Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Allah'ın seçtiği insanlar

Allah'ın seçtiği insanlar

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
ALLAH’IN
SEÇTİĞİ İNSANLAR

Yüce Rabbimiz yarattığı kâinattaki herkesin mutlu olmasını hedef almıştır Kur'ânı Kerim’i Son Şeriat Kitab'ı olarak indiren Allahû Tealâ Son Peygamberi'ne indirdiği bu kitapla kıyâmete kadar insanları dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarına, rehberine ve garanti belgesine sahip kılmıştır
Kâinatın Kur’ânı Kerim’i Peygamber Efendimiz (SAV) için: “Seni başka birşey için değil, âlemlere rahmet olarak gönderdim diyor Peygamber Efendimiz, sadece dünya adı verilen bu gezegene değil, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Rahmetin sahibi demek, hidayetin sahibi demektir çünkü nerede hidayet varsa orada rahmet vardır Rahmet, hidayeti müjdeler
Allahû Tealâ, A'raf Suresi 58 âyeti kerimede buyuruyor;

7A’RAF58: “Vel beledut tayyibu yahrucu nebâtuhu bi izni rabbih(rabbihi), vellezî habuse lâ yahrucu illâ nekidâ(nekiden), kezâlike nusarriful âyâti li kavmin yeşkurûn(yeşkurûne)’’

Ve güzel belde (toprağı verimli ülke), Rabbinin izni ile onun nebatı çıkar Ve o kötü (verimsiz, çorak) ise faydasız bitkiden (kavruk ottan) başka bir şey çıkmaz İşte böylece şükreden bir kavme âyetlerimizi açıklıyoruz

Bu âyeti kerimeye göre Allahû Tealâ, “rahmetine lâyık olanlar, olmayanlar olmak üzere iki grup insandan bahsediyor
Kalbinde hep hayır taşıyan insanlar, Allah’ın rahmetine lâyık gördüğü insanlardır Kalbinde hayır taşıyanlar, başka insanları incitmekten korkarlar İnsanların incinmesi için değil, onların mutlu olması için gayret ederler Başlangıçta herkesin kalbi kasiyet bağlamış durumdadır Bütün insanların nefs kalbi karanlıktır Allah’ın yaratılış dizaynı böyledir Ancak kalpleri karanlık olan bu insanların arasında, o karanlıkların içinde hayır taşıyanlar vardır: Allah’ın rahmetine lâyık olan insanlar Allah sinelerdekini bilir, insanların kalplerine bakar ve orada hayrı görür ya da görmez Eğer görmezse, o zaman o insanlar rahmetin sahibi olamazlar Çünkü Allah, o insanları seçmez
Allah’ın rahmeti, yağmur damlalarıyla aynı görüntüye sahiptir Bir gün evinizin içine yağmur yağdığını göreceksiniz ama bu yağmur evinizi ıslatmayacak, halılarda hiçbir iz bırakmayacak, elinizi uzattığınız zaman eliniz ıslanmayacak ama yağmuru da göreceksiniz İşte o Allah’ın rahmetidir Yağmur yağmasına son derece benzeyen bir görüntü, ıslatmayan bir yağmur Kalp gözünüzle görebildiğiniz bu yağmur evin içine de yağar, dışına da yağar İşte o Allah’ın rahmetidir Öyleyse bu rahmete lâyık olmak gerekir Eğer insan kalbinden başkalarına kötülük yapmak geçiyorsa, başkalarını devamlı incitmek istiyorsa, başkaları hakkında onları bir düşmanmış gibi görüyorsa, onlara düşmanlık etmekte bir sakınca görmüyorsa, sıkıntı duymuyorsa, hedefi iki negatif olansa, o zaman o kişi Allahû Tealâ tarafından seçilmez
Bu insanlar iki ana grubu oluştururlar Birinci grupta, başka insanlara karşı kapalı olan kalpler vardır Başka insanların mutlu kılınması konusunda kalplerinde bir talep yoktur Başkalarından genel anlamda hep kötülük görmüşlerdir, çünkü onlar başkalarına devamlı kötülük eder hüviyettedir Başka insanları sevmezler sadece kendilerini severler ve başka insanların mutluluğu onların umurlarında değildir Kendileri de bu sebeple devamlı mutsuzdur İşte Allah’ın seçmediği insanlar, rahmeti hiçbir zaman alamayacak olan bir şehir halkı gibidirler (A’raf 58 )
Diğer yandan; Allah’ın rahmetine muhatap olamayan başka bir grup insan da, Allah’a asi olanlardır Asi olmak, Allah’ın emirlerine itaat etmemek, yasaklarına da uymamak, riayet etmemek şeklinde tecelli eder Başlangıçta, Allah’ın emirlerinden insanlar haberdar bile değildir Etraflarındaki insanlardan bir kısmı Allah’ın emirlerine itaat ettiği zaman onlara hayretle bakarlar “Bir karın mı doyururmuş? diye düşünürler “Bu insanlara ne oluyor ki Allahû Tealâ’ya ibadet edip duruyorlar? diye düşünürler O noktaya yaklaşmayı hiç istemezler Allah’ın bütün emirlerine asidirler, yasaklarına asla riayet etmezler Kendileri Allah’ın yoluna asla girmezler Yetmez; başkalarının da Allah’ın hidayet yoluna girmelerine mani olurlar İşte bu insanlar Allah’ın kalplerinde hayır görmedikleridir
Hac Suresi 53 âyeti kerimesinde Allahû Tealâ, iki kısım insandan bahsediyor
1 Kalpleri hasta olanlar, kalplerinde maraz olanlar
2 Kalplerinde maraz olmayanlar
Dikkat edilirse, her ikisi de kalpleri zikirsizlikten ve ilimsizlikten kasiyet bağlamış, kararmış ve sertleşmiş insanlar Allah’ın yoluna girmeyen bu insanlar, cahiliyetleri sebebiyle Allah’ın yoluna girmeleri gerektiğini de bilmiyorlar Bilmeyenlerden kalplerinde maraz olmayan insanları, Allahû Tealâ seçiyor İşte o seçtikleri, Hac Suresinin 53 âyeti kerimesinde “ kalplerinde maraz olanlar olarak vasıflandırdığı insanların dışındakilerdir Allahû Tealâ, onların kalplerine ihbat koyarak mutlaka Sıratı Mustakîm’e ulaştıracağını, bir sonraki âyeti kerimede açıklıyor Kim bu insanlar? Bu insanlar, Allah’ın hidayetine lâyık olan insanlardır Allahû Tealâ: “Onlar irşad makamının söylediklerinin Hakk’tan inen sözler olduğunu idrak etsinler diye kalplerine ihbat koyduklarımızdır buyuruyor

22HAC53: “Li yec’ale mâ yulkış şeytânu fitneten lillezîne fî kulûbihim maradun vel kâsiyeti kulûbuhum, ve innaz zâlimîne lefî şikâkın baîd(in)

Allah’ın şeytanın fitnesine müsaade etmesi, kalpleri kasiyet bağlamış (kararmış ve katılaşmış) olanlara ve (bu sebeple) kalpleri hasta olanlara şeytanın ilka ettiği şeyi bir imtihan kılmak içindir Ve şüphesiz zalimler uzak bir ayrılık içindedirler

22HAC54: “Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(in)

Ve kendilerine ilim verilenler onun Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler diye ve ona inansınlar diye onların kalplerine ihbat konmuştur Muhakkak ki Allah âmenû olanları Sıratı Mustakîm’e ulaştırır

Bütün insanların kalpleri başlangıçta kasitundur Hem kararmıştır, hem de sertleşmiştir Onların Allah’ın yolunda neler yapılması lâzımgeldiğinden de haberleri yoktur Ama buna rağmen bir kısmı başkalarına kötülük için yaşamıyor, başkaları kendilerine kötülük ettiği zaman onlar da sık sık mukabele ediyorlar Kısas uyguluyorlar ama kendilerine birşey yapmayanlara da bir kötülük etmek istikâmetinde herhangi bir standartta bir talebin sahibi değiller Bu insanlar Allah’ın seçtikleridir Kalplerinde başkalarına karşı, başlangıçta kin olmayan insanlar, nefret olmayan insanlar kendilerine bir kötülüğü dokunmayan bir insana özellikle kötülük etmek için yaşamayan insanlar, hedefleri bu olmayan insanlar Allah’ın seçimine lâyık insanların özelliklerini bu şekilde açıklamak gerekir
Allah yolunda kendilerine düşeni yapmak istemeyen, Allah’ın kalplerinde hayır görmediği insanların seçilmemelerinin arkasında bir başka özellik vardır Onların sadece kendilerini Allah’ın yolunda alıkoymaları değil, aynı zamanda başkalarını da Allah’ın yolundan alıkoymaları söz konusudur
Allahû Tealâ, Rad Suresinin 20, 21 ve 22 âyeti kerimelerinde şöyle buyuruyor:

13RAD20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnel mîsâk(a)

Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarının misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler) Ve misaklerini (ruhlarının Allah’a ezelde verdiği ölümden evvel Allah’a ulaşma yeminini) bozmazlar

13RAD21: “Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(i)

Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel) Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını) O’na (Allah’a) ulaştırırlar Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar

13RAD22: “Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûssalâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(i)

Onlar sabırla Rab’lerinin vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı, Allah’ın Zat’ını görmeyi) dilerler Ve namazı kılarlar Rızıklandırıldıkları şeyden gizli ve açık olarak infâk ederler (başkalarına verirler) ve seyyiati hasenata çevirirler, onlar için ne güzel bir yurt (cennet) var

Allahû Tealâ Rad Suresi 25 âyeti kerimede ise buyuruyor ki:

13RAD25: “Vellezîne yankudûne ahdallahi min ba’di mîsâkıhî ve yaktaûne mâ emerallahu bihî en yûsale ve yufsidûne fil ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri)

Onlar Allah’a misaklerini verdikten sonra Allah’ın ahdini (yemin, misak ve ahdlerini) bozarlar, ve Allah’ın O’na (Allah’a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah’a ulaştırmazlar) Ve (böylece) yeryüzünde fesat çıkarırlar (Başka insanların Allah’a verdikleri 3 yeminlerini yerine getirmelerine mani olurlar ve böylece Allah’ın emirlerine karşı çıktıkları için fesat çıkarırlar) Allah’ın lâneti onların üzerinedir Onlar için ne kötü bir yurt var (cehennem)

İşte bu insanlar, yeryüzünde fesat çıkaran ve Allah’ın asla seçmediği insanlardır Bu insanların sadece kendileri Allah’ın yolunda olmamakla kalmıyor, başka insanları da Allah’ın yolundan men ediyorlar Bu men ediş en açık şekilde Nisa Suresinin 167 ve 168 âyeti kerimelerinde kendisini gösteriyor

4NİSA167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden)

Onlar ki kâfirlerdir ve Allah’ın yolundan saptırırlar (kendileri de Allah’ın yolunda değillerdir) Andolsun ki; onlar uzak bir dalâlet içindedirler (mürşidlerine ulaşmamış ve yola girmemiş oldukları için)

4NİSA168: “İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan)

Muhakkak ki; onlar küfür üzeredirler ve zalimdirler (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptırdıkları için) Allah onlara asla mağfiret etmez (günahlarını sevaba çevirmez) ve yola (Allah’a ulaştıran yola, Sıratı Mustakîm’e) ulaştırmaz

Niçin zalimdirler? Çünkü başkalarına da zulmetmektedirler Başkalarını da Allah’ın yolundan men etmektedirler Allahû Tealâ, bu insanlara “zalim adını verir Kim böyle ise kendisi Allah’ın yolunda değilse, başkalarını da Allah’ın yolundan men ediyorsa, Allah onlara asla rahmet göndermeyecektir, onları seçmeyecektir Kıyâmet günü onları temiz standartlarda kabul etmeyecektir Allahû Tealâ onları yola almayacaktır Bu insanlar, yeryüzünde fesat çıkaranlardır Bu insanlar, kalpleri hasta olanlardır, maraz olanlardır Bu insanlar, Allah’ın kalplerinde hayır görmedikleridir Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Eğer Biz, insanların kalplerinde hayır görseydik onlara işittirirdik

8ENFAL23: “Ve lev alimallâhu fî him hayren le esmeahum, ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu'ridûn(mu'ridûne)’’

Ve Allah onların içinde hayır olduğunu bilse (görse) elbette onlara işittirirdi Ve onlara işittirse bile, (onlar) mutlaka dönerlerdi ve onlar yüz çevirenlerdir

En’am Suresinin 36 âyeti kerimesinde ise buyuruyor ki:

6EN’AM36: “İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb'asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne)’’

(Davete) ancak işitenler icabet ederVe Allah ölüleri (ölü olan kulaklardaki işitme hassasını, ölü olan kalplerdeki fuad hassasını, ölü olan gözlerdeki görme hassasını) diriltir Sonra O’na döndürülürler (Hayatta iken, ruhu mürşid eliyle Allah'a döndürülür)

Öyleyse Allahû Tealâ, bir kısım insanlara işittirmiyor, bir kısım insanlara işittiriyor Allah’ın işittirdikleri, O’nun seçtikleridir O seçme işlemine dikkatle bakın En’am Suresi 87 ve 88 âyeti kerimelerinde Allahû Tealâ şöle buyuruyor: “Onların babalarından, oğullarından, kardeşlerinden, akrabalarından seçeriz ve onları Sıratı Mustakîm’e ulaştırırız

6EN’AM87: “Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sıratın mustekîm(mustekîmin)’’

Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtikVe onları Sıratı Mustakîme hidâyet ettik (ulaştırdık)

6EN’AM88: “Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne)’’

İşte bu Allah'ın hidayetidir Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler hebâ olurdu (boşa giderdi)

Allah seçerse ne olur? Seçerse Allahû Tealâ onların etrafında oluşturacağı dizaynla ve insanlarla, o insanlar irşad makamının sözlerini işitecek hale gelecektir Elbette Allah’ın seçtiği kişinin etrafında Allah’ın gerçekleştireceği dizayndan evvel o kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi gerekir Allah onları öyle insanlarla karşılaştırır ki (televizyonlarda, radyolarda veya çevrelerinde) onlar Allah’a ulaşmayı dilerler O zaman kalplerinde bilmedikleri bir güzellik hissederler İç dünyalarında Allah’a ulaşmayı dilemeleri gerçekleşir Allah’a ulaşmayı dilemek kendilerine tebliğ edildiği zaman bunu derhal gerçekleştirirler Allah’a ulaşmayı dilerler Allahû Tealâ, bu kimselerin kalplerinde zeyg olmayanlar olduğunu söylüyor Aliİmran Suresinin 7 âyeti kerimesinde buyuruyor;

3ALİ İMRAN7: “Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhub tigâel fitneti vebtigâe te’vîlih(te’vîlihi), ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ılmi yekûlune âmennâ bihî, kullun min ındi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi)

O (Allah) ki; Kitab’ı sana O indirdi O'ndan bir kısmı muhkem (mânâsı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar (Levhi Mahfuz’daki) ümmülkitapta (yer alan açık ve kesin âyetler)dir Diğerleri ise müteşabih (mânâsı kapalı, açıklama isteyen) âyetlerdir Kalplerinde eğrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çıkarmak ve (kendi yararına uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab’)ın müteşabih olan kısmına uyarlar Halbuki onların tevîlini, kimse bilmez ancak Allah bilir İlimde derinleşmiş olan RASİHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: O’na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katından (indirilme) dirBunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir

Öyleyse yine aynı tip insanları görüyoruz İnsanların arasına nifak sokanlar, insanların Allah’a ulaşmasına mani olanlar İnsanların arasında fitneye sebebiyet verenler müteşabih âyetlerin tevîline giderek, insanların Allah’a ulaşmayı dilemelerine ve bunun neticesinde de Allah’a ulaşmalarına mani olan insanlar Onlara da muhakkak tebliğ yapılıyor Allahû Tealâ, başka insanlarla beraber yaşadıkları için televizyonlarda, radyolarda veya hayatlarında mutlaka onlara bunları teklif edecek, tebliğ edecek insanlar gelecektir, onlarla karşılaşacaklardır Fakat onlar Allah’ın emirlerini iletenleri düşman belleyeceklerdir Bu insanlar, hiçbir zaman Allah’ın âyetlerini tezekkür edemezler
Öyleyse birtakım insanlar kalplerinde zeyg olduğu için Allahû Tealâ tarafından seçilmiyorlar İnsanların arasında fitne çıkardıkları için seçilmiyorlar Onların Allah’a ulşmasına mani oldukları için seçilmiyorlar Bu insanlar, Allahû Tealâ tarafından dalâlette bırakılıyorlar Onlar Allah’a asi olanlardır

7A’RAF186: “Men yudlilillâhu fe lâ hâdiye leh (lehu), ve yezeruhum fî tugyânihim ya'mehûn (ya'mehûne)’’

Allah kimi dalâlette bırakırsa, artık onun için bir hidayetçi (hidayete erdiren) yoktur Ve onları azgınlıkları (isyanları) içinde şaşkın (bir halde) terkeder (bırakır)

Demek ki; bu insanlar asi oldukları için Allahû Tealâ onları Allah’ın yoluna almamış, onlara mürşid tayin etmemiş, onları irşad yoluna kabul etmemiştir Onlar için Allah’ın yolu bir mutluluk yolu değildir
Allah’ın seçmediği bu insanlar ancak öldükleri gün ne kadar büyük bir hata işlediklerini farkedeceklerdir Ama ne yazık ki; o zaman yolun geri dönüşü yoktur İşte bu insanlar, tuğyanları içinde şaşkın bir halde bırakılanlardır İnsanların Allahû Tealâ tarafından seçilmemesi halinde hiçbir zaman Allah’a ulaşmayı dilemeleri de mümkün olmaz Onlar, Allahû Tealâ tarafından seçilmedikleri için Allah’a ulaşmayı dilemezler ve hedefe ulaşamazlar
Allahû Tealâ, hiç kimseye adaletsiz davranmaz A'raf Suresi 186 âyeti kerimede dalâlette olanlardan şöyle bahsediyor: “Onları isyanları içinde şaşkın bir halde bırakır Burada Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir insan, Allah’a isyan eden bir insanın durumu var Allah’a ulaşmayı dilememek, isyanında ısrar etmek anlamına gelir Hiç kimse yoktur ki yaşadığı hayat boyu böyle bir talebe muhatab olmasın Allahû Tealâ, o kişiye mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemesi gerektiğini hatırlatan olaylar yaşatacaktır O istikametteki insanlarla karşılaştıracaktır Hele dünyada haberleşmenin bu kadar şeffaf bir dizayn içerisinde oluşmasıyla her an insanların televizyonlarda, radyolarda, başka insanlarla münasebetlerde Allah’a davet edilmeleri söz konusu ise böyle bir davet, bir kişinin iç dünyasında hiç yankı yapmıyorsa, çağrışım yapmıyorsa, o insanın kalbi hastadır O insanın kalbinde maraz vardır; o insanın kalbinde zeyg vardır O insan, tuğyanın içindedir; o insan, yeryüzünde fesat çıkarandır O insan, kendisi Allah’a ulaşmayı dilemediği gibi başkalarını da Allah’ın yolundan men edendir Allahû Tealâ, Şura Suresi 13 âyeti kerimede şöyle buyuruyor: “Allah dilediğini Kendisine seçer Kim Allah’a yönelirse onu Kendisine ulaştırır

42ŞURA13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmud dîne ve lâ teteferrekû fîh(i), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(i), allahu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(u)

Dîni ikame edin ve fırkalara ayrılmayındiye dîn olarak Nuh’a vasiyet ettiğimizi, sana vahyettiğimizi, İbrâhîm’e, Musa’ya ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi, sizin için de (Allah) şeriat kıldı Müşriklere, kendilerini davet ettiğin şey (Allah’a davet) ağır geldi Allah kimi dilerse onu Kendisine seçer ve Kendisine yöneleni O’na (Kendisine) ulaştırır

Rad Suresi 27 âyeti kerimede ise şöyle buyuruyor:

13RAD27: “Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(i), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(e)

Ve kâfirler dediler ki: “Ona Rabbinden âyetler indirilmeli değil miydi? De ki: “Muhakkak ki Allah dilediğini dalâlette bırakır ve kim Allah’a dönerse, yönelirse Allah onu kendisine ulaştırır

Öyleyse Allah, dilediğini Kendisine seçer Bundan sonrası Allah’ın işidir Seçen Allahû Tealâ bilir ki, o seçtiği kişi Allah’ın öğretisiyle Allah’a ulaşmayı dileyecektir Allah’a ulaşmayı dilemesi demek, kişinin Allah’a yönelmesi demektir, çünkü bundan sonrasını Allah yapacaktır Eğer Allahû Tealâ seçiyorsa, bu seçimden sonra kişi Allah’a ulaşmayı dilemiyorsa, Rabbimiz o kişiyi Kendisine ulaştırmayacaktır Aklını bu istikamette kullanmayanların kalbinde hayır görmüş, seçmiş olsa dahi; o kişiler, sonuca ulaşamayacaklardır

10YUNUS100: “Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alellezîne lâ ya’kılûn(ya’kılûne)

Hiç kimse için Allah’ın izni olmadıkça mü’min olmak mümkün değildir (olmaz) O akletmeyenler (idrak etmeyenler) üzerine pislik kılar

Allahû Tealâ, kişiyi seçiyor ve ona öyle olaylar yaşatıyor ki bu olayların neticesinde seçtiği kişi eğer Allah’a ulaşmayı diliyorsa o zaman Allah ona Rahîm esmasıyla tecelli ediyor Burada önemli olan da kişinin dilemesidir

24NUR21: “Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(i), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(i), ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâ’(u), vallâhu semîun alîm(un)

Ey âmenû olanlar! Şeytanın adımlarına tâbî olmayın Kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o muhakkak ki (nefsi ve şeytan tarafından) fuhuşla ve münkerle emredilmiştir Eğer Allah’ın fazlı ve rahmeti üzerinize olmazsa (nefsinizin kalbine giremezse) içinizden hiçbiriniz ebediyyen nefsinizi tezkiye edemezsiniz Ve lâkin Allah (nurlarını kalbine göndererek) dilediği kişinin nefsini tezkiye eder Ve Allah işitir ve bilir

Allah’ın rahmetinin ve fazlının kişinin üzerine olması için Allah’ın o kişiye 10 ihsan vermesi gerekir Ne zaman bir insan Allah’a ulaşmayı dilerse o, Allah’ın seçtiği bir insandır Ve dilediği andan itibaren Allah’ın bundan sonraki işlemleri tahakkuk eder Allahû Tealâ, o kişiye Rahîm esmasıyla tecelli eder Allahû Tealâ, o kişinin gözlerindeki hicabı mestureyi alır O kişi irşad makamına sadece bakarken, o güne kadar onu başkalarından farklı vasıflarıyla ayırt edemezken, o günden itibaren onun başka bir vasfını görür O, mürşiddir; irşad makamının sahibidir O, başkalarından farklı bir hüviyetin sahibidir Baş gözlerindeki hicabı mestureyi, Allahû Tealâ aldığı zaman insan sadece mürşidine bakmaz, aynı zamanda onu görür O, artık ona göre herhangi bir insan değildir O, Allah’tan kendisine haber getirendir, onu Allah’ın yoluna davet edendir O, onu Allah yolunda yetiştirecek, yeşertecek olandır O zaman farkına varır Kalbinde eğer zeyg yoksa, kalbinde hastalık yoksa, kalbi başka insanların kötülüğü için çalışmıyorsa, kendisi için çalışmıyorsa, başka insanları Allah’ın yolundan men etmiyorsa, Allah’a asi olmamışsa, işte o insan Allah tarafından hiçbir şey yapmamasına rağmen, zikir de yapmamasına rağmen mutlaka seçilecektir Seçildiği zaman eğer Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ Rahîm esmasıyla tecelli edecektir Yusuf Suresi 53 âyeti kerimede şöyle buyurulmaktadır:
12YUSUF53: “Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun)

Ben nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam) çünkü nefs sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder Ama Rabbimin Rahîm (esmasıyla tecelli ettiği nefsler) hariç Muhakkak ki; Rabbim mağfiret eder (günahları sevaba çevirir) ve Rahîm`dir (Rahmet gönderici, rahmetiyle nefsleri tezkiye ve tasfiye edicidir)

Öyleyse nefslerin kalpleri açısından meseleye bakıldığında; şerri emretmeyen nefsler, seçilen nefslerdir Dikkat edin, sadece siz yoksunuz, başka insanlar da var Ya başka insanları doğru yola davet eden, doğru yolda olan birisiniz, hidayet üzere olan birisiniz, Allah’a ulaşmayı dileyen birisiniz, başkalarının da Allah’a ulaşmayı dilemelerini sağlamaya çalışırsınız; ya da tam zıddı söz konusudur, siz Allah’ın yolunda değilsiniz ama başkalarını da Allah’ın yolundan men etmeye çalışıyorsunuz İşte başlangıçta insanlar Allah’ın yolunda değildir Doğuşlarından itibaren Allah’ın yolunda olmayan bu insanlar, sadece iki sınıf oluştururlar: Allah’ın yolundan men edenler, men etmeyenler Men etmeyenlerden biriyseniz seçileceğiniz kesindir Çünkü sizin kalbinizde zeyg yok Siz kasıtlı olarak başka insanların Allah ile ilişki kurmasına mani olan birisi değilsiniz Siz Allah’a ulaşmayı bilmediğiniz için, böyle birşeyin daha farkında olmadığınız için henüz Allah’a ulaşmayı dilemediniz Ama başka insanların Allah’ın yoluna girmesine mani teşkil eden bir hüviyetiniz yok Bunun manası, sizin kalbinizde zeyg yok Bunun manası, siz insanların arasında fesat çıkarmıyorsunuz Siz insanları asi olmaya davet etmiyorsunuz Öyleyse mutlaka seçileceksiniz Her kim seçilirse, Allah onu mutlaka Allah’a ulaşmayı dileyen bir insan hüviyetine ulaştırır Çünkü o kişi, kalbinde Allah’ın hayır gördüğü bir yapıya sahiptir Hayır görmeseydi, onun kalbinde hayırsızlık olacaktı, zeyg olacaktı, isyan olacaktı, maraz olacaktı, tuğyan olacaktı Ama öyle değilse, o Allah’ın kalbinde hayır görerek seçtiği kişi Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah o kişiyi mutlaka onun kalbine ulaşarak Allah’ın yoluna ulaştırmak üzere şekillendirir Allah Rahîm esmasıyla tecelli eder Öyleyse Allah’ın Rahîm esmasıyla tecellisine muhatap olan kişi, bu saydığımız negatif faktörlerden berî olan bir insandır Derhal gözlerdeki hicabı mestureyi alır Alınca kişinin irşad makamına bakışı değişir Ondan önce kişi sadece bakıyordu İrşad makamını herhangibir insandan ayırt edemiyordu Ha sokaktan geçen birisi ha mürşid onun için aynı standartlarda görünüyordu O günden sonra görüşü değişir Ona baktığı zaman onun irşad makamının sahibi olduğunu anlar, görür Yetmez; Allahû Tealâ aynı zamanda kulaklarındaki vakrayı alır Bunun üzerine kişi, irşad makamının irşada müteallik, hidayete müteallik söylediklerini, ruhunu ölmeden evvel Allah’a göndermesi gerektiği konusunu, artık anlamaya başlar Kişi, kulaklarındaki vakra alınınca, irşad makamının sözlerinin manasını anlamaya başlar Ruhunu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmayı hedef alması gerekmektedir
Allahû Tealâ: “Sen ölülere işittiremezsin buyuruyor Allah’ın seçmediği insanlara peygamberler de işittiremezler Onlar, Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerdir Başkalarını da Allah’ın yolundan men edenlerdir Böyle bir dizaynda, Allahû Tealâ seçtiği kimsenin kalbindeki idraki önleyen ekinneti kalbinden alacak, kalbine ihbat koyacaktır Hac Suresi 53 âyeti kerimede belirtilen kalbinde maraz olmayan kişi için Hac Suresinin 54 âyeti kerimesinde, Allahû Tealâ’nın ifade ettiği ihbat konulanlardan birisi olacaktır Allahû Tealâ, Hac Suresi 54 âyeti kerimede mutlaka Sıratı Mustakîm’e ulaştıracağını garanti ediyor

22HAC54: “Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(in)

Ve kendilerine ilim verilenler onun Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler diye ve ona inansınlar diye onların kalplerine ihbat konmuştur Muhakkak ki Allah âmenû olanları Sıratı Mustakîm’e ulaştırır

Allahû Tealâ, davete icabet edilsin, mürşide ulaşılsın diye kulaklardaki vakrayı alır, hicabı mestureyi kaldırır, ekinneti alır, kalbe ihbatı yerleştirir Böylece ruh, vücuttan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkar
Bu durumda siz artık yalnız Allah’a ulaşmayı dileyen bir insan değilsiniz; onun ötesine geçtiniz ve artık davete icabet edecek pozisyona geldiniz Artık mürşidinize ulaşmak sizin için vazgeçilmez bir tutku haline gelmiştir O herhangibirisi değil, sizi Allah’a ulaştıracak olan kişidir Allah’ın yardımları devam ediyor Kalbinizin şeytana dönük olan nur kapısını Allah’a döndürmesi lâzım; bunu gerçekleştiriyor Sonra ne yapması lazım? Göğsünüzden kalbinize nur yolunu açması lazım Siz kimsiniz? Allah’ın Kendisine ulaştırmayı dilediği birisisiniz En’am Suresi 125 âyeti kerimede şöyle buyuruluyor:

6EN’AM125: “Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen ke ennemâ yassa’adu fîs semâ(semâi), kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn (yu’minûne)

Artık Allah, kimi hidayete erdirmeyi dilerse onun göğsünü teslime (İslâm’a) açar Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine (kalplerine) işte böyle pislik (kalpteki afetler) bırakır

Allah, nurlarının o kişinin kalbine ulaşabilmesi için o kişinin kalbine bir nur yolu açar Zikir sebebiyle Allah’ın nurları önce o kişinin göğsüne, göğsünden de kalbine ulaşacaktır Ama kalp hâlâ mühürlüdür; sadece yüzde iki nispetinde rahmet o kişinin kalbine ulaşır Ama bu o kişiyi huşû sahibi kılmaya yeter O kişi, huşû sahibi olunca Allah’ın 10'uncu ihsanını alacaktır Allah ona mutlaka mürşidini gösterecektir O kişi zaten mürşidine ulaşmak için can atmaktadır Hedefi bu güzelliği yaşamaktır Ve Allah’ın gösterdiği hedefe ulaşır14 basamaktadır Mürşidinin önünde diz çöküp tövbe ettiği zaman ruh vücudundan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkar İşte o seyri sülûkta olan bir insandır Allahû Tealâ tarafından seçilmiş, Allah’a ulaşmayı dilemiş ve ruhu Allah’a doğru yola çıkmıştır Mutlaka ruhunu da, vechini de, nefsini de, iradesini de, hayatta kalmışsa, Allah’a teslim edecek olan birisidir
Kendinize dikkatle bakın! Sizin için irşad makamı var mıdır? Bir şey ifade ediyor mu? Sizi irşada ulaştıracak olan, sizi hedefe ulaştıracak olan irşad makamına nasıl bakıyorsunuz? Sadece bakıyorsanız, onu görmüyorsanız, henüz Allah’ın yolunda değilsiniz Ama Allah’ın yolunda olmanız da söz konusu olabilir Ne zaman kalbinizde zeyg yoksa, ne zaman Allah’a isyan etmemişseniz, ne zaman kalbinizde maraz söz konusu değilse, o taktirde Allah sizi seçecektir Allahû Tealâ’nın hepinizi seçerek hem cennet saadetine, hem dünya saadetine ulaştırmasını bütün gönlümüzce dileyerek insan hayatındaki başlangıcı anlatan bu konuyu inşaallah bitiriyoruz
 

Similar threads

Allahû Tealâ Kur’ân’ı Kerim’de “nefs tezkiyesi diye bir olaydan bahsediyor Ama bugünün dîn adamları nefs tezkiyesiyle bir ilişki içersinde değiller, ilişkilerini tamamen kaybetmişler Oysaki bu, üzerimize farz olan bir husustur Allahû Tealâ’ya teslim olmanın vazgeçilmez bir safhası nefs...
Cevaplar
0
Görüntüleme
98
Bakınız Allahû Tealâ Ali İmran Suresinin 7 âyeti kerimesinde ne diyor: 3ÂLİ İMRÂN7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe...
Cevaplar
0
Görüntüleme
81
34 ALLAH’IN DAVETİ Allahû Tealâ insanları, Nisa Suresi 58 âyeti kerimedeki gibi 3 vücudun teslimine davet eder İslâm olmaya, irşada davet eder Bu teslimler sırayla gerçekleşir Önce ruhun teslimi gelir Allahû Tealâ bütün insanları ruhun teslimine davet eder Allah bütün insanları fizik vücudun...
Cevaplar
0
Görüntüleme
69
KUR`ÂNI KERİM’DEKİ ALLAH İLE İNSAN ARASINDAKİ İLİŞKİLER Allah’ın dîni ve şeriat, dünya kurulduğundan bu yana hiç değişmemiştir Allah’ın şeriati hep aynıdır Temel faktörlerin hiçbirinde değişiklik yoktur Aslî dîn unsurları, yeşeren yeni bir meyve gibi her nebînin bulunduğu devrede aynı...
Cevaplar
0
Görüntüleme
89
Kur'ânı Kerim’i Son Şeriat Kitab'ı olarak indiren Allahû Tealâ Son Peygamberi'ne indirdiği bu kitapla kıyâmete kadar insanları dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarına, rehberine ve garanti belgesine sahip kılmıştır Kâinatın Kur’ânı Kerim’i Peygamber Efendimiz (SAV) için: “Seni başka birşey...
Cevaplar
0
Görüntüleme
72
858,465Konular
981,153Mesajlar
29,533Kullanıcılar
TUNCAMMSon üye
Üst Alt