iltasyazilim
FD Üye
İçinde yaşadığımız şu kainatın en açık gerçeklerinden biri, gerçeklerin nisbi ya da göreceli niteliğidir
Bu kainat, ya siyah ya beyaz, ya güzel ya çirkin, ya iyi ya kötü, ya aydınlık ya karanlık gibi mutlak, kesin ve keskin ayrımların diyarı değildir Bilakis, siyahın ve beyazın, güzelliğin ve çirkinliğin, iyinin ve kötünün, aydınlığın ve karanlığın dereceleri vardır
Kainatın neden bu durumda yaratılmış olduğu sorusuna, selim kalblerin ve müstakim akılların asırlar boyu veregeldiği ortak bir cevap vardır: çünkü, kainatın yaratılış amacı böyle bir derecelilik içinde gerçekleşir Bu kainat, kendi güzelliğini, mutlak ve sınırsız isim ve sıfatlarını görmek ve göstermek isteyen bir Zatı Zülcelal tarafından yaratılmıştır; ve onun bu sırrı gerçekleştirmek üzere yarattığı insan, bunu ancak bir ‘nisbilikler,' ‘derecelilikler' dünyasında gerçekleştirebilir Zira insanın, bir yaratılmış olarak, yaratılmışlığının zorunlu sonucu olan sınırları vardır; bilgisi, algısı, bakışı, iradesi, gücü, sınırlıdır Dolayısıyla, kendisini ve kainatı yaratan Zat'ı mutlak ilmi, iradesi ve kudreti ile kuşatıp kavrayamaz Hakikatı, mutlak ve sınırsız bir biçimde karşısına çıktığında, tanıyıp tanımlayamaz Bu durumda, hakikatı mutlak surette görmek yerine, göz kamaşmasıyla gelen bir körleşmeye maruz kalır; tıpkı güneş ışığına baktığımızda, görme kapasitemizin artmayıp, gözümüzün körleşmesi gibi
Bu sırdandır ki, kainatı ve insanı yaratan Zatı Zülcelal, alemi ‘şiddeti zuhurundan gizlenip azameti kibriyasından ihtifa ederek' yaratmış; yani, mutlak isim ve sıfatlarını ‘göreceli,' ‘dereceli' bir surette tecelli ettirmiştir
Kainatta zıtların varlığı, işte bundandır Bu kainatı yaratan, güzelçirkin, iyikötü, faydazarar, mükemmelnoksan, aydınlıkkaranlık, gibi zıtları birbirine karıştırarak müthiş bir çeşitlilik içinde kainatı yaratmış; bize, bu nisbilik üzerinden O'nun mutlak isim ve sıfatlarını tanıma imkanı sağlamıştır
İnsanın kainatın içindeki mevcudları, mesela güzellik açısından çok güzelgüzelfena sayılmazçirkinçok çirkin gibi bir sınıflamaya tabi tutabilmesi, bundan dolayıdır Elbette, bir adım ileri gittiğinde ‘güzel' görmediği şeylerde dahi, bir kıyas unsuru olarak güzel şeylerdeki güzelliğin farkedilmesini sağlama gibi güzel bir özellik görür insan
İnsanlık alemine baktığımızda da, kainatı kuşatan bu dereceliliğin insanlar arasında da değişik yansımalarını görürüz İnsanlar, ne güç bakımından birbirine eşittir, ne akıl bakımından, ne duygu bakımından, ne ahlak ve ne de güzellik bakımından Güçlüzayıf, akıllıakılsız, iyikötü, duyguluduygusuz, güzelçirkin zıtları arasında değişik salınımlar sergiler insanoğlu Bütün dünyaya iyi ahlak örneği sunan insanlar kadar, ahlakının kötülüğünden bütün dünyanın sakındığı insanlar da vardır Gücüyle efsanelere kadar uzanmış insanlar çıktığı gibi, parmağını kıpırdatmaktan aciz insanlar da yaşamıştır Güzelliğiyle dillere destan olanlar olduğu gibi, çirkinliğiyle şöhret bulmuş insanlar da vardır
İnsanın bu ‘dereceli tecelliler' tablosunun göze ve gönüle hoş gelen tarafına fazla bir itirazı yoktur Buna karşılık, aklı bu ‘nisbilik' sırrını kabullense bile, her insanın vicdanı bu tablonun ‘olumsuz' gözüken tarafına dair sorular sormaktadır Bilge bir insan olmak, iyi bir insan olmak, hatta güçlü bir insan olmak bir derece insanın iradesine, eldeki kabiliyetleri iyi kullanmasına bağlı olduğu için, vicdanın bu noktadaki sorularına cevap vermek nisbeten kolaydır Ama özellikle güzellik, sonradan edinilen bir şey olmadığı için, “İyi ama, çirkinlerin günahı ne? sorusu öylece ortada kalmaktadır
üstelik, insan çalışıp gayret göstererek zekasını ve bilgisini, görgüsünü ve ahlakını güzelleştirebildiği halde, güzellik çalışarak edinilen veya geliştirilen bir şey değildir Dahası, ‘estetik amaçlarla' vücuduna cerrahi müdahalede bulunmak, hatta kaşınıgözünü aldırmak, Allah ve Peygamberi (asv) tarafından kesinlikle hoş görülmemiştir
İnsanlık tarihine, hatta yalnızca kendi yaşadığı döneme ve kendi çevresine bakan her insan, vicdanını meşgul eden bu sorunun en azından şiddetinin hafiflemesini mümkün kılacak bir dizi gerçeği rahatlıkla kavrayabilir
Mesela, her insan, güzelliği kendisi için felakete, pek güzel olmaması ise kendisi için bir saadete dönüşmüş pek çok insan görebilir çok güzel ama mutsuz insanların sayısı, pek güzel olmadığı halde mutlu insanların sayısından daha az değildir Benzer şekilde, nice güzel insan, çevresinin ve kendisinin güzelliğine yönelik aşırı vurgusuyla, başkaca insani kabiliyetlerini yeterince geliştirememiş durumdadır Güzel ama huysuz, güzel ama şımarık, güzel ama kaprisli, güzel ama geçimsiz diye tanımlanan insanlara her insan çevresinde rastlayabildiği gibi; güzelliğe yönelik bir vurgudan veya güzelliğin verdiği bir güvenden dolayı akli yeteneklerini geliştirmeye fazla özen göstermeyen insanların çokluğundan dolayıdır ki, mesela ‘aptal sarışın' diye bir deyim dillere yer etmiş durumdadır Gerçekte ‘güzel' insanlar, özellikle ‘sarışın güzel'ler akıl ve zeka itibarıyla ‘daha geri durumda' yaratılmadıkları halde, bu deyimin dillere bu kadar yerleşmiş olması, elbette anlamlıdır
Tablonun pek güzel olmayanlar, hatta ‘çirkin' denilecek durumda olanlar tarafında ise, bunun tam zıddı görüntülere rastlamak her zaman için olasıdır Güzelliğiyle kaybedenler kadar tanıdık bir olgu, ‘pek güzel olmayışı'nı kazanca dönüştürenlerin varlığıdır ‘Vasat' bir güzelliği olan, hatta kimilerinin ‘çirkin' gördüğü nice insan, kimi ahlak, kimi akıl, kimi görgü itibarıyla nice güzele göre daha tercihe şayan durumdadır Pek güzel olmayan güzel ahlaklı bir insanın dostlarının sayısı, güzel ama huysuz insanlardan kesinlikle daha fazladır Güvenip dayanacağı düzeyde aşikar bir güzelliği olmayışının sevkiyle bilimde, sanatta, maneviyatta daha ileri noktalara çıkabilmiş insanlar azımsanmayacak sayıdadır Nitekim, Allah'ın onu yarattığı halden hoşnut olup, ‘dünyalar güzeli' olmayışına şükreden pek çok insan olsa gerektir
Kısacası, ne güzellik tek başına insana yetmektedir; ne de yeterince güzel olmamak Bilakis, insanın hayat yolculuğunun iyiye veya kötüye doğru seyri, Allah'ın onu yarattığı hali nasıl değerlendirdiğine göre şekillenmektedir
Ancak, bu vakıa, insanın vicdanından kopup gelen o soruyu, şiddetinden epeyce şey kaybettirse de, büsbütün izale etmemektedir En başta, hem güzel, hem akıllı, hem iyi ahlaklı insanların varlığı, insanın içinde ‘yeterince güzel' görünmeyen, dahası ‘çirkin' denilebilir durumdaki insanlar açısından, bu soruyu kalıcı kılmaktadır
Bu dünyada hem güzellik, hem akıl, hem ahlak bakımından insanlığa en güzel örnek olmuş olan Resuli Ekrem aleyhissalatu vesselamın ahiret hayatına dair, nedense nazarlardan gizlenmiş, fazla şöhret bulmamış bir hadisi, bu soruya kalıcı bir cevap sunmaktadır Bu hadisten öğrendiğimize göre, bu dünyada Allah onları hangi surette yaratmışsa o surete razı olan; güzelliğine güvenip yahut çirkinliğine kızıp isyana kalkışmayan; Allah'ın bu dünyada onu yarattığı hal üzere kendi insani kemalini bulup O'nun kendisini yaratış amacını gerçekleştirmeye çalışan her insanın buyur edileceği cennette, bir çarşı vardır Ama bu çarşıda ne alış, ne de satış vardır Bu çarşıda, erkek ve kadın suretleri bulunur Cennet ehli, oraya gider, beğendiği sureti alır ve o sureti giyinmiş olarak cennetteki evine döner
Bu hadis, bu dünyanın yaratılışındaki ‘derecelilik' hikmetine binaen farklı suretlerde yaratılan, bu derecelilikteki hikmeti kavramakla birlikte için için kendinden daha güzelleri görüp onların haline imrenen, yahut kendini güzel bulsa da yeterince güzel olmayanlar adına üzülen insanlara, müthiş bir duygusal açılım, ferahlık ve derinlik sunmaktadır
‘Suret çarşısı' hadisinin de düşündürdüğü üzere, bu fani dünyada aslolan, ne güzelliğine, ne de yeterince güzel olmayışına kilitlenip kalmaktır Bu imtihan dünyasında aslolan, özünü güzelleştirip, bizi ve kainatı yaratan Rabbin hoşnutluğunu kazanmamızı sağlayacak ‘güzel eylem'lerde bulunmaktır
Bu dünyada biz O'ndan razı olup O'nu bizden razı kılabildiğimizde, O bizi içinde ‘suret çarşısı'nın da bulunduğu ebedi cennetlerde ağırlayacak; razı olduğu kuluna, çok hikmetlere binaen bu dünyada vermediği suret güzelliğini orada sunacaktır
Ne mutlu, güzelliğini nisyana yahut çirkinliğini isyana gerekçe kılmayıp, bu dünyada siretini güzel kılıp yaşayışını güzel eyleyerek, öte dünyada suret çarşısının müşterisi olmaya hak kazananlara
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
Bu kainat, ya siyah ya beyaz, ya güzel ya çirkin, ya iyi ya kötü, ya aydınlık ya karanlık gibi mutlak, kesin ve keskin ayrımların diyarı değildir Bilakis, siyahın ve beyazın, güzelliğin ve çirkinliğin, iyinin ve kötünün, aydınlığın ve karanlığın dereceleri vardır
Kainatın neden bu durumda yaratılmış olduğu sorusuna, selim kalblerin ve müstakim akılların asırlar boyu veregeldiği ortak bir cevap vardır: çünkü, kainatın yaratılış amacı böyle bir derecelilik içinde gerçekleşir Bu kainat, kendi güzelliğini, mutlak ve sınırsız isim ve sıfatlarını görmek ve göstermek isteyen bir Zatı Zülcelal tarafından yaratılmıştır; ve onun bu sırrı gerçekleştirmek üzere yarattığı insan, bunu ancak bir ‘nisbilikler,' ‘derecelilikler' dünyasında gerçekleştirebilir Zira insanın, bir yaratılmış olarak, yaratılmışlığının zorunlu sonucu olan sınırları vardır; bilgisi, algısı, bakışı, iradesi, gücü, sınırlıdır Dolayısıyla, kendisini ve kainatı yaratan Zat'ı mutlak ilmi, iradesi ve kudreti ile kuşatıp kavrayamaz Hakikatı, mutlak ve sınırsız bir biçimde karşısına çıktığında, tanıyıp tanımlayamaz Bu durumda, hakikatı mutlak surette görmek yerine, göz kamaşmasıyla gelen bir körleşmeye maruz kalır; tıpkı güneş ışığına baktığımızda, görme kapasitemizin artmayıp, gözümüzün körleşmesi gibi
Bu sırdandır ki, kainatı ve insanı yaratan Zatı Zülcelal, alemi ‘şiddeti zuhurundan gizlenip azameti kibriyasından ihtifa ederek' yaratmış; yani, mutlak isim ve sıfatlarını ‘göreceli,' ‘dereceli' bir surette tecelli ettirmiştir
Kainatta zıtların varlığı, işte bundandır Bu kainatı yaratan, güzelçirkin, iyikötü, faydazarar, mükemmelnoksan, aydınlıkkaranlık, gibi zıtları birbirine karıştırarak müthiş bir çeşitlilik içinde kainatı yaratmış; bize, bu nisbilik üzerinden O'nun mutlak isim ve sıfatlarını tanıma imkanı sağlamıştır
İnsanın kainatın içindeki mevcudları, mesela güzellik açısından çok güzelgüzelfena sayılmazçirkinçok çirkin gibi bir sınıflamaya tabi tutabilmesi, bundan dolayıdır Elbette, bir adım ileri gittiğinde ‘güzel' görmediği şeylerde dahi, bir kıyas unsuru olarak güzel şeylerdeki güzelliğin farkedilmesini sağlama gibi güzel bir özellik görür insan
İnsanlık alemine baktığımızda da, kainatı kuşatan bu dereceliliğin insanlar arasında da değişik yansımalarını görürüz İnsanlar, ne güç bakımından birbirine eşittir, ne akıl bakımından, ne duygu bakımından, ne ahlak ve ne de güzellik bakımından Güçlüzayıf, akıllıakılsız, iyikötü, duyguluduygusuz, güzelçirkin zıtları arasında değişik salınımlar sergiler insanoğlu Bütün dünyaya iyi ahlak örneği sunan insanlar kadar, ahlakının kötülüğünden bütün dünyanın sakındığı insanlar da vardır Gücüyle efsanelere kadar uzanmış insanlar çıktığı gibi, parmağını kıpırdatmaktan aciz insanlar da yaşamıştır Güzelliğiyle dillere destan olanlar olduğu gibi, çirkinliğiyle şöhret bulmuş insanlar da vardır
İnsanın bu ‘dereceli tecelliler' tablosunun göze ve gönüle hoş gelen tarafına fazla bir itirazı yoktur Buna karşılık, aklı bu ‘nisbilik' sırrını kabullense bile, her insanın vicdanı bu tablonun ‘olumsuz' gözüken tarafına dair sorular sormaktadır Bilge bir insan olmak, iyi bir insan olmak, hatta güçlü bir insan olmak bir derece insanın iradesine, eldeki kabiliyetleri iyi kullanmasına bağlı olduğu için, vicdanın bu noktadaki sorularına cevap vermek nisbeten kolaydır Ama özellikle güzellik, sonradan edinilen bir şey olmadığı için, “İyi ama, çirkinlerin günahı ne? sorusu öylece ortada kalmaktadır
üstelik, insan çalışıp gayret göstererek zekasını ve bilgisini, görgüsünü ve ahlakını güzelleştirebildiği halde, güzellik çalışarak edinilen veya geliştirilen bir şey değildir Dahası, ‘estetik amaçlarla' vücuduna cerrahi müdahalede bulunmak, hatta kaşınıgözünü aldırmak, Allah ve Peygamberi (asv) tarafından kesinlikle hoş görülmemiştir
İnsanlık tarihine, hatta yalnızca kendi yaşadığı döneme ve kendi çevresine bakan her insan, vicdanını meşgul eden bu sorunun en azından şiddetinin hafiflemesini mümkün kılacak bir dizi gerçeği rahatlıkla kavrayabilir
Mesela, her insan, güzelliği kendisi için felakete, pek güzel olmaması ise kendisi için bir saadete dönüşmüş pek çok insan görebilir çok güzel ama mutsuz insanların sayısı, pek güzel olmadığı halde mutlu insanların sayısından daha az değildir Benzer şekilde, nice güzel insan, çevresinin ve kendisinin güzelliğine yönelik aşırı vurgusuyla, başkaca insani kabiliyetlerini yeterince geliştirememiş durumdadır Güzel ama huysuz, güzel ama şımarık, güzel ama kaprisli, güzel ama geçimsiz diye tanımlanan insanlara her insan çevresinde rastlayabildiği gibi; güzelliğe yönelik bir vurgudan veya güzelliğin verdiği bir güvenden dolayı akli yeteneklerini geliştirmeye fazla özen göstermeyen insanların çokluğundan dolayıdır ki, mesela ‘aptal sarışın' diye bir deyim dillere yer etmiş durumdadır Gerçekte ‘güzel' insanlar, özellikle ‘sarışın güzel'ler akıl ve zeka itibarıyla ‘daha geri durumda' yaratılmadıkları halde, bu deyimin dillere bu kadar yerleşmiş olması, elbette anlamlıdır
Tablonun pek güzel olmayanlar, hatta ‘çirkin' denilecek durumda olanlar tarafında ise, bunun tam zıddı görüntülere rastlamak her zaman için olasıdır Güzelliğiyle kaybedenler kadar tanıdık bir olgu, ‘pek güzel olmayışı'nı kazanca dönüştürenlerin varlığıdır ‘Vasat' bir güzelliği olan, hatta kimilerinin ‘çirkin' gördüğü nice insan, kimi ahlak, kimi akıl, kimi görgü itibarıyla nice güzele göre daha tercihe şayan durumdadır Pek güzel olmayan güzel ahlaklı bir insanın dostlarının sayısı, güzel ama huysuz insanlardan kesinlikle daha fazladır Güvenip dayanacağı düzeyde aşikar bir güzelliği olmayışının sevkiyle bilimde, sanatta, maneviyatta daha ileri noktalara çıkabilmiş insanlar azımsanmayacak sayıdadır Nitekim, Allah'ın onu yarattığı halden hoşnut olup, ‘dünyalar güzeli' olmayışına şükreden pek çok insan olsa gerektir
Kısacası, ne güzellik tek başına insana yetmektedir; ne de yeterince güzel olmamak Bilakis, insanın hayat yolculuğunun iyiye veya kötüye doğru seyri, Allah'ın onu yarattığı hali nasıl değerlendirdiğine göre şekillenmektedir
Ancak, bu vakıa, insanın vicdanından kopup gelen o soruyu, şiddetinden epeyce şey kaybettirse de, büsbütün izale etmemektedir En başta, hem güzel, hem akıllı, hem iyi ahlaklı insanların varlığı, insanın içinde ‘yeterince güzel' görünmeyen, dahası ‘çirkin' denilebilir durumdaki insanlar açısından, bu soruyu kalıcı kılmaktadır
Bu dünyada hem güzellik, hem akıl, hem ahlak bakımından insanlığa en güzel örnek olmuş olan Resuli Ekrem aleyhissalatu vesselamın ahiret hayatına dair, nedense nazarlardan gizlenmiş, fazla şöhret bulmamış bir hadisi, bu soruya kalıcı bir cevap sunmaktadır Bu hadisten öğrendiğimize göre, bu dünyada Allah onları hangi surette yaratmışsa o surete razı olan; güzelliğine güvenip yahut çirkinliğine kızıp isyana kalkışmayan; Allah'ın bu dünyada onu yarattığı hal üzere kendi insani kemalini bulup O'nun kendisini yaratış amacını gerçekleştirmeye çalışan her insanın buyur edileceği cennette, bir çarşı vardır Ama bu çarşıda ne alış, ne de satış vardır Bu çarşıda, erkek ve kadın suretleri bulunur Cennet ehli, oraya gider, beğendiği sureti alır ve o sureti giyinmiş olarak cennetteki evine döner
Bu hadis, bu dünyanın yaratılışındaki ‘derecelilik' hikmetine binaen farklı suretlerde yaratılan, bu derecelilikteki hikmeti kavramakla birlikte için için kendinden daha güzelleri görüp onların haline imrenen, yahut kendini güzel bulsa da yeterince güzel olmayanlar adına üzülen insanlara, müthiş bir duygusal açılım, ferahlık ve derinlik sunmaktadır
‘Suret çarşısı' hadisinin de düşündürdüğü üzere, bu fani dünyada aslolan, ne güzelliğine, ne de yeterince güzel olmayışına kilitlenip kalmaktır Bu imtihan dünyasında aslolan, özünü güzelleştirip, bizi ve kainatı yaratan Rabbin hoşnutluğunu kazanmamızı sağlayacak ‘güzel eylem'lerde bulunmaktır
Bu dünyada biz O'ndan razı olup O'nu bizden razı kılabildiğimizde, O bizi içinde ‘suret çarşısı'nın da bulunduğu ebedi cennetlerde ağırlayacak; razı olduğu kuluna, çok hikmetlere binaen bu dünyada vermediği suret güzelliğini orada sunacaktır
Ne mutlu, güzelliğini nisyana yahut çirkinliğini isyana gerekçe kılmayıp, bu dünyada siretini güzel kılıp yaşayışını güzel eyleyerek, öte dünyada suret çarşısının müşterisi olmaya hak kazananlara
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız