Acıya dokunur gölgem ACIYA DOKUNUR GÖLGEM sisli cam ardında güneşim gölgem acıyla akar ırmakta uzun suskunluklar esaretimi çaldı kime sitem etsem ona hükümlü kimden geçip gitsem onda kalan kendine aykırı tenhalık kendi sesine aşina şölen içinden çıkamayınca dıştan kalan içinde kalınca mekansız kalan benim diyeceğim tek şey hiçliğim bana ait olmayan gülüş somurtkan gözyaşı dökmek zorunlu burada çocukça hesapsız kuralsız aynasız şöyle sert bir hareketle bakmak ve birazda gitmek sırtında sayıklama oysa olmaz bütün bu ışımalar orta yerinde hayatın bir oyun besbelli bir oyun ortaoyun işte ilk sahnem kim silerse gözyaşımı aynamı ona vereceğim oyunlarımı acılarımı ıssızlığımı beni kim anlarsa onunla gideceğim kimi anlarsam onunla öleceğim peki benim için ölmesini kimden isteyeceğim pek çok işim var ki henüz gölgemin resmini çizemedim hemen şimdi sisli camdan güneşime değmedim ırmağını geçmedim acının unutarak yaşadım yapmam gerekenleri unutulmayı umarak geçtim başağrılarımı böylece fazla işim var oysa henüz başa dönemedim yetmişsekize dönemedim sıcağı göremedim kerpiç yazgımın gözlerinden öpemedim ağlamak lüzum burada söz tüketen aynaya ne kalmışsa ikinci sahnem kim benden bilirse acılarını uçurum çiçeğimi ona vereceğim görkemli endişelerimi felaketimi aydınlatılmış tennuremi ona vereceğim son raksımı son yanışımı pencereden saydambakışımı ona vereceğim peki benim için yanmasını kimden isteyeceğim sisli cam ardında güneşim battı ırmağımı kuruttu temasım ağlayanı kovmak lüzumlu buradan yetmez ama şiirime çöl olduğu veda sahnem kim gözyaşımı silerse ellerimi ona vereceğim son temasımı gayretimi ümidimi peki benim için ağlamasını kimden isteyeceğim