akıl hastalılıkları hakkında hatalı inançlar! fikir kaybı Düşünce Hastalıkları Hakkındaki Yanlış İnançlar Uygun tedavi ile psikiyatrik bozuklukların manâlı bir kısmı etkili bir şekilde tedavi edilebilir ya da denetleme altına alınabilir Dağıtılmış hafıza hastalıklarının ortaya çıkışını kolaylaştıran etkenler hakkında daha artı bilgiye sahip epeyce, hastanın bitmiş üretken olmasını ve daha iyi bir hayat sürmesini sağlayan etkin ilaç tedavileri ve psikoterapi yöntemleri geliştirilmiştir genellikle, bazı kişilerde akıl hastalıklarına yatkınlığı sağlayan bir kalıtımın olduğu düşünülmektedir ve stresli bir hayat olayı (sevilen birinin kaybı, ayrılık, doğal felaketler)hastalığı tetikleyebilir Çocukluktaki kötü yaşantılar (cinsel tacize uğrama, dikkatsizlik, şiddete maruz kalma), belli başlıbaba kaybı gibi travmatik olaylar kişileri psikiyatrik sorunlara daha duyarlı yapabilir Genetik yatkınlık ve stresli yaşam olayları sonucunda veya onlardan egemen olarak, hafıza hastalıkları ile beyindeki bir takım kimyasal maddelerin azlığı ya da aşırı fazlalığı arasında bir birliktelik olduğu gösterilmiştir Örneğin bazı depresyonlu hastaların kortizon üreten böbreküstü bezi sistemlerinde bir düzensizlik vardır Bu hastaların adrenal sistemleri vücudun düzenleyici sistemlerine alışılagelmiş cevap vermemektedir Antidepresan ilaçlar bu biyokimyasal bozuklukların normale dönmesine tezgâhtar olurlar ve çare altındaki hastaların %8090’ında bunalım belirtilerinin manâlı bir bölümünü ortadan kaldırırlar Tedaviye psikoterapi eklendiğinde, bu kişiler sosyal, duygusal ve mesleki sorunları ile daha iyi başa çıkabilirler Hafıza hastalarının en esrarengizi olarak bilinen şizofreni de tedaviye iyi yanıt verir Araştırmacılar, bir takım şizofrenili hastaların beyinlerinde biyokimyasal ve yapı bozuklukların gerçekte şizofreni belirtilerinin nedeni olup olmadığı konusundaki araştırmalara devam etmektedir Bozukluğun en esas belirtilerinden olan varsanı ve hezeyanlar ilaçlar ile hafifletilebilmekte, hatta adamakıllı ortadan kaldırılabilmektedir Ilaç kullanmaya devam eden hastaların sadece %20’sinde 2 sene içinde belirtiler tekrarlanmakta iken, hap tedavisi kesilen hastalarda tekrarlama riski 1 yıl içinde %50, 2 yıl içinde nerdeyse %100’dür Antipsikotik ilaçlar bilhassa psikotik belirtiler olarak adlandırılan hezeyanlar, varsanılanlar, yararsız saldırganlıklar ve diğer tutum ve konuşma bozuklukları üstünde etkilidir Aktif dönem olarak da adlandırılan bu dönemden sonra uygulanan psikoterapi, hastaların hastalığı anlaması, hakiki olan ile olmayanı ayırtedebilmeyi öğrenmeyi, kaybettiği sosyal becerileri kazanmaları konularında asistan olur Her ne kadar şizofrenide bütün iyileşmeyi sağlayan, yani bir daha ilaç kullanmasını gerektirmeyecek bir tedavi bulunamamışsa da, uygulanan tedavilerle rahatsızlık etkin bir şekilde çare edilebilir Çare hastanın ihtiyaçlarına tarafından belirlenir O Kadar çok şizofrenili hasta tekrar toplum içine dönebilir Akıl hastalıklarının tedavilerinde önemli mesafeler kat edilmiş olmasına karşın, teşhis konabilen psikiyatrik hastalığı olan 5 kişiden yalnızca tedavi arayışına girmekte ve bir hekime başvurmaktadır Başvuramayan hastalar sessizce acı çekmektedirler Çektikleri bu acıyı hastalığa bağlamadıkları için, kendi çabaları ile kurtulmaya çalışmakta, bunu başaramadıkları vakit da kendilerini suçlamaktadırlar Sahiden hastalığın kendisi başa çıkma gücünü bozmaktadır Bu yaklaşımdan nedeniyle öyle çok birey ne eyvah fakat, iyileşememektedirler Bu konuda ailelere de büyük sorumluluklar ve görevler düşmektedir Düşünce ve davranışlardaki değişiklikleri ve bunları tartışmalar ile değiştiremediklerini ayrım etmek, bunların bir rahatsızlık belirtisi olabileceğini düşünerek hekime başvurmak önemlidir Unutulmamalıdır ki, uygun psikiyatrik değerlendirmeden geçen ve önerilen ilaçları kullanan hastalar iyileşmektedir