iltasyazilim
FD Üye
“(O kullar) harcadıklarında ne israf, ne de cimrilik ederler; ikisi arasında bir yol tutarlar (Furkan Sûresi, 67)
“Ey âdemoğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için fakat israf etmeyin Çünkü israf edenleri sevmez (A’râf Sûresi, 31)
* * *
Alışveriş deyince aklımıza ne geliyor, bir düşünelim Özellikle hanımlar biraz daha uzun süreli düşünsün Almak ve vermek, neyi, ne kadar ve niçin aldığımızı İhtiyacımız olduğu için mi alıyoruz, almak için mi alıyoruz? Bir kenarda dursun, bir daha bu fiyata bulunmaz diye mi? Yoksa sırf canımız sıkıldığı için; bir an da olsa, nefsimize mutluluk iksiri tattırmak için mi?
Mâlûm yaz mevsiminin başlamasıyla yeni sezon ürünleri, vitrinlerde yerini aldı Bir akrabanın düğün merasimi için bir kıyafet almam gerekiyordu ve alışverişe çıktım Niyetim bir takım elbise almaktı Çıktığımda neredeyse dudaklarım uçuklayacaktı? Mağazalarda bir insan seli Sanki iki gün sonra savaş olacak ve herkes uzun süre stoklamak için etraftan yiyecek topluyor Etrafına ve fiyatlara aldırış etmeden koşuşturan insanlar Zannetmeyin ki, çok ucuz! Bir eteğin fiyatı 100 YTL’den başlıyor Kasanın başlarında sıraya girilmiş, cırt cırt işleyen kredi kartları; bebek arabalarında sıcaktan bunalmış bebekler, kalabalık vs Neyse, ben o mağazadan çıkmadım, âdetâ kaçtım
Farklı olacak düşüncesiyle başka bir mağazaya girdim Bir de kapıda “indirim “taksit yazıyor ki, hiç sormayın; sanki karınca yuvası Oradan da kaçtım
O gün çok ruhum sıkıldı, hiçbir şey alamadan eve döndüm Açıkçası ezilmekten korktum desem de yeridir Sonra evde düşündüm: Bu insanların çoğu, asgarî ücretle geçinmeye çalışan âilelerin fertleri… Birçoğunun eşinin elinden hesap makinesi düşmüyor Çoğu mutfaktan kıstığı harçlıkla, ihtiyaç olmadığı hâlde sırf “gösteriş için veya sırf “Benim komşumdan neyim eksik! diye düşünerek alışverişe çıkan hanımlar…
Sonra aklıma annem ve kayınvâlidemin anlattıkları geldi:
“Biz alışveriş, çarşıpazar bilmezdik Babamız alır gelir, biz beğenir ve giyerdik
Hattâ kayınvâlidem, evi çarşının içinde olduğu hâlde hiç çarşıya gitmediğini, hep babasının getirdikleriyle yetindiğini anlatır dururdu Bu anlatılanlar, bundan 35 sene önceki Türkiye O zaman kadınlar depresyona da girmezlermiş Depresyondan kurtulmak bahanesiyle alışverişe falan da ihtiyaç duymazlarmış Sahi, alışveriş kadınları depresyondan kurtarır mı; yoksa öyle mi zannedilir? Öyle olsaydı, psikologlar hastalarına alışveriş tavsiye ederlerdi Hâlbuki psikologlar, gereksiz alışverişin bir hastalık olduğunu söylemiyor mu?
Bir de alışverişin mânevî boyutuna bakalım Bir müslüman olarak düşünelim: “Param varsa, istediğimi alabilir, istediğimi yapabilir miyim? Canım sıkıldığında alışverişle sıkıntımı hafifletebilir miyim? Paramı nerede kullanırsam, mutlu olurum?
Kur’ânı Kerîm’de yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver Gereksiz yere de saçıp savurma Zira böylesine saçıp savuranlar, şeytanların dostlarıdırlar Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür (İsrâ Sûresi, 2627)
Demek ki, mutluluk, saçıp savurmakta değil; bilâkis onu yolunda kullanmakta Servet, ihtiyacı olanlarla paylaşıldığında mutluluk oluyor
Diğer bir âyeti kerîmede ise:
“Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun (İsrâ Sûresi, 29)
Kınanmamak için, kaybettiğimiz değerlerin hasretini çekmemek için bu dünyada uyanık olup hiçbir şeyin aşırısına gitmeden, dünyamızda da, âhiretimizde de huzur ve mutluluğa kavuşalım
* * *
Dünya ve âhirette huzur bulmanın bir örneği de “Sanki Yedim Camiinin hikâyesinde gizlidir
İstanbul’un Fâtih ilçesinde, Sinanağa Mahallesi’nde “Sanki Yedim ismini taşıyan bir câmiin varlığını belki pek çok kimse bilmiyor Bu câmiin hikâyesi şöyledir:
18 yüzyılda yaşayan Keçeci Hayrettin Efendi isimli zât, iktisatlı yaşamaya düşkün birisiymiş Nefsinin istediği her şeyi yapmaz, varayoğa para harcamazmış Bir lokantanın önünden geçerken canı yemek istediğinde lokantanın kapısından içeri girer, ama oturmadan dışarı çıkar ve:
“Sanki yedim diyerek orada harcaması gereken parayı kesesinden çıkarıp bir kenarda biriktirirmiş
İşte bu Keçeci Hayrettin Efendi:
“Sanki yedim diyerek kenarda biriktirdiği bu paralarla Fâtih’te adı geçen câmii yaptırmış
Evet, sevgili okuyucularımız! Haydi bizler de bir mü’min olarak alışveriş çılgınlığına elvedâ diyelim
“Sanki giydim, sanki yedim, sanki aldım! diyerek âhirete sermaye biriktirmenin bir yolunu bulalımyardımcımız olsun
“Ey âdemoğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için fakat israf etmeyin Çünkü israf edenleri sevmez (A’râf Sûresi, 31)
* * *
Alışveriş deyince aklımıza ne geliyor, bir düşünelim Özellikle hanımlar biraz daha uzun süreli düşünsün Almak ve vermek, neyi, ne kadar ve niçin aldığımızı İhtiyacımız olduğu için mi alıyoruz, almak için mi alıyoruz? Bir kenarda dursun, bir daha bu fiyata bulunmaz diye mi? Yoksa sırf canımız sıkıldığı için; bir an da olsa, nefsimize mutluluk iksiri tattırmak için mi?
Mâlûm yaz mevsiminin başlamasıyla yeni sezon ürünleri, vitrinlerde yerini aldı Bir akrabanın düğün merasimi için bir kıyafet almam gerekiyordu ve alışverişe çıktım Niyetim bir takım elbise almaktı Çıktığımda neredeyse dudaklarım uçuklayacaktı? Mağazalarda bir insan seli Sanki iki gün sonra savaş olacak ve herkes uzun süre stoklamak için etraftan yiyecek topluyor Etrafına ve fiyatlara aldırış etmeden koşuşturan insanlar Zannetmeyin ki, çok ucuz! Bir eteğin fiyatı 100 YTL’den başlıyor Kasanın başlarında sıraya girilmiş, cırt cırt işleyen kredi kartları; bebek arabalarında sıcaktan bunalmış bebekler, kalabalık vs Neyse, ben o mağazadan çıkmadım, âdetâ kaçtım
Farklı olacak düşüncesiyle başka bir mağazaya girdim Bir de kapıda “indirim “taksit yazıyor ki, hiç sormayın; sanki karınca yuvası Oradan da kaçtım
O gün çok ruhum sıkıldı, hiçbir şey alamadan eve döndüm Açıkçası ezilmekten korktum desem de yeridir Sonra evde düşündüm: Bu insanların çoğu, asgarî ücretle geçinmeye çalışan âilelerin fertleri… Birçoğunun eşinin elinden hesap makinesi düşmüyor Çoğu mutfaktan kıstığı harçlıkla, ihtiyaç olmadığı hâlde sırf “gösteriş için veya sırf “Benim komşumdan neyim eksik! diye düşünerek alışverişe çıkan hanımlar…
Sonra aklıma annem ve kayınvâlidemin anlattıkları geldi:
“Biz alışveriş, çarşıpazar bilmezdik Babamız alır gelir, biz beğenir ve giyerdik
Hattâ kayınvâlidem, evi çarşının içinde olduğu hâlde hiç çarşıya gitmediğini, hep babasının getirdikleriyle yetindiğini anlatır dururdu Bu anlatılanlar, bundan 35 sene önceki Türkiye O zaman kadınlar depresyona da girmezlermiş Depresyondan kurtulmak bahanesiyle alışverişe falan da ihtiyaç duymazlarmış Sahi, alışveriş kadınları depresyondan kurtarır mı; yoksa öyle mi zannedilir? Öyle olsaydı, psikologlar hastalarına alışveriş tavsiye ederlerdi Hâlbuki psikologlar, gereksiz alışverişin bir hastalık olduğunu söylemiyor mu?
Bir de alışverişin mânevî boyutuna bakalım Bir müslüman olarak düşünelim: “Param varsa, istediğimi alabilir, istediğimi yapabilir miyim? Canım sıkıldığında alışverişle sıkıntımı hafifletebilir miyim? Paramı nerede kullanırsam, mutlu olurum?
Kur’ânı Kerîm’de yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver Gereksiz yere de saçıp savurma Zira böylesine saçıp savuranlar, şeytanların dostlarıdırlar Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür (İsrâ Sûresi, 2627)
Demek ki, mutluluk, saçıp savurmakta değil; bilâkis onu yolunda kullanmakta Servet, ihtiyacı olanlarla paylaşıldığında mutluluk oluyor
Diğer bir âyeti kerîmede ise:
“Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun (İsrâ Sûresi, 29)
Kınanmamak için, kaybettiğimiz değerlerin hasretini çekmemek için bu dünyada uyanık olup hiçbir şeyin aşırısına gitmeden, dünyamızda da, âhiretimizde de huzur ve mutluluğa kavuşalım
* * *
Dünya ve âhirette huzur bulmanın bir örneği de “Sanki Yedim Camiinin hikâyesinde gizlidir
İstanbul’un Fâtih ilçesinde, Sinanağa Mahallesi’nde “Sanki Yedim ismini taşıyan bir câmiin varlığını belki pek çok kimse bilmiyor Bu câmiin hikâyesi şöyledir:
18 yüzyılda yaşayan Keçeci Hayrettin Efendi isimli zât, iktisatlı yaşamaya düşkün birisiymiş Nefsinin istediği her şeyi yapmaz, varayoğa para harcamazmış Bir lokantanın önünden geçerken canı yemek istediğinde lokantanın kapısından içeri girer, ama oturmadan dışarı çıkar ve:
“Sanki yedim diyerek orada harcaması gereken parayı kesesinden çıkarıp bir kenarda biriktirirmiş
İşte bu Keçeci Hayrettin Efendi:
“Sanki yedim diyerek kenarda biriktirdiği bu paralarla Fâtih’te adı geçen câmii yaptırmış
Evet, sevgili okuyucularımız! Haydi bizler de bir mü’min olarak alışveriş çılgınlığına elvedâ diyelim
“Sanki giydim, sanki yedim, sanki aldım! diyerek âhirete sermaye biriktirmenin bir yolunu bulalımyardımcımız olsun