Adolf Hitler'in Peşinde Olduğu ve II. Dünya Savaşının Belki de En Büyük Sırrı: Ağır Su

Adolf Hitler, elbet ki yakın çağın en bilindik isimlerinden birisidir. Tüm dünyaya ismini zalim bir katil olarak yazdıran Hitler'in bu içerikte onca gizemli projesinden birisini ele alacağız.


Ağır Su Nedir ?



Ağır su yahut döteryum oksit, D2O biçiminde simgelenen bir kimyasal moleküldür. 1932 yılında Hugh Taylor tarafından keşfedilmiştir. Bu unsur II.Dünya Savaşı yıllarında çok az bulunmaktaydı. Hususun kıymeti ise atom bombasının üretiminde kullanılabilir olmasıydı.

Hitler idaresindeki güçlü Almanya, Norveç'in karlı ve sarp dağlarında bir tesis kurdu. Bu tesiste ağır su hususu üzerine başarılı çalışmalar yaptılar. Almanya burada ağır su üretmeye başladığında, en değerli düşmanı İngiltere idi. Şayet Almanlar ağır suyu kullanarak bir atom bombası üretmeyi başarırlarsa, başta İngiltere olmak üzere bütün dünya tehdit altında kalacaktı.

İngiltere'nin Planı



İngiltere, Hitler'in bu tehlikeli tesisini yok etmek için, bölgeyi yeterli bilen Norveçli askerlerden oluşan bir takım kurdu. İngiltere onlara hava takviyesi sağlayacaktı. Bu askerler 18 Ekim 1942 günü Norveç'in karlı dağlarına  havadan iniş yaptılar. Öncelikli misyonları, İngiliz uçakları için iniş yapacak bir alan belirlemekti. İniş alanını belirlediler lakin hava kaideleri çok berbattı. Kar yağışından göz gözü görmemekteydi. 

İngiliz uçaklarının ikisi de bir kaza sonucu yahut Almanlar tarafından vurularak düştüler. Uçaklardaki sağ kalan işçi Alman askerleri tarafından ele geçirilerek öldürüldü. Böylelikle İngilizler'in bu tesise yaptıkları kapalı operasyon deşifre olmuştu. Ancak Almanlar Norveçli askerlerden haberdar değildi. Bu bâtın takım, kar ve buzla kaplı bu coğrafyada tek başına kalmıştı.

Askerlerin Hayatta Kalma Çabası



Askerlerin tek düşmanı tabiat değildi, birebir vakitte Almanlara yakalanma tehlikeleri de bulunuyordu. Bunun yanında erzakları azaldığı için açlıkla karşı karşıya kalmışlardı. Bir ren geyiği avlamayı başardılar. Geyiğin yediği likenlerdeki vitamini alabilmek için midesi ve beyninden bir çorba yaparak içtiler ve böylelikle hayatta kalabildiler.

Londra'da bu askerlere dayanak hedefiyle bir takım daha yollanmasına karar verildi. Hakikaten ikinci grup 16 Şubat 1943 günü bölgeye havadan iniş yaptı. Komandolar artık santrale saldırmak için hazırdı. Ancak bu sabotaj o kadar kolay olmayacaktı.

Norsk Hidro Elektrik Santrali



Ağır su üretimi yapılan bu santral mükemmel bir pozisyondaydı. Burası bilhassa seçilmişti, işgal edilmesi yahut saldırılması çok sıkıntı bir bölgeydi. Santrale ulaşmak için dar bir asma köprüden geçilmesi gerekliydi. Burada Alman askerleri daima olarak nöbetteydi. Lakin tesise ulaşmanın öteki bir yolu daha vardı.

Asma köprüden geçmek yerine, tesise ulaşan sarp ve buzlu kayalıklardan üst tırmanmak mümkündü. Almanlar buraya tırmanmak çok güç olduğu için bölgede fazla güvenlik tedbiri almamışlardı. Operasyon takımı burayı keşfettikten sonra, bu kayalıkları aşarak tesise girmeye karar verdiler. Gecenin karanlığından yararlanan takım, gizlice tesise girmeyi başardı. İki kişi patlayıcı taşıyordu, şayet birisi vurulursa oburu vazifesi tamamlayacaktı.

Sabotaj Planı



Tesisin ağır su üretildiği kısmına girmeyi başaran askerler, odadaki bir Norveçli emekçiyi silahla rehin aldılar. Norveçli emekçi garip bir biçimde 'santrali havaya uçurabilirsiniz ancak gözlüklerimi bulmama yardım edin, bir daha gözlük yaptıramam' üzere saçma bir şey söyledi. Askerler adamın gözlüğünü arayıp buldular. Fitilleri bağlayıp bombayı patlamaya hazırladıktan sonra süratlice bölgeden uzaklaştılar. 

Dışarıda etrafı gözetleyen grupla buluşarak geldikleri yoldan geri kaçtılar. Bölgedeki karlar donarak buz üzere sertleştiği için ayak izleri kar yüzeyine işlemiyordu. Bu sebeple Almanlar bu zımnî grubun peşine düşemedi. İngilizlerin istediği olmuştu, tesis başarılı bir operasyonla infilak ettirilmişti. Ancak Almanların bu ziyanı tamir etmesi uzun sürmedi, 5-6 ay sonra santral eskisi üzere faaliyete geçti.

Hava Saldırısı



İngilizler artık daha fazla riski göze alamazdı. Nazi bilim adamlarının atom bombasını üretmesine göz yumamazlardı. Santrale bir hava saldırısı yapmaya karar verdiler. 176 uçakla yapılan baskın sonucunda tesisin birçok binası hasara uğratıldı. Lakin bodrum kattaki ağır su depolarına ziyan verilememişti.

Almanlar artık tesisin büsbütün deşifre olduğu kanaatine varmışlardı. Birebir vakitte çok fazla hasar gören tesis artık kullanılamazdı. Bu sebeple ağır su tanklarını sökerek, projenin başarısı için, depoyu direkt Almanya'ya nakletmeye karar verdiler. Transfer Tinnsjo Gölü'ne kadar trenle yapılacak oradan sonra ağır su tankları sivil bir gemiye yüklenerek yola devam edecekti. İngilizler ağır suyu denize gömmek istiyorsa, gemideki bütün sivillerin vefatını de göze almak zorundaydılar.

Geminin Havaya Uçurulması



Gemiyi batırma misyonu Knut Haukelid isimli başarılı bir askere verildi. Planı öğrenen Norveçli vazifeliler, suçsuz insanların öldürülmesine istemiyordu. Ancak İngiltere her şeyi göze almıştı ve planı uygulamak konusundaki kararı katiydi.

Almanlar, İngiltere'nin sivillerin mevtini göze almayacağını düşünmüştü. Bu sebeple gemide hiçbir güvenlik tedbiri almamışlardı. Komandolar çarçabuk gemiye girerek bombayı yerleştirdiler. Sonraki gün gemi limandan hareket ettikten 45 dakika sonra infilak ederek, içerisindeki ağır suyla birlikte, birçok günahsız insan da Tinnsjo Gölü'nün derinliklerini boyladı.

Olayların Sonrası ve Sonuç



Bu sabotajdan sonra İngilizler, aslında Hitler'in atom bombası yapmaya hiç de yaklaşamadığını öğrendiler. Ağır su sahiden de büyük bir silahtı, Hitler ağır suyu kullanarak atom bombasını elde edebilseydi, bu müttefikler için çok büyük bir tehlike olacaktı. Sonuç itibariyle Hitler'in ağır su projesi engellenmiş oldu. Kimilerine nazaran İngiltere bu operasyonla dünyayı büyük bir tehditten kurtarmıştı. Bazılarına nazaran ise bu operasyon yalnızca Norveçli saf insanların vefatına sebebiyet vermişti.

İlerleyen yıllarda, Hitler'in kullanamadığı atom bombasını Amerika, Japonya üzerinde kullandı. Günümüzde hala atom bombasının Japonya'da bıraktığı izler hissedilmektedir. Sonuç olarak her savaşta olduğu üzere, yeniden sivil halk ve günahsız beşerler ziyan görmüştü.