alageyik Ben de gittim bir geyiğin avına, Geyik çekti beni kendi dağına, Tövbeler tövbesi geyik avına, Gidin arkadaşlar kaldım kayada, Siz gidin kardaşlar kaldım burada Pişmanlık ya Pişmanlık oysa, tövbe! Yalnız geyik avına mı pişmanlık Yoksa dağların doruklarına, kırların yeşiline, havaya, suya mı bu pişmanlık? Tüm güzelliklere mi pişmanlık Eee ne dersin Bir kez ecel elini atmaya görsün Gençlik, nişanlılık, yakışıklılık para eder mi? Sebep? Sebep dizi dizi Kimini bir çukura düşürür; kimini bir kayadan uçurur Kimi bir yağlı kurşuna göğüs verir, kimi yele sele gider Sonra da türkülerin diline takılır, yıllar sonrasına taşınır durum Öykümüz Toroslarda geçer Toroslarda geçer ya, çukurun bitip, tepelerin başladığı; Güneyin bitip, Güneydoğunun başladığı kesiminde Torosların Gavurdağlarıderler buradaki Toroslara Düz ovayı geçip, Antep Maraş yolunu tutanlar, bu dağlardan geçirmek zorundadır Zorundadır ya, geç geçebilirsen Mübarek dağ değil, acımasızlık kalesi benzeri Alttan bakarsın sipsivri bir yığın Sağına bakarsın dağ; soluna bakarsın dağ Kıvrım kıvrım Gâvurdağı'nın tepesine tırmanmak zorundadır, bu dağı geçirmek isteyenler Bir yanından girilir dağın; döne döne tepesine gelinir Yeniden döne döne inilir yokuş aşağı doğru İnilir fakat sağı uçurum, solu uçurum Sivri sivri kayalar var sağda solda Başı döner insanın kayalara bakarken Şöyle bir taş parçası alıp atsan altında, un ufak olur da, bir uçurumun dibinde dağılır kalır Sözün özü; hemen yol yolak yapılıp, geçit olmuştur Gavur Dağları lakin, vakti vaktinde ala gözlü cerenler, çatal boynuzlu geyikler, kınalı keklikler, turaçlar cirit atarmış bu dağlarda Kekliğin Keklik Kayasıgeyiğin Geyik Dağıvarmış Uçurumları, mağaraları da bir bir bilirmiş hayvancıklar Eee bir dağda keklik olur, ceren olur, geyik olur da, avcı el atmaz olur mu oraya? Adım başı bir uçurum olsa; ve de uçurumun sonu ölüm olsa, avcı avcılığını yapar Düşer avının peşine Düşer ya; eğer avcı gerdeğe girecek bir gençse; eğer nişanlısı onu gerdek odasında bekliyorsa, biraz dikkatli olmalı avcı yok mi? Ne gezer Eğer o kadar olsaydı, günümüze dek gelen Alageyik Efsanesi, dilden dile dolaşmaz, gönülden gönüle bir burukluk bırakıp gitmezdi Halil, dal gibi bir genç dahası atıcı oysa ehh! İşi, gücü geyikler Halil'in Sırtlandı mı tüfeğini omuzuna, ver elini Gavur Dağları Bir gün, beş gün olsa neyse ne! Bir hafta, on gün dağda kaldığı oluyor Halil'in Gelgelelim geride bir anası, dahası nişanlısı var Halil'in Bir nişanlı fakat, melek gibi Halil'e de fazla emrindeki Ödü kopuyor Halil dağa gidecek de gelmeyecek diye Anası derseniz, hepten aleyhinde Halil'in geyik avına gitmesine Ne vakit oysa Halil azığını hazırlayıp atın terkisine atar heybesini; anası yapışır yularına atın; Ey oğul oğul Gel vaz geç şu geyik avından Yuva yıkanının yuvası olmaz İflah olmazsın Sonu iyi gelmez Gel vaz geç Bak baban da bu yüzden iflah olmadı Ne yapacaksın bunca geyik postunu Yüreğim razı yok Atalar geyik avı tekin yok demiş Bugün olmazsa; yarın bir iş kazanç geyik avlayanın başına Kurbanın olam oğul, terk et bu işi Halil'dir tutkun ava Hiç durur mu? Atlar atma; atlar ya, anasını da kırmaya gönlü razı olmaz Esas, bu son olacak bir daha laf olsun geyik avına gitmek değil Bakar olacağı değil, ardmdan seslenir anası Oğul oğul halbu ki inat ediyorsun Bari yavru geyiklere, yavrulu geyiklere kurşun atma Yuvalarını yıkıp, yetim koma Bir yandan anası, bir yanlamasına Zeynep Ne dek yalvanr yakarırlar lakin anlamsız Caydıramazlar Halil'i geyik avından Her seferinde Bu son olacak Tövbeler olsun artık geyik avınader, sonradan yeniden bildiğini okur Halil Hele iyi bir av yapıp, yüklendi mi sırtına geyikleri, kınalı keklikleri; deyme keyfine Köyün orta yerine bir alev yakarlar Bir ateş oysa, dumanı gökleri miktar Ne zaman ki ateş biter, köz olur odun; atarlar geyikleri üstüne, bir karnaval, bir şölen Bir hay hay, bir vay vay karışır gider birbirine Tüm köylü birlik olup, çevirir ateşin etrafırıı Güle eğlene yerler geyik etlerini Yerler de bir yanlamasına da Halil'in avcılığını övgülerler Aferin dost Şu koca Çukur'da yoktur senin daha iyisider kimi; kimi de Zeynep sana helal olsun İyi avcı olduğun ondan da belirlidiyerek yarenlik eder Halil'le Fakat defalarca rastgelmez Halil'in işi Gün olur, dağ bayır dolaşır da, bir tek geyik vuramaz Hele bir Alageyik var fakat, aman aman! Ne zaman fakat, bu Alageyik çıksa karşısına, o gün hiçbir av yapamaz Halil Alageyik dersen bir diğer geyik Açıkgöz Çevik Canlıkanlı bir geyik bu Alageyik Çıkar bir kayanın başına, gel beni vurder gibi döş verir Halil'e Halil'dir yatar sipere Tam nişanlar geyiği Gez göz arpacık, demeğe kalmadan geyik kayıp! bundan başka bakar ama, arkadaki kayaya geçmiş Alageyik Döner Halil Sürünerek yaklaşır Yatar sipere Ne mümkün! Kayalardan kayalara zıplar da sonunda kaybolur gider Alageyik Halil fellik fellik kovalar Alageyiği Sonunda halsiz düşer, uzanır bir ağaç gölgesine Sözün kısası, Alageyiğe rastladığı gün tek kurşun atamaz Halil Böylesi günlerde, geyikler üstüne duyduklarını düşler tek tek Bir Takım geyikler tekin değilmiş Cinler mi, periler mi geyik kılığına girer de dağdan dağa koşuştururmuş avcıları Alageyiğe rastladığı gün Halil bu geyiğin de tekin olmadığını geçirir içinden Bırakmayı düşünür avcılığı Bırakmayı düşünür ya, av tutkusu kor mu tüfeğini duvara assın Alageyiğin tekin olmadığına inanır doğrusu İnanır lakin, rastladığı zaman da kovup kovalamaktan geri durmaz Önündeki kayadan kaybedip, arka kayadan görünce Alageyiği, ayrıntılarıyla inanır onun tekin olmadığına Bir yanlamasına da peşinden beygir kovar Zeynep'in yalvarılarını en fazla böylesi durumlarda ansır Ve söylenir kendi kendine Hele bir nikah olsun Bırakırım avı Zaten bu geyikler alışılmadık yaratıklar Anlamadım gitti Günlerden bir gün, Halil tekrar tüfeği omuzunda, atının sırtında tırmanmış kayalara bir de ne görsün, bütün karşısındaki kayanın üstünde duruyor Alageyik Yanında da bir yavru Bir yavru fakat, daha boynuzları çıkmamış Tüyleri pırıl pırıl Acemi Ürkek Halil sıcacık atmış kendini attan aşağıda Siperlemiş kayayı Basmış tetiğe Yavru debelenmeye başlamış Tüfeğini Alageyiğe çevirmiş Halil bu defa Çevirmiş lakin, Alageyik zıplayıp kaybolmuş aniden Varmış, sırtlamış yavru geyiği, dönmüş köyüne Dönmüş ya, anası açmış ağzını, yummuş gözünü Anayı yavrudım ayıran iflah olmaz Bu son olsun, vazgeç oğuldiye tekrar yakarmış Ne derse boş! Olan olmuş Halil de vicdan azabı duymuş fiilen Lakin, ne gelir elden Bu efsaneyi anlatanlar der ki, Halil epey bir süre ava gitmedi Ta ancak, düğün gecesine kadar Davulların, zurnaların eşliğide gerdeğe girdiği geceye değin, tüfeğine el sürmedi Halil Sürmedi fakat, gözü gönlü dağlarda Kulakları geyik sesinde Ilk özlemi, Zeynep'ine kavuşmak, ikincisi de geyik avı Bu iki arzu öylesine karışır ancak ara sıra, koparıp atamaz birbirinden Gün günü eskitir; arzu özlemi kamçılar Ve gelir nikah gününe dayanır Dayanır ama, bir yanda davullar zurnalar; öte yanda saz söz Üç gün; üç gece sürer nikah Erkekler bir yanda halay çekip lorke oynarken; kadınlar da kendi arasında eğleniyorlar Maniler söyleyip, oyunlar oynuyorlar Dağdan taşınan odunlar, gece yığılır köy meydanına Bir alev yakılır; sinsin ateşi Daha Sonra da sinsin oynanır etrafında ateşin, güreşler tutulur Üçüncü günün akşamı, damat tıraşı yapılır yavaş yavaş tıraş eder güveyi berber Bir yanlamasına da kabak kemane, debildek çalar çengiler Güvey tıraş edilirken, töreler gereği cümbür cemaat bir bahşiş karşılığı şişelerle kolonya serper seyircilere Fakat bu bahşiş dolgun bir bahşiştir Güveyin yakınları, arkadaşları daha fazla bahşiş atmak için yarışırlar birbirleriyle Güveyin tıraşından sonra, sağdıçlar oturur berber koltuğuna Onların tıraşı da törenle tamamlanır Sonra güvey sağdıçların aralarında düşer yola Bir yanlamasına da gençler Atalım atalımçeker Karşıdan Nereyediye sorarlar Herkesi sevdiğinin kucağınadiye yanıtlarlar Defalarca birden silahlar çekilir, havaya kurşunlar sıkılır Evin kapısına kadar böyle sürer bu Sonra Halil'in sırtı yumruklanır, salınır içeriye Gerdek odasının kapısında telli duvağıyla Zeynep ayakta beklemektedir Halil'i Halil girer gerdek odasına; girer ya kulaklarında bir uğultu, gözlerinde bir karartı Bir tek ses geliyor kulaklarına, geyik sesi! Hem de evin yanından geliyor ses Halil durur Kulak kabartır sesin geldiği yanlamasına Basbayağı geyik sesi bu Üç günlük yoldan duysa, tanır geyik sesini Halil Bir durur Âmâ iblis, âmâ gözüne lanetder Atar adımını içeri Daha pozitif gelmeye başlar geyik sesi Dayanamaz, duvardaki tüfeğini kaptığı gibi fırlar dışarı Zeynep'e de şu anda gelirimder Ses yakından uzağa gitmeye başlar Halil sesin gerisinde Ses Gavur Dağları'na dürüst çekilir Halil de ardındaki O gider ses uzaklaşır Varır Gavurun Dağı'na ulaşırlar Ulaşırlar oysa, ne görsün Halil Alageyik çıkmış bir kayanın üstüne, bakıyor Halil'e Ayın şavkı vurmuş fakat pırıl pırıl derisi üstelik iğneleyici bakıyor ama Halil'e Atar bir kayanın siperine kendini Halil Nişanlar tüfeğini Tam tetiğe basacak, fırlayıverir Alageyik Kayıp! Sonradan baştan sesi gelir yakından Varır Halil Bakar çıkmış bir kayanın tepesine Alageyik Kaya da kaya! Üç bir yanı uçurum Gözü kararır Halil'in Uçurumu görecek durumda yok Bitmiş yumulur yere Basar tetiğe Alageyik yığılır kalir kayanın üzerine Halil'de bir coşku, bir mutluluk Hem Zeynep'e kavuştum, ayrıca de ava, diye geçirir içinden Bir koşu geyiğin yattığı kayaya yönelir Tam yanına kazanç Alageyiğin, atar elini ki tutsun geyiği, Alageyik fırlar ayağa Fırlamasıyla da çifteyi sallaması bir olur Halil'e Tüfek bir yana, Halil bir yandan boylar uçurumun dibini Gerdek odasında da Zeynep bir bekler, iki bekler, bakar geleceği yok Halil'in Koşar tüfeğin asılı olduğu duvara bakar Tüfeğin yerinde yeller esiyor Fırlar allı duvağıyla dışarı Zeynep Fırlar da anlatır durumu sağdıçlara Herkeste bir merak, bir telaş Nerdeyse gün ağaracak, Halil yok ortalıkta Gerdek gecesi damat kalır mı dışarda Mutlakza başına bir iş geldiderler Köy gençleri gruplar halinde düşerler dağ yoluna Şu yığın senin, bu yokuş benim an be an, Derler oysa, köy gençleri ve al duvaklı Zeynep, Halil'in düştüğü uçurumun kenarına ulaştıklarında, Halil'in sesi bir inilti gibi geliyordu uçurumun dibinden İp salalım çekelim yukarıderler Diyene kalmaz ses seda kesilir Halil'de Zeynep'tir bir al duvağına bakar, bir uçurumun dibinde yatan Halil'e Sensiz dünya haram banader, bırakır kendini Halil'in yattığı uçurumun dibine O gün, bugündür bir ses gelir kayalıklardan Uğuldar uğuldar bir türkü olur Bu ses geyik avına tövbeler eden Halil'in yanık sesidir der duyanlar Bu efsaneyi, dilden dile; kulaktan kulağa ulaştıranlar birşey daha derler Uçurumun dibindeki iki sevgilinin mezarlarının üzerinde, her yılın ilkbaharında, aynı günlerde, tam seher vakti tanyeri ağarırken iki tek çiçek açar Bu çiçeğin biri kırmızı, duvak renginde, öteki mavi açar Tam çiçekler boylanıp, birbirine kavuşacakken, ötelerden bir geyik uçarak kazanç, çiçekleri yer Bu her sene böyle sürer gider Çiçekler kavuşamaz birbirine ALAGEYİK Ben de gittim bir geyiğin avına, Geyik çekti beni kendi dağına, Tövbeler tövbesi geyik avına Gidin arkadaşlar kaldım kayada, Siz gidin yoldaşlar kaldım burada Ben giderken kaya başı kar idi, Esinti vurdu da ılgıt ılgıt eridi, Ak bilekler taş üzerinde çürüdü, Gidin arkadaşlar kaldım kayada, Siz gidin yoldaşlar kaldım burada Esvabım bohçada basılı kaldı, Tüfeğim duvarda asılı kaldı, Nişanlım da benden küsülü kaldı, Gidin arkadaşlar kaldım kayada, Siz gidin yoldaşlar kaldım burada