iltasyazilim
FD Üye
Kitabı da uzağımıza koyduk Ta tozlanıncaya kadar Tozlanıp kabuk bağlayıncaya
Korktuk kitaptan Hâlâ korkuyoruz Kelimelerin ürpertisine, gözlerini gözlerimize dikişine dayanamadık Kelimesiz, ruhsuz, cansız, cemalsiz kaldık Cehaletimiz kemale erdi
Paraya pula taptık ALLAH’a kul olacaktık; kullara kul olduk Kitapla aramız açıldıkça ALLAH’la aramız açıldı O, yirmi dört saat bizimle ilgileniyordu Bizse ALLAH’la ilgiyi kestikçe kestik ALLAH, gündemimizden eksileli, gayr adına ne varsa onlar doldu doluştu odalarımıza, ruhumuza Adımlarımız, bakışlarımız, hanelerimiz menfaate ayarlandıuyarlandı Firavun ölmüştü gerçi; ama Firavun âdetlerinden vazgeçemedik
Hürriyet baş köşede olmalıydı; vazgeçilmezimiz Nice putların karşısında el pençe an durduk; adımlarımızı, yarınlarımızı verdik Karşılığında bir dilim ekmek alacaktık Ondan da olduk Hürriyeti çalınınca sus pus olanlar; ekmeği azalınca sokaklara döküldü Zaten sokaklara dökülmeden döküldüydük
Düşünmeyen, okumayan, yazmayan insanların sesini sözünü kimseler duymaz Adam olmak okumakla başlar Hürriyet okumakla dalga dalga yayılır Amansız düşmanların amansız takipçisi okumaktır Okumak sırdır, sihirdir, berekettir Bizi denizlere, denizlerin sükûnetine bırakacak nehirdir
Biz kelimeyi, kalemi, kitabı dahası kalbimizi kaybettik Bu kayıpların ortasında ancak şikayetvardır Sonsuz sızlanışlar, serzenişler vardır
Zannettik ki, okullar açmakla cehalet silinecekti Bir okul açmakla bin hapishane kapatacaktık! Heyhat! Okullarla beraber zindanlar çoğaldı Öğrencilerimize Hapishane Diplomasıveriyormuşuz meğer!
Otobanlar, “iletişim araçları bizi, dünyayı birbirine bağlayacaktı! Dünya küçülecekti! Dünya büyüdü, öyle büyüdü ki görüşemez, konuşamaz, anlaşamaz olduk Çok şeyimiz vardı Ancak, ALLAH’la, kitapla barışık değildik Para, pul, çul, mal, mülk, kriz, çerez şeyler nice şeylerin önüne geçti Din; belli mekanlarda imiş! Halbuki iman hayatın her anındaydı Düğünde, bayramda, ölümde Bizse sıkıştığımızda, karanlıkta, savaşta, enkaz altında çağırdık ALLAH’ı Sonra işimize gücümüze yine daldık
Bahar gelirken hayretimizden çığlıklar atmayı yine unuttuk Yine unuttuk Karac’oğlan’ın “Elif Elif yağar dediği kar seyrini Unuttuk aynanın karşısında kendimizi bile seyretmeyi Ne titrek bir kelebeğin, ne ürkek bir kuşun farkındaydık Bakışlarımız krizin ta kendisiydi Yaşadığımız, ekonomik değil; imanîinsanî bir krizdi
Ne çok unuttuk öyle! Unuta unuta yaşamalara alışırken savaşlar, krizler vuruyordu bizi Şaşkınlıkla akletmeleri de unuttuk Mesela, hicret etmişti Efendimiz aleyhisselatü vesselam
Bize ne oluyordu! Ya esir olacaktık ya hür Esaret bizim tanıdığımız değildi Madem ki her nefes bir ümitti… Hicret; tarihten, sözlüklerden çıkıp gözlerimizin içine bakarken elimizden tutmalıydı…
Bizi sürüklüyorlar; farkında mıyız Her saat önümüze bir “gündem atıyorlar Ve ruhlarımız “geveze oluyor; çok zikretmemiz gereken ölümü “ölümlerin içinde bile hatırlamıyoruz Dünyevîleşmek başka ne ola ki… Bak; dünyanın gözyaşını silemiyoruz Az da malımız mülkümüz yok Yok da… “Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı diyor Yunus Şimdi hicret zamanı…
Ali Hakkoymaz
Korktuk kitaptan Hâlâ korkuyoruz Kelimelerin ürpertisine, gözlerini gözlerimize dikişine dayanamadık Kelimesiz, ruhsuz, cansız, cemalsiz kaldık Cehaletimiz kemale erdi
Paraya pula taptık ALLAH’a kul olacaktık; kullara kul olduk Kitapla aramız açıldıkça ALLAH’la aramız açıldı O, yirmi dört saat bizimle ilgileniyordu Bizse ALLAH’la ilgiyi kestikçe kestik ALLAH, gündemimizden eksileli, gayr adına ne varsa onlar doldu doluştu odalarımıza, ruhumuza Adımlarımız, bakışlarımız, hanelerimiz menfaate ayarlandıuyarlandı Firavun ölmüştü gerçi; ama Firavun âdetlerinden vazgeçemedik
Hürriyet baş köşede olmalıydı; vazgeçilmezimiz Nice putların karşısında el pençe an durduk; adımlarımızı, yarınlarımızı verdik Karşılığında bir dilim ekmek alacaktık Ondan da olduk Hürriyeti çalınınca sus pus olanlar; ekmeği azalınca sokaklara döküldü Zaten sokaklara dökülmeden döküldüydük
Düşünmeyen, okumayan, yazmayan insanların sesini sözünü kimseler duymaz Adam olmak okumakla başlar Hürriyet okumakla dalga dalga yayılır Amansız düşmanların amansız takipçisi okumaktır Okumak sırdır, sihirdir, berekettir Bizi denizlere, denizlerin sükûnetine bırakacak nehirdir
Biz kelimeyi, kalemi, kitabı dahası kalbimizi kaybettik Bu kayıpların ortasında ancak şikayetvardır Sonsuz sızlanışlar, serzenişler vardır
Zannettik ki, okullar açmakla cehalet silinecekti Bir okul açmakla bin hapishane kapatacaktık! Heyhat! Okullarla beraber zindanlar çoğaldı Öğrencilerimize Hapishane Diplomasıveriyormuşuz meğer!
Otobanlar, “iletişim araçları bizi, dünyayı birbirine bağlayacaktı! Dünya küçülecekti! Dünya büyüdü, öyle büyüdü ki görüşemez, konuşamaz, anlaşamaz olduk Çok şeyimiz vardı Ancak, ALLAH’la, kitapla barışık değildik Para, pul, çul, mal, mülk, kriz, çerez şeyler nice şeylerin önüne geçti Din; belli mekanlarda imiş! Halbuki iman hayatın her anındaydı Düğünde, bayramda, ölümde Bizse sıkıştığımızda, karanlıkta, savaşta, enkaz altında çağırdık ALLAH’ı Sonra işimize gücümüze yine daldık
Bahar gelirken hayretimizden çığlıklar atmayı yine unuttuk Yine unuttuk Karac’oğlan’ın “Elif Elif yağar dediği kar seyrini Unuttuk aynanın karşısında kendimizi bile seyretmeyi Ne titrek bir kelebeğin, ne ürkek bir kuşun farkındaydık Bakışlarımız krizin ta kendisiydi Yaşadığımız, ekonomik değil; imanîinsanî bir krizdi
Ne çok unuttuk öyle! Unuta unuta yaşamalara alışırken savaşlar, krizler vuruyordu bizi Şaşkınlıkla akletmeleri de unuttuk Mesela, hicret etmişti Efendimiz aleyhisselatü vesselam
Bize ne oluyordu! Ya esir olacaktık ya hür Esaret bizim tanıdığımız değildi Madem ki her nefes bir ümitti… Hicret; tarihten, sözlüklerden çıkıp gözlerimizin içine bakarken elimizden tutmalıydı…
Bizi sürüklüyorlar; farkında mıyız Her saat önümüze bir “gündem atıyorlar Ve ruhlarımız “geveze oluyor; çok zikretmemiz gereken ölümü “ölümlerin içinde bile hatırlamıyoruz Dünyevîleşmek başka ne ola ki… Bak; dünyanın gözyaşını silemiyoruz Az da malımız mülkümüz yok Yok da… “Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı diyor Yunus Şimdi hicret zamanı…
Ali Hakkoymaz