iltasyazilim
FD Üye
ANADOLU SELÇUKLULAR
Kendilerini İslam mücahidi olarak görebilen Türkmen beyliği Danişmendliler, Anadolu ’nun kuzeyindeönemli bir güce sahiptiler Fakat aynı zamanda dört Selçuklu beyi ortaya çıkmıştı Bunlar, halden memnun olmayan Türkmenlerin yardımıyla kuzeni Alp Arslan ’a başkaldıran ve bu uğurda can veren Kutalmış ’ın oğullarıydı; babalarının bu durumu onlara Anadolu yaylasının güney kıyılarında muhakkak bir asalet kazandırmıştı Kutalmışoğulları, Fatimilerle temas kurmayı amaçlıyorlardı, fakat Süleyman hariç, tümü Melikşah ’ın takibinden kurtulamayıp öldüler
Birlik içindeki bir Bizans, rahatlıkla Türkmen akınına karşısında koyabilirdi, ancak general ve bürokratlar arasındaki iç savaş çoğalan şiddetiyle devam etti Tutsaklıktan kurtulan İmparator Romanos ’un gözlerine rakipleri tarafından aks çekildi ve bu kötü muamele sonucunda öldü Veliahtlık iddiasında bulunanlar, Türkmenlerin desteğine gereksinme duyuyor, Türkmen beyleri de böylece yeni yeni kentleri ele geçirme fırsatını yakalıyorlardı Bu bağlamda Süleyman, İznik ’(Nikaia)e yerleşti ve böylece Rum Selçuklu Sultanlığı ’nın, yani Roma İmparatorluğu ’nun toprakları üstünde bulunan Anadolu Selçuklu Sultanlığı ’nın kurucusu oldu Dikkati çeken manâlı husus, Sultanlık ünvanını veren bu defa Büyük Selçuklu İmparatorluğu ile ittifak eden halife değil, aksine Anadolu Selçukluları ’nı o zamanlar az önce güçlü olan Danişmendlilere aleyhinde kullanmayı uman Bizans diplomasisi olmuştu
Askeriyenin ve toprak ağalarının temsilcisi olan imparator Aleksios 1 Komnenos ’un (10811118) yönetiminde Bizans her yerde istikrara kavuştu, ve 1086 ’da imparatorluğun batıdaki en tehlikeli düşmanı olan Norman kontu Robert Guiscard aniden öldü Türkmenlere gelince; imparator biliyordu ki, daha önce IV Romanos ’un da denediği gibi, büyük bir askeri saldırıyla bile bu işin üstesinden gelinemezdi Aleksios, Süleyman ’la bir nesil saldırmazlık antlaşması (Modus vivendi) imzaladı; bu da kendisine doğuda gücünü genişletme olanağı veriyordu Bu ise Melikşah ile sürtüşmeye yol açtı Süleyman 1086 ’da Büyük Selçuklu ordusuyla giriştiği bir savaşta öldü Genç oğlu Kılıç Arslan esir alındı Türkmenleri teftiş aşağı tutmayı önemsediği ve yeni bir Selçuklu hanedanlığı ile doğacak rekabeti durdurmak için her şeyini ortaya koyduğu halde, Melikşah bu ülkeyi aracısız işgal etmeyi düşünmedi Hatta Aleksios ’a bir mukavele önerdi, fakat temkinli imparator bunu imzalamayı, Sultanın ölümüne kadar erteledi 1 Kılıç Arslan (10921107), sonra babasının mirasını üstlenebilirdi, ama keza Bizans ’ın keza de Büyük Selçukluların desteklediği Danişmendlilerin tehdidi altındaydı
Birinci Haçlı Seferi ’nden İstanbul ’un Fethine (10971204)
Anadolu ’da ufak adımlar stratejisi uygulayan Aleksios, İstanbul ’un kapıları önüne dek gelmiş olan büyük Haçlı Orduları tarafından ciddi biçimde rahatsız ediliyordu Karakteristik özelliği olan diplomasi sanatındaki ustalığıyla, Anadolu ’yu ele geçirmek değil, geçiş yolu olarak göstermek isteyen Haçlıların savaş gücünden, kendi planları doğrultusunda yararlandı 1097 ’de İznik ’i, kısa bir süre içinde de Anadolu ’nun tüm kıyılarını baştan ele geçirdi Türkmenler böylece Anadolu ’nun içlerine hapsedilmiş ve yeni oluşan Haçlı devletleri doğruca klasik İslam ülkeleriyle olan bağlantıları kesilmişti
Başkenti Konya (İkonion) ya kaydıran Anadolu Selçukluları için ise Danişmendlilerle anlaşmazlık başlıca sorunu oluşturuyordu İran ’daki Büyük Selçuklu kuzenleriyle olan ilişkileri ise her zamanki gibi kötüydü Sonunda 1 Kılıç Arslan da tıpkı çok eskiden babası gibi bunlara karşısında savaşırken öldü İmparator İoannes Komnenos ’un (11181143) Anadolu ’nun güney kıyılarında başarıyla yürüttüğü kara harekatları, Anadolu Selçukluları ile Danişmendlilerin ara sıra birlikte hareket etmelerine niçin oldu 1141 ‘de son manâlı Danişmendlinin ölümünden sonradan durum değişti Anadolu Selçukluları sultanı II Kılıç Arslan (11561192) artık Anadolu topraklarındaki en kayda değer İslam hükümdarı haline geldi Bizans tarafında, doğu Akdeniz havzasında en kudretli ve saygın Hıristiyan monark olan imparator Manuel 1 Komnenos (11431180), Türklere karşı askeri bir harekatı gerçekleştirebilmek için yeteri değin güçlüydü Ama 1176 tarihinde felaketle sonuçlanan ve ikinci Malazgirt olarak nitelenen Myriokephalon (Sultan Dağı üstünde bir boğaz) Savaşı, bunun için artık fazla geç olduğunu dobra dobra ortaya koydu Sultan doğudaki minik Türk beylikleriyle savaşlarında daha özgürlük hareket olabilmek uğruna bu zaferden gerçi iyice yararlanmadı, lakin Türkmenlerin Batı Anadolu ’ya gerçekleştirdikleri ani akınları önlemek için de ne istekli ne de buna muktedirdi
II Kılıç Arslan ’ın 1186 ’da görünen o ki, göçebe miras uygulamasına dayanarak imparatorluğu 10 oğlu aralarında paylaştırması, herkesin herkesle çatışmasına neden oldu Bu, zayıflamış Bizanslıların değil, Kilikya Ermenilerinin lehine oldu; Hükümdarları II Leon (11871219), Antakya Prensliği ’nin hamisi olarak ortaya çıktı ve 1198 ’de Tanrısal Roma Cermen İmparatoru VI Heinrich ’in elinden krallık tacı giydi Anadolu Selçukluları ’nda en nihayet I Keyhüsrev ’le (12041211) tek hükümdarlık sistemi kurulmuş oldu 1204 ’te İstanbul, tarihinde başta bir dış düşman göre fethedildi Lakin Müslümanlar ya da dinsizler değil, Dördüncü Haçlı Seferi ’ne katılanlar göre Bu, Bizanslılar ve Romalılar aralarında yüzyıllardır süregelen ve Haçlı seferlerinin beklentileri karşılamaması dolayısıyla derinleşen güvensizliğin bir sonucuydu
Anadolu Selçukluları ’nın Aydınlık Dönemi (12041243)
İstanbul artık, boğazın iki yanındaki bölgeleri içine alan Latin İmparatorluğu ’nun başkentiydi Ege ’deki adalar Venedik ’e verilmiş iken, imparatorluğun uydu devletleri, Yunanistan ’ın da büyük bölümünü ellerinde bulunduruyordu Epir, Trabzon ve Kuzeybatı Anadolu ’da Rum beylikleri ortaya çıktı
bu vesileyle, Bizans İmparatorluk geleneğine değer veren Theodor 1 Laskaris (12041222) İznik Bizans İmparatorluğu ’nu kurdu Büyük Selçuklu Sultanlığı, nihai olarak küçük devletlere ayrılarak dağıldı ve Darı ve Suriye ’deki Eyyubi sultanlarının gücü, Sultan Selahaddin ’in 1 1193 ’te ölümüyle kayıplara uğradı, pek ama Doğu Akdeniz havzası, fazla sayıda devlet aralarında parçalandı
Anadolu Selçukluları bu durumdan derhal yararlandılar Yine De müşterek savaşlardan sonradan —giderken 1 Keyhüsrev 1211 ‘de savaşta öldü— Laskaris hanedanlığının ele geçirdiği bölgeyi tanımak zorunda kaldılar, ama Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında geniş bir alanı ele geçirip, Kırım, Ermeni Kilikya ve Trabzon ’da da etkilerini artırdılar Doğudaki lokal Türk beyliklerini dikkate almadılar ve etki alanlarını Sancı ’ya kadar genişlettiler Lakin bu çatışmalar bittikten derhal sonradan, Anadolu Selçukluları, bütün komşu güçlerle dostça ilişkiler kurmayı başarıyla gerçekleştirdiler, o kadar fakat Anadolu, hanedanlığın en önemli hükümdarı Sultan I Keykubât (12191236) yönetiminde altın çağını yaşadı
13 asır seyahatnameleri Anadolu ’yu, tıpatıp Bizans ’ın en iyi dönemlerinde olduğu gibi, hesaplı gelişmeler ülkesi olarak betimler defalarca olduğu üzere ziraat ön plandadır, ama sultan artık maddesel teşviklerde bulunmaktadır; keza bağcılık, bahçecilik ve meyvecilik de yapılmaktadır Maden ocaklarından gümüş, bakır, demir ve şap çıkarılmakta ve dağlık ormanlardan odun indirilmektedir Türkmenlerin tarımdaki payı baskı tanı edilebilir, ama her halükârda ülkenin sadece bir bölümü göçebeleşme sürecine girmiş ve huzurlu dönemlerde göçebelerle yerleşik ahali aralarında ortak bir hayat sürdürülebilmiştir Göçebe yaşam tarzının temelini her ne dek hayvancılık oluşturuyorsa da, sığır ve beygir yetiştiriciliğinin Türkler gelmeden önce de Anadolu ’da kayda değer bir rol oynadığı dikkatten kaçırılmamalıdır Gerçi Türkmenler halı dokumacılığını Anadolu ’ya getirdiler, lakin kaynakların “halı terimiyle, Anadolu ’da önceden beri yapımı aşina altın ve simle bitmiş halı ya da lüks dokuma dokumacılığını kastedip etmediği kesin değildir Bazı alanlarda, mesela moda ürünü olarak da Fransa ve İngiltere ’de bile revaçta olan Türkmen başlığı gibi şüphesiz spesifik bazı ipuçları var Her ne ise, birçok tarım ürünü, dış satım malı olarak saptanabilir Bir geçiş ülkesi olarak da Anadolu belirlenmiş bir rol oynar Ticaret anlaşmalarının imzalanması ve kıymetli altın sikkelerin bastırılmasıyla Sultanlar Anadolu Selçuklu ülkesini, dünya ticaret ailesi halkasına dahil etmişlerdir Şahsen kendileri ve öteki yüksek rütbeli devlet adamları, ulaşımı; insan, hayvan ve eşyalar için konaklama ve depolama amaçlı tesisler yaptırmak suretiyle teşvik etmişlerdir 13 yüzyıldan kalan kervansarayların kalıntıları bugün, Samsun ’dan çıkıp, Tokat, Sivas ve Kayseri üzerinden Konya ’ya giden ve buradan da Alanya, Antalya, Denizli ve Kütahya ’ya ayrılan kervan yolunun etrafını süslemektedir Selçuklu döneminden kalma bir takım köprüler hala günümüzde ulaşıma hizmet etmektedir
“Rum ülkesinin, Ermenilerin, Frenklerin ve Suriye ’nin Sultanı hükümdar kentteki köşklerde, taşradaki saraylarda ikamet eder, etrafındaki bilgin ve sanatçılara değer verirdi İran Örneğine tarafından işleri yürüten ve birçoğu da zaten İranlı olan memurları görevlendirirdi Yazı dili Arapça ve Farsçaydı İç ve dış yönetim biçiminin ayrıntılarına burada girmeyecek, bürokratik ve merkezi idare anlayışları üzerine genel bir değinmeyle yetineceğiz
Resmi din Sünni İslam ’dı 13 yüzyılda yapılıp da sultan ve onun devlet adamları tarafından vakfedilen cami ve medreselerin sayısı çoktur Medreseler din adamıyla yetinmiyor, bununla birlikte memur da yetiştiriyordu İslam ’ın, yöneticilerden istediği sosyal talepler; hamam, şifahane ve öteki hayır kurumları gibi çeşitli yapılana karşılanıyordu Sultanlar, Sünni hüküm danlar olarak tanınmaya büyük siklet verdikleri halde, öteki ayrı görüşlere, siyasal ve sosyal ayaklanmalara kaynaklık etmedikleri sürece hoşgörüyle yaklaşıyorlardı Hatta Anadolu ’da uygulanan İslam anlayışı, diğer Arapİslam ülkelerinde kuşkuyla algılanan din dışı izler taşıyordu O Kadar oysa, meşhur mutasavvıf ve şair Celaleddin Rumi (ö 1271) kadar Konya ’da kurulan ve sultanlarca hararetle desteklenen Mevlevi Dergahı ’nın ibadet şeklinde, müzik ve dansa merkezi bir işlev yüklenmiştir
Devletin hoşgörüsü, Hıristiyan kiliselerin cemaatini de kapsıyordu Dinler arası evlilikler toplumun her sınıfında sık rastlanan bir olaydı Hatta Konya sarayında Hıristiyan olup hanedanla akrabalığı yer alan yüksek rütbeli kişiler vardı Zamanla İslam ’a geçişler arttı; bunun nedeni bazen kariyerinde artış ricası, ara sıra de İslam ’ın başarısını Tanrının istediği yönündeki dostça inanış idi Dinler arası sohbetleriyle Mevlevi Dergahı, Hıristiyanların İslam toplumuna uyumu hususunda çok katkı maddesi sağlamıştır Fakat Anadolu ’daki Rum Hıristiyan cemaati, metropol İstanbul ’dan bambaşka elde etmek ve kilise mallarına el konulması nedenleriyle düzensiz bir durumda kalmışlar ve yok olmaya mahkum olmuşlardır
Saray kültürü, idareli gelişmesi, açık havada karşısında barışçıllığı ve dinsel hoşgörüsüyle Anadolu Selçuklu Sultanlığı, tarihçiler kadar başlıca çok pembe gözlüklerle betimlenmiştir giderken, ancak yeni araştırmalarla layıkıyla ortaya meydana çıkan bir husus göz ardı edilmiştir: Türkmenlerin rolü Türkmenler, beylerinin yönetiminde, imparatorluğun kenar bölgelerinde yaşıyor, bu nedenle hudut korumasında yararlı oldukları gibi, kültürel gelişim içindeki ülkeye en düşük zarar verecek konumda bulunuyorlardı Onları denetlemek, kuvvetli bir merkezi idare için zeka zordu, ve bu bir kez ortadan kalktı mı, kendilerine bahşedilen odak alanlarının sınırlarını genişletmek için akınlara kalkışırlardı Laf konusu halk grupları, örneğin Batı Anadolu ’daki Rumlar için böyle akınlar, sonuçları itibariyle dehşet olurdu Sadece, güvenilmez boydaşlarına muhtaç olmak istemeyen sultanlar, köle ve paralı askerlerden oluşan hazır bir ordu kurdular; bu nedenle Türkmenlerin devletle olan zorunlu bağları daha da gevşedi Otlakçılık aleyhine tarımın gelişmesi ve yönetimin merkezi uygulamaları, Türkmenlerin hayat alanlarını gittikçe daralttı Bunun sonucunda, onlar da devlete karşı ilgisiz, hatta düşmanca bir davranış içine girdiler
Türkmenler kendi İslam anlayışlarını Orta Asya ’dan beraberlerinde getirmişlerdi Her zamanki gibi, cami ve medreselerin uzak olduğu yerlerde, bazıları olasılıkla eski Şamanlara benzeyen şeyhler ve dervişler, bundan böyle sivilleşmiş devlette yeri olmayan “gaza geleneğini canlı tutuyorlardı Tarikat izlerinden diğer bu ilkel dindarlık anlayışında, ağaç ve taşların yüceltilmesi veya ilkel toplumlarda olduğu üzere konuk gösteri pratikleri gibi İslam öncesi unsurlar da vardı Göçebe kadınları yüzlerini açıkta bırakır, toplum içinde, kentlerde hoş karşılanmayacak ölçüde serbestçe dolaşırlardı Ister Hıristiyan ister Müslüman olsun, şehir halkı Türkmenleri nahoş bulur, onları aşağılardı Türkmenler bu ülkenin imajını, Batılı gözlemcilerin daha 12yüzyılda “Türkiyeden bahsedebileceği kadar belirlemişlerse de, yaşamlarını devletten ve sultanlığın yarattığı kültürden hemen hemen tamamen soyutlanmış bir şekilde sürdürüyorlardı
Daha 1 Keykubad vaktinde Anadolu Selçuklu Sultanlığı ’nın dış politika ufukları kararmaya başlamıştı 1220 ’de Moğol hükümdarı Cengiz Han ’ın (ö 1227) orduları İran ’ı zapt edip, Türkmen ve diğer halklardan oluşan bir grubu batıya dürüst zorladılar Sultan, Doğu Anadolu ’da baş belirten bu huzursuzluğun üstesinden geldi, ama oğlu ve ardılı II Keyhüsrev ’e (1236 1246) ağır bir miras bıraktı Yeni sultan bu durumun haberdar görünüyordu Monarşik yönetimini kuvvetlendirmek için, tahta geçer geçmez, kardeşini bertaraf etti; bu, Selçuklu Hanedanlığı ’nın tarihinde eşi görünmeyen bir kullanım idi 1240 yılında, gezgin Türkmen şeyhi Baba Ishak ’tan etkilenerek Türkmenler Doğu Anadolu ’da ayaklandılar ve sultan bu halk ayaklanmasını acımasız bir sertlikle bastırdı Bu şekilde sarsılmış Anadolu Selçuklu Sultanlığı, Moğollarla askeri açıdan karşısında karşıya ulaşmak için yeteri dek kuvvetli değildi 1243 tarihli Kösedağı yenilgisinden daha sonra II Keyhüsrev, ülkesinin batısına kaçtı; giderken muzaffer Moğollar, Kayseri ’yi talan ediyorlardı II Keyhüsrev ’in veziri ise duruma hâkim olup, onlarla bir mütareke anlaşması sağladı
Moğol Hükümdarlığı ve Beylikler Dönemi ’nin Başlangıcı (12431307)
Anadolu Selçuklu Sultanlığı, artık Moğollara haraç ödeyen uydu bir devlet haline gelmiş, ama geçici bir süre için işgal edilmekten kurtulmuştu II Keyhüsrev ’in kendi aralarında kavgalı oğullarının yerine, Moğolların müdahalesine meydan vermeksizin, devleti şimdiye kadarki haliyle tutmaya çalışan vezirler yönetimi üstlenmişlerdi Bu devlet adamlarının başında, doğuştan Rum olan Celaleddin Karatay geliyordu
Bu görece sükünet, 1256 ’da ilk önce hassas bir şekilde bozuldu İran ’ın Moğol hükümdarı Hülagu Han, Orta Asya ’dan gelen göçebe akınları için yere ihtiyaç duyup, böylece ordu komutanı Baycu ’ya, askerleriyle birlikte Anadolu ’ya çekilmesini emreder Bu, antlaşmaya aykırı davranışınlar gerisinde her ne değin aracısız düşmanca bir hedef yahut da, yine de Moğol göçebeler, Anadolu için ciddi bir tehdit oluşturuyorlardı, bilhassa de mera alanlarını kaybetmeyi göze alması gereken Türkmenler için Türkmen ve Hıristiyanlardan oluşan Anadolu Selçuklu Sultanlığı ordusu, Moğollar tarafından darmadağın edildi ve Karatay ’ın yerine, “Pervane adıyla tarihe geçen Muineddin Süleyman göreve getirildi
Anadolu Selçuklu Sultanlığı, ismen Moğolların hâkimiyeti aşağı görünürken, sahiden egemen devletlere ayrıldı Bunun nedeni, Selçuklu Hanedanlığı ’nın erkek soyunun 1307 ’de Moğollar tarafından yok edilmesi değildir, aksine çoğalan olayların yanı sıra oluşan bir durumdur; çünkü sultanlar on yıllardır bundan böyle anılmaya değer bir rol oynamamışlardır *
Kendilerini İslam mücahidi olarak görebilen Türkmen beyliği Danişmendliler, Anadolu ’nun kuzeyindeönemli bir güce sahiptiler Fakat aynı zamanda dört Selçuklu beyi ortaya çıkmıştı Bunlar, halden memnun olmayan Türkmenlerin yardımıyla kuzeni Alp Arslan ’a başkaldıran ve bu uğurda can veren Kutalmış ’ın oğullarıydı; babalarının bu durumu onlara Anadolu yaylasının güney kıyılarında muhakkak bir asalet kazandırmıştı Kutalmışoğulları, Fatimilerle temas kurmayı amaçlıyorlardı, fakat Süleyman hariç, tümü Melikşah ’ın takibinden kurtulamayıp öldüler
Birlik içindeki bir Bizans, rahatlıkla Türkmen akınına karşısında koyabilirdi, ancak general ve bürokratlar arasındaki iç savaş çoğalan şiddetiyle devam etti Tutsaklıktan kurtulan İmparator Romanos ’un gözlerine rakipleri tarafından aks çekildi ve bu kötü muamele sonucunda öldü Veliahtlık iddiasında bulunanlar, Türkmenlerin desteğine gereksinme duyuyor, Türkmen beyleri de böylece yeni yeni kentleri ele geçirme fırsatını yakalıyorlardı Bu bağlamda Süleyman, İznik ’(Nikaia)e yerleşti ve böylece Rum Selçuklu Sultanlığı ’nın, yani Roma İmparatorluğu ’nun toprakları üstünde bulunan Anadolu Selçuklu Sultanlığı ’nın kurucusu oldu Dikkati çeken manâlı husus, Sultanlık ünvanını veren bu defa Büyük Selçuklu İmparatorluğu ile ittifak eden halife değil, aksine Anadolu Selçukluları ’nı o zamanlar az önce güçlü olan Danişmendlilere aleyhinde kullanmayı uman Bizans diplomasisi olmuştu
Askeriyenin ve toprak ağalarının temsilcisi olan imparator Aleksios 1 Komnenos ’un (10811118) yönetiminde Bizans her yerde istikrara kavuştu, ve 1086 ’da imparatorluğun batıdaki en tehlikeli düşmanı olan Norman kontu Robert Guiscard aniden öldü Türkmenlere gelince; imparator biliyordu ki, daha önce IV Romanos ’un da denediği gibi, büyük bir askeri saldırıyla bile bu işin üstesinden gelinemezdi Aleksios, Süleyman ’la bir nesil saldırmazlık antlaşması (Modus vivendi) imzaladı; bu da kendisine doğuda gücünü genişletme olanağı veriyordu Bu ise Melikşah ile sürtüşmeye yol açtı Süleyman 1086 ’da Büyük Selçuklu ordusuyla giriştiği bir savaşta öldü Genç oğlu Kılıç Arslan esir alındı Türkmenleri teftiş aşağı tutmayı önemsediği ve yeni bir Selçuklu hanedanlığı ile doğacak rekabeti durdurmak için her şeyini ortaya koyduğu halde, Melikşah bu ülkeyi aracısız işgal etmeyi düşünmedi Hatta Aleksios ’a bir mukavele önerdi, fakat temkinli imparator bunu imzalamayı, Sultanın ölümüne kadar erteledi 1 Kılıç Arslan (10921107), sonra babasının mirasını üstlenebilirdi, ama keza Bizans ’ın keza de Büyük Selçukluların desteklediği Danişmendlilerin tehdidi altındaydı
Birinci Haçlı Seferi ’nden İstanbul ’un Fethine (10971204)
Anadolu ’da ufak adımlar stratejisi uygulayan Aleksios, İstanbul ’un kapıları önüne dek gelmiş olan büyük Haçlı Orduları tarafından ciddi biçimde rahatsız ediliyordu Karakteristik özelliği olan diplomasi sanatındaki ustalığıyla, Anadolu ’yu ele geçirmek değil, geçiş yolu olarak göstermek isteyen Haçlıların savaş gücünden, kendi planları doğrultusunda yararlandı 1097 ’de İznik ’i, kısa bir süre içinde de Anadolu ’nun tüm kıyılarını baştan ele geçirdi Türkmenler böylece Anadolu ’nun içlerine hapsedilmiş ve yeni oluşan Haçlı devletleri doğruca klasik İslam ülkeleriyle olan bağlantıları kesilmişti
Başkenti Konya (İkonion) ya kaydıran Anadolu Selçukluları için ise Danişmendlilerle anlaşmazlık başlıca sorunu oluşturuyordu İran ’daki Büyük Selçuklu kuzenleriyle olan ilişkileri ise her zamanki gibi kötüydü Sonunda 1 Kılıç Arslan da tıpkı çok eskiden babası gibi bunlara karşısında savaşırken öldü İmparator İoannes Komnenos ’un (11181143) Anadolu ’nun güney kıyılarında başarıyla yürüttüğü kara harekatları, Anadolu Selçukluları ile Danişmendlilerin ara sıra birlikte hareket etmelerine niçin oldu 1141 ‘de son manâlı Danişmendlinin ölümünden sonradan durum değişti Anadolu Selçukluları sultanı II Kılıç Arslan (11561192) artık Anadolu topraklarındaki en kayda değer İslam hükümdarı haline geldi Bizans tarafında, doğu Akdeniz havzasında en kudretli ve saygın Hıristiyan monark olan imparator Manuel 1 Komnenos (11431180), Türklere karşı askeri bir harekatı gerçekleştirebilmek için yeteri değin güçlüydü Ama 1176 tarihinde felaketle sonuçlanan ve ikinci Malazgirt olarak nitelenen Myriokephalon (Sultan Dağı üstünde bir boğaz) Savaşı, bunun için artık fazla geç olduğunu dobra dobra ortaya koydu Sultan doğudaki minik Türk beylikleriyle savaşlarında daha özgürlük hareket olabilmek uğruna bu zaferden gerçi iyice yararlanmadı, lakin Türkmenlerin Batı Anadolu ’ya gerçekleştirdikleri ani akınları önlemek için de ne istekli ne de buna muktedirdi
II Kılıç Arslan ’ın 1186 ’da görünen o ki, göçebe miras uygulamasına dayanarak imparatorluğu 10 oğlu aralarında paylaştırması, herkesin herkesle çatışmasına neden oldu Bu, zayıflamış Bizanslıların değil, Kilikya Ermenilerinin lehine oldu; Hükümdarları II Leon (11871219), Antakya Prensliği ’nin hamisi olarak ortaya çıktı ve 1198 ’de Tanrısal Roma Cermen İmparatoru VI Heinrich ’in elinden krallık tacı giydi Anadolu Selçukluları ’nda en nihayet I Keyhüsrev ’le (12041211) tek hükümdarlık sistemi kurulmuş oldu 1204 ’te İstanbul, tarihinde başta bir dış düşman göre fethedildi Lakin Müslümanlar ya da dinsizler değil, Dördüncü Haçlı Seferi ’ne katılanlar göre Bu, Bizanslılar ve Romalılar aralarında yüzyıllardır süregelen ve Haçlı seferlerinin beklentileri karşılamaması dolayısıyla derinleşen güvensizliğin bir sonucuydu
Anadolu Selçukluları ’nın Aydınlık Dönemi (12041243)
İstanbul artık, boğazın iki yanındaki bölgeleri içine alan Latin İmparatorluğu ’nun başkentiydi Ege ’deki adalar Venedik ’e verilmiş iken, imparatorluğun uydu devletleri, Yunanistan ’ın da büyük bölümünü ellerinde bulunduruyordu Epir, Trabzon ve Kuzeybatı Anadolu ’da Rum beylikleri ortaya çıktı
bu vesileyle, Bizans İmparatorluk geleneğine değer veren Theodor 1 Laskaris (12041222) İznik Bizans İmparatorluğu ’nu kurdu Büyük Selçuklu Sultanlığı, nihai olarak küçük devletlere ayrılarak dağıldı ve Darı ve Suriye ’deki Eyyubi sultanlarının gücü, Sultan Selahaddin ’in 1 1193 ’te ölümüyle kayıplara uğradı, pek ama Doğu Akdeniz havzası, fazla sayıda devlet aralarında parçalandı
Anadolu Selçukluları bu durumdan derhal yararlandılar Yine De müşterek savaşlardan sonradan —giderken 1 Keyhüsrev 1211 ‘de savaşta öldü— Laskaris hanedanlığının ele geçirdiği bölgeyi tanımak zorunda kaldılar, ama Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında geniş bir alanı ele geçirip, Kırım, Ermeni Kilikya ve Trabzon ’da da etkilerini artırdılar Doğudaki lokal Türk beyliklerini dikkate almadılar ve etki alanlarını Sancı ’ya kadar genişlettiler Lakin bu çatışmalar bittikten derhal sonradan, Anadolu Selçukluları, bütün komşu güçlerle dostça ilişkiler kurmayı başarıyla gerçekleştirdiler, o kadar fakat Anadolu, hanedanlığın en önemli hükümdarı Sultan I Keykubât (12191236) yönetiminde altın çağını yaşadı
13 asır seyahatnameleri Anadolu ’yu, tıpatıp Bizans ’ın en iyi dönemlerinde olduğu gibi, hesaplı gelişmeler ülkesi olarak betimler defalarca olduğu üzere ziraat ön plandadır, ama sultan artık maddesel teşviklerde bulunmaktadır; keza bağcılık, bahçecilik ve meyvecilik de yapılmaktadır Maden ocaklarından gümüş, bakır, demir ve şap çıkarılmakta ve dağlık ormanlardan odun indirilmektedir Türkmenlerin tarımdaki payı baskı tanı edilebilir, ama her halükârda ülkenin sadece bir bölümü göçebeleşme sürecine girmiş ve huzurlu dönemlerde göçebelerle yerleşik ahali aralarında ortak bir hayat sürdürülebilmiştir Göçebe yaşam tarzının temelini her ne dek hayvancılık oluşturuyorsa da, sığır ve beygir yetiştiriciliğinin Türkler gelmeden önce de Anadolu ’da kayda değer bir rol oynadığı dikkatten kaçırılmamalıdır Gerçi Türkmenler halı dokumacılığını Anadolu ’ya getirdiler, lakin kaynakların “halı terimiyle, Anadolu ’da önceden beri yapımı aşina altın ve simle bitmiş halı ya da lüks dokuma dokumacılığını kastedip etmediği kesin değildir Bazı alanlarda, mesela moda ürünü olarak da Fransa ve İngiltere ’de bile revaçta olan Türkmen başlığı gibi şüphesiz spesifik bazı ipuçları var Her ne ise, birçok tarım ürünü, dış satım malı olarak saptanabilir Bir geçiş ülkesi olarak da Anadolu belirlenmiş bir rol oynar Ticaret anlaşmalarının imzalanması ve kıymetli altın sikkelerin bastırılmasıyla Sultanlar Anadolu Selçuklu ülkesini, dünya ticaret ailesi halkasına dahil etmişlerdir Şahsen kendileri ve öteki yüksek rütbeli devlet adamları, ulaşımı; insan, hayvan ve eşyalar için konaklama ve depolama amaçlı tesisler yaptırmak suretiyle teşvik etmişlerdir 13 yüzyıldan kalan kervansarayların kalıntıları bugün, Samsun ’dan çıkıp, Tokat, Sivas ve Kayseri üzerinden Konya ’ya giden ve buradan da Alanya, Antalya, Denizli ve Kütahya ’ya ayrılan kervan yolunun etrafını süslemektedir Selçuklu döneminden kalma bir takım köprüler hala günümüzde ulaşıma hizmet etmektedir
“Rum ülkesinin, Ermenilerin, Frenklerin ve Suriye ’nin Sultanı hükümdar kentteki köşklerde, taşradaki saraylarda ikamet eder, etrafındaki bilgin ve sanatçılara değer verirdi İran Örneğine tarafından işleri yürüten ve birçoğu da zaten İranlı olan memurları görevlendirirdi Yazı dili Arapça ve Farsçaydı İç ve dış yönetim biçiminin ayrıntılarına burada girmeyecek, bürokratik ve merkezi idare anlayışları üzerine genel bir değinmeyle yetineceğiz
Resmi din Sünni İslam ’dı 13 yüzyılda yapılıp da sultan ve onun devlet adamları tarafından vakfedilen cami ve medreselerin sayısı çoktur Medreseler din adamıyla yetinmiyor, bununla birlikte memur da yetiştiriyordu İslam ’ın, yöneticilerden istediği sosyal talepler; hamam, şifahane ve öteki hayır kurumları gibi çeşitli yapılana karşılanıyordu Sultanlar, Sünni hüküm danlar olarak tanınmaya büyük siklet verdikleri halde, öteki ayrı görüşlere, siyasal ve sosyal ayaklanmalara kaynaklık etmedikleri sürece hoşgörüyle yaklaşıyorlardı Hatta Anadolu ’da uygulanan İslam anlayışı, diğer Arapİslam ülkelerinde kuşkuyla algılanan din dışı izler taşıyordu O Kadar oysa, meşhur mutasavvıf ve şair Celaleddin Rumi (ö 1271) kadar Konya ’da kurulan ve sultanlarca hararetle desteklenen Mevlevi Dergahı ’nın ibadet şeklinde, müzik ve dansa merkezi bir işlev yüklenmiştir
Devletin hoşgörüsü, Hıristiyan kiliselerin cemaatini de kapsıyordu Dinler arası evlilikler toplumun her sınıfında sık rastlanan bir olaydı Hatta Konya sarayında Hıristiyan olup hanedanla akrabalığı yer alan yüksek rütbeli kişiler vardı Zamanla İslam ’a geçişler arttı; bunun nedeni bazen kariyerinde artış ricası, ara sıra de İslam ’ın başarısını Tanrının istediği yönündeki dostça inanış idi Dinler arası sohbetleriyle Mevlevi Dergahı, Hıristiyanların İslam toplumuna uyumu hususunda çok katkı maddesi sağlamıştır Fakat Anadolu ’daki Rum Hıristiyan cemaati, metropol İstanbul ’dan bambaşka elde etmek ve kilise mallarına el konulması nedenleriyle düzensiz bir durumda kalmışlar ve yok olmaya mahkum olmuşlardır
Saray kültürü, idareli gelişmesi, açık havada karşısında barışçıllığı ve dinsel hoşgörüsüyle Anadolu Selçuklu Sultanlığı, tarihçiler kadar başlıca çok pembe gözlüklerle betimlenmiştir giderken, ancak yeni araştırmalarla layıkıyla ortaya meydana çıkan bir husus göz ardı edilmiştir: Türkmenlerin rolü Türkmenler, beylerinin yönetiminde, imparatorluğun kenar bölgelerinde yaşıyor, bu nedenle hudut korumasında yararlı oldukları gibi, kültürel gelişim içindeki ülkeye en düşük zarar verecek konumda bulunuyorlardı Onları denetlemek, kuvvetli bir merkezi idare için zeka zordu, ve bu bir kez ortadan kalktı mı, kendilerine bahşedilen odak alanlarının sınırlarını genişletmek için akınlara kalkışırlardı Laf konusu halk grupları, örneğin Batı Anadolu ’daki Rumlar için böyle akınlar, sonuçları itibariyle dehşet olurdu Sadece, güvenilmez boydaşlarına muhtaç olmak istemeyen sultanlar, köle ve paralı askerlerden oluşan hazır bir ordu kurdular; bu nedenle Türkmenlerin devletle olan zorunlu bağları daha da gevşedi Otlakçılık aleyhine tarımın gelişmesi ve yönetimin merkezi uygulamaları, Türkmenlerin hayat alanlarını gittikçe daralttı Bunun sonucunda, onlar da devlete karşı ilgisiz, hatta düşmanca bir davranış içine girdiler
Türkmenler kendi İslam anlayışlarını Orta Asya ’dan beraberlerinde getirmişlerdi Her zamanki gibi, cami ve medreselerin uzak olduğu yerlerde, bazıları olasılıkla eski Şamanlara benzeyen şeyhler ve dervişler, bundan böyle sivilleşmiş devlette yeri olmayan “gaza geleneğini canlı tutuyorlardı Tarikat izlerinden diğer bu ilkel dindarlık anlayışında, ağaç ve taşların yüceltilmesi veya ilkel toplumlarda olduğu üzere konuk gösteri pratikleri gibi İslam öncesi unsurlar da vardı Göçebe kadınları yüzlerini açıkta bırakır, toplum içinde, kentlerde hoş karşılanmayacak ölçüde serbestçe dolaşırlardı Ister Hıristiyan ister Müslüman olsun, şehir halkı Türkmenleri nahoş bulur, onları aşağılardı Türkmenler bu ülkenin imajını, Batılı gözlemcilerin daha 12yüzyılda “Türkiyeden bahsedebileceği kadar belirlemişlerse de, yaşamlarını devletten ve sultanlığın yarattığı kültürden hemen hemen tamamen soyutlanmış bir şekilde sürdürüyorlardı
Daha 1 Keykubad vaktinde Anadolu Selçuklu Sultanlığı ’nın dış politika ufukları kararmaya başlamıştı 1220 ’de Moğol hükümdarı Cengiz Han ’ın (ö 1227) orduları İran ’ı zapt edip, Türkmen ve diğer halklardan oluşan bir grubu batıya dürüst zorladılar Sultan, Doğu Anadolu ’da baş belirten bu huzursuzluğun üstesinden geldi, ama oğlu ve ardılı II Keyhüsrev ’e (1236 1246) ağır bir miras bıraktı Yeni sultan bu durumun haberdar görünüyordu Monarşik yönetimini kuvvetlendirmek için, tahta geçer geçmez, kardeşini bertaraf etti; bu, Selçuklu Hanedanlığı ’nın tarihinde eşi görünmeyen bir kullanım idi 1240 yılında, gezgin Türkmen şeyhi Baba Ishak ’tan etkilenerek Türkmenler Doğu Anadolu ’da ayaklandılar ve sultan bu halk ayaklanmasını acımasız bir sertlikle bastırdı Bu şekilde sarsılmış Anadolu Selçuklu Sultanlığı, Moğollarla askeri açıdan karşısında karşıya ulaşmak için yeteri dek kuvvetli değildi 1243 tarihli Kösedağı yenilgisinden daha sonra II Keyhüsrev, ülkesinin batısına kaçtı; giderken muzaffer Moğollar, Kayseri ’yi talan ediyorlardı II Keyhüsrev ’in veziri ise duruma hâkim olup, onlarla bir mütareke anlaşması sağladı
Moğol Hükümdarlığı ve Beylikler Dönemi ’nin Başlangıcı (12431307)
Anadolu Selçuklu Sultanlığı, artık Moğollara haraç ödeyen uydu bir devlet haline gelmiş, ama geçici bir süre için işgal edilmekten kurtulmuştu II Keyhüsrev ’in kendi aralarında kavgalı oğullarının yerine, Moğolların müdahalesine meydan vermeksizin, devleti şimdiye kadarki haliyle tutmaya çalışan vezirler yönetimi üstlenmişlerdi Bu devlet adamlarının başında, doğuştan Rum olan Celaleddin Karatay geliyordu
Bu görece sükünet, 1256 ’da ilk önce hassas bir şekilde bozuldu İran ’ın Moğol hükümdarı Hülagu Han, Orta Asya ’dan gelen göçebe akınları için yere ihtiyaç duyup, böylece ordu komutanı Baycu ’ya, askerleriyle birlikte Anadolu ’ya çekilmesini emreder Bu, antlaşmaya aykırı davranışınlar gerisinde her ne değin aracısız düşmanca bir hedef yahut da, yine de Moğol göçebeler, Anadolu için ciddi bir tehdit oluşturuyorlardı, bilhassa de mera alanlarını kaybetmeyi göze alması gereken Türkmenler için Türkmen ve Hıristiyanlardan oluşan Anadolu Selçuklu Sultanlığı ordusu, Moğollar tarafından darmadağın edildi ve Karatay ’ın yerine, “Pervane adıyla tarihe geçen Muineddin Süleyman göreve getirildi
Anadolu Selçuklu Sultanlığı, ismen Moğolların hâkimiyeti aşağı görünürken, sahiden egemen devletlere ayrıldı Bunun nedeni, Selçuklu Hanedanlığı ’nın erkek soyunun 1307 ’de Moğollar tarafından yok edilmesi değildir, aksine çoğalan olayların yanı sıra oluşan bir durumdur; çünkü sultanlar on yıllardır bundan böyle anılmaya değer bir rol oynamamışlardır *