iltasyazilim
FD Üye
Agnostisizm, bilinmezcilik ya da bilinemezcilik anlamına gelir Bir şeyin varlığı veya yokluğu konusunda bilimsel bir tespitin veya ispatın yapılamayacağı manasına gelir
Teolojik anlamda Tanrı'nın varlığının ya da yokluğunun, bilimsel olarak da evrenin nereden türediğinin bilinmediğini veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefi bir akımdır Bu akımın takipçilerine agnostik veya bilinemezci denir
Allah’ın varlığını ispat etmek, evrenin bir yaratıcı tarafından yaratılmasının aklen zorunlu olduğu, dolayısıyla da bu felsefenin yanlış olduğunu göstermek, Kelamcıların asıl konusudur
Kelamcılar bu konuda imkânhudus delili denilen bir yolla şunu söylemişler:
Kâinat bütün yönleriyle değişken bir konuma sahiptir Her şeyin hareket halinde olması, yıldızlar dahil her alanda ölüm, yıkımları olması, gecegündüzlerin varlığı, doğumölümlerin varlığı gibi gözle görülen binlerce olay kâinatın değişken bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir Değişken olan her şey sonradan olmuş demektir Çünkü ezeli olanların başına arızalar gelmez Çünkü, arızi olma özelliği sonradan var olmanın en açık göstergesidir Madem ki, dünya değişkendir, öyleyse sonradan var olmuştur Madem ki sonradan var olmuş, öyleyse onu var eden bir yaratıcı vardır
Evrendeki bütün yaratıkların varlığı ile yokluğu arasında bir fark yoktur Yani bunların var olması aklen zorunlu olmadığı gibi yokluğu da zorunlu değildir Buna göre Allah’ın dışında bütün varlıkların konumu, kefeleri varlık ile yokluk değerleri açısından eşit durumdadır Bir terazinin dengede olan iki kefesinden birinin kendiliğinden ağır basması mümkün değildir, muhaldir
Öyleyse şimdiki var olan varlıkların bu varlık kefesini tercih eden ilahî bir iradeye ihtiyaç vardır Bu aklen zorunludur
Kelamcıların ayrıca “eserden müessire(sanattan sanatkâra) ve “müessirden esere(sanatkârdan sanata) yapılan bir istidlal metotları da vardır Birincisine “delili innî, ikincisine “delili limmi denir Birinci delil için kullanılan klasik bir misal şudur: “bir yerde duman çıkıyorsa, orada ateşin olduğunu gösterir(Madem kâinat sanatı var, öyleyse bu sanatı yapan yaratıcı bir sanatkâr vardır)
İkinci delil için yöne klasik bir misal şudur: “Bir yerde ateş varsa, mutlaka oradan duman çıkar
Madem bütün aklı selim sahiplerinin kabul ettiği, her yönüyle mükemmel, sonsuz kudret, hikmet ve ilim sahibi, aşkın bir varlık vardır O halde onun yarattığı varlıkların olması kaçınılmazdır Çünkü, bir şair şiir yazmak ister Bir inşaat mühendisi bir mimar, inşaat yamak ister, bunun gibi her maharet sahibi kendi maharetini dışa yansıtacak bir iş yapmak ister Öyleyse, Allah da o aşkın sıfatlarının maharetlerini dışa yansıtmak ister Öyleyse, şu kainat onun sanatıdır
Risalei Nur müellifi, Kur’an’ın metodunu kullandığını söyler Ona göre, Kur’an’da külli manada Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren iki büyük delil vardır
a) Delilü’lİhtiraî(yaratmaontoloji delili) Kainatın, göklerin, yerin, yıldızların ve diğer varlıkların yaratıldığını belirten bütün ayetlerde bu delil söz konusudur
b) Delilü’lİnaye(gaye, amaç delili) Kâinattaki bütün varlıkların belli gayeler doğrultusunda hareket ettiğini, hiç bir yerde abes bir iş olmadığını, örneğin güneş ile gözümüz arasında, rüzgarlar ile kulaklarımız arasında, oksijen ile ciğerlerimiz arasında, gıdalar ile bünyemiz arasında açıkça görülen münasebetlerin varlığına işaret eden bütün ayetler, bu “akıllı tasarımı gösteren gaye deliline işaret etmektedir
Risalei Nurda, özellikle Asayı Musa ve Onuncu Söz risalelerinde bu konudaki misalleri görebiliriz
Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet
Teolojik anlamda Tanrı'nın varlığının ya da yokluğunun, bilimsel olarak da evrenin nereden türediğinin bilinmediğini veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefi bir akımdır Bu akımın takipçilerine agnostik veya bilinemezci denir
Allah’ın varlığını ispat etmek, evrenin bir yaratıcı tarafından yaratılmasının aklen zorunlu olduğu, dolayısıyla da bu felsefenin yanlış olduğunu göstermek, Kelamcıların asıl konusudur
Kelamcılar bu konuda imkânhudus delili denilen bir yolla şunu söylemişler:
Kâinat bütün yönleriyle değişken bir konuma sahiptir Her şeyin hareket halinde olması, yıldızlar dahil her alanda ölüm, yıkımları olması, gecegündüzlerin varlığı, doğumölümlerin varlığı gibi gözle görülen binlerce olay kâinatın değişken bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir Değişken olan her şey sonradan olmuş demektir Çünkü ezeli olanların başına arızalar gelmez Çünkü, arızi olma özelliği sonradan var olmanın en açık göstergesidir Madem ki, dünya değişkendir, öyleyse sonradan var olmuştur Madem ki sonradan var olmuş, öyleyse onu var eden bir yaratıcı vardır
Evrendeki bütün yaratıkların varlığı ile yokluğu arasında bir fark yoktur Yani bunların var olması aklen zorunlu olmadığı gibi yokluğu da zorunlu değildir Buna göre Allah’ın dışında bütün varlıkların konumu, kefeleri varlık ile yokluk değerleri açısından eşit durumdadır Bir terazinin dengede olan iki kefesinden birinin kendiliğinden ağır basması mümkün değildir, muhaldir
Öyleyse şimdiki var olan varlıkların bu varlık kefesini tercih eden ilahî bir iradeye ihtiyaç vardır Bu aklen zorunludur
Kelamcıların ayrıca “eserden müessire(sanattan sanatkâra) ve “müessirden esere(sanatkârdan sanata) yapılan bir istidlal metotları da vardır Birincisine “delili innî, ikincisine “delili limmi denir Birinci delil için kullanılan klasik bir misal şudur: “bir yerde duman çıkıyorsa, orada ateşin olduğunu gösterir(Madem kâinat sanatı var, öyleyse bu sanatı yapan yaratıcı bir sanatkâr vardır)
İkinci delil için yöne klasik bir misal şudur: “Bir yerde ateş varsa, mutlaka oradan duman çıkar
Madem bütün aklı selim sahiplerinin kabul ettiği, her yönüyle mükemmel, sonsuz kudret, hikmet ve ilim sahibi, aşkın bir varlık vardır O halde onun yarattığı varlıkların olması kaçınılmazdır Çünkü, bir şair şiir yazmak ister Bir inşaat mühendisi bir mimar, inşaat yamak ister, bunun gibi her maharet sahibi kendi maharetini dışa yansıtacak bir iş yapmak ister Öyleyse, Allah da o aşkın sıfatlarının maharetlerini dışa yansıtmak ister Öyleyse, şu kainat onun sanatıdır
Risalei Nur müellifi, Kur’an’ın metodunu kullandığını söyler Ona göre, Kur’an’da külli manada Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren iki büyük delil vardır
a) Delilü’lİhtiraî(yaratmaontoloji delili) Kainatın, göklerin, yerin, yıldızların ve diğer varlıkların yaratıldığını belirten bütün ayetlerde bu delil söz konusudur
b) Delilü’lİnaye(gaye, amaç delili) Kâinattaki bütün varlıkların belli gayeler doğrultusunda hareket ettiğini, hiç bir yerde abes bir iş olmadığını, örneğin güneş ile gözümüz arasında, rüzgarlar ile kulaklarımız arasında, oksijen ile ciğerlerimiz arasında, gıdalar ile bünyemiz arasında açıkça görülen münasebetlerin varlığına işaret eden bütün ayetler, bu “akıllı tasarımı gösteren gaye deliline işaret etmektedir
Risalei Nurda, özellikle Asayı Musa ve Onuncu Söz risalelerinde bu konudaki misalleri görebiliriz
Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet