Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Altın Saclı Kızın Hikayesinin Kısa Ozeti

Altın Saclı Kızın Hikayesinin Kısa Ozeti
0
170

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
87
Puan
48
F-D Coin
0
ALTIN SACLI KIZ

Zamanın birinde, bundan cok yıllar once Saraylarda padişahların yaşadığı, meydanlarda okların atıldığı, pazarlarda altın sikkelerle alış veriş yapıldığı zamanın birinde… Guzel bir bahcenin tam ortasına kurulu bembeyaz bir ev varmış Bu evde altın sarısı sacları olan guzel mi guzel, alımlı mı alımlı; al yanaklı, gul dudaklı, boylu poslu, Bukle adında bir genc kız anneciği ile beraber otururmuş

Guzeller guzeli Bukle her sabah, babaannesinden kalma bir kemik tarak ile saclarını taramayı pek severmiş Bir saat, iki saat hic bıkmadan tarar da tararmış yumuşacık saclarını Sonra da tarağın dişlerine takılan, bir de yere dokulen tellerini itinayla toplarmış Onları pembe ipek mendilinin icine sarar bir cekmecede saklarmış

Oturdukları beyaz evin bahcesi oyle guzel ciceklerle bezeliymiş ki, kokuları siz deyin on mahalle, ben diyeyim yirmi mahalle oteden duyulurmuş Renkleri o kadar canlı, o kadar başkaymış ki; bahcenin onunden her gecen durup bakar, hayran kalırmış bu guzelliğe Bukle’nin annesi Menzile, bir cocuk gibi severmiş bu guzel cicekleri Okşarmış, opermiş; her akşam guneş batınca dağların gerisine, ay ışığı altında sularmış tek tek Laleler onu gorduklerinde daha dik durmaya, menekşeler kokularını her koşeye yaymaya, guller iri iri acmaya calışırlar; guzellik yarışına girişirlermiş Hem ciceklerle yaşamak oyle kolay da değilmiş Cabuk kuser, cabuk solar, cabuk bukerlermiş boyunlarını Pek nazlı, pek nazenin, pek hassas, pek narin, pek kırılgan imişler Oyleymişler işte Sevgi imiş asıl onları besleyip buyuten

Menzile haftada bir kere, karanlık coker cokmez Bukle’nin altın sarısı tellerinden birisini alır, bahcedeki o guzel ciceklerden sectiğinin icine usulca koyarmış Ertesi sabah da aynı cicek bir altın verirmiş Menzile’ye Bu, kimseye duyurmak istemedikleri bir sırmış Anne kız boyle yaşar giderlermiş işte Kimseye zararları yokmuş Kimseye de muhtac değillermiş

Ancak insanlar ceşit ceşitmiş İyiler de cokmuş, kotuler de… Kimin iyi, kimin kotu olduğunu ise bilebilmek pek zormuş Gunlerden bir gun nasıl olduysa, kadının biri, bir koşede durur iken Menzile’nin cicekten aldığı altını goruvermiş Hayret etmiş, gozlerine inanamamış, donup bir daha bakmış “gorduklerim doğru mu acep! diye Hemen aklında turlu fikirler dolaşmaya, bu fikirler bir kurt gibi beynini kemirmeye başlamış Sonunda bu fikirlere yenilip de aklınca bir plan hazırlamış Uzerine eski pusku, yırtık pırtık giysiler gecirip elini yuzunu kire pasa bulayıp, varmış guzel bahceli beyaz evin kapısına

Menzile cıkmış bu perişan gorunen kadının karşısına “Buyrun demiş gulumseyerek Kadın iki buklum durarak, kısık sesle “misafir etseniz beni birkac gun Allah rızası icin demiş ve kapının onune yığılıp kalmış Menzile kadına pek acımış, haline pek uzulmuş Hemen ana kız iceri taşımışlar kadını Yatağa yatırıp ustunu ortmuşler Merakla başında beklemeye başlamışlar Bir sure sonra kadın acmış gozlerini “su icsem demiş Bukle bir koşu su getimiş “Acım demiş bunun uzerine kadın Bu sefer de Menzile koşmuş mutfağa, sıcak corba getirmiş Bir guzel karnını doyurmuş kadın Ardından da acmış elerini, uzun uzun dua etmiş bu guzel insanlara:

“Allah ne muradınız varsa versin
Sağlık, mutluluk, huzur dolsun eviniz
Tuttuğunuz altın, sofranız bereketli olsun
Eviniz sıcak, yureğiniz ferah olsun
Yarınınız guzel, seveniniz bol olsun
Kotuluk dokunamadan gecip gitsin catınızın uzerinden
………

Bir guzel dualar etmiş ki kadın oturduğu yerden, Bukle ve Menzile pek sevinmişler Menzile “evin yoksa kal bizimle, yoldaş olursun bize demiş Kadın hic beklemeden hemen atılmış “Olur olur, kalırım diyerek bir cığlık bırakmış havaya Kim ne duşunur nereden bilsin Menzile Kimin niyeti nedir nasıl bilsin Menzile

O gunden sonra birlikte yaşamaya başlamışlar beyaz evde Guzel, temiz elbiseler vermiş Menzile kadına Birlikte yiyip birlikte icmeye, birlikte gezip birlikte tozmaya, birlikte oturup birlikte kalkmaya kısa zamanda pek alışmışlar Her sabah Bukle’nin altın sarısı saclarını o tarar olmuş Her teli itinayla toplamış, kimse gormeden bir kısmını ayırıp saklamış Fırsat buldukca bahceye cıkıp ciceklere koymuş telleri Ertesi sabah da bir bir toplamış altınları

Gunler gecmiş, haftalar gecmiş, aylar gecmiş Kadın usanmış bu işten Yorulmuş, bıkmış, “yeter artık diyerek bir gece yarısı uyurken Bukle derin derin, mışıl mışıl; almış makası eline, altın sacını kokunden tutup kesmiş bir cırpıda

İşte o an olmuş ne olduysa, altın sacın her bir teli kocaman bir yılana donuşup atlamışlar kadının ustune Oracıkta sokup oldureceklermiş neredeyse, Bukle “durun demeseymiş Kadın korkudan kucuk dilini yutmuş da, bir dahi hic konuşamamış Odu “pat diye patlamış da aklı yerinden oynamış O gunden sonra da kiminle karşılaştıysa, sacının tellerini yaşmağının ucundan gosterip birşeyler geveler, birşeyler anlatmak istermiş Lakin kimse ne dediğini bir turlu anlayamazmış bu deli kadının Acıdıklarından eline ekmek parası tutuşturup yollarına devam ederlermiş

Birgun bir sokağın koşesinde bağdaş kurmuş otururken ak sakallı bir dede gelip durmuş karşısında Uzun uzun bakmış gozlerine bir şey okur gibi Sonra da “bir adam vardı buralarda yaşayan demiş kadına “Nalbant idi Herkes sever, herkes hurmet eder, herkes pek guvenirdi ona Bir sabah senin gibi o da gordu ciceklerin verdiği altınları Goz bir gordu mu, akıl bir yazdı mı kenara gozun gorduklerini insan kendini tutamaz olur Gunler boyu eline iş alamadı Gelip gidenler “niye calışmıyorsun, hasta mısın? diye sordular uzun sure Nalbant kimseyle tek kelime konuşmadı Gozunun onunden cil cil altınlar gitmiyordu Bir damla uyku girmedi gozune Sonra baktı ki olmayacak; eline koluna, diline kulağına bir de aklına hakim olamayacak Her bir şeyini, neyi var neyi yoksa olduğu gibi bırakıp cekti gitti buralardan Kimseler bir daha haber alamadı nalbanttan Ne nereye gittiğini oğrendiler, ne de neler yaptığını duydular Ben sana soyliyeyim mi ne oldu nalbanta?

Kadın gozleri yuvalarından fırlayacakmış gibi bakmış dedeye, karşısında duran bir canavarmış gibi Devam etmiş ak sakallı dede konuşmaya “Nalbant şimdi padişahın sağ kolu Vezir oldu memlekete Eğer senin gibi tutamasaydı kendini, bu şehrin sokaklarında dolaşacak, adı “deli nalbanta cıkacaktı belki de

Konuşması bitince dede yuruye yuruye uzaklaşmış kadının yanından Onun arkasından bakakalan kadın sacını başını yola yola bağırmış da duyanlar gok yarıldı sanmış Cocuklar oyle bir ağlamış ki uc gun uc gece susturamamışlar Kediler korkup damdan dama atlaya atlaya başka şehirde miyavlamaya gitmişler

Bukle’nin sacları da kısa surede uzamış, yine eskisi gibi taranacak hale gelmiş Acgozlu olmanın, yalan soylemenin, kotu duşuncelerin ne kadar zararlı olduğunu da daha iyi oğrenmiş Anne kız uzun yıllar mutlu bir şekilde, beyaz evlerinde, guzel cicekleri ile yaşamaya devam etmişler Bir daha da kimseye guvenip evlerine almayı hic duşunmemişler
 
858,497Konular
982,003Mesajlar
29,986Kullanıcılar
Üst Alt