iltasyazilim
FD Üye
İki Türk bilimci altın yapmayı başardı
Washington Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden iki Türk profesör, laboratuarda biyoloji ile ilgili ortamda altın parçacığı üretmeyi başardı
Yapay evrim denen bir yöntemle virüs ve bakteri proteinleri kullanılarak gerçekleştirilen çalışma, Amerikan bilim çevrelerinde büyük akustik uyandırdı Altın yapmanın şifresine ulaşmanın bin yılları bulan zahmetli yolu, yaşamın sırlarından biri olan doğal seleksiyondan geçiyor; yani moleküllerin birbirlerini tanıyıp seçip ayırmayı bilmesinde yatıyor
Harry Potter serisinin birincil filmini izleyenler hatırlar; Harry ve arkadaşları okulda girilmesi yasaklanmış ulan üçüncü koridora girerler Burada üç başlı bir canavarın koruduğu felsefe taşısaklanmaktadır Harry'nin anne ve babasını öldüren kötü efsuncu Voldemort da felsefe taşının peşindedir Mistisizme meraklı olanlar bu taşın, geçmişi 2500 yıl öncesine kadar dayanan simya ilminin efsanevi taşı olduğunu bilirler Felsefe taşı, en aşina anlamıyla, bütün maddeleri altına çeviren ve ebediyet veren taştır, maddenin en sat hali, özüdür
Yüzyıllar, bin yıllar her tarafında Mezopotamya, Anadolu, Antik Darı İran, Hindistan ve Çin'de Antik Yunan'da Roma İmparatorluğumda İslam coğrafyasında ve Ortaçağdan itibaren 19, yüzyıla değin da Avrupa'da simyacılar defalarca bu taşı arayıp durdular Isaac Newton, Robert Böyle, Demokritus, Razi, Ibn Haldun, Cabir Ibn Havyan, Nicolas Flamel, Platon, Pitagoras, Tales, Zosimus ve Paracelsus felsefe taşını bulmaya çalışan meşhur simyacılardan yalnızca birkaçı
Alşimi bir dönüşüm sanatıdır Kirli olanı, hasta olanı birçok süreçten geçirerek arınmış ve mükemmel olana dönüştürmeyi amaçlar Simyacılara göre madde hastadır ve iyileştiğinde ortaya altın çıkacaktır Simyanın, maddeden altını tümdengelim uğraşı, ezoterik olarak insandaki Tanrı özünün ortaya çıkartılmasına eşit gelir Bu anlamda felsefe taşıda mutlak olana kavuşturan bilinç anlamını kazanır Felsefe taşıen hoş ifadesini VITRIOL sözcüğünde bulur VITRIO1 Latince bir cümledeki sözcüklerin baş harflerinden oluşmuştur Bu cümle 'Visita Interiora Terra; Rectificando Invçnies Oeeultum Lapidem'dirve 'Dünyanın derinliklerini ziyaret et sıcacık taşı bulacaksınanlamına kazanç Simya düşüncesi sahiden Tanrı'nın birliğinden kaynaklanır Evreni yaratan Tanrı Ruh'a farklı alanlara yönlendirilmiş formlar vermiş ve böylelikle madde oluşmuştur: yani madde Tek olanın ayrı görünüşlerinden ibarettir Simyacı ise bu formların arasında altın olanı arar Bu arayış tarih her tarafında simyacıların büyük kasaba meydanlarında yakılmasıyla bile sonuçlansa hiçbir zaman bitmedi
Suni evrimle gerçek altın
Fakat sonunda insanlığın 2500 takvim rüyası reel oldu Felsefe taşıbulundu! Washington Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden iki Türk profesör laboratuarda biyolojik ortamda altın parçacığı üretmeyi başardı Ama simyacıların kutsal metinlerinde geçtiği gibi yakmayan ateş, ıslatmayan su ve filozof yumurtasıyla yok; suni evrimle, bir başka deyişle hızlandırılmış evrimle altın üretiyorlar
Washington Üniversitesi Kalıtımsal Mühendisliği Malzeme Bilimleri ve Mühendislik Merkezi'nin (GEMSEC) kurucusu ve yöneticisi Prof Mehmet Sarıkaya ile İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı, İTÜ Moleküler Biyoloji Kalıtımsal ve Biyoteknoloji Araştırmaları Merkezi'nin yöneticisi Prof Samimi Olarak Tamerler'in birlikte yürüttüğü çalışma, araç gereç mühendislikleri için bir devir özelliğinde Çünkü bu alıştırma yalnız altın üretebilmenin değil, savunma, tıp, ilaç sanayi ve endüstrinin her alanı için her türlü malzemeyi üretebilmenin yolunu açıyor Sözünü eniğimiz malzemeler sentetik malzemeler yok bundan başka hakiki, doğadaki gibi malzemeler!
Giz, moleküllerin tanışmasıymış
Merak içinde Peki neymiş doğrusu bu felsefe taşı?diye sorduğunuzu duyar gibiyim Fazla şaşıracaksınız lakin altın üretmeye yarayan 'felsefe taşıbir nesne değil, bir kavram! Moleküllerin birbirlerini tanıması! Yani canlılığın, var oluşun sırrı; doğal seleksiyon Atomların, moleküllerin birbirlerini seçmesi ve ayırması Güzeller güzeli Ayşe Memed'i sever de Ahmet'e yüz vermez Niçin? Çünkü Memed'inin yanına mutludur, Ahmet'in yok Memed'in yanına kalbi kuş gibi çarpar, Ahmet'in yok Memed'le muhabbet ister gönlü, Ahmet'le değil Ne alakası var?dediğinizi duyuyorum lakin aşkın neyle alakası yok ancak! Birazdan konuyu anlatırken niye aşktan söz ettiğimi daha iyi anlayacaksınız Zaten Prof Mehmet Sarıkaya konuyu anlamam için kendisi verdi bana bu örneği Moleküler boyutta bir şeyleri anlatmanın zorluğunu fark edip Bu kız bu oğlanın elini yetişmek İster de ötekinin elini yetişmek istemez, niye?deyiverdi en sonunda, ben de anladım Lakin anlatmadan önce hikâyeyi yeniden, yani 1984 yılından alacağım efendim
Prof Sarıkaya, 1984'te ABD Kaliforniya Üniversitesi'nde doktora çalışması için çeliğin yapısını incelerken, bir bilim dergisinde deniz kabuğunun elektron mikroskobu altındaki görüntüsü ilişir gözüne Deniz kabuğunun içyapısı çeliğinkiyle aynıdır, tuğlayla örülmüş bir duvara benzemektedir Yani insanoğlu moleküler boyutta ne yaptığının haberdar olmadan, doğada tanıdık en dirençli araç gereç olan deniz kabuğunu taklit eden bir madde üretmiştir demire karbon katarak: Çelik! O gün Sarıkaya, bir araç gereç bilimci olarak doğayı taklit ederek çok iyi malzemeler geliştirebileceğinin farkına varır Biyomimelik (biyobenzetim) denen bilim dalına birincil adımını böylece atar Biyomimetik, canlılardaki protein yapılarını nano ölçekte (atomik ya da moleküler boyutta) inceleyerek, mühendislik yoluyla bu yapılara aynı sentetik malzemeler üretmeye çalışan bir bilim dalı Sarıkaya da 90'ların sonuna kadar geyik boynuzları, sünger iskeletleri ve bakteriler üzerinde çalışmalarını sürdürür 90'ların başında nanoteknoloji ve nanobiyoteknolojinin yükselişi biyomimetik çalışmalarına da ilgiyi arttırır
Canlı ve cansız dünya birleşti
Ama tabiatı taklit etmenin zorlukları ve günümüz teknolojisinin yetersizlikleri bir yanlamasına, bu alanda tek bir veriye varmak bile onlarca sene alıyor Örneğin 30 yıllık çalışmaların sonucunda diş minesinin oluşumunda etkin olan 40 protein içinden bugüne kadar yalnızca bir tanesinin kayıtlı bir bölgesinin ne işe yaradığı keşfedilmiş durumda Prof Sarıkaya 2000 yılında şöyle der kendi kendine: Niye tabiat anayı taklit etmek yerine malzemeleri onun yaptığı gibi yapmayalım?Kendisine bu soruyu yönelttiğinde dünyada moleküler biyomimetiğinkurucusu olacağını bilemezdi herhalde Bu deli fikrini hayata vermek için iyi bir moleküler biyolog arayışına girer Prof Içtenlikle Tamerler ile işte bu arayış esnasında, İstanbul'a 2001'de bir kongre için geldiğinde tanışır Tamerler, o vakit için son derece çılgınca görünen bu fikre hemencecik sıcak bakar ve Canlıların yapı taşı olan proteinler milyarlarca yıldır neyi nasıl yapacaklarını biliyorlar Biz de proteinleri kullanabilirizder Çevresinde hayalperest damgası yer fakat yılmaz
İşte bu ikilinin tanıştığı gün, biyomimetikte öncelikle canlı dünyayla cansız dünya aralarında bir köprü kurulur Gaye; az evvel söz ettiğimiz gibi moleküllerin birbirini tanıması, sevmesi, tercih etmesi prensiplerine göre her türlü malzemeyi üretmek Ilk Önce ABD'de elde etmek üzere Nature gibi çoğu saygıdeğer bilim dergisinde makaleleri yayımlanan Sarıkaya ve Tamerler bundan böyle bugün gümüş, platin, mika, titanyum, safir, silika, insan kadınsı dokuları ve altın üretebiliyorlar Hemen neymiş bu yapay evrim, moleküllerin birbirini tanıması ve seçmesi, anlatalım *
Washington Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden iki Türk profesör, laboratuarda biyoloji ile ilgili ortamda altın parçacığı üretmeyi başardı
Yapay evrim denen bir yöntemle virüs ve bakteri proteinleri kullanılarak gerçekleştirilen çalışma, Amerikan bilim çevrelerinde büyük akustik uyandırdı Altın yapmanın şifresine ulaşmanın bin yılları bulan zahmetli yolu, yaşamın sırlarından biri olan doğal seleksiyondan geçiyor; yani moleküllerin birbirlerini tanıyıp seçip ayırmayı bilmesinde yatıyor
Harry Potter serisinin birincil filmini izleyenler hatırlar; Harry ve arkadaşları okulda girilmesi yasaklanmış ulan üçüncü koridora girerler Burada üç başlı bir canavarın koruduğu felsefe taşısaklanmaktadır Harry'nin anne ve babasını öldüren kötü efsuncu Voldemort da felsefe taşının peşindedir Mistisizme meraklı olanlar bu taşın, geçmişi 2500 yıl öncesine kadar dayanan simya ilminin efsanevi taşı olduğunu bilirler Felsefe taşı, en aşina anlamıyla, bütün maddeleri altına çeviren ve ebediyet veren taştır, maddenin en sat hali, özüdür
Yüzyıllar, bin yıllar her tarafında Mezopotamya, Anadolu, Antik Darı İran, Hindistan ve Çin'de Antik Yunan'da Roma İmparatorluğumda İslam coğrafyasında ve Ortaçağdan itibaren 19, yüzyıla değin da Avrupa'da simyacılar defalarca bu taşı arayıp durdular Isaac Newton, Robert Böyle, Demokritus, Razi, Ibn Haldun, Cabir Ibn Havyan, Nicolas Flamel, Platon, Pitagoras, Tales, Zosimus ve Paracelsus felsefe taşını bulmaya çalışan meşhur simyacılardan yalnızca birkaçı
Alşimi bir dönüşüm sanatıdır Kirli olanı, hasta olanı birçok süreçten geçirerek arınmış ve mükemmel olana dönüştürmeyi amaçlar Simyacılara göre madde hastadır ve iyileştiğinde ortaya altın çıkacaktır Simyanın, maddeden altını tümdengelim uğraşı, ezoterik olarak insandaki Tanrı özünün ortaya çıkartılmasına eşit gelir Bu anlamda felsefe taşıda mutlak olana kavuşturan bilinç anlamını kazanır Felsefe taşıen hoş ifadesini VITRIOL sözcüğünde bulur VITRIO1 Latince bir cümledeki sözcüklerin baş harflerinden oluşmuştur Bu cümle 'Visita Interiora Terra; Rectificando Invçnies Oeeultum Lapidem'dirve 'Dünyanın derinliklerini ziyaret et sıcacık taşı bulacaksınanlamına kazanç Simya düşüncesi sahiden Tanrı'nın birliğinden kaynaklanır Evreni yaratan Tanrı Ruh'a farklı alanlara yönlendirilmiş formlar vermiş ve böylelikle madde oluşmuştur: yani madde Tek olanın ayrı görünüşlerinden ibarettir Simyacı ise bu formların arasında altın olanı arar Bu arayış tarih her tarafında simyacıların büyük kasaba meydanlarında yakılmasıyla bile sonuçlansa hiçbir zaman bitmedi
Suni evrimle gerçek altın
Fakat sonunda insanlığın 2500 takvim rüyası reel oldu Felsefe taşıbulundu! Washington Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden iki Türk profesör laboratuarda biyolojik ortamda altın parçacığı üretmeyi başardı Ama simyacıların kutsal metinlerinde geçtiği gibi yakmayan ateş, ıslatmayan su ve filozof yumurtasıyla yok; suni evrimle, bir başka deyişle hızlandırılmış evrimle altın üretiyorlar
Washington Üniversitesi Kalıtımsal Mühendisliği Malzeme Bilimleri ve Mühendislik Merkezi'nin (GEMSEC) kurucusu ve yöneticisi Prof Mehmet Sarıkaya ile İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı, İTÜ Moleküler Biyoloji Kalıtımsal ve Biyoteknoloji Araştırmaları Merkezi'nin yöneticisi Prof Samimi Olarak Tamerler'in birlikte yürüttüğü çalışma, araç gereç mühendislikleri için bir devir özelliğinde Çünkü bu alıştırma yalnız altın üretebilmenin değil, savunma, tıp, ilaç sanayi ve endüstrinin her alanı için her türlü malzemeyi üretebilmenin yolunu açıyor Sözünü eniğimiz malzemeler sentetik malzemeler yok bundan başka hakiki, doğadaki gibi malzemeler!
Giz, moleküllerin tanışmasıymış
Merak içinde Peki neymiş doğrusu bu felsefe taşı?diye sorduğunuzu duyar gibiyim Fazla şaşıracaksınız lakin altın üretmeye yarayan 'felsefe taşıbir nesne değil, bir kavram! Moleküllerin birbirlerini tanıması! Yani canlılığın, var oluşun sırrı; doğal seleksiyon Atomların, moleküllerin birbirlerini seçmesi ve ayırması Güzeller güzeli Ayşe Memed'i sever de Ahmet'e yüz vermez Niçin? Çünkü Memed'inin yanına mutludur, Ahmet'in yok Memed'in yanına kalbi kuş gibi çarpar, Ahmet'in yok Memed'le muhabbet ister gönlü, Ahmet'le değil Ne alakası var?dediğinizi duyuyorum lakin aşkın neyle alakası yok ancak! Birazdan konuyu anlatırken niye aşktan söz ettiğimi daha iyi anlayacaksınız Zaten Prof Mehmet Sarıkaya konuyu anlamam için kendisi verdi bana bu örneği Moleküler boyutta bir şeyleri anlatmanın zorluğunu fark edip Bu kız bu oğlanın elini yetişmek İster de ötekinin elini yetişmek istemez, niye?deyiverdi en sonunda, ben de anladım Lakin anlatmadan önce hikâyeyi yeniden, yani 1984 yılından alacağım efendim
Prof Sarıkaya, 1984'te ABD Kaliforniya Üniversitesi'nde doktora çalışması için çeliğin yapısını incelerken, bir bilim dergisinde deniz kabuğunun elektron mikroskobu altındaki görüntüsü ilişir gözüne Deniz kabuğunun içyapısı çeliğinkiyle aynıdır, tuğlayla örülmüş bir duvara benzemektedir Yani insanoğlu moleküler boyutta ne yaptığının haberdar olmadan, doğada tanıdık en dirençli araç gereç olan deniz kabuğunu taklit eden bir madde üretmiştir demire karbon katarak: Çelik! O gün Sarıkaya, bir araç gereç bilimci olarak doğayı taklit ederek çok iyi malzemeler geliştirebileceğinin farkına varır Biyomimelik (biyobenzetim) denen bilim dalına birincil adımını böylece atar Biyomimetik, canlılardaki protein yapılarını nano ölçekte (atomik ya da moleküler boyutta) inceleyerek, mühendislik yoluyla bu yapılara aynı sentetik malzemeler üretmeye çalışan bir bilim dalı Sarıkaya da 90'ların sonuna kadar geyik boynuzları, sünger iskeletleri ve bakteriler üzerinde çalışmalarını sürdürür 90'ların başında nanoteknoloji ve nanobiyoteknolojinin yükselişi biyomimetik çalışmalarına da ilgiyi arttırır
Canlı ve cansız dünya birleşti
Ama tabiatı taklit etmenin zorlukları ve günümüz teknolojisinin yetersizlikleri bir yanlamasına, bu alanda tek bir veriye varmak bile onlarca sene alıyor Örneğin 30 yıllık çalışmaların sonucunda diş minesinin oluşumunda etkin olan 40 protein içinden bugüne kadar yalnızca bir tanesinin kayıtlı bir bölgesinin ne işe yaradığı keşfedilmiş durumda Prof Sarıkaya 2000 yılında şöyle der kendi kendine: Niye tabiat anayı taklit etmek yerine malzemeleri onun yaptığı gibi yapmayalım?Kendisine bu soruyu yönelttiğinde dünyada moleküler biyomimetiğinkurucusu olacağını bilemezdi herhalde Bu deli fikrini hayata vermek için iyi bir moleküler biyolog arayışına girer Prof Içtenlikle Tamerler ile işte bu arayış esnasında, İstanbul'a 2001'de bir kongre için geldiğinde tanışır Tamerler, o vakit için son derece çılgınca görünen bu fikre hemencecik sıcak bakar ve Canlıların yapı taşı olan proteinler milyarlarca yıldır neyi nasıl yapacaklarını biliyorlar Biz de proteinleri kullanabilirizder Çevresinde hayalperest damgası yer fakat yılmaz
İşte bu ikilinin tanıştığı gün, biyomimetikte öncelikle canlı dünyayla cansız dünya aralarında bir köprü kurulur Gaye; az evvel söz ettiğimiz gibi moleküllerin birbirini tanıması, sevmesi, tercih etmesi prensiplerine göre her türlü malzemeyi üretmek Ilk Önce ABD'de elde etmek üzere Nature gibi çoğu saygıdeğer bilim dergisinde makaleleri yayımlanan Sarıkaya ve Tamerler bundan böyle bugün gümüş, platin, mika, titanyum, safir, silika, insan kadınsı dokuları ve altın üretebiliyorlar Hemen neymiş bu yapay evrim, moleküllerin birbirini tanıması ve seçmesi, anlatalım *