Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Allah'ın, İnsanın Yapacağı Fiilleri Bilip Bilmeme Mevzu'su

Allah'ın, İnsanın Yapacağı Fiilleri Bilip Bilmeme Mevzu'su
0
131

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Ne acayip bir zamanda yaşıyoruz! Kimi, kendini yaratan Allah'ı inkâr ediyor; kimi de Müslüman olduğunu iddia edip inandığı Allah'ın ilmini inkâr ediyor

Bir kâfirin, Allah'ın her şeyi kuşatan ilmini inkâr etmesini, hadi bir derece anladık diyelim Peki, Müslüman'ım diyen ve sözüm ona ilim sahibi olduğunu iddia eden kişinin, Allah'ın ilmini inkâr etmesini neyle izah edeceğiz Cahillikle mi, art niyetle mi, yoksa bu dini bozma gayretiyle mi?

Her ne ise, biz onların niyetlerini bir kenara bırakalım ve onların görüşleriyle ilgilenelim, daha doğrusu görüşlerini çürütelim

Şimdi onlar diyorlar ki:

Allah, kulunun yapacağı fiilleri bilmez Önce kul bir fiili işler, Allah ondan sonra bilir Yine Allah, bir kulun mümin olarak mı yoksa kâfir olarak mı öleceğini de bilmez Kulun iradesine bağlı bütün fiiller, ancak o fiillerin yapılmasından sonra Allah tarafından bilinmektedir

İşte onlar böyle safsataları söylüyorlar Şimdi bizler, Allah'ın, her şeyi, daha vukua gelmeden önce bildiğini haber veren ayeti kerimeleri gösterelim ve bu ayetleri onların kör gözlerine sokalım Ayrıca, onların kendi fikirlerine delil olarak gösterdiği ayetlerin hakiki manalarını da izah edelim Bu sayede de Ümmeti Muhammed'i onların şerrinden muhafazaya çalışalım İnayet ve tevfik Allah'tandır

1 AYET

Ebu Leheb’in elleri kurusun; kurudu da Malı ve kazandığı ona fayda vermedi Yakında alevli bir ateşe girecek Odun taşıyıcı olan karısı da Boynunda bükülmüş bir ip olduğu hâlde(Tebbet, 11115)

Bu surei celile, Ebu Leheb ölmeden on beş sene önce nazil olmuştur Surenin iniş sebebi şu hadisedir:

Peygamberimiz (sav) Kureyşlileri etrafında toplayarak: Eğer ben size, düşmanın sabahleyin veya akşam üstü geleceğini söylersem, beni doğrular mısınız?dedi Onlar: Evetdediler Bunun üzerine Peygamberimiz (sav): Ben sizi şiddetli bir azaba karşı uyarıyorumbuyurdu Ebu Leheb: Bizi bunun için mi topladın? Yazıklar olsun sana, iki elin kurusundedi Bunun üzerine Allah Teâlâ Tebbet suresini sonuna kadar inzal buyurdu (İbni Kesir, Fahreddini Razi)

Görüldüğü gibi bu surei celile, Ebu Leheb ölmeden önce nazil olmuş ve Ebu Leheb'in iman etmeyeceğini beyan buyurmuştur Bu sebeple müfessirler bu surenin gaybi bir mucize olduğunda ittifak etmiş ve şöyle demişlerdir:

“Bu sure Peygamberimiz (sav)'in nübüvvetine apaçık bir delil ve ayan beyan bir mucizedir Çünkü bu ayette: ‘Alevli ateşe girecektir Odun taşıyıcısı olan karısı da…’ buyrularak onların şakiliği ve her ikisinin de iman etmeyeceği haber verilmiştir Ve vakıa, tam ayetin haber verdiği gibi vuku bulmuş ve her ikisi de imana muvafık olamamışlardır

Allah, kulunun yapacağını bilmezdiyenler, bu ayetin beyanı karşısında ne yapacaklarını şaşırmışlar ve Allah'a iftiradan başka bir de bu sureye iftira atarak: Mezkur sure Ebu Leheb öldükten sonra inmiştirdemişler Şimdi en sahih tefsir kitaplarından bu surenin iniş vaktinin naklini yapmak istiyoruz:

Tebbet suresi beş ayet olup, ittifakla Mekke'de nazil olmuştur(Fahreddini Razi, Mefatihu'l gayb)

Mekke’de Resulullah (sav)'in gizli döneminden sonra nazil olmuş bir suredir(Besâirü'lKur'an)

Mekke Dönemi'nde nazil olmuştur Beş ayettir(Büyük Kur'an tefsiri)

Mekke'de indiği hususunda görüş birliği vardır(ElCamiu liAhkami’lKur’an)

Mekkîdir Beş ayettir(Furkan tefsiri)

Mekke döneminde indiği konusunda ittifak olan bu sure Ebu Leheb hakkındaki bu ayetler üç yönden gayptan haberler içermektedir: 1 Onun helak ve hüsranını ve fiilen vuku bulmasını haber vermektedir 2 Onun, malı ve evladından yararlanamayacağını ve bunun fiilen vukuunu haber vermektedir 3 Onun cehennemlik olduğunu haber vermektedir ki, öyle de olmuştur (Tefsirü’lMünir)

Mekke'de inmiştir, beş ayettir(Safvetü’tTefasir)

“Mekke'de inmiştir Beş ayettir(Samerkandi)

Mekke devrinde nazil olmuştur, beş ayetten müteşekkildir(Şifa tefsiri)

Bu mübarek sure, Mekkei Mükerreme'de nazil olmuştur Beş ayeti kerimeyi ihtiva etmektedir Ebu Leheb'in hüsrana, helake uğradığını gösterdiği için kendisine Tebbetadı verilmiştir(Ömer Nasuhi Bilmen)

Ebu Leheb'in ölümü, Kur'an'ın on beş sene kadar önceden haber verdiği tarzda cereyan etmiştir(Elmalı Hamdi Yazır)

Mekke'de nazil olmuştur(İbni Kesir)

Mekke’de nazil olmuştur(Esbabı nuzül)

Daha birçok tefsirden Bu sure Mekke'de inmiştirsözünü nakledebiliriz Ancak naklettiğimizi kâfi görüyor ve daha başka nakillerle meseleyi uzatmıyoruz

Sözün özü: Tebbet suresi, Ebu Leheb'in ve hanımının küfür üzere öleceğini haber vermiş ve hadise haber verdiği gibi vuku bulmuştur İşte bu sure ispat eder ki, Allah Teala her şeyi, daha vukua gelmeden önce bilmektedir Bu sure, Allah, kulların cüzi iradeleriyle yapacağını bilmezdiyenlere büyük bir tokattır

2 AYET

Şüphesiz o kâfirleri uyarsan da uyarmasan da onlara müsavidir, onlar iman etmezler Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir (Bakara, 267)

Şimdi bu ayeti kerimeler üzerinde tefekkür edelim: Cenabı Hak, mezkûr ayeti kerimede, kâfirlerin uyarılsa da uyarılmasa da iman etmeyeceğini haber vermiştir Eğer birisi, bu ayeti kerimeye karşı şöyle dese:

Bu ayet, kâfirlerin iman etmeyeceğini haber veriyor Hâlbuki bizler birçok kâfirin iman ettiğini görüyoruz Demek, bu ayetin 'Onlar iman etmezler' beyanı hâşâ yanlıştır

Bizim yani Allah'ın her şeyi bildiğine iman edenlerin bu söze karşı cevabı çok basittir Biz deriz ki:

“Bu ayeti kerime ve bunun emsali olan diğer ayeti kerimeler, Allah'ın ezeli ilminde kâfir olarak öleceği bilinen kişiler hakkında inmiştir Bu kişiler, uyarılsa da uyarılmasa da iman etmezler Cenabı Hak ezeli ilmi ile bu kişilerin iman etmeyeceklerini bilmiş ve onlar hakkında ‘İman etmezler’ buyurmuştur

Zaten ayetin başındaki ellezitabiri, ismi mevsuldür İsmi mevsuller marife olup belirli kişiler hakkında kullanılır Burada iman etmeyeceği belirli olan kişiler de ilmi ezelide kâfir olarak öleceği bilinen kişilerdir

İbni Abbas, İmam Taberani, İbni Cerir, İmam Beyhaki, İmam Suyuti ve diğerleri bu ayet hakkında şöyle demiştir:

“Peygamber Efendimiz (sav) kâfirlerin iman etmesine karşı çok arzuluydu ve onların iman etmemesi O'nu çok üzüyordu İşte bu ve emsali ayetlerle, Allah'ın ezeli ilminde kâfir olarak öleceği bilinen insanların imana gelmeyecekleri beyan buyrulmuş ve onların hidayetinin Peygamberimizin elinde olmadığı beyan edilerek O'na teselli verilmiştir

Bizler, Onlar iman etmezlerayeti hakkındaki soruya kısaca bu şekilde cevap verdik Peki, Allah'ın ezeli ilmine inanmayanlar ve Allah'ın, insanın işleyeceği amelleri bilmediğini iddia edenler, yukarıda kaydettiğimiz soruya nasıl cevap verecekler Yani birisi onlara dese: Allah 'iman etmezler' diyor, ama birçok kâfir iman ediyor Demek hâşâayetin beyanı yanlıştırOnlar bu soruya nasıl cevap verecekler?

Ya da onlara şöyle sorsak:

Acaba ayette belirtilen Onlar iman etmezlerifadesiyle hangi kâfirler kastedilmiştir Bizler, Allah'ın ezeli ilminde kâfir olarak öleceği bilinen kâfirler kastedilmiştir, diyoruz Ama siz ezeli ilme inanmıyorsunuz Allah'ın, kulunun akıbetini bilemeyeceğini söylüyorsunuz O halde ayetteki, iman etmeyecek olan kâfirler kimlerdir?

Şimdi de ayetin devamına bakalım:

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir

Şimdi birisi şöyle dese:

Bunların ne suçu var? Eğer Allah kalplerini ve kulaklarını mühürlemeseydi onlar iman ederlerdi Suç haşa Allah'ın

Bu soruya yine bizim cevabımız çok basittir: Allah Teala, onların cüzi iradeleriyle küfrü seçeceklerini ve imana asla yanaşmayacaklarını ezeli ilmi ile bildi Bu sebeple de kalp ve kulaklarını mühürledi Yoksa, imanı tercih edecek kâfirlere bu mühür vurulmamıştır

Biz böyle derken, sizler Allah'ın ezeli ilmini inkâr edenler ne diyeceksiniz? Eğer Allah, kulunun akıbetini ve cüzi iradesiyle küfrü seçeceğini bilmiyorsa, bu mührü neye göre vurmuştur? Yoksa şuna mı inanıyorsunuz: haşa Allah bilmiyor, ama seçtiği kullardan bir kısmının kalbini ve kulağını mühürledi, o kullar da bu mühürden dolayı iman edemiyor

Buna mı inanıyorsunuz? Bakın, bozuk itikadınız nasıl bir netice verdi Sizler sadece Allah'ın ilmini inkâr etmekle kalmıyor, aynı zamanda ona zulüm de isnat ediyorsunuz Zira Allah mühürlediği için onlar iman edemiyorsa ve iman etmedikleri için de cehenneme gireceklerse, bu zulümdür Bu tıpkı, birinin dilini kesip, onu konuşmaya davet etmeye ve konuşamadığı için de cezalandırmaya benzer İnandığınız Allah, böyle bir Allah mıdır?

Şimdi bu delili şu sorularla bir daha toparlamak istiyoruz:

1 Altıncı ayeti kerimede kâfirler için: Onlar iman etmezlerbuyrulmuştur Burada bahsedilen kâfirler kimlerdir?

2 Baştaki ismi mevsul, bu kâfirlerin bilinen kişiler olduğunu göstermektedir Bu kişiler, Allah'ın ezeli ilminde kâfir olarak öleceği bilinen kişiler değilse kimlerdir?

3 Eğer Allah kimin kâfir, kimin mümin olarak öleceğini bilmiyorsa, Onlar iman etmezlersözü ile neyi kastetmiştir?

4 Bazı kâfirlerin iman ettiği görülmektedir Dolayısıyla bu hâl, Onlar iman etmezlerayetinin hükmünü delmektedir Onlarifadesiyle, ilmi ilahide kâfir olarak öleceği bilinen kişilerin kastedildiğini kabul etmezsek, iman eden kâfirlerleonlar iman etmezlerhükmünü nasıl cem edeceğiz?

5 Yedinci ayeti kerimede, Allah'ın onların kalp ve kulaklarını mühürlediği bildirilmiştir Bu mühür bize göre, kâfir olarak öleceği bilinen kişilere vurulmuştur; size göre kime vurulmuştur?

6 Eğer Allah bu mührü kâfir olarak öleceğini bildiği kullara vurmamışsa ve mühür vurulduğu için bu kişiler imana muvafık olamıyorsa, bu zulüm değil midir?

7 Eğer Allah'ın, bu mührü, ezeli ilmiyle kâfir olarak öleceğini bildiği kişilere vurduğunu kabul etmezseniz, şu sorumuza da cevap verin: Allah bu mührü neye göre vurmaktadır?

3 AYET

Nuh'a vahyolundu ki: Senin kavminden daha önce iman etmiş olanlar müstesna artık kimse asla iman etmeyecektir Zalimler hakkında benimle konuşma, onlar suda boğulacaklardır(Hud, 113637)

Şimdi mezkur ayeti kerimenin meselemize bakan cihetini tahlil edelim:

Allah Teala Hz Nuh'a, kavminden daha önce iman edenler müstesna, diğerlerinin iman etmeyeceğini ve onların suda boğulacağını haber vermiştir Bu sebeple de Hz Nuh'un onlar için dua etmesini yasaklamış ve bir gemi yapmasını emretmiştir Hz Nuh bu gemiyi bir rivayete göre iki, diğer bir rivayete göre de dört yılda tamamlamıştır Ve Allah Teala'nın haber verdiği gibi, bu zaman diliminde O'nun kavminden hiç kimse iman etmemiş ve neticede hepsi suda boğulmuşlardır

Kıssanın detayını tefsir kitaplarına havale ediyor ve şimdi, Allah, insanın yapacağını ancak insan yaptıktan sonra bilirdiyenlerin şu sorularımıza cevap vermesini istiyoruz:

1 Eğer Allah Teala, kullarının akıbetini bilmiyorsa, Hz Nuh'un kavminin iman etmeyeceğini ve onların suda boğulacaklarını nasıl bildi? Yoksa hâşâ tahmin mi etti?

2 Ya da Allah Teala onların cüzi iradelerini ellerinden aldı ve iman etmelerine mani oldu da onlar gemi yapımında geçen iki yıllık sürede iman edemediler mi? Eğer böyleyse, onlar ahirette şöyle demezler mi:

Ey Allah'ımız, eğer sen bizi zorla kâfir yapmasaydın ve irademizi elimizden almasaydın, Hz Nuh gemiyi yaparken biz iman ederdik Biz suçlu değiliz, bizi küfürde kalmaya mecbur eden sen suçlusun

Yoksa bu ihtimale mi inanıyorsunuz? Halbuki peygamberlerin gönderilmesinin bir maksadı, insanların:

Bize uyarıcı ve müjdeleyici gelmedi Eğer gelseydi biz iman edenlerden olurduk(Maide, 519)

sözünü söyleyememeleridir Yani insanların Allah'ın aleyhinde bir hüccetleri kalmaması içindir (Nisa, 4165) Bu hüccetin kalmaması, Allah'ın insanların iradesini ellerinden almamasına bağlıdır

Şimdi bu müşkülü nasıl çözeceğiz: Allah Teala, iki sene sonra Hz Nuh'un kavminin önceden iman edenler müstesna küfür üzerine öleceğini peygamberine haber vermiş ve onlar için dua etmesini yasaklamıştır Allah geleceği bilmiyorsa ve onların iradelerini ellerinden de almamışsa, bu bilgiye nasıl sahip olmuştur? Yoksa siz hâşa Allah'ın bir tahminde bulunduğunu ve tahmininin de tuttuğuna mı inanıyorsunuz? Buna inanıyorsanız, biz size daha ne diyelim? Vicdanı olmayana ne denilir ki?

Sonuç: Allah Teala Hz Nuh'a kavminin iman etmeyeceğini ve suda boğulacaklarını, bu hadisenin vukuundan iki sene önce diğer bir rivayete göre dört sene önce haber vermiş ve haber verdiği gibi de tahakkuk etmiştir İşte bu ayet gelecekten haber vermek nevinden olup, Allah'ın, kullarının geleceğini bildiğini açıkça ispat etmektedir

Ebu Leheb'in küfür üzere öleceğini haber veren Tebbet suresine: Bu sure Ebu Leheb öldükten sonra indirilmiştirdiye itiraz edenler, Hud suresinin mezkur ayetine nasıl itiraz edecekler merak ediyoruz Hem de bu sefer Allah Teala bir kişinin değil, önceden iman edenler müstesna kavminin bütün fertlerinin küfür üzere öleceğini haber vermiş ve haber verdiği gibi de çıkmıştır

Şimdi karşımızda üç yol var:

1 Allah Teala, Hz Nuh'un kavminin iman etmeyeceğini ezeli ilmi ile biliyordu ve bunu Hz Nuh'a vahyetti

2 Allah Teala hâşâ yüz bin defa hâşâ bir tahminde bulundu ve bu tahmini tuttu

3 Allah Teala hâşâ yüz bin defa hâşâ onların iradelerini ellerinden aldı ve bilmecburiye onları küfürde bıraktı Sonra da onları hem suda boğarak hem de ahirette azap ederek onlara zulmetti

Ey Allah'ın ezeli ilmini inkâr eden gafiller! Biz birinci şıkkı kabul ediyor ve diğer iki şıktan Rabbimizi yüz binler defa tenzih ediyoruz Ya siz hangi şıkkı kabul ediyorsunuz?

4 AYET

Bir vakit Rabbin meleklere: ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti dediler ki: ‘Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın?’(Bakara, 230)

Bu ayeti kerimede üzerinde duracağımız iki nokta var Birinci nokta, Cenabı Hakk'ın Ben yeryüzünde bir halife yaratacağımdemesidir Evet, Cenabı Hak: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağımdemiş; ancak Hz Âdem'i yarattıktan sonra O'nu cennetine koymuştur Yani O'nu direkt yeryüzüne göndermemiş ve malum imtihanla cennette imtihan etmiştir Hz Âdem'in yasaklanan ağaca yaklaşması sonucu da O'nu cennetten çıkarmış ve yeryüzüne göndermiştir

Bundan şu anlaşılmaktadır ki: Allah Teala, Hz Âdem'in o ağaca yaklaşacağını biliyordu Zira ayeti kerimede, Yeryüzünde bir halife yaratacağımbuyurmuştur Hz Âdem'in yeryüzüne inmesi, yasak edilen ağaca yaklaşması sebebiyledir

Burada, Peki, eğer Hz Âdem ağaca yaklaşmasaydı yeryüzüne iner miydi?diye bir soru sorulsa, deriz ki: Ayeti kerimede, daha Hz Âdem yaratılmadan önce onun yeryüzüne gönderileceği açıkça bildirilmiştir Dolayısıyla elbette inecektir Ancak Allah Teala, birçok hikmetinin tahakkuku için O'nu önce cennete sokmuş ve işlemiş olduğu zelle sebebiyle O'nu cennetten çıkarmıştır Bizim meselemiz, niçin çıkartıldığı meselesi olmadığından o kapıyı açmıyoruz Sadece meselemize bakan cihet olan şu noktaya dikkat çekiyoruz:

Demek ki Allah Teala, Hz Âdem'in cennetten çıkmasına sebep olacak zelleyi işleyeceğini biliyordu Eğer bilmeseydi, yeryüzü için yarattığı Hz Âdem'i önce cennete sokmazdı Öyle ya, sebepler altında eğer Hz Âdem menedildiği ağaca yaklaşmasaydı cennetten çıkarılmayacaktı Bu durumda, dünya için yaratılan Hz Âdem'in ebedi olarak cennette kalması meydana gelmez miydi?

Ayeti kerimede üzerinde duracağımız 2 nokta şurasıdır: insanın yaratılışı hakkında: Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın?dediler Acaba melekler insanın fesat çıkaracağını ve kan dökeceğini nereden biliyorlardı? Öyle ya, daha insan yaratılmamış ve dünyaya gönderilmemişti Peki, bu gaybi bilgiye melekler nasıl sahip olmuşlardı?

Bu soruya verilebilecek iki cevap vardır:

1 Allah Teala'nın bildirmesiyle bilmişlerdir

2 Levhi mahfuzdan okumuşlardır ki, levhi mahfuzda, olacak her şey kayıtlıdır Bu iki cevap da Allah'ın her şeyi bildiği neticesini vermektedir

Bakın, değil Allah, melekler bile kendilerine bildirildiğinde geleceği biliyorlar Hal böyle iken, Allah geleceği bilmezdemek, ne büyük bir cehalettir!

Şimdi bu delili sorularla toplamak istiyoruz:

1 Allah Teala, Yeryüzünde bir halife yaratacağımdemesine rağmen, Hz Âdem'i ilk önce cennete yerleştirmiştir O'na bütün cenneti serbest edip sadece bir ağaca yaklaşmasını yasaklamıştır Allah Teala, Hz Âdem'in o ağaca yaklaşacağını bilmiyor muydu?

2 Allah Teala, Hz Âdem'in ağaca yaklaşacağını hâşâ bilmeseydi, O'nu direkt yeryüzüne göndermez miydi?

3 Peki, ya meleklerin insanoğlunun fesat çıkaracağını ve kan dökmesini bilmesi Bu konu hakkında ne dersiniz? Biz, ya Allah bildirdi ya da levhi mahfuza bakıp öğrendiler diyoruz ki, ikisi de Allah'ın ezeli ilmini ispat eder Peki sizler, Allah'ın geleceği bilmediğini iddia edenler, cevap verin bize, melekler insanın fesat çıkarıp kan dökeceğini nasıl bildi?

5 AYET

Hiç kimsenin Allah'ın izni olmaksızın ölmesi mümkün değildir Ecel, belirlenmiş bir yazıyla yazılmıştır(Âli İmran, 3145)

Bu ayeti kerimede, ecelin belirlenmiş olduğu haber verilmektedir Başka ayetlerde de bu hususa dikkat çekilmiş ve ecelin öne alınamayacağı ve ertelenemeyeceği beyan edilmiştir (A’raf, 734; R’ad, 1338; Nahl, 1661)

Demek, daha bizler yaratılmadan önce Cenabı Hak her birimiz için bir ömür takdir etmiş ve bir ecel vakti belirlemiştir O vakit gelmeden ölmemekte ve o vakti de tehir edememekteyiz

O hâlde şimdi, bir insanın kendisini dağdan attığını ve intihar ettiğini farz edelim Bu durumda şu şıklardan hangisi doğrudur:

1 Allah Teala, o kişi için bir ömür takdir etmişti, ama o intihar ederek ölümünü öne aldı

Bu şık doğru olamaz Çünkü ayetii kerimelerde, ecelin ertelenemeyeceği ve öne alınamayacağı açıkça belirtilmiştir Mesela, Nahl, 1661'de şöyle buyrulmuştur: Ecelleri geldiğinde, onu ne bir saat erteleyebilirler ne de öne alabilirlerDemek, intihar eden ecelini öne alamıyor O hâlde bu şıkkı eledik

2 Allah Teala bu kişi için bir ecel takdir etmiş ve takdir ettiği ecelin vakti geldiğinde bu kişiyi intihara mecbur etmiştir İntihar eden kişi, iradesiz bir şekilde kendini dağdan aşağıya atmıştır Daha doğrusu Allah onu atmış, o da Allah'ın kudretine karşı koyamamıştır Bu sayede de takdir edilen ecel, ne bir vakit geri kalmış, ne de tehir olmuştur

Ancak bu şık da doğru olamaz Çünkü bu durumda, kulun cüzi iradesi elinden alınmış ve zorla intihar ettirilmiş olur Halbuki Allah Teala, intiharın büyük bir günah olduğunu bildirmiş ve intihar edeni cehennem azabı ile tehdit etmiştir Eğer intihar edenin elinden cüzi iradesi alınsaydı, bu tehdit manasız kalır ve ceza zulüm olurdu O hâlde bu şıkkı da eledik Çünkü Allah Teala zulümden münezzehtir

3 Allah Teala, o kişinin cüzi iradesini kullanarak intihar edeceğini ezeli ilmiyle bilmiş ve ona o kadar ömür takdir etmiştir Eğer o kişi, cüzi iradesini kullanarak intihar etmeyecek olsaydı, belki Allah onun için daha uzun bir ömür takdir eder ya da başka bir sebeple yine ölümünü o zamanda kaza ederdi Bu bizim bilemeyeceğimiz bir şeydir

Tek doğru şık bu şıktır Bu şıkta ne kula zulüm vardır ne de ecel vaktini öne almak!

Şimdi gelelim bu tahlilin bizim meselemize bakan yönüne:

Allah Teala, bir kulun cüzi iradesini kullanarak intihar edeceği vakti ezeli ilmi ile biliyor ve ona o kadar ömür takdir ediyorsa, diğer fiillerini de daha yapmadan önce bilmez mi?

İnsanın ne zaman ve nasıl öleceğini bilen ve bunu belirlenmiş bir yazıdırayetinin fermanıyla levhi mahfuzda kaydeden Rabbimiz, bizim diğer amellerimizi niçin bilmesin ve kaydetmesin?

İnsanın ne zaman öleceğinin, ölümünden önce bilinmesi; diğer amellerinin, vukuundan önce bilineceğini göstermez mi?

6 AYET

Rum (orduları) yenilgiye uğradı Dünyanın en alçak yerinde Ama onlar yenilgilerinden sonra yeneceklerdir Üç ile dokuz yıl içinde Bundan önce de sonra da emir Allah’ındır Ve o gün müminler sevineceklerdir(Rum, 3024)

Bu ayeti kerimenin meselemize bakan cihetine geçmeden önce, dilerseniz, ayetin iniş sebebi üzerinde biraz duralım:

613614 yılları arasında Mecusi olan Pers orduları, Hristiyan olan Bizans ordularını mağlup etmiş ve çok ağır bir yenilgiye uğratmıştı Mekke müşrikleri, Ehli kitap olan Hristiyanların mağlubiyetine çok sevinmiş ve Müslümanlara: “Eğer Allah sizin dediğiniz gibi yegâne galip olsaydı, Ehli kitap olan Bizans’ı üstün getirir ve Perslere karşı galip kılardı demişlerdi Bunun üzerine Kur’anı Kerim, bir mucize olarak, o an imkânsız gibi gözüken gelecekteki bir sonucu haber verdi: Üç ilâ dokuz yıl arasında Bizans Perslere galip gelecek ve bununla Müslümanlar sevinecekti

Nitekim Hz Ebu Bekir (ra) Allah’ın bu vaadine dayanarak, Perslerin galibiyetine sevinen müşriklere: “Allah sizin sevincinizi fazla sürdürmeyecek Çünkü Allah, birkaç sene içinde Rumların tekrar galip geleceğini haber verdi dedi Hz Ebu Bekir (ra)’in bu sözü üzerine müşriklerden Ubey b Halef iddiaya girmeyi teklif etti On deve üzerine ve üç yıl içinde Bizans’ın galip gelip gelemeyeceği hususunda iddiaya girdiler

Hz Ebu Bekir olup biteni Peygamber Efendimiz (sav)’e anlatınca, Peygamberimiz (sav), ayette geçen ?????? sözünün üç sene değil; üç sene ile dokuz sene arasını ifade ettiğini, bu sebeple süreyi de deve sayısını da katlamasını Hz Ebu Bekir’e söyledi

Bu sefer, dokuz sene içinde Bizans’ın galip gelip gelmeyeceğine dair yüz deve üzerine bahse girdiler Tirmizi’nin Sahih’inde haber verdiğine göre, Bedir savaşına tesadüf eden günlerde Bizanslar Perslere karşı yaptıkları savaşta galip gelmiş ve böylece Kur’an’ın gaybdan verdiği haber tahakkuk etmiştir Hz Ebu Bekir, Ubey b Halef’in varislerinden, kazandığı develeri alarak Peygamber Efendimizin tavsiyesi üzerine fakirlere dağıtmıştır

Şimdi mezkur ayetin meselemize bakan cihetini tahlil edelim:

Onlar diyorlar ki: Allah geleceği bilmez Bir olay ancak yaşandıktan sonra Allah tarafından bilinirEğer onlar bu davalarında sadıklarsa şimdi şu sorularımıza cevap versinler:

1 Allah gaybı bilmiyorsa Bizans'ın zaferini nasıl haber verdi?

2 Yok, eğer siz: Allah kulun cüzi iradesiyle yapacaklarını bilmez, diğer şeyleri bilirderseniz, biz de deriz ki: Rum'un zaferinde onların cüzi iradeleri yok muydu? Ya da Perslerin iradesi ellerinden mi alındı da mağlup oldular? Hayır! Her bir taraf da cüzi iradelerini kullandılar Cenabı Hak, onların cüzi iradelerini kullanarak yapacakları işleri ve ortaya çıkacak neticeyi, ezeli ilmi ile bilmiş ve Kur'an'da bize haber vermiştir Bu apaçık bir şekilde Allah'ın gaybı bildiğini ispat etmez mi?

3 Allah Teala Rum'un galibiyetini ve Perslerin mağlubiyetini haber verdiğine göre, demek ki bu savaşın olacağını, bu savaşa kimlerin katılacağını, katılanlardan kaçının öleceğini, kaçının yaralanacağını ve bunlar gibi diğer meseleleri biliyordu Öyle ya biliyordu ki, bir tarafın galibiyetini, diğer tarafın da mağlubiyetini haber vermiş Eğer Allah, insanların bu savaşta neler yapacağını bilmeseydi bu neticeyi haber verebilir miydi?

4 Eğer hâlâ Allah gaybı bilmezsözünde ısrar ediyorsanız, Allah'ın bu olayı vukuundan önce nasıl bildiğini bizlere izah edin de dinleyelim

7 AYET

Siz güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak korkmadan Mescidi Haram'a inşallah gireceksiniz(Fetih, 4827)

Bu ayetin meselemize bakan cihetine geçmeden önce, dilerseniz, ayetin iniş sebebi üzerinde biraz duralım:

Peygamber Efendimiz (sav) Medine’de iken bir rüya görmüştü Rüyasında, müminler güven içinde Mescidi Haram’a girip Kâbe’yi tavaf ediyorlardı Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) müminleri bu haberle müjdelemişti Çünkü Mekke’den Medine’ye hicret eden müminler, o zamandan beri Mekke’ye gidemiyorlardı Bunun üzerine Allah Teala Fetih suresinin 27 ayetini indirmiştir Gerçekten de bir süre sonra Mekke’nin fethi ile Müslümanlar aynı ayette bildirildiği gibi güven içinde Mescidi Haram’a girmişlerdir

Şunu da unutmamak ve ayete öyle bakmak gerekir: Baharın başında baharı müjdelemek kolaydır Zor olan, kışın ortasında baharı müjdelemektir Kur’an’ın verdiği haberler, kış ortasında baharı müjdelemek gibidir Zira bu ayetlerin indiği dönemde Müslümanlar gayet zayıf ve azdı Hicrete mecbur bırakılarak, vatanlarını ve mallarını terk etmişlerdi Medine’den Mekke’ye Kâbe’yi ziyaret için gelmişler, ama Mekke müşrikleri buna bile müsaade etmediğinden üzülerek Medine’ye dönmüşlerdi İşte böyle bir hengâmda Kur’an, Kâbe'ye güvenle gireceklerini ve İslam’ın diğer dinlere üstün geleceğini haber vermiş ve verdiği haber tam dediği gibi doğru çıkmıştır

Şimdi mezkur ayetin meselemize bakan cihetini tahlil edelim:

Onlar diyorlar ki: Allah geleceği bilmez Gelecek ancak yaşandıktan sonra bilinirYani onlara göre, Allah da bizim gibi zamanla kayıtlıdır Madem onlar böyle inanıyorlar, o hâlde şimdi şu sorularımıza cevap versinler:

1 Allah gaybı bilmiyorsa, Mekke'nin fethedileceğini nasıl haber verdi?

2 Yoksa hâşâ Allah bir tahminde bulundu da tahmini mi tuttu?

3 Allah'ın gaybdan verdiği bu haberleri duyduğunuz hâlde, hâlâ nasıl olur da Allah gaybı bilmezdersiniz?

4 Yoksa, Bazı şeyleri bilir, ama çoğunu bilmezmi diyorsunuz? Eğer böyle diyorsanız, bu taksimi neye göre yapıyorsunuz?

8 AYET

Her ne hâlde bulunsan, o Kur'an'dan her ne okusan ve her ne iş yapsanız, ona daldığınız zaman mutlaka biz üzerinizde şahidizdir Yerde ve gökte zerre kadar bir şey Rabbinden gizli kalmaz Ne bundan daha küçük ne de daha büyük hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta bulunmasın(Yunus, 1061)

Allah Teala bu ayeti kerimede, her şeyin apaçık bir kitapta bulunduğunu haber vermektedir Bu haber, Kur'an'ın diğer ayetlerinde de geçmektedir Mesela, En'am suresi 59 ayeti kerime, Hud suresi 6 ayeti kerime, Neml suresi 75 ayeti kerime ve Sebe suresi 3 ayeti kerimede, yine her şeyin apaçık bir kitapta kayıtlı olduğu bilgisi verilmektedir

Ayeti kerimede geçen apaçık kitapifadesi hakkında İmam Zeccac Hazretleri şöyle der: “Cenabı Hak, bütün malûmatları, mahlukatı yaratmazdan evvel bir kitapta yazmıştır

Bu yazının hikmeti hakkında müfessirler şu sözleri söylemişlerdir:

1 Bu yazı, mükelleflerin sevap ve azabı kapsayan durumlarının ihmal edilmeyeceğine dair uyarmak içindir Bu görüş, Hasanı Basri Hazretlerinin tercihidir

2 Her şeyin daha yaratılmadan önce levhi mahfuzda kaydedilmesinin bir hikmeti de şudur: , olayların Allah'ın malûmatına uygun olarak tıpatıp oluşlarını görerek ibret alırlar ve Allah Teala'yı tesbih ederler

3 Yüce Allah'ın bütün her şeyi yazması işin azametini ortaya koymak içindir Yani şu nazara verilir ki: Hakkında sevabın ve cezanın söz konusu olmadığı her şey yazılıysa ya sevap ve cezayı gerektiren şeylerin durumu nedir?

Fahreddini Razi Hazretleri şöyle der: Kitabı mübin (apaçık kitap) hakkında iki görüş vardır: 1 Kitabı mübin, Allah'ın ilmidir 2 Allah Teala'nın, mahlukatı yaratmadan önce, malumatın (bilinecek şeylerin) keyfiyetini bir kitapta yazıp tespit etmiş olmasıdır İmam Zeccac bu görüşü kabul etmiştir

Bu izahı yapan Fahreddini Razi Hazretleri 1 görüşü tercih etmiş ve kitabı mübinin Allah'ın ilmi olduğunu söylemiştir

Kitabı mübin hakkında yapılan bütün izahları inceleseniz, naklettiğimiz iki izahtan başka hiçbir izah bulamazsınız ki, ikisinin de özü, her şeyin, daha yaratılmadan önce Allah Teala tarafından bilinmesidir

Şimdi, Allah gaybı bilmezdiyenlere şu sorularımızı sormak istiyoruz:

1 Ayeti kerimelerde, her şeyin kitabı mübinde kayıtlı olduğu haberi verilmiştir Alimler bu ifadeyi, Allah'ın ilmi veya Allah'ın, olacak her şeyi kaydettiği kitabı yani levhi mahfuz olarak tefsir etmişlerdir Bu da her şeyin Allah tarafından bilindiğini ispat etmektedir Sizler, kitabı mübin ifadesini nasıl tefsir ediyorsunuz?

2 Bütün alimlerin ittifak ettiği bir mesele batıl olabilir mi?

3 Yoksa sizler Fahreddini Razi'den, İmam Zeccac'dan ve diğerlerinden daha mı alimsiniz?

9 AYET

Kehf suresinde Hz Musa ile Hz Hızır'ın seyahati anlatılmaktadır

Bizler bu seyahatin detayını mezkur sureye havale ediyor ve sadece meselemize bakan bölümüne dikkat çekiyoruz Şöyle ki:

Kehf suresinin 71 ayetinde, Hz Musa ile Hz Hızır'ın bir gemiye binmesinden ve Hz Hızır'ın gemiyi delmesinden bahsedilir Buna dayanamayan Hz Musa: Gemiyi içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu şaşılacak bir şey yaptınder Hz Hızır gemiyi delmesindeki hikmeti 79 ayeti kerimede şöyle izah eder: Gemi denizde çalışan yoksullara aitti Onu kusurlu kılmak istedim Zira arkalarında, her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı

Yani Hz Hızır'ın gemiyi delmesinin sebebi, zorba hükümdarın gemiyi gasp etmemesi içindir Evet, zorba hükümdar gemiye el koymaya niyet eder, ancak geminin delik olduğunu görünce bundan vazgeçer Daha sonra da geminin sahibi olan yoksullar gemiyi tamir ederek çalışmalarına devam ederler

Hz Musa ve Hz Hızır gemiden inerek seyahatlerine devam ederler Suresin 74 ayetinde, Hz Hızır'ın bir çocuğu öldürdüğü zikredilir Buna dayanamayan Hz Musa: Cana karşılık olmaksızın masum bir kimseyi mi öldürdün? Doğrusu çok kötü bir şey yaptınder

Hz Hızır çocuğu öldürmesindeki hikmeti 80 ve 81 ayetlerde izah eder ki, o hikmet, çocuk büyürse annebabasını azgınlığa sürükleyecek olması ve Allah'ın o annebabaya, o çocuktan daha temiz ve daha merhametli bir evlat vermeyi istemesidir

Kıssayı kısaca bu şekilde özetledikten sonra, Allah gaybı bilmezdiyen gafillere şu sorularımızı sormak istiyoruz:

1 Kıssayı dinlediniz, zaten detayını da biliyordunuz Bu kıssayı bilmenize rağmen nasıl olur da Allah gaybı bilmezdiyebilirsiniz? Bu cehalet değil, olsa olsa bir hıyanettir!

2 Hz Hızır gemiyi delmiş ve buna sebep olarak da zorba hükümdarın gemiyi gasp edecek olmasını göstermiştir Demek, Hz Hızır hükümdarın gemileri gasp edeceğini biliyordu Bakın, değil Allah, bir kul bile, Allah'ın bildirmesiyle gayba muttali olabiliyor Eğer Allah Teala hükümdarın cüzi iradesiyle yapacağı gaspı bilmiyorsa, yani gayba muttali değilse, bu olay nasıl gerçekleşmiştir? Hz Hızır bu bilgiye nasıl sahip olmuştur?

3 Peki, ya Hz Hızır'ın çocuğu öldürmesine ne diyeceksiniz? Hz Hızır buna sebep olarak, çocuğun eğer yaşarsa, annebabasını azgınlığa ve küfre sürükleyecek olmasını göstermiştir Peki, Hz Hızır bunu nerden biliyordu? Tek cevap, Allah'ın bildirmesiyle bildiğidir Peki, Allah bunu nasıl biliyordu? Cevabı bize göre çok basit: Zamanlardan münezzeh olan ezeli ilmi ile biliyordu Bu bilgininin kaza edilmemesi için çocuğun öldürülmesine hükmetmiştir

Peki sizler, Allah'ın ezeli ilmini inkâr edenler, size göre Hz Hızır çocuğun akıbetini nasıl bildi? Yoksa tahmin mi etti? Ve çocuğu bu tahmin üzerine mi öldürdü?

4 Allah'ın gaybı bildiğini ve hikmet tahtında bazı olayların olmaması için tedbir aldığını gösteren bu kadar açık ayetlerden sonra, hâlâ Allah gaybı bilmeziddianızda ısrar mı edeceksiniz? Akıllarınız bu kadar kör ve kalpleriniz bu kadar ölmüş mü ki, hâlâ bu batıl fikirde ısrar ediyorsunuz?

10 AYET

Her vadenin bir yazısı vardır Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakır Ana kitap O'nun yanındadır(Ra’d, 1339)

Ayeti kerimede geçen, Her vadenin bir yazısı vardırhükmü hakkında Fahreddini Razi Hazretleri şöyle demektedir: Her şeyin takdir edilmiş bir vakti vardır Bu takdir levhi mahfuzda yazılmıştır Hayat, ölüm, zenginlik, fakirlik, saadet ve mutsuzluk gibi her hadisenin belli bir vakti vardır Allah Teala, onun o zaman meydana gelmesine hükmetmiştir Bu zaman değişmez Bu ayet, Hz Peygamber (sav)'in şu hadisinin bir benzeridir: Kader kalemi, kıyamete kadar olacak şeyleri yazıp bitirmiştir(Tefsiri Kebir)

Ayetin devamındaki, Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakırifadesini İmamı Rabbani Hazretleri şöyle izah eder: Kaza (Allah Teala'nın yaratacağı şeyler) levhi mahfuzda iki kısımdır: 1 Kazai muallak, 2 Kazai mübrem Birincisi, şarta bağlı olarak yaratılacak şeyler demektir ki, bunların yaratılma şekli değişebilir veya hiç yaratılmaz İkincisi ise; şartsız, muhakkak yaratılacak demek olup, hiçbir suretle değişmez ve muhakkak yaratılır Kaf suresinin 29 ayetinde: “Sözümüz değiştirilmez buyrulmuştur Bu ayeti kerime, kazai mübremi bildirmektedir Kazai muallak için de Ra’d suresinde, Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakırmealindeki 29 ayeti kerime vardır (Mektubatı Rabbani, 217 Mektup)

Burada Fahreddini Razi Hazretlerinden şu nakli de yapmak istiyoruz: Şayet birisi derse: Sizler, kaderin daha önceden tayin edildiğini, kader kaleminin bunları yazıp bitirdiğini, işlerin yeni meydana gelmediğini iddia etmiyor muydunuz? Bu iddiaya göre ‘silmek’ ve ‘sabit bırakmak’ hususu nasıl doğru olabilir?Biz onun bu sözüne karşılık deriz ki: O silme ve sabit bırakma da kalemin yazdığı şeylerdendir Allah, kaderinde ve kazasında silinmesini ezelde takdir ettiği şeyleri siler, diğerlerini ise sabit bırakır

Ayetin son kısmında geçen Ana kitap O'nun yanındadırifadesiyle de levhi mahfuz kastedilmiştir Levhi mahfuz, olmuş ve olacak her şeyin yazıldığı kader kitabıdır

Bahsettiğimiz konularda onlarca alimin aynı görüşünü nakledebiliriz Ancak meseleyi uzatmamak için bu kadarla yetiniyoruz

Şimdi dilerseniz, buraya kadar yaptığımız izahları maddeleyerek konuyu daha iyi anlamaya çalışalım:

1 Allah'ın, levhi mahfuz isminde bir kader kitabı vardır ki, olmuş ve olacak her şey bu kitapta yazılmıştır

2 Levhi mahfuzda da iki çeşit kader yazısı vardır: 1 Kaderi muallak, 2 Kaderi mübrem

3 Kaderi muallaktaki yazılar değişebilmektedir Yani bu yazılar, Eğer falanca şu sebebe yapışırsa böyle olacak, yapışmazsa böyle olacakşeklindedir Kaderin bu yazısı, kulları tembellikten kurtarmak ve sebeplere yapışmasını sağlamak içindir

4 Kaderi mübremdeki yazılar ise, Allah'ın ezeli ilminin bir tecellisidir ve değişmemektedir Eğer bu yazının değiştiğini kabul edecek olursak, Allah'ın ilminde olacağı bilinen bir şeyin olmayacağını veya olmayacağı bilinen bir şeyin de olabileceğini kabul etmek gerekir Bu durumda da Cenabı Hakk'a cehalet isnadı yapılmış olur Bu ise muhaldir Sekizinci ayeti kerimede, bu kader kitabının yazılma hikmetini anlattığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz

Meseleyi bu şekilde maddeledikten sonra, şimdi, Allah gaybı bilmezdiyenlere şu sorularımızı sormak istiyoruz:

1 Tahlilini yaptığımız ayeti kerimede, Her vadenin bir yazısı vardırbuyrularak, olacak her şeyin yazılı olduğu açıkça bildirilmiştir Ve bütün alimler bu ayeti kerimeyi bu mana ile tefsir etmişlerdir Sizler, kaderi inkâr edenler olarak, bu ayeti nasıl izah ediyorsunuz?

2 Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakırayeti, silinecek ve sabit bırakılacak bir yazının varlığını gerekli kılmıyor mu? Eğer yazı yoksa, silinen şey ve bırakılan şey nedir?

3 Bütün müfessirler, mezkur ayeti kerimeyi Kaderi muallakve Kaderi mübremile tefsir ederken, sizler bu ayeti nasıl tefsir ediyorsunuz?

4 Ana kitap O'nun yanındadırayetini bütün müfessirler levhi mahfuz ile tefsir etmişlerdir Sizler levhi mahfuzu inkâr ediyorsunuz, o halde size göre Allah'ın yanında olan “ana kitap nedir?

5 Ayrıca şunu da sormak istiyoruz: Alimlerin güneşleri hükmünde olan Fahreddini Râziler, İbni Kesirler, İmam Zeccaclar, İbni Abbaslar ve diğer bütün alimler, bu ayetin tefsirinde hata yaptı da bir tek siz mi isabet ettiniz? Yoksa buna mı inanıyorsunuz?

11 AYET

Yeryüzünde ve nefislerinizde başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı bulunmasın Şüphesiz bu, Allah'a çok kolaydır(Hadid, 5722)

Şunu merak ediyoruz: Allah gaybı bilmezdiyenler, bu ayeti kerimeyi hiç mi görmüyorlar? Allah'ın geleceği bildiğine dair bundan daha açık bir ifade olabilir mi? Yoksa, Allah'ın gaybı bildiğine inanmak için, gayb perdesinin kaldırılmasını ve levhi mahfuzu görmeyi mi şart koşuyorlar?

Ayeti kerimede, yeryüzünde ve nefislerimizde başımıza gelen her musibetin, daha yaratılmadan önce bir kitapta kaydedilmiş olduğu açık bir şekilde belirtilmiştir Ve bunun Allah'a çok kolay olduğu zikredilmiştir Şimdi başımıza gelecek bir musibet üzerinde tefekkür edelim Mesela:

Bundan on yıl sonra bize bir arabanın çarpacağını farz edelim Kur'an diyor ki: Bu musibet, daha başınıza gelmeden önce bir kitapta yazılmıştır Şimdi şunu bir düşünelim: Bu musibet başımıza gelmeden önce bir kitapta yazılı olduğuna göre, demek Rabbimiz, on sene sonra bu musibet saatinde bizim nerede olacağımızı biliyor Bize çarpacak arabayı biliyor Nasıl çarpacağını biliyor Ve bu musibetle ilgili diğer bütün detayları biliyor Ve hepsini bir kitapta kaydetmiş Eğer Allah geleceği bilmeseydi, bu yazıyı yazabilir miydi?

Şimdi bu mülahazalar üzerinden, Allah gaybı bilmezdiyenlere şu sorularımızı soruyoruz:

1 Ayeti kerimede, yeryüzündeki ve nefsimizdeki bütün musibetlerin daha yaratılmadan önce bir kitapta kaydedildiği beyan buyrulmuştur Bu, Allah'ın gaybı ve geleceği bildiğini ispat etmez mi?

2 Eğer Allah gaybı bilmiyorsa, vukua gelecek musibetleri bu deftere (levhi mahfuza) nasıl kaydetmiştir?

3 Siz, Allah gaybı bilmezdiyenler, Yeryüzünde ve nefislerinizde başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı bulunmasınayetini nasıl anlıyorsunuz?

4 Ayetin sonunda, Şüphesiz bu, Allah'a çok kolaydırbuyrulmuş Allah'a kolay olan şey bize göre, ezeli ilmi ile olacak her şeyi bilmesidir Siz ise bu ezeli ilmi inkâr ediyorsunuz O hâlde size göre, Allah'a çok kolay olan şey nedir?

5 Ayeti kerimenin tefsirini yapan bütün müfessirler, ayette geçen, her şeyin kendisinde yazılı olduğu kitabı levhi mahfuz olarak tefsir etmişlerdir Levhi mahfuza inanmayan sizler, bu kitabı neyle tefsir ediyorsunuz?

6 Ayetin bu kadar açık beyanına karşı, hâlâ Allah'ın gaybı bilmediğisafsatasında ısrar mı edeceksiniz?

12 AYET

Bilmez misin ki, Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir Şüphesiz bunlar bir kitaptadır Hiç şüphe yok ki, bunlar Allah'a pek kolaydır(Hadid, 5722)



İnanın şaşırıyoruz Ayetlerin bu kadar açık beyanına karşı bir insan, kaderi ve Allah'ın geleceği bildiğini nasıl inkâr eder, buna şaşırıyoruz Bundan daha açık bir ifade olabilir mi? Bakın, Rabbimiz mezkur ayette ne diyor, diyor ki: Gökte ve yerde ne varsa, ben hepsini bilirim Bütün bunlar bir kitapta kayıtlıdır Ve bunları bilmek ve bir kitapta kaydetmek bana çok kolaydır

Allah Teala böyle diyor, ama onlar: Yok, sen bilmezsin Öyle her şeyin yazılı olduğu bir kitap falan da yok Bunu yapmak sana kolay falan da değildir Sen benim yapacağımı, ancak ben yaptıktan sonra bilebilirsin İlmin daha öteye geçemezdiyorlar ve bizim yazarken titrediğimiz bu sözleri söylüyorlar

Bu, Allah'a iftira atmak ve Allah'ı tekzip etmek değildir de nedir? Biraz aklı olanın titremesi ve hemen bu batıl itikadını terk ederek tövbe etmesi gerekmez mi?

13 AYET

Yusuf suresinde bildirildiğine göre, Allah Teala Hz Yusuf'a rüya tabirini öğretmiştir Surenin 4 ayeti kerimesinde Yusuf aleyhisselam gördüğü bir rüyayı babasına anlatır Bu rüya, “O'nun on bir yıldızla Güneş'i ve Ay'ı kendisine secde ederken görmesidir

Surenin 100 ayetinde ise; babası, annesi ve on bir kardeşinin Hz Yusuf'a secde ettiği zikredilir Bu secde üzerine Hz Yusuf şöyle der: İşte bu, önceki rüyamın tevilidir Gerçekten Rabbim onu hak kıldı

Hz Yusuf'un tabir ettiği bir başka rüya da surenin 36 ayetinde zikredilmektedir Hz Yusuf rüyasını anlatan iki kişiye şöyle der: Biriniz efendisine şarap sunacak Diğeri de asılacak ve kuşlar başından yiyecekler

Olay tam da Hz Yusuf'un haber verdiği gibi gerçekleşir Onlardan birisi idam edilir, diğeri ise saraya giderek krala hizmet eder

Hz Yusuf'un tabir ettiği bir başka rüya yine surenin 43 ayetinde zikredilmektedir Kral görmüş olduğu rüyayı şöyle anlatır: Ben rüyamda yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak görüyorum Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana bildirin

Hz Yusuf bu rüyanın tabirini 47 ayeti kerimede yapar ve hadise aynen haber verdiği gibi çıkar

Bütün bu anlattıklarımızı şuraya bağlamak istiyoruz: Bir kul dahi, Allah'ın izni ve bildirmesiyle gaybı bilebiliyorsa, Allah'ın gaybı bilmemesi hiç mümkün müdür?

Şimdi şunları düşünelim:

1 Hz Yusuf'un babası, annesi ve kardeşleri yıllar sonra O'na secde etmiştir ki, Hz Yusuf bunun olacağını rüyasında daha çocuk iken görmüştü Eğer Allah gaybı bilmeseydi, yıllar sonra tevili çıkacak bu rüyayı Hz Yusuf'a gösterebilir miydi?

2 Hz Yusuf zindandaki iki kişinin rüyasını tabir etmiş, yani onların geleceğine dair iki haber vermiş ve verdiği haber tam doğru çıkmıştır Onlardan biri asılmış, diğeri ise sarayda hizmet etmiştir Hz Yusuf'un verdiği bu haber gaybı bilmek değil midir? Hz Yusuf Allah'ın bildirmesiyle gaybın bazı meselelerine muttali olabiliyorsa, O'nun rabbi olan Allah bütün gayba muttali olmaz mı?

3 Kralın rüyası da Hz Yusuf tarafından tabir edilmiş ve tabire birebir uygun olarak hadise vuku bulmuştur Yedi sene bereket olmuş, peşinden yedi sene kuraklık ve kıtlık olmuş ve daha sonra tekrar bereketler gelmiştir

Şimdi soruyoruz: Hz Yusuf'a gaybı bildiren Allah'ın gaybı bilmemesi hiç mümkün müdür?

Allah Teala'nın gaybı bildiğine dair daha sizlere gösterebileceğimiz birçok ayeti kerime var Ancak bu kadarı kâfi görüyor ve daha fazlasına ihtiyaç duymuyoruz Aslında yazdıklarımızı dahi fazla buluyoruz Çünkü bizler bir Müslüman'ın Allah gaybı bilmezitikadını taşıyabileceğine inanmıyoruz ve inanmak istemiyoruz Evet, bu sözü söyleyen gafiller var Ancak onlar dini bozmak için kiralanmış kişilerdir Bizler bir Müslüman'ın ne kadar da cahil olsa onların bu sözüne kanacağına ihtimal vermiyoruz

Kur'an'dan daha birçok ayeti kerime gösterebilirizdedik Bu sözümüze inanın Eserin bu kısmına kadar gösterdiğimiz ayetleri sadece bir saat içinde Kur'an'dan çıkardık Kur'an'ı elimize alarak sayfalarını hızlıca çevirdik ve gözümüze ilişen ayetleri kaydettik Çünkü dediğimiz gibi, onların Allah gaybı bilmezsözünü ciddiye almıyor ve bu söze inanacak kişilerin olabileceğine inanmıyoruz Ama buna rağmen bu kadar yazdık ki, eğer onların sözüne inanan biri varsa, yarın ahirette yakamıza yapışmasın ve Niye beni uyarmadınız, sizler Kur'an'ı anlıyordunuz, niye doğruları yazmadınız?demesin

Ayrıca sadece Kur'an'dan delilleri yazdık Hadisi şeriflerden deliller getirmedik Halbuki Kur'an'dan sonra en sağlam kaynak olan Kütübi Sitte'de meselemize delil olacak onlarca hadisi şerif var Bunları kaydetmedik, çünkü Kur'an'ın ayetlerini inkâr edecek kadar haddi aşanlara, hadisten delil getirmek beyhudedir Ayetleri inkâr edenler hadislere ne yapmaz ki? Senetlerine bile bakmadan bir çırpıda uydurmader, bir kenara atıverir

Yine tefsirini yaptığımız ayetlerde görüşlerini naklettiğimiz müfessirler müstesna, alimlerden de nakil yapmadık ve bu konudaki icmayı da göstermedik Zira onlar zaten icmaya ve alimlere inansalar, bu batıl sözü söylemezlerdi Ayeti inkâr eden ve ayetleri nefsine göre tevil eden hangi alime inanır, kimin sözüne itibar eder? O ancak Allah'ın gaybı bildiğini ölünce anlayacaktır ki, o zaman da iş işten geçmiş olacaktır

Şimdi onların, Allah gaybı bilmezderken, ileri sürdükleri sözde delillerine daha doğrusu safsatalarına cevap yazalım Ancak bu cevap onlara değil, onların sözleriyle yaralanan zavallı kişileredir Biz, bu sözün sahiplerine cevap yazmıyoruz

Bizim cevabımız, yaralanmaması gerekirken, cehaleti ve Kur'an'a uzaklığı sebebiyle yaralanan ve yarasına sürecek ilmi bir merhemi olmayan zavallı kardeşlerimizedir Bu sebeple direkt onlar ile konuşacağız

Allah gaybı bilmezdiyenler şu üç şüpheyi kalbe atmaktadırlar:

1 Onlar diyorlar ki: Eğer Allah ne yapacağımızı biliyorsa bizim suçumuz ne? Ben Allah bildiği için yapıyorum Eğer Allah bilmeseydi ben de yapmazdım, o halde suçlu olamam Madem cennete ya da cehenneme gideceğim yazılmış, o hâlde ben kaderimi nasıl değiştireyim; zaten her şey yazılı? Mesela, benim bir adamı öldüreceğim kaderimde yazılıysa, o zaman ben öldürdüğüm için niçin katil oluyorum? Eğer kaderimde yazılı olmasaydı öldürmezdim Her şey kaderde yazılıysa, böyle uğraşmak ve bir şeyleri başarmaya çalışmak niye? Zaten ne yazılıysa o vukua gelecek O hâlde yaptıklarımdan sorumla olabilmem için Allah'ın gaybı bilmemesi gerekir

Soruları çoğaltmamız mümkündür Hepsinin altında yatan ana sebep, kaderin anlaşılamamasıdır Bu soruları soranlar Allah'ın ezeliyetini ve ilmin maluma tabi olmasıkaidesini bilmemektedirler Bizler Feyyaz Bilişim Hizmetleriolarak, kader hakkındaki bütün sorularınızın cevabını, iki kere iki dört eder katiyetinde bulacağınız görsel bir eseri sizler için hazırladık

Yaklaşık dört saatlik bu video eserde, yukarıda yazdığımız ve akılınıza gelen bütün soruların cevaplarını bulabilirsiniz Mezkur eserde bu soruların cevapları verildiğinden, bu bahsi burada açmıyor ve ilgili esere havale ediyoruz Bu esere seyretmek için vereceğimiz linke tıklamanızı rica ederiz Ayrıca her videonun altında video metni de kaydedilmiştir Bu metinleri de dilerseniz okuyabilirsiniz

2 Onlar diyorlar ki: Eğer Allah bizim ne yapacağımızı biliyorsa ve her şey kaderde yazılıysa biz niye yaratıldık ve bu alem niye yaratıldı?

Herhalde onlara göre, alemin yaratılmasındaki hikmetlerin tahakkuku için Allah'ın onların ne yapacağını bilmemesi gerekiyor Bu zan, onların ne kadar cahil olduğunun ispatı için kâfidir Eğer onlar kendilerinin ve alemin yaratılış gayelerini bilselerdi, bu gayelerin, Allah'ın onların yapacağını bilmesiyle yok olmayacağını bilirlerdi

Bizim ve şu alemin yaratılış gayelerini burada teker teker beyan etmek çok uzun kaçar Burada yapacağımız şey yine sizi, bu konuda hazırladığımız eserlere havale etmektir Zira sadece bu mesele için hazırlanmış bir eserin tesirini üç beş cümleyle yakalamak ve onlarca sayfada ancak anlatabildiğimiz gayeleri birkaç satırda anlatmak mümkün değildir Eğer gerçekten bu sorunun cevabını öğrenmek ve Allah'ın yapacaklarımızı bilmesiyle, alemin ve bizim yaratılış gayelerimizin yok olmayacağını anlamak istiyorsanız, bir tıklamayı çok görmeyin ve vereceğimiz kaynakları inceleyin Bu konuda sizleri şu kaynakları havale ediyoruz:

A İnsanın ve alemin yaratılış gayelerinin anlatıldığı videoyu seyredebilir ve kaderimizin bilinmesiyle bu gayelerin kaybolmadığına hakkalyakîn şahit olabilirsiniz

B Bediüzzaman Hazretlerinin “On Birinci Söz isimli eserini mütalaa edebilirsiniz Bu eserde insanın ve alemin yaratılış gayeleri anlatılmıştır Elinde Sözler isimli eser olmayanlar Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız sitemize girerek mezkur esere ulaşabilirler

3 Allah gaybı bilmezdiyenlerin en çok dile getirdikleri şey, Kur'an'da Allah bildi Allah bilmek için yaptıgibi ifadelerdir Onlar der ki: “Allah bilmek için yaptığına göre demek ki önceden bilmiyordu!

Onların bu sözleri, aynı zamanda onların, Kur'an bilgisinden ne kadar uzak olduğuna bir delildir Şimdi, Kur'an'daki Allah bildi Allah bilmek için yaptıgibi sözlerin manasını izah edelim ve onların bu fitnesini de neticesiz bırakalım

Kur'an'daki Allah bildi Allah bilmek için yaptıgibi ifadeler iki manaya gelmektedir:

1 Buradaki bilmekten murad, temyiz yani ayırt etmektir Mesela: Allah, müminleri ve münafıkları bilmek için yaptıdenildiğinde, buradaki bilmektemyiz manasında olup, ayetin manası: Allah, müminleri ve münafıkları ayırt etmek için yaptışeklindedir ?????? fiilinin ???? harfi ceri ile kullanıldığı bütün ayetler temyiz manasındadır Bu ayetlerdeki ???? harfi cerine de fârika min'idenir İsterseniz bu ???? harfi cerini bir örnek üzerinde görelim:

???????? ???????????? ????????????? cümlesi Öğretmen çalışkanı bildimanasındadır Eğer ?????? fiilini ???? harfi ceri ile kullanıp, ???????? ???????????? ????????????? ???? ??????????? desek, mana: Öğretmen çalışkanı tembelden ayırt ederşeklinde olur Gördüğünüz gibi, tek başına bildimanasında olan ?????? fiili, ???? harfi ceri ile kullanıldığından ayırt ettimanasına gelmektedir

Aynı şey ?????? fiili için de geçerlidir Dolayısıyla bu fiilin ???? harfi ceri ile kullanıldığı bütün yerlere bildimanası değil, ayırt ettimanası vermemiz gerekir ?????? fiilinin ???? harfi ceri ile kullanıldığı yerleri bu şekilde hallettikten sonra, şimdi bu fiilin harfi cersiz olarak kullanıldığı yerlere bakalım:

Bazen Kur'an'da ?????? (bildi) fiili Allah'a atfedilir ve Allah bilmek için yaptıAllah henüz bilmedidenilir Bu durumda ise şu mana murad edilmiştir: Allah, ezelde olacağını bildiğini, olduktan sonra bildiVe Allah ezelde olacağını bildiğini, daha bu yazı kaza edilmediğinden dolayı henüz olduktan sonra bilmedi

Buradaki kaide şudur: İlmi ezeli, kadim olduğu halde taalluku hadis olabilirBu meseleyi biraz izah edelim:

Cenabı Hak bizim ne yapacağımızı, zamanın ve maddenin olmadığı ezelde biliyordu Ancak yapılmış ve mevcut olarak değil, yapılacak olarak biliyordu (Bu meseleyi Kadere İmanisimli video eserimizi seyrettikten sonra çok daha iyi anlayacaksınız)

Ne zaman ki kudretiyle, olacağını bildiği şeyi yarattı; o zaman, olacağını bildiği şeyi, olmuş olarak bildi Buradaki değişiklik Allah'ın ilim sıfatında değil, ilmin taalluk ettiği eşyada olmaktadır Daha önce, olacak diye bilinen eşya, vücuda geldikten sonra olmuş olarak bilinmektedir Allah'ın ilminde ise bir artma ya da eksilme söz konusu değildir Demek, ilmi ezeli kadim olduğu halde, taalluk hadis olabiliyor

İşte ayeti kerimelerdeki bile bilelim diye yaptıkgibi ifadeler, olacağını bildiği şeyi, olduktan sonra bile olacağını bildiğimiz şeyi, olduktan sonra bilelim diye yaptıkmanasındadır

Bizler bu manadaki her ayeti tek tek incelemeye gerek görmüyoruz Sizler hangi ayeti ele alsanız, bu manayı ?????? fiiline verebilirsiniz

Eserimizi burada tamamlıyor ve bizi bu hizmette istihdam eden Rabbimize hamdüsena ediyoruz Son olarak şunu da ifade etmek istiyoruz:

Allah gaybı bilmezdiyen kâfir olur ve dinden çıkar Eşi boş olur İbadetleri iptal olur Kestiği yenilmez ve üzerine cenaze namazı kılınmaz Allah'ın varlığını inkâr eden kâfire hangi muamele yapılıyorsa, bu kişiye de aynı muamele yapılır Allah bu kişilerin şerrinden Ümmeti Muhammed'i muhafaza etsin Âmin!

 
858,466Konular
981,160Mesajlar
29,534Kullanıcılar
Üst Alt