iltasyazilim
FD Üye
De ki; ' Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensup olduğunuz oymak ya da boy, kazanıp biriktirdiğiniz mallar, kötüye gitmesinden kaygılandığınız ticaret, hoşlandığınız konutlar size Allah'tan ve O'nun elçisinden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevgili gönül bağlayıcı geliyorsa' , bekleyin o zaman Allah iradesini açığa vuruncaya ( ölüm sizi alıp götürünceye ) kadar Allah öyle fâsıklar gürûhunu hidayete erdirmez( Tevbe,924)
Tevhid İnancı, Allah'tan başkasını ilahlık seviyesinde sevmemeyi gerektirir
Sevgi ve nefretin yüce bir gaye ile anlamlandırılması, İslami Davranış Ahlakı’nın temel ilkelerindendir Bu ilkeyi düstur edinmiş olmamız, dünyada elde ettiğimiz her şeyi zamanı geldiğinde Allah için feda etmeyi gerektirmektedir
Gerektiğinde bağlılık duyduğumuz her şeyden, candan, maldan, evladu ıyalden vazgeçmeyi göze alarak hareket etmezsek, Rabbani rızayı elde edemeyiz ve Cennetin kokusunu da hiçbir zaman duyamayız
Eşya ve insanlarla olan bağımızın düzeyini de Allah ile olan irtibatımızdaki samimiyete ilişkin somut veriler belirlemektedir Bu yüzden Yüce Rabbimiz, gönlümüzde sevgisi bulunan her şeyi, zamanı geldiğinde kendi rızası için terketmemiz gerektiğini bir çok ayette beyan etmektedir Sevip bağlandığımız kimi şeyleri terketme zamanı, onların Allah ile kendimiz arasında bir engel teşkil ettikleri vakittir
İnsanların Rableri olan ilişkilerinde O'nu her şeyden daha çok sevdiklerini ispatlamaya ihtiyaçları vardır Fakata her şeyin en iyisine layık olan Allah'ın kaldı ki insanların sundukları armağanlara da ihtiyacı da yoktur Fakat cennete giden yol dünyadan geçmekte, Allah'ın rızasına ulaşmak da, O'nun yarattıkları ile olan ilişkilerimizi Tevhidtemelinde düzenlemekle mümkün olabilmektedir
Hiç kimseyi, Allah'ı sever gibi sevmemeliyiz
O'nun sevgi ve hoşnutluğunu kazanmanın koşulu, gönülden bir teslimiyetle iman etmek ve hayırlı işler peşinde zamanı en verimli bir şekilde değerlendirmektirAllah’ın sevgisini hak etmekten daha üstün bir makam olabilir mi? Aşağıdaki ayetlerde buyurulduğu gibi :
İnsanlar içinde Allah'tan başkasını (O'na ) denk tutan ve onları Allah'ı sever gibi ( Ke Hubbillah ) sevenler bulunmaktadır Ama Mü'minler en çok Allah'ı severler( 2Bakara, 165)
Şüphesiz iman edip yararlı işler yapanları , Rahman sevgili ( Vüdden ) kılacaktır ( 19Meryem, 96)
Allah için sevip Allah için buğz etmek
Yeniden diriliş günündeki nihai hükmün verileceği hesaba inananlar; “Allah için sever, Allah için buğz ederler Sevmede ve buğz etmede müminlerin Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman etmelerinin belirleyici bir etkisi vardır
Bu yüzden Yüce Rabbimiz, babaları, oğulları, kardeşleri ve diğer akrabaları da olsa, öteki dünyaya kesin olarak iman edenlerin ,Allah’a ve resülüne, indirdiği vahyi hakikatlere karşı isyan edenleri sevmemeleri gerektiğini beyan etmektedir
“Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden, ama aynı zamanda babaları, oğulları, kardeşleri, yahut ( öteki ) akrabaları bile olsa, Allah’a ve Elçisi’ne karşı çıkanları seven bir toplum göremezsin (Mücadele,5822)
Öteki dünyaya kesin olarak iman edenler,en yakın akrabaları da olsa, eğer Allah’ a ve Resülü’ne isyan ediyorlarsa, onları sevmezler Çünkü ahirete iman, sahibine iyi ile kötü arasında kesin bir sınır çizmeyi gerektiren, net bir bakış açısı kazandırır Eşyaya, olaylara ve insanlara bu gözlükle bakan, imanını kalbine dantela gibi işleyen bir mümin, Rabbinin rızasını sevip nefret etmede de gözetecektir
Aksine davranan, yarım gönüllü, kararsız ve dinini ciddiye almayan kimseler ise, Kur’an ile sınırları muhkem bir şekilde belirlenmiş ilahi hukuka karşı saygısız oldukları halde akrabalarına, sevdiklerine itaat ettikleri için Allah’a Vedûdiyette şirk koşmuş sayılacaklardır
Allah için sevip nefret etmek soyut, muğlak ve göreceli bir tavır değildir Bunun somut tezahürleri vardır Mesela; ilahi rızadan nasipsiz güçlere sevgi ile bağlanıp onlara itaat etmek bir tür şirktir Çünkü Şeytan ve dostlarını sevip veli edinmenin Mü'minler'e haram kılındığına dair Kur’an’da çok sayıda ayet vardır Örnek olarak A’raf Suresi ayetlerini okuyalım:
“De ki: benim Rabbim yalnızca doğru olanın yapılmasını emretmiştir; ve kulluğunuzu göstermek üzere giriştiğiniz her türlü eylemde bütün varlığınızı ortaya koymanızı ve içten bir inançla yalnız ve sadece O’na bağlanarak Kendisine yalvarıp yakarmanızı ister Başlangıçta nasıl sizi yaratan o’ysa döneceğiniz kimse de O’dur Sizden bazılarınızı doğru yola yönelterek onurlandıracak, ama bazılarınız için de doğru yoldan sapmak kaçınılmaz olacaktır Çünkü bakın o sapkınlar Allah’ı bırakıp Şeytanları Velisevgi ile bağlanılan dost edineceklerdir; hem de böylelikle doğru yolu bulmuş olduklarını sanarak ( A’raf,72930)
Tevhid İnancı, Allah'tan başkasını ilahlık seviyesinde sevmemeyi gerektirir
Sevgi ve nefretin yüce bir gaye ile anlamlandırılması, İslami Davranış Ahlakı’nın temel ilkelerindendir Bu ilkeyi düstur edinmiş olmamız, dünyada elde ettiğimiz her şeyi zamanı geldiğinde Allah için feda etmeyi gerektirmektedir
Gerektiğinde bağlılık duyduğumuz her şeyden, candan, maldan, evladu ıyalden vazgeçmeyi göze alarak hareket etmezsek, Rabbani rızayı elde edemeyiz ve Cennetin kokusunu da hiçbir zaman duyamayız
Eşya ve insanlarla olan bağımızın düzeyini de Allah ile olan irtibatımızdaki samimiyete ilişkin somut veriler belirlemektedir Bu yüzden Yüce Rabbimiz, gönlümüzde sevgisi bulunan her şeyi, zamanı geldiğinde kendi rızası için terketmemiz gerektiğini bir çok ayette beyan etmektedir Sevip bağlandığımız kimi şeyleri terketme zamanı, onların Allah ile kendimiz arasında bir engel teşkil ettikleri vakittir
İnsanların Rableri olan ilişkilerinde O'nu her şeyden daha çok sevdiklerini ispatlamaya ihtiyaçları vardır Fakata her şeyin en iyisine layık olan Allah'ın kaldı ki insanların sundukları armağanlara da ihtiyacı da yoktur Fakat cennete giden yol dünyadan geçmekte, Allah'ın rızasına ulaşmak da, O'nun yarattıkları ile olan ilişkilerimizi Tevhidtemelinde düzenlemekle mümkün olabilmektedir
Hiç kimseyi, Allah'ı sever gibi sevmemeliyiz
O'nun sevgi ve hoşnutluğunu kazanmanın koşulu, gönülden bir teslimiyetle iman etmek ve hayırlı işler peşinde zamanı en verimli bir şekilde değerlendirmektirAllah’ın sevgisini hak etmekten daha üstün bir makam olabilir mi? Aşağıdaki ayetlerde buyurulduğu gibi :
İnsanlar içinde Allah'tan başkasını (O'na ) denk tutan ve onları Allah'ı sever gibi ( Ke Hubbillah ) sevenler bulunmaktadır Ama Mü'minler en çok Allah'ı severler( 2Bakara, 165)
Şüphesiz iman edip yararlı işler yapanları , Rahman sevgili ( Vüdden ) kılacaktır ( 19Meryem, 96)
Allah için sevip Allah için buğz etmek
Yeniden diriliş günündeki nihai hükmün verileceği hesaba inananlar; “Allah için sever, Allah için buğz ederler Sevmede ve buğz etmede müminlerin Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman etmelerinin belirleyici bir etkisi vardır
Bu yüzden Yüce Rabbimiz, babaları, oğulları, kardeşleri ve diğer akrabaları da olsa, öteki dünyaya kesin olarak iman edenlerin ,Allah’a ve resülüne, indirdiği vahyi hakikatlere karşı isyan edenleri sevmemeleri gerektiğini beyan etmektedir
“Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden, ama aynı zamanda babaları, oğulları, kardeşleri, yahut ( öteki ) akrabaları bile olsa, Allah’a ve Elçisi’ne karşı çıkanları seven bir toplum göremezsin (Mücadele,5822)
Öteki dünyaya kesin olarak iman edenler,en yakın akrabaları da olsa, eğer Allah’ a ve Resülü’ne isyan ediyorlarsa, onları sevmezler Çünkü ahirete iman, sahibine iyi ile kötü arasında kesin bir sınır çizmeyi gerektiren, net bir bakış açısı kazandırır Eşyaya, olaylara ve insanlara bu gözlükle bakan, imanını kalbine dantela gibi işleyen bir mümin, Rabbinin rızasını sevip nefret etmede de gözetecektir
Aksine davranan, yarım gönüllü, kararsız ve dinini ciddiye almayan kimseler ise, Kur’an ile sınırları muhkem bir şekilde belirlenmiş ilahi hukuka karşı saygısız oldukları halde akrabalarına, sevdiklerine itaat ettikleri için Allah’a Vedûdiyette şirk koşmuş sayılacaklardır
Allah için sevip nefret etmek soyut, muğlak ve göreceli bir tavır değildir Bunun somut tezahürleri vardır Mesela; ilahi rızadan nasipsiz güçlere sevgi ile bağlanıp onlara itaat etmek bir tür şirktir Çünkü Şeytan ve dostlarını sevip veli edinmenin Mü'minler'e haram kılındığına dair Kur’an’da çok sayıda ayet vardır Örnek olarak A’raf Suresi ayetlerini okuyalım:
“De ki: benim Rabbim yalnızca doğru olanın yapılmasını emretmiştir; ve kulluğunuzu göstermek üzere giriştiğiniz her türlü eylemde bütün varlığınızı ortaya koymanızı ve içten bir inançla yalnız ve sadece O’na bağlanarak Kendisine yalvarıp yakarmanızı ister Başlangıçta nasıl sizi yaratan o’ysa döneceğiniz kimse de O’dur Sizden bazılarınızı doğru yola yönelterek onurlandıracak, ama bazılarınız için de doğru yoldan sapmak kaçınılmaz olacaktır Çünkü bakın o sapkınlar Allah’ı bırakıp Şeytanları Velisevgi ile bağlanılan dost edineceklerdir; hem de böylelikle doğru yolu bulmuş olduklarını sanarak ( A’raf,72930)