Kısa Ahmet Haşim Şiirleri
Meren
Ağır ağır cıkacaksın bu merenlerden
Eteklerinde guneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yuzun perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar guller
Durur alev gibi dallarda kanlı bulbuller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
Bu bir lisanı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Kari'e
Muzlim şeceristan arasında
Esrar ile yekpare munevver
Bir yoldur acılmış sana derdim
Ka'ri bu kitabın gecesinde
Mehtabı senincun yere serdim
Karanlık
Aşkın bu karanlık gecesinde
Bulbul yine vahşi muterennim
MecnUn'u terk etti mi Leyla?
Vahşi sesi firkat sesi sandım
Aşkın bu karanlık gecesinde,
Hicranımı duydum, seni andım,
Firkatzede bulbul gibi yandım
Ağac
Gun bitti Agacta nes`e sondu
Yaprak ates oldu, kus da yakut;
Yaprakla kusun pariltisindan
Havzun suyu erguvana dondu
Akşam Yine Toplandı Derinde
Canan guluyor eski yerinde
Canan ki gunduzleri gelmez
Akşam gorunur havuz uzerinde,
Mehtab, kemer taze belinde
Ustunde sema, gizli bir ortu
Yıldızlar, onun guludur elinde
Bahce
Bir Acem bahcesi, bir seccade
Dolduran havzı ateşten bade
Ne kadar gamlı bu akşam vakti
Bakışın benzemiyor mutade
Gok yeşil, yer sarı, mercan dallar
Dalmış ustundeki kuşlar yada
Bize bir zevki tahattur kaldı
Bu sonen, golgelenen dunyada
Karanfil
Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Gonlum acısından bunu bildi!
Duştukce vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler;
Gonlum ona pervane kesildi
Bir Yaz Gecesi Hatırası
İşveyle, fısıltıyla, guluşle
Olmuş sebi sevda yine bihap
Oklar gibi saplanmada kalbe
Duştukce semadan yere mehtap
Buseyle kilitlenmiş ağızlar
Gozler neler eyler neler israp!
Ucmakta bu ateşli havada
Vuslat demi bir kuş gibi bitap
Orman
Su değil, mesimin havası akan
Duyduğun yaprağın, dalın sesidir
Suda yıldızların parıltısıdır
Bu karanlıkta bazı bazı cakan
Oğle
Yeşil sularda, buyuk inciden cicekler acar
Gumuş bocekler okur aba bir neşidei hab,
Durur sevahilin ustunde, biheves, bitab,
Guneş ziyasını icmiş benatı habı serab
Parıltı
Ateş gibi bir nehr akıyordu
Ruhumla o ruhun arasından
Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu onulmaz yarasından
Vurdukca bu nehrin ona aksi
Kactım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sesizce uzaktan
Vurdukca bu aşkın ona aksi
Meren
Ağır ağır cıkacaksın bu merenlerden
Eteklerinde guneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yuzun perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar guller
Durur alev gibi dallarda kanlı bulbuller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
Bu bir lisanı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Kari'e
Muzlim şeceristan arasında
Esrar ile yekpare munevver
Bir yoldur acılmış sana derdim
Ka'ri bu kitabın gecesinde
Mehtabı senincun yere serdim
Karanlık
Aşkın bu karanlık gecesinde
Bulbul yine vahşi muterennim
MecnUn'u terk etti mi Leyla?
Vahşi sesi firkat sesi sandım
Aşkın bu karanlık gecesinde,
Hicranımı duydum, seni andım,
Firkatzede bulbul gibi yandım
Ağac
Gun bitti Agacta nes`e sondu
Yaprak ates oldu, kus da yakut;
Yaprakla kusun pariltisindan
Havzun suyu erguvana dondu
Akşam Yine Toplandı Derinde
Canan guluyor eski yerinde
Canan ki gunduzleri gelmez
Akşam gorunur havuz uzerinde,
Mehtab, kemer taze belinde
Ustunde sema, gizli bir ortu
Yıldızlar, onun guludur elinde
Bahce
Bir Acem bahcesi, bir seccade
Dolduran havzı ateşten bade
Ne kadar gamlı bu akşam vakti
Bakışın benzemiyor mutade
Gok yeşil, yer sarı, mercan dallar
Dalmış ustundeki kuşlar yada
Bize bir zevki tahattur kaldı
Bu sonen, golgelenen dunyada
Karanfil
Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Gonlum acısından bunu bildi!
Duştukce vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler;
Gonlum ona pervane kesildi
Bir Yaz Gecesi Hatırası
İşveyle, fısıltıyla, guluşle
Olmuş sebi sevda yine bihap
Oklar gibi saplanmada kalbe
Duştukce semadan yere mehtap
Buseyle kilitlenmiş ağızlar
Gozler neler eyler neler israp!
Ucmakta bu ateşli havada
Vuslat demi bir kuş gibi bitap
Orman
Su değil, mesimin havası akan
Duyduğun yaprağın, dalın sesidir
Suda yıldızların parıltısıdır
Bu karanlıkta bazı bazı cakan
Oğle
Yeşil sularda, buyuk inciden cicekler acar
Gumuş bocekler okur aba bir neşidei hab,
Durur sevahilin ustunde, biheves, bitab,
Guneş ziyasını icmiş benatı habı serab
Parıltı
Ateş gibi bir nehr akıyordu
Ruhumla o ruhun arasından
Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu onulmaz yarasından
Vurdukca bu nehrin ona aksi
Kactım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sesizce uzaktan
Vurdukca bu aşkın ona aksi