bilgisayarci
FD Üye
Erdoğan'ın 'Demirtaş Öcalan'a hesap verecek' açıklaması Ankara kulislerine 'AKP yeni bir strateji peşinde mi?' sorusunu taşıdı. Siyasi kulislerde açıklamaların ne anlama geldiği tartışılıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, gözleri İmralı-Edirne cezaevi hattına çeviren dünkü 'Demirtaş Öcalan'a hesap verecek' şeklindeki açıklamasının ardından Ankara'daki siyasi kulislerde bu ifadelerin ne anlama geldiği ve iktidar için yeni bir stratejiye evrilip evrilmeyeceği tartışılıyor.
Erdoğan dünkü grup konuşmasında İmralı cezaevindeki PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş arasında bir hesaplaşma yaşanacağını söyleyerek, 'Edirne'deki, en büyük hesabı İmralı'dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar' demişti.
Erdoğan'ın bu sözlerinin ardından siyasi kulislerde 'Acaba AKP Kürt politikasında bir strateji değişikliği mi yapacak?' sorusunun yanıtı aranmaya başlandı.
İktidara göre Öcalan Demirtaş'a tepkili
Siyasi gözlemcilere göre AKP, çözüm sürecinin bitmesi ve Demirtaş'ın tutuklanmasının ardından Kürt seçmenlerin desteğini ciddi boyutlarda kaybetti. Aynı gözlemciler, AKP'nin kaybettiği Kürt oylarını bir şekilde yeniden kazanmak istediğini, bunun için de yol arayışında olduğunu belirtiyor.
DW Türkçe'den Gülsen Solaker'in haberine göre, AKP'li yetkililer, Erdoğan'ın bu açıklamayı büyük ihtimalle önüne gelen istihbarat raporlarına dayanarak yaptığını kaydediyorlar. Adının açıklanmasını istemeyen AKP'li bir yetkilinin değerlendirmesi şöyle:
'Öcalan'ın, çözüm sürecinde HDP'nin sorumlu davranmadığını düşündüğü ve sürecin bitmesinden Demirtaş'ı da sorumlu tuttuğu zaten bilinen bir şey. Muhtemelen Öcalan ile İmralı'da yapılan görüşmelerde bu konu yeniden gündeme gelmiş olabilir ve Sayın Cumhurbaşkanı da bu raporları okumuş olabilir.'
Aynı yetkiliye göre önümüzdeki süreçte Öcalan'ın yeni bir mektup kaleme alması da gündeme gelebilir. 2019'daki yerel seçimler öncesinde Öcalan'ın İstanbul'daki seçimlerde HDP'yi tarafsız kalmaya çağıran mektubu bir akademisyen aracılığıyla kamuoyuna duyurulmuştu. Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan da TRT Kurdi'ye çıkartılmıştı. Her iki hamle de kamuoyunda çokça konuşulmuş ancak yerel seçimde iktidar lehine bir etki yapmamıştı.
HDP şimdilik sessiz
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini hem siyasi hem de hukuki açıdan eleştirenler var.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Zonguldak ziyareti sırasında sorular üzerine Erdoğan'ı 'İmralı'nın postacılığına soyunmakla' suçlayarak, şunları söyledi:
'Şimdi İmralı'nın postacılığına soyunmuş, öyle anlaşılıyor. Posta memuru mu kendisi? Gidip tezgahı kuran, konuşan, medet uman o. Yerel seçimlerde ne yaptı? Yerel seçimlerde de ona bir akademisyen gönderdi. 'Acaba bize oy verebilirler mi?' diye. Selamlarını getirdi. Devletin televizyonunda bunu canlı yayınladılar.'
HDP'li yetkililer ise şimdilik sessiz. Parti yetkilileri detaylı bir durum değerlendirmesi yapmadan görüş vermek istemediğini belirttiler.
"Hukuken izah edilemez sözler"
Erdoğan'ın sözlerini hukuki açıdan değerlendiren emekli Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan, açıklamanın 'hukuken izah edilemeyeceğini' kaydediyor.
Anayasanın 104. maddesine göre devletin başı olan Cumhurbaşkanı'nın anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etmekle görevli olduğunu hatırlatan ceza hukukçusu Türkaslan, şunları söylüyor:
'Konuşmaya göre bir siyasi partinin eski genel başkanı, silahlı terör örgütü kurup yönetmekten mahkum olmuş, cezası infaz edilmekte olan kişiye hesap verecektir. Hukuk devletinde bireyler yargıya hesap verirler. Birisinin, bir başkasına hesap vereceğini söylemek Türkiye'nin hukuk devleti olduğunu inkar etmektir.'
Türkaslan, hukuk devletinde kişinin kişiye hesap vermesinin söz konusu olamayacağını da ifade ederek, şu değerlendirmeyi yapıyor:
'Hesap soracak olan kişi PKK terör örgütünün lideri olmaktan mahkumdur. Bu kişiyi hesap verilecek, hesap sorar konuma getirmek terör örgütü liderini meşrulaştırmak, legalize etmektir ki bunun hukuk içinde izahı yoktur.'
PKK ile çatışma sürecini sonlandırmak amacıyla demokratik açılım adı altında 2009 yılında başlayan çözüm süreci 2014 yılında yasalaştırılmıştı. 2015'te sonlandırılan sürecin akıbetiyle ilgili taraflar birbirini suçluyor.