Aldatma, yetişkin iki bireyin romantik ilişkilerinde, partnerler arasındaki anlaşma ve güvenin, başka bir bireyin duygusal, cinsel ya da romantik biçimde ilişkiye dahil olmasıyla bozulması olarak tanımlanabilir. Başka bir tanımla romantik bir çiftteki partnerlerden birisinin üçüncü bir kişiyle yakın ilişki kurması olarak tanımlanır.
Aldatmayı psikoloji literatüründe açıklamayı hedefleyen bir çok kuram vardır. Bunlar, bireysel, ilişkisel ve toplumsal açıklama üzerinde durmuşlardır. Bireysel açıklamalarda psikolojinin temel kavramlarından olan anne ve bebek arasında doğum itibariyle gelişmesi beklenilen bağlanmaya vurgu yapılmaktadır. Güvensiz bağlanma biçemine sahip bireyler ya da kişilik sorunları olan bireylerin ek ilişkilere girmeye daha eğilimli oldukları ve bu eğilimlerin cinsel uyarılma isteği ve özgür cinsel tutumlarla ilişkili olduğu görülmüştür.
İlişkisel açıklamalarda, oyunsu aşk ilişkisinde daha çok aldatmanın yaşandığı düşünülmektedir. Karışlıklı bağımlılık kuramı açısından düşük düzeyde bağlanan bireylerin daha çok aldatmaya meyilli oldukları yönünde görüşler bulunmaktadır.
Toplumsal düzeyde aldatma ise, daha az dindarlık ile ve evliliğe alternatif olarak birlikte yaşamayı tercih etmeyle aldatma ilişkilendirilmiştir. Ayrıca aldatmanın toplumsal değişim süreciyle ilişkili olduğu öne sürülmüş ve bunun toplumsal nedenlerden kaynaklandığını belirtmiştir. Bu nedenler, etik değerlerin bozulması, doğum kontrolünün sağlanmasıyla cinsel özgürlüğün artması, kadınların iş dünyasına katılmalarının aldatma fırsatlarını arttırması, insanların geçmişte aileleri ve toplumlarıyla daha fazla ilgiliyken artık daha fazla kişiselliklerine odaklanmaları olarak açıklanmaktadır. Bunlara ek olarak teknolojinin gelişmesiyle, internet aracılığıyla da yeni bir partner bulma yolu kolaylaşmaktadır. İnternet üzerinden aldatma “siber aldatma” olarak adlandırılmaktadır.
Aldatmaya ilişkin dünya çapında evrensel kabul edilen bazı mitler vardır. Bunlar,
“Herkes sadakatsizdir; bu normal, kabul edilebilir bir davranıştır.”
“Aldatma iyidir, körelmiş evlilik ilişkisini canlandırır.”
“İnsanlar aldatır, çünkü eşlerine açık değildirler.”
“İnsanlar aldatır, çünkü seks düşkünüdürler.”
“Aldatma, eninde sonunda boynuzlanan erkeğin hatasıdır.”
“En iyisi, bilmiyormuş numarası yapmaktır.”
“Aldatmadan sonra boşanma, kaçınılmazdır.”
Bu mitler aldatmanın nedenleri ve neden istenmeyen bir davranış olduğuna dair bilgi vermektedir ve toplumsal sürecin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır.
Evrimsel psikoloji, aldatmayı açıklarken kadın ve erkeğin birlikte olmak için temel motivasyonu olan üreme stratejilerini kullanmıştır. Erkeklerin bilinçli veya bilinçsiz olarak çok kadın hamile bırakması onların nesillerinin devam etmesi için gerekli bir motivasyondur ve kadınlar kendi çocuklarının hayatta kalabilme şansını arttıracak partner ile eşleşmek istemektedir. Bu motivasyonlar eşliğinde erkek ve kadının aldattığı düşünülmektedir.
Aldatmanın nedenlerini açıklamaya çalışan araştırmalara bakıldığında, bazı araştırmacılara göre aldatmanın nedenleri, duygusal ilişkiyi anlamamak, duygular ve ihtiyaçları anlatmada yetersizlik, problemleri birlikte çözmede sözel becerilere sahip olmamak, bir başkasının ihtiyaç ve ilgileriyle uzlaşmayı başaramamak, evli olunan kişiyi gerçekten tanımamak, cinsel bağımlılık, can sıkıntısı/bıkkınlık, çift iken sahip olunan heyecan ve eğlence duygusunun kaybı, günlük sorumluluklara yetişmeye çalışırken diğer kişiyi göz ardı etmek.
Bazı araştırmacılar ise sebeplerin kadın ve erkek açısından farklılaştığını düşünmektedir. Aldatan kadınların hali hazırdaki ilişkilerinden doyumsuz olma eğiliminde oldukları görülürken erkekler için ilişkilerdeki doyum ya da doyumsuzluk yaşamanın yasak ilişki yaşama için güdüleyici olmadığı düşünülmektedir. Erkeklerin heyecan arama, yaşayacakları tatmin duygusuna yenilme, intikam, özgüvenlerini yükseltme sebepleriyle aldattıkları söylenmektedir. Kadınların ise ek olarak duygusal olarak ihmal edilme, romantizm, eşlerinden statü ya da maddi durum açısından yüksek bir bireyle birlikte olma arzusu, cinsel tatminsizlik ve çok fazla sorumluluk sebepleriyle aldattıkları düşünülmektedir.
Evlilik içi aldatmaya bakıldığında, bazı dönemlerde aldatma olasılığının arttığı görülmektedir. Bunlar, evliliğin ilk yıllarında, partnerlerin bağlanım ve yakınlık sorunlarıyla mücadele ettiği dönem ilk ya da ikinci çocuk doğduğunda ve annelik eşin temel odağı olduğunda, çocuklar evden ayrıldığı dönemdir.
İlişkiyi aldatmaya götüren süreçte, ilk olarak bir “hazırlayıcı aşama” görülür. Bu aşamada bir kısmı çiftin iletişim süreci ve karar verme sürecinin örneklerine bağlıdır. Dürüst bir iletişim olamadığında, kararlar diğerinden habersiz alınmaya başladığında bireyler ayrışmaya başlarlar. Bu kararlar partnerden bilgi almadan ve sıklıkla yanlış varsayımlar ve hatalı yorumlamalar üzerinden alınır. Bu tür süreçler aldatmaya elverişli durumlar yaratır. Aldatmaya hazırlık sabit bir durum değildir fakat bıkkınlık, huzursuz hareketlilik, değişim için hazır olma duygularıyla ilişkilidir. Evlilikteki değişim ve olaylara ilişkin algılar eskisinden farklı yorumlanır. Eski kavgaların sonuçları tekrarlandığında bu seferki duygu “Burası ait olduğum yer değil” duygusudur.
Bu aşamadan sonra asıl aldatma şu aşamalardan geçer. İlk aşama aldatmanın filizlendiği aşamadır ve bu aşamada doyumsuzluklar, yaralanmalar, farklılıklar ve tartışılmamı, çözülmemiş diğer sorunlar bu aşamada dikkati çeker. Eşler bir tekdüzelik içinde olduklarını hissetmeye başlar. Sonrasında, aldatma gerçekleşir. Doyumsuz olan partner aldatma ilişkisine kayar. Bu aşama boyunca aldatan partner aldatmayı inkar eder ve aldatılan eşin de aldatma işaretlerini görmezden geldiği gizli bir anlaşmaya girerler. Üçüncü aşama, aldatmanın açığa çıkmasıdır. Bu temel bir aşamadır, çünkü çiftin kendilerine ve evliliklerine dair çizdikleri tablo bir daha asla aynı olmayacaktır. Bu açığa çıkma dördüncü aşamayı hızlandırır. Dördüncü aşamada aldatmanın açığa çıkmasından sonra gelen evlilik sorunları yer alır. Bu kritik bakış açısından verilen karar, sorunların altını çizebilir ya da sorunları gömebilir. Bunun için çiftin ayrı ya da birlikte sorunları belirlemeyi seçtiği, uzun bir yeniden yapılanma aşaması gelir ve bu sürecin sonu affetme ya da ayılmadır.
İnsanlar aldatmayı, cinsel çeşitlilik gereksinimi, duygusal yakınlık gereksinimi, aşık olma ve ortaktan intikam alma açısından haklı göstermeye çalışmaktadır. Aldatma tepkileri bireylerin aldatmayı nasıl öğrendiklerine göre değerlendirilir. Aldatma sonucunda ortaya çıkan bazı duygu ve fiziksel tepkiler vardır. Bunlar öfke, utanç, acı, kıskançlık, ihanet, korku, şüphedir. Fiziksel tepkiler çeşitli olabilmektedir, bağırıp seslerinin kısılması, şiddet içeren davranışlar eşya, nesneye zarar verme, sadakatsiz eşe fiziksel saldırıda bulunma olabilmektedir. Çeşitli araştırmalar aldatmanın, aldatıldığını öğrenen partnerde travmatik etkiler yol açabildiğini göstermektedir. Aldatma çoğunlukla bireyler ve ilişki için yıkıcı sonuçları olan bir süreçtir. Aldatılan için aldatma olayı bir travma olarak açıklanmakta ve çoğunlukla aldatılan kişide travma sonrası tepkiler görülebilmektedir.
Aldatan partnerin diğerine bunu gönüllü olarak açması ilişkinin en az zarar gördüğü durumdur. Kişinin partnerinin kendisini aldattığından kuşkulanma sonucu öğrenmesi durumunda ilişki daha çok etkilenmektedir. Kişinin partneri aldatmanın belirli bir biçiminde eylemdeyken yakalandığında ya da arkadaş gibi üçüncü bir şahıstan bu durumu öğrenmesi ise ilişkiye en büyük zararı vermektedir.