nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Birgün hazreti Ebû Bekr 'ra', hazreti Fahri cihan seyyidi veledi âdem Nebiyyi muhterem ve habîbi mükerremin 'sav' huzûrı şerîflerinde, se'âdetle otururlarken;
Bir bedbaht kötü huylu kimse; bir edebsizlik edip, Ebû Bekre dil uzatıp, yakışıksız sözler söyledi Hazreti Serveri kâinât; o edebsiz, Ebû Bekre edebsizlik etdikce; birşey söylemez, ba'zan da gülümseme eder idi Hazreti Ebû Bekr; o bedbaht ve edebsizin edebsizliği haddi aşınca; zarûrî olarak gadaba gelip, birkaç söz söyleyince; hazreti Fahri kâinât, se'âdetle ve devletle yerinden kalkıp, gitdi Hazreti Ebû Bekr 'radıyallahü teâlâ anh' Sultânı Enbiyânın ardına düşüp, yetişdi ve dedi ama:
Yâ Resûlallah! Niçin, bir hayâsız, edebsizlik edip, gönül incitirken, susu, birşey söylemediniz Hemen, ben ona söyleyince, kalkıp, gitdiniz; sebebi nedir
Hazreti Fahri kevneyn ve Resûli sakaleyn 'sav' buyurdu oysa:
Yâ Sıddîk! O hayâsız ve dertli sana dil uzatmağa başladığı zemân, Allahü teâlâ bir melek yolladı oysa, o kimseyi karşılayıp, kovacak idi Sen, hemen gadaba geldin; söylemeğe başladın O melek gidip, yerine iblîs geldi İblîsi la'înin olduğu yerde, ben durmam
Hazreti Ebû Bekri Sıddîk 'ra' ondan daha sonra, vaktli vaktsiz söz söylememek için, mubârek ağzına bir taş koyar idi Ne zemân söz anlatmak lâzım gelse, evvelâ fikr ederdi Bir laf söyliyeceği zemân, o sözü kendi kendine nice zemân düşünür, tefekkürden daha sonra, mubârek ağzından o taş parçasını çıkarıp, ne söz söyliyecek ise söyler idi Daha Sonra o taş parçasını mubârek ağzına alıp, tesbîh ve tehlîl ile meşgûl olurdu Kimseye, hayrdan ve şerden dünyâ kelâmı söylemez, eğer kat'î lâzım ise ve çok efdal ise, söylerdi Yoksa, gecede ve gündüzde tesbîh ve tehlîl ile meşgûl idi *
Bir bedbaht kötü huylu kimse; bir edebsizlik edip, Ebû Bekre dil uzatıp, yakışıksız sözler söyledi Hazreti Serveri kâinât; o edebsiz, Ebû Bekre edebsizlik etdikce; birşey söylemez, ba'zan da gülümseme eder idi Hazreti Ebû Bekr; o bedbaht ve edebsizin edebsizliği haddi aşınca; zarûrî olarak gadaba gelip, birkaç söz söyleyince; hazreti Fahri kâinât, se'âdetle ve devletle yerinden kalkıp, gitdi Hazreti Ebû Bekr 'radıyallahü teâlâ anh' Sultânı Enbiyânın ardına düşüp, yetişdi ve dedi ama:
Yâ Resûlallah! Niçin, bir hayâsız, edebsizlik edip, gönül incitirken, susu, birşey söylemediniz Hemen, ben ona söyleyince, kalkıp, gitdiniz; sebebi nedir
Hazreti Fahri kevneyn ve Resûli sakaleyn 'sav' buyurdu oysa:
Yâ Sıddîk! O hayâsız ve dertli sana dil uzatmağa başladığı zemân, Allahü teâlâ bir melek yolladı oysa, o kimseyi karşılayıp, kovacak idi Sen, hemen gadaba geldin; söylemeğe başladın O melek gidip, yerine iblîs geldi İblîsi la'înin olduğu yerde, ben durmam
Hazreti Ebû Bekri Sıddîk 'ra' ondan daha sonra, vaktli vaktsiz söz söylememek için, mubârek ağzına bir taş koyar idi Ne zemân söz anlatmak lâzım gelse, evvelâ fikr ederdi Bir laf söyliyeceği zemân, o sözü kendi kendine nice zemân düşünür, tefekkürden daha sonra, mubârek ağzından o taş parçasını çıkarıp, ne söz söyliyecek ise söyler idi Daha Sonra o taş parçasını mubârek ağzına alıp, tesbîh ve tehlîl ile meşgûl olurdu Kimseye, hayrdan ve şerden dünyâ kelâmı söylemez, eğer kat'î lâzım ise ve çok efdal ise, söylerdi Yoksa, gecede ve gündüzde tesbîh ve tehlîl ile meşgûl idi *