Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Alaeddin Ali Erdebili Kimdir

Alaeddin Ali Erdebili Kimdir

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Alaeddin Ali Erdebili hayatı
Alaeddin Ali Erdebili hakkında veri

Alaeddin Ali Erdebili İran'ın Erdebil bölgesinde doğdu Doğum târihi bilinmemektedir Celvetî yolu büyüklerinden İsmi Alâeddîn Ali bin Sadreddîn Erdebilî'dir Babası gibi ilim ve fazîlet sâhibi idi 1429 (H833) senesi Kudüs'te vefât etti Oraya defnedildi Kabri ziyâret mahallidir

Alâeddîn Ali, Celvetî yolu büyüklerinden olan babasının terbiyesinde yetişti Vefâtından daha sonra da onun yerine geçti Babasının ve dedesinin Celvetiyye yolunun büyüklerinden olmaları ve böyle tanınmaları nedeniyle büyük bir îtibâra kavuştu İslâm âlimlerine ve evliyâya hürmeti ve hizmetiyle tanınan Tîmûr Han, köyleriyle birlikte Erdebil bölgesinin Şeyh Alâeddîn Ali'ye verilmesini emretti ve bu arâzide her türlü kayıttan âzâde olarak âdetâ müstakil hareket etme hakkını tanıdı Tîmûr Han, Anadolu seferinden dönüşte sayıları 30000'e varan bir Türkmen grubunu berâberinde getirmişti Alâeddîn Ali hazretleri bunların özgürlük bırakılmasını Tîmûr Handan ricâ etti O da kabûl edip bunları hür bıraktı Bunların hepsi Alâeddîn Ali hazretlerinin talebesi oldular Türkmenlerin bir kısmı Erdebil'e yerleşti Öteki bir kısmı da Anadolu'ya döndüler Erdebil'de kalıp bir mahalle teşkil eden Anadolu Türkmenleri, Sûfiyânı Rumluadını taşıdılar Tîmûr Hanın oğlu Şahruh da, 1444 senesinde Karakoyunlu hükümdârı Kara Yûsuf'a aleyhinde 1412 senesi Mart ayı başındaki seferinde Erdebil'e gelip Şeyh Alâeddîn Ali hazretlerinin duâsını aldı

Alâeddîn Ali hazretlerinin hür bıraktırdığı, Anadolu Türkmenlerinden olan talebeleri, güzel hizmetleri nedeniyle, Bursa'daki Osmanlı pâdişâhlarından her sene Çerağ akçesiadı aşağı değerli hediyeler aldılar

Alâeddîn Ali Erdebilî'nin yetiştirdiği talebelerinin en üstünü Şeyh Hamîdeddîn Aksârâyî hazretleri oldu İlme ve tahsîle doymayan Hamîdeddîn birçok yerler dolaştıktan sonra Tebriz'e, oradan da Hoy şehrine gelerek Alâeddîn Ali hazretlerinin sohbetlerine katıldı Aradığını bulmanın sevinciyle;

Ey ölümsüz nûr hazînesi zât, kendin gibi bizi de aydınlat

Bizim önemsiz bakırımızı bakış iksîrinle altın yap

Sen can cevherinin denizisin, bizi de cevher kıl

diyerek kendinden geçti Kendine geldikten daha sonra da;

Esâsen benim bir şey söylememe ihtiyaç değil Sen sıcacık sırları bilirsin Ey hâcetlerimize dâimâ barınak olan sen! Biz hatâ edip yolumuzu şaşırdıkdedi Alâeddîn Ali hazretleri, Hamîdeddîn'in iyi niyetle geldiğini ve muhabbet nûrunun onda parladığını görerek alnından öperek gönlünü aldı

Hamîdeddîn de; Ey Hakk'ın nûru! Ey dayanıklılık kurtuluşun anahtarıdırsözünün sâhibi olan zât! Her sorunun cevâbı senin yüzünden alınmakta ve öğrenilmektedir Her zorluk seninle halledilmekte ve her müşkül seninle yenilmektedir Sen gönlümüzde olan her şeyin tercümanısın Ayağı çamura batanın sen elinden tutarsındedi

Birbirleriyle bir zaman görüşüp konuştular daha sonra diğer dervişlerin toplanmasıyla sohbet ve zikre başlandı Dervişler ilâhî muhabbet içinde kendilerinden geçmiş olarak dağıldılar Alâeddîn Ali hazretleri;

Cümbür Cemaat gitti Acaba kalan oldu mu?diye sordu diğer taraftan baktılar oysa, Hamîdeddîn bir köşede kendinden geçmiş, mum karşısındaki pervâne gibi yanmış bir hâlde duruyordu Ona dokunduklarında şöyle dedi:

Aşk elinden yandı cânım, ey Ali senden meded!

Ben garîbi bî nevâyım, ey Ali senden meded!

Sen bana lutf ü keremle derdime bir çâre kıl!

Şâhsın sen; ben gedâyım (dilenciyim), ey Ali senden meded!

Hamîdeddîn bunları söyledikten sonradan, hocası Alâeddîn hazretlerinin ayaklarına kapandı O da onu kucakladı ve;

Git Hakk'ın emrine canla başla tâzim et, hürmet göster ve halka müşfik davranıp onlara şefkat öğret Bizim sırrımızı bildiğin için ona göre hareket et Dervişlerle, âşık ve âriflerle, hakkı bilenlerle arkadaş olbuyurdu

Alâeddîn Ali hazretleri, Hamîdeddîn'e icâzet, diploma verdi ve Anadolu'ya gitmesini söyledi O bu emre uyarak, yola çıktı O sırada fitneciler; Hamîdeddîn, İran'daki sırları Anadolu'ya götürüyor diye ileri geri konuşmaya başladılar Bunun üstüne Alâeddîn Ali hazretleri, yakınlarına;

Hamîdeddîn'in arkasından bakın Gözden kayboluncaya dek bakın Eğer arkasına dönüp bakarsa, korkulacak bir şey yokturbuyurdu Oradakiler onun peşine düştüler Tam gözden kaybolacağına yakın bir sırada, Hamîdeddîn dönüp arkasına baktı Bu hareketini iki defâ tekrarladı Gidenler onun bu hâlini görüp haber verdiler Cümbür Cemaat eski düşüncelerinden kurtulup, râhata kavuştu

Alâeddîn Ali hazretleri daha sonraları Kudüs'e gitti Çok geçmeden de vefât ettiCelvetiyye yolu, Alâeddîn Ali hazretlerinden sonradan Şeyh Şah diye aşina oğlu İbrâhim tarafından devâm ettirildi

1) Silsilei İsmâil Hakkı; s69
2) Azîz Mahmûd Hüdâî; s159
3) Gönül Meyveleri; s248249 *
 
858,460Konular
981,093Mesajlar
29,527Kullanıcılar
ConsternatedSon üye
Üst Alt