iltasyazilim
FD Üye
Evren olarak isimlendirdiğimiz bu müthiş âlemde, Din Bilim başlığı altında hazırladığımız pek çok yazıdan da görebileceğiniz gibi saymakla bitmeyecek derecede mükemmel oluşumlara tanıklık etmekteyiz Gerek kendi varlığımız gerekse evrendeki tüm canlı varlıklar adeta haykırıcasına kendilerini yaratan yüce Allah’ın birer nişanesi gibi varlık alanında boy göstermektedirler
Tüm bu söylenenler ve bilimsel delil olarak ileri sürülenler bize bu dünyadaki yaşamımızın, evrendeki mükemmel oluşumlar ile kritik ayarlarda düzenlenmiş bir planın sonucu olarak ortaya çıktığını ve son bulacağı güne kadar da söz konusu bu mükemmel sistemin onu var eden tarafından devam ettirileceğini göstermektedir Ancak tüm bunların ötesinde Allah’ın varlığı inancının anlam kazanmasını; dolayısıyla dünya hayatındaki yaşamımızın da anlam kazanmasını beraberinde getirmektedir Dünya hayatındaki yaşamımız, varlığımızın amacı, evrendeki fiziksel kanunlar, yeryüzündeki iyiliğin ve kötülüğün varlığı, ölüm sonrası akıbetimiz gibi pek çok konu ancak Allah’ın varlığı ile anlam kazanmakta, yaşam üzerine düşünme ve onu sorgulama açısından da rasyonel ve sağlam bir temel oluşturmaktadır Allah’ın varlığına duyulan ihtiyaç, üzerine düşündüğümüz ancak çoğu zaman anlamakta güçlük çektiğimiz boşlukların doldurulması için değil, aksine bu boşlukların Allah’tan bağımsız bir şekilde evreni ve varlığı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmaktan kaynaklandığını açık bir biçimde ortaya koymaktadır Aksi türlü bir durumda ise evren resmi her zaman eksik ve kusurlu kalmaya mahkûmdur
Şüphesiz tüm bu apaçık bilimsel ve mantıksal delile rağmen söz konusu bu delillerin insanların bir kısmı için hiçbir şey ifade etmeyeceği ve bu kişilerin psikolojik ve felsefi bir takım tutumları sebebiyle Allah’ın varlığını inkâr etmekte ısrar edecekleri bir gerçektir Ancak bu gibi bir durum için ispat ve deliller açısından yapılabilecek bir şey bulunmamaktadır Hatta bu durum bazı araştırmacılar açısından öyle boyutlardadır ki örneğin Montreal Üniversitesi psikiyatri bölümü eski öğretim üyesi Prof Dr Karl Stern’e (19061975) göre bunca bilimsel veriye rağmen zihinsel açıdan sağlıklı birinin evrenin tesadüfen oluştuğunu iddia etmesi mümkün değildir Karl Stern’e göre:
Evren’in şu anki yapısının tümüyle bir tesadüf eseri olabileceği düşüncesi, tamamen delice bir düşüncedir Delilik kavramını argo bir kelime olarak hakaret niyetiyle değil, aksine tamamen psikolojideki teknik anlamıyla kullanıyorum Gerçekte bu tür bir düşünce ile şizofrenik düşünce tarzı arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır
Kur’an ayetleri insanları gerek kendi varlıkları gerekse evrenin varlığı hakkında sürekli olarak düşünmeye davet etmekte ve insanoğlunun etrafında gerçekleşen sayısız mükemmellik ile hassas dengelere dikkat çekmektedir:
“Sizin için gökten su indiren O’dur; içilecek su ondandır Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla oluşur Allah, o suyla size ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her türlü meyveyi bitirir Elbette bunda, düşünen bir topluluk için deliller vardır O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O’nun emriyle hizmetinize hazır kılınmıştır Şüphesiz bunlarda, aklını kullanabilen bir topluluk için deliller vardır Yeryüzünde sizin için çeşitli renk ve biçimlerde şeyleri de üretiptüretti (hizmetinize tahsis etti) Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir toplum için pek çok deliller vardır Denizi sizin emrinize veren O’dur, ondan taze et yemekte ve takınacağınız süs eşyalarını ondan çıkarmaktasınız Gemilerin orada suları yara yara akıp gittiğini görürsün (Bütün bunlar) O’nun lütûflarından nasip aramanız ve şükretmeniz içindir Sizi sarsmaması için yeryüzünde sarsılmaz dağlar yarattı, yolunuzu bulmanız için ırmaklar, yollar ve nice işaretler yarattı; insanlar yıldızlarla da yollarını bulabilirler Şu halde Yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık düşünmez misiniz? Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışacak olursanız, onları bir genelleme yaparak bile sayamazsınız Gerçekten Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir
ALINTIDIR
Tüm bu söylenenler ve bilimsel delil olarak ileri sürülenler bize bu dünyadaki yaşamımızın, evrendeki mükemmel oluşumlar ile kritik ayarlarda düzenlenmiş bir planın sonucu olarak ortaya çıktığını ve son bulacağı güne kadar da söz konusu bu mükemmel sistemin onu var eden tarafından devam ettirileceğini göstermektedir Ancak tüm bunların ötesinde Allah’ın varlığı inancının anlam kazanmasını; dolayısıyla dünya hayatındaki yaşamımızın da anlam kazanmasını beraberinde getirmektedir Dünya hayatındaki yaşamımız, varlığımızın amacı, evrendeki fiziksel kanunlar, yeryüzündeki iyiliğin ve kötülüğün varlığı, ölüm sonrası akıbetimiz gibi pek çok konu ancak Allah’ın varlığı ile anlam kazanmakta, yaşam üzerine düşünme ve onu sorgulama açısından da rasyonel ve sağlam bir temel oluşturmaktadır Allah’ın varlığına duyulan ihtiyaç, üzerine düşündüğümüz ancak çoğu zaman anlamakta güçlük çektiğimiz boşlukların doldurulması için değil, aksine bu boşlukların Allah’tan bağımsız bir şekilde evreni ve varlığı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmaktan kaynaklandığını açık bir biçimde ortaya koymaktadır Aksi türlü bir durumda ise evren resmi her zaman eksik ve kusurlu kalmaya mahkûmdur
Şüphesiz tüm bu apaçık bilimsel ve mantıksal delile rağmen söz konusu bu delillerin insanların bir kısmı için hiçbir şey ifade etmeyeceği ve bu kişilerin psikolojik ve felsefi bir takım tutumları sebebiyle Allah’ın varlığını inkâr etmekte ısrar edecekleri bir gerçektir Ancak bu gibi bir durum için ispat ve deliller açısından yapılabilecek bir şey bulunmamaktadır Hatta bu durum bazı araştırmacılar açısından öyle boyutlardadır ki örneğin Montreal Üniversitesi psikiyatri bölümü eski öğretim üyesi Prof Dr Karl Stern’e (19061975) göre bunca bilimsel veriye rağmen zihinsel açıdan sağlıklı birinin evrenin tesadüfen oluştuğunu iddia etmesi mümkün değildir Karl Stern’e göre:
Evren’in şu anki yapısının tümüyle bir tesadüf eseri olabileceği düşüncesi, tamamen delice bir düşüncedir Delilik kavramını argo bir kelime olarak hakaret niyetiyle değil, aksine tamamen psikolojideki teknik anlamıyla kullanıyorum Gerçekte bu tür bir düşünce ile şizofrenik düşünce tarzı arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır
Kur’an ayetleri insanları gerek kendi varlıkları gerekse evrenin varlığı hakkında sürekli olarak düşünmeye davet etmekte ve insanoğlunun etrafında gerçekleşen sayısız mükemmellik ile hassas dengelere dikkat çekmektedir:
“Sizin için gökten su indiren O’dur; içilecek su ondandır Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla oluşur Allah, o suyla size ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her türlü meyveyi bitirir Elbette bunda, düşünen bir topluluk için deliller vardır O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O’nun emriyle hizmetinize hazır kılınmıştır Şüphesiz bunlarda, aklını kullanabilen bir topluluk için deliller vardır Yeryüzünde sizin için çeşitli renk ve biçimlerde şeyleri de üretiptüretti (hizmetinize tahsis etti) Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir toplum için pek çok deliller vardır Denizi sizin emrinize veren O’dur, ondan taze et yemekte ve takınacağınız süs eşyalarını ondan çıkarmaktasınız Gemilerin orada suları yara yara akıp gittiğini görürsün (Bütün bunlar) O’nun lütûflarından nasip aramanız ve şükretmeniz içindir Sizi sarsmaması için yeryüzünde sarsılmaz dağlar yarattı, yolunuzu bulmanız için ırmaklar, yollar ve nice işaretler yarattı; insanlar yıldızlarla da yollarını bulabilirler Şu halde Yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık düşünmez misiniz? Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışacak olursanız, onları bir genelleme yaparak bile sayamazsınız Gerçekten Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir
ALINTIDIR