasın diyerek, din kardeşlerini kendi canından daha fazla sevdiğini göstermiştir Ebû Bekri Sıddîk ’ın da böyle duâ ettiği Menâkıbi çihâr yârı güzîn kitâbında yazılıdır
Abdullah bin Ömer hazretleri bir gün, birkaç arkadaşı ile Medînei münevvere dışına çıkmışlardı Yemek Yemek vakti gelince sofra hazırladılar O sırada köle olan bir çoban selâm verdi Hz Abdullah çobanı yemeğe da ’vet etti Çoban oruçlu olduğunu söyleyip sofraya oturmadı İbni Ömer ona sordu:
Bu fazla sıcak günde ayrıca koyunları otlatman, keza de oruç tutman nasıl oluyor?
Çoban da yanıt verdi:
Bu hâlde çok günler oruç tuttum Abdullah bin Ömer hazretleri, onu sınamak için dedi ki:
Koyunlarından birini satar mısın? Hem parasını, hem de iftâr faktör için etinden veririz?
Koyunlar efendimindir
Efendine kaybolduğunu söylersin
Bunun üzerine çoban, tam bir teslimiyetle şöyle yanıt verdi:
Allahü teâlâ görüp biliyor
Abdullah bin Ömer hazretleri, çobanın sözünü birkaç kez yeniden etti Medîne ’ye döndüklerinde, çobanın efendisine birisini gönderip, sürüyü ve çobanı satın aldı Onu azâd ederek, koyunları da ona hediye etti
Mekke ’nin fethi esnasında, İbni Ömer yirmibeş yaşlarında bulunuyordu Sür ’atli koşan bir atı vardı Bu beygir üzerinde, elinde mızrağı olduğu hâlde fazla devasa idi Resûlullah efendimiz onun bu hâlini görür görmez, “Abdullah! İşte Abdullah buyurarak mücâhidliğini övdüler Müslüman ordusu, büyük bir ihtişâmla Mekke ’ye girdiği süre, Resûli ekrem bir deve üzerinde olup, İbni Ömer de yanına bulunuyordu
Mekke ’nin fethinden sonradan Abdullah bin Ömer, Huneyn muhârebesine katıldı Büyük kahramanlıklar gösterdi
Ordu bir ara geri çekilmek üzere iken İbni Ömer, Resûlullah efendimize yaklaşarak, duâ istedi ve, “Galibiyet nasîb olursa i ’tikâf edeceğim diye arzetti Resûli ekrem onun bu arzûsu üstüne buyurdu oysa:
Dilediğini yapar, adağını yerine getirirsin
Daha Sonra başarı nasîb oldu
Huneyn ’den sonradan Tâif muhâsarası oldu Bu muhâsarada öncü kuvvetlerinden idi Resûlullahın duâsı ile fetih nasîb oldu
Mûte harbinde de bulundu Bu husûsla ilgili kendisi şöyle anlatır:
“Resûlullah efendimiz Mûte gazâsında Zeyd bin Hârise ’yi kumandan yapmış, “Eğer Zeyd şehîd olursa, Ca ’fer bin Ebî Tâlib, o da şehîd olursa, Abdullah bin Revâha kumandanlık yapsın buyurmuştu
Ben de bu savaşta idim Ca ’fer bin Ebî Tâlib ’i harb meydanında aradık ve şehîdler içerisinde bulduk Vücûdunda doksandan fazla kılıç ve mızrak yarası vardı
İyilik etmesini, hayrı, sadakayı, esir azâd etmeyi çok severdi İyi ve güzel huylu olup, kötülükten uzaktı Her işini ve her şeyini Allah için yapardı Yüzüğünün taşında, “Abdullah bin Ömer, Lillah ibâresi yazılmış idi Abdullah bin Ömer hazretleri buyurdu ki:
Müslümanlıkla şereflendikten sonradan, en büyük sevinç ve neş ’em; gönlümün, herkesi peşinden koşturan birtakım istek ve arzûlara meyletmemiş olmasıdır
Hz Ebû Bekir devrinde, Amr bin Âs komutasındaki orduda vazîfe aldı Ordu, Filistin toprağına girince, Amr bin Âs, Abdullah bin Ömer ’e bir bayrak ve emrine bin süvâri verdi
Birlik, Amr bin Âs ’ın emri üzerine hareket etti Sabaha dek yürüdüler Bu sırada, kalabalık insan topluluğuna dâir birtakım izlere rastladılar Abdullah bin Ömer hazretleri dedi ancak:
Zannederim bu asker izi, Rumların öncü birliklerine âittir
Daha Sonra yan askerlerle birlikte durdu Askerler dediler fakat:
Bu izi peşine düşüp takip edelim
Bunun üstüne Abdullah bin Ömer şu tâlimâtı verdi:
Hayır, izin kime âit olduğunu kesinkes öğreninceye kadar kimse dağılmasın!
Kimse yerinden ayrılmadı Araştırma netîcesinde, Müslümanlardan haber almak için dolaşan, onbin şahsiyet Rum askerinin, yakınlarında olduğunu anladılar Abdullah bin Ömer, onları görür görmez, askerlerine seslendi:
Bu fırsatı kaçırmayınız! Cennet kılıçların gölgesi altındadır!
Bütün asker gür bir sesle, “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah dedi Sözcüki tevhîd sesleri semâyı çınlattı Güya ağaçlar, taşlar ve her şey onlara Kelimei tevhîd ile cevap veriyordu Birincil hücûm eden İkrime bin Ebî Cehl oldu Onu Süheyl bin Amr, sonradan da Dehhâk peşine düşüp takip etti İki ordu birbirine girmişti Abdullah bin Ömer hazretleri, savaş hâlini şöyle anlatmıştır:
“O anda, Rumların önde gelen cengâverlerinden, iri yapılı, sağına soluna çevik hareketlerle vuran birini gördüm Bu, öncü kuvvetlerinin komutanı ve Rumların gözbebeği olan birisi idi
*