iltasyazilim
FD Üye
Ankara Yöresi Kıyafetleri
Ankaranın Kıyafetleri
a) Bayan Giyimi
Ankara'da ele geçen en eski örneklerden yakın zamana dek yapılan araştırmalarda görülen esas kadın kıyafetlerinin en garip olanları ekip halinde holta ve salta ile birlikte veya tek giyilen sırmalı entarilerle setentiliyon gibi düz ve kalın münakkaş ipek kumaşlardan yapılan etek ceket şeklindeki elbiseler teşkil etmektedir
Nikah kıyafetleri:
Gelin elbiseleri ile düğün elbiseleri aynıdır Yalnız gelinleri farklı kılan şey, başlarındaki tel ve duvaklardır Ağır elbise olarak addedilen bu elbiseler yalnızca düğün ve düğünle ilgili törenlerde (nişanlar, kına geceleri, paça günleri vb) giyilir, bunun dışında elbette giyilmezdi
Düğün elbiselerinin en eski örneklerini üç etek entariler oluşturur Bunların öyle ya da böyle üç yüzyıllık bir geçmişi vardır Üç eteklerden sonra iki etek denilen harbalı ve holtalı elbiseler giyilmeye başlanmıştır İki eteklerden sonra da ağır ağır holtalar terkedilerek holtasız düz elbiselere talep başlamıştır fakat bunların da birincil örneklerini, belinin iki yanı büzgü ve pastalı çokça tek etekten oluşan, çantalı entari olarak sözcük grubu edilen sırmalı elbiseler teşkil etmektedir
Genç Kız Kıyafetleri:
Genç kızların kıyafeti genellikle sade ve basittir Süslü elbiseler giymeleri toplumca ayıp sayılırdı Esasen kızların kına gecesi ve şerbet (nişan) cilt diğer merasimlerde (nikah ya da mevlüt) bulunmaları da geleneklere tutarsız idi
Gezme Elbiseleri:
II Abdülhamit devrinden otuz sene öncesine kadar devlete ait misafirliklere gidişlerde, bayram ziyaretlerinde zengin hanımlar ipek kadife ya da fasone denilen yünlü kumaşlardan veya çitari denilen ipeklilerden uzun entariler giyerlerdi Daha eskiler ise kutni denilen kumaşlardan yapılan elbiseler giyerlerdi
İç Çamaşırları:
Çamaşır olarak tene üç en dokum bezden kalçaya dek uzunlukta bolca bir gömlek giyilirdi Bu gömlek üstüne sutyen yerine canfes veya öteki herhangi bir kumaştan kolsuz buruşuk, havuz yakalı, önden üç düğme ile iliklenen bir yelek üstüne de gezi ya da öteki kumaşlardan bir içlik giyilirdi
Gündelik Kıyafetler:
Mevsime, yaşa hesaplı duruma tarafından bir takım şansın dönmesi gösterir Yoksul ve orta halli kadınlar, direkt çinti donu denilen dış donu üstüne basmadan bir içlik, içlik üstüne de basmadan içi pamuklu ve üstü parmak dikişli ceket şeklinde düz hırka giyerler, başlarına yaşlılar kalıpsız iki parmak yüksekliğinde fes giyip, üzerine oyasız yemeni örterlerdi
Sokak Kıyafetleri:
Ele geçen en eski kaynaklara tarafından XVII yüzyılda Ankara'da ferace giyildiği görülür Feracelerden sonradan çarlar giyilmeye başlanmıştır I Abdülhamit devrinde feraceler yasaklanıp çarşaf giyilmesi emredilince, gençler çarşafı tercih etmiş, yaşlılar ise beyaz çarlarını giymeye devam etmişlerdir
Hamam Kıyafetleri:
Yeni gelin veya zengin genç hanımların hamam kıyafetleri de dikkate değerdir Yeni gelin veya zengin genç bir hanım hamama bu arada helâi don ve gömleğini, sevai telli yelek ve içliğini, üzerine elbisesini giyer, başına oyalı yemenisini takar, hamam bohçasını hazırlayarak Bağdat çarını giyip hamama giderdi
b) Erkek Giyimi:
Anadolu erkek giyimi, Ankara da dahil elde etmek üzere üç grup aşağıda toplamak mümkündür:
Üç etek entariler,
Şalvar ve işlik, fermani ya da gazekiden oluşan takımlar,
Efe, zeybek veya dadaşlara özgü dizlikli zıpka ya da zıvgalı camadan veya cepkenli kıyafetler
Ankara'da erkek kıyafetleri üzerindeki araştırmalar, yaklaşık bir birbuçuk asır evvelinden Cumhuriyet devrine değin olan giysi çeşitleri üzerinde yapılmıştır Bu vakit içinde Ankara'da farklı alanlara yönlendirilmiş insanlar tabakasının giydiği kıyafetleri esas beş esas başlık aşağıda toplamak mümkündür
İlmiye Sınıfının Kıyafeti:
İlmiye sınıfına ait başlıca takımların en dikkate layık olanlarını üç etek entariler teşkil eder Abdülhamit devrinin sonuna kadar ilmiye sınıfının olduğu dek esnaf sınıfının da giyiminin unsurunu oluşturmuştur Çoğunlukla şetari, altıparmak veya osmaniye topu gibi yollu kumaşlardan yapılan bu entariler önü boyunca açık, yanlarının birer karış yeri yırtmaçlı, uzun kollu, haydari yakalı, önünün bele değin kısmı ile kol yerleri kaytan süslü olur ve belinin yanında minik bir bağla bağlamak suretiyle iki önü birbiri üstüne kavuşurdu hemen hemen II Abdülhamit devrinin birincil yarısına dek hocalar kadar gayet uzun ve bol şalvarlar pamuklu iç işlikleri ile giyilen bu üç etek entariler üstüne bele ince tarzda (esnaf ve efelerinkinden ince edinmek üzere) ipekli Trablus kuşağı, beyaz tiftik ya da Gürün şalından bir kuşak sarılır, sırta da mevsim ve duruma kadar ya pamuklu hırka veya Mekke hırkası, sokakta lata, camide ise cüppe giyilirdi
Üç etek entariler terkedildikten daha sonra, ilmiye sınıfı göre pantolona çok benzer, yalnız üstü ondan azıcık daha çokça elifiye şalvarlar giyilmiştir Elif iyeler üzerine, birazcık zengince olanlar Şam toplandan, varlıklı olmayanlar yollu pazen ya da ketenden parmak yakalı, önden düğmeli, uzun bilezikli kollu bir işlik giyer, bele beyaz tiftik veya Gürün şalından bir kuşak sarar, üstüne çuha ya da kumaştan bir yelek giyerlerdi
Okuma Çağındaki Çocukların kıyafeti:
Okuma çağındaki çocuklar, okuyan ve okumayan edinmek üzere iki kısma ayrılır ve bunlardan okumayanlar esnaf olurdu
Okuyan çocukların kıyafeti; II Abdülhamit devrinin birinci yarısına değin üç etek entari üstüne çuhadan mintan giyer, bellerine şal kuşak sararlardı Ankara'da ilk Maarif Teşkilatı kurulduktan sonradan bu üç etek entariler kalkmış, yerine pazen veya kumaştan içi kaplı uzun şalvarlar ile işlik ve pamuklu hırkadan ibaret takımlar giyilmeye, daha sonraları ise elifiyeler ve nihayet ekonomik durumu iyi olanlar göre setre pantollar giyilmeye başlanmıştır
Yeni yetişen ve okumayan 1314 yaşındaki esnaf çocuklarından efeliğe coşkulu olanlar yaşlıların giydiği bu kısa şalvarların azıcık daha darca ve titiz olanları ile tıpkı efelerinki gibi işlik, yelek, fermani giyer, bele genişçe bir kuşak ile isteyenler silâhlık kuşanırdı Efe almak istemeyen gençler ise yaşlıların giydiği takımların daha kuytu ve gösterişlisini giyerlerdi
Esnaf Kıyafetleri:
II Abdülhamit Devri'nin sonlarına değin Ankaralı esnaf da tıpatıp ilmiye sınıfı gibi üç etek entarilerden oluşan takımlar giyerdi Bu entarilerin altına, yakasından güzel görünmesi için bir içişliği giyilir, bele uzun veya değirmi şal kumaş kuşanılır, sırta da hocalardan ayrı olarak kuşağın üzerini örtecek uzunlukta işlemesiz bir gazeki veya fermani giyilirdi Mekke hırkası bulunanlar bunların üzerine keza bir Mekke hırkası veya pamuklu hırka, kışın ise hocalardan öbür olarak isteyenler miriz, aba, daha zengince olanlar ise kürk giyerlerdi
Efe ve Zeybek Kıyafeti:
Zeybeklerin giydikleri elbiseler adeta birbirine aynı Bunlar dizlik, işlik, camadan veya cepken ve bellerinde genişçe sarılı kuşak, kuşak üzerinde değişik silâhlarla dolu bir silâhlıktan ibarettir
Zeybekler kendi arasında yiğitlik ve yiğitlikle sivrilenleri efe diye anarlardı Efeler, çarlık dizlik denilen beyaz patiskadan diz kapağının hemencecik aşağıda bir tür kısa şalvar giyerlerdi Bu dizliklerin paçalık anlatım tarzı edilen kısımları san ipekli işli olur ve sim karışık, yünden uzun, beyaz Sivrihisar diz çorapları ile giyilirdi Sonraları bu dizlik ve çoraplar terkedilerek II Abdülhamit devrinin ilk yarısına kadar bunların işlemesiz, düz patiskadan olanları ile düz beyaz yünden diz çorapları giyilmiştir Sekiz metre patiskadan fazla bol ve geniş bir surette yapılan bu dizliklerin tüm kıvrıntı ve döküntüleri arkada biriktirmek suretiyle önü az kalsın düz ve kırışıksız olur, diz kapağının hemencecik altında ve mısra sımsıkı yerleşik durumda olan parçasıyla ayağa giyilen diz çorabı arasında iki parmak yer açık kalarak deri görünürdü Beyaz dizlikler ile sırta çarlık işlik denilen beyaz patiskadan parmak yakalı, önden kocaman sedef düğmeli, uzun bilezikli kollan olan bir işlik ve onun üstüne kırmızı beyaz yollu osmaniye işlik giyilir, bele genişçe şal kuşak ile silâhlık takılırdı Bu takımlar ile ayağa elbette kırmızı diz alt, uzun, beyaz ajurlu diz çorabı ve kırmızı cimcime ya da yemeni, sırta da osmaniye işlik üzerine sırmalı camadan veya sırmalı cepken, bunlar yahut sırmalı yelek giyilirdi
Uzun konçla diz çorabı ve hatta çizme giymekle beraber dizlik giyenlerinin diz kapaklan ile baldırlarının büyük bir kısmı mutlaka açık bulunurdu Başlarına fes giyer, üstüne ipekli çevre ve pusu sararlardı Cepkenlerini giymeyip omuzlarından aşağıda sarkıtmak âdetleri idi
Memur Kıyafetleri:
Ankara'daki memur kıyafetleri; yüksek, orta ve küçük dereceli memur kıyafeti elde etmek üzere üç gruba ayrılır
Yüksek dereceli memurlar; setre pantollar ile beş cm yüksekliğinde dik veya uçları kelebek yakalı gömlekler giyer, yakalara boynun ardından iliklenen hazırlanmış uzun kravat veya papyon kravat bağlayıp, bunları mücevherli iğneler ile tuttururlar, gömlek ve pantolon üstüne de göğsü kapalı bir yelek giyerlerdi Başlarında kalıplı fes (sonradan hasırlı fes) ve ellerinde şık bir baston bulunurdu
Orta dereceli memurlar; setre pantol veya ceket pantollar ile kolalı gömlek yerine basma işlik giyer ve üstüne işliği örterek şık görünmesi için düz veya pastalı, kolalı patiskadan bir jile takarlardı Bu jileler üstüne düşey ya da ucu kıvrık kolalı bir yakalık ve beşparmak genişliğinde uçları kıvrık kolalı kolluk ile boynun gerisinde iliklenen hazır kravat takılır ve üzerine yelek giyilirdi Başlarına da şıllık fesleri denilen feslerden takarlardı
Küçük dereceli memurların kıyafetleri ise karışıktır Genel Olarak elifiye giymekle beraber üzerine ceket giyenler de bulunurdu Başlarında, sarıksız dal fes bulunması şarttı *
Ankaranın Kıyafetleri
a) Bayan Giyimi
Ankara'da ele geçen en eski örneklerden yakın zamana dek yapılan araştırmalarda görülen esas kadın kıyafetlerinin en garip olanları ekip halinde holta ve salta ile birlikte veya tek giyilen sırmalı entarilerle setentiliyon gibi düz ve kalın münakkaş ipek kumaşlardan yapılan etek ceket şeklindeki elbiseler teşkil etmektedir
Nikah kıyafetleri:
Gelin elbiseleri ile düğün elbiseleri aynıdır Yalnız gelinleri farklı kılan şey, başlarındaki tel ve duvaklardır Ağır elbise olarak addedilen bu elbiseler yalnızca düğün ve düğünle ilgili törenlerde (nişanlar, kına geceleri, paça günleri vb) giyilir, bunun dışında elbette giyilmezdi
Düğün elbiselerinin en eski örneklerini üç etek entariler oluşturur Bunların öyle ya da böyle üç yüzyıllık bir geçmişi vardır Üç eteklerden sonra iki etek denilen harbalı ve holtalı elbiseler giyilmeye başlanmıştır İki eteklerden sonra da ağır ağır holtalar terkedilerek holtasız düz elbiselere talep başlamıştır fakat bunların da birincil örneklerini, belinin iki yanı büzgü ve pastalı çokça tek etekten oluşan, çantalı entari olarak sözcük grubu edilen sırmalı elbiseler teşkil etmektedir
Genç Kız Kıyafetleri:
Genç kızların kıyafeti genellikle sade ve basittir Süslü elbiseler giymeleri toplumca ayıp sayılırdı Esasen kızların kına gecesi ve şerbet (nişan) cilt diğer merasimlerde (nikah ya da mevlüt) bulunmaları da geleneklere tutarsız idi
Gezme Elbiseleri:
II Abdülhamit devrinden otuz sene öncesine kadar devlete ait misafirliklere gidişlerde, bayram ziyaretlerinde zengin hanımlar ipek kadife ya da fasone denilen yünlü kumaşlardan veya çitari denilen ipeklilerden uzun entariler giyerlerdi Daha eskiler ise kutni denilen kumaşlardan yapılan elbiseler giyerlerdi
İç Çamaşırları:
Çamaşır olarak tene üç en dokum bezden kalçaya dek uzunlukta bolca bir gömlek giyilirdi Bu gömlek üstüne sutyen yerine canfes veya öteki herhangi bir kumaştan kolsuz buruşuk, havuz yakalı, önden üç düğme ile iliklenen bir yelek üstüne de gezi ya da öteki kumaşlardan bir içlik giyilirdi
Gündelik Kıyafetler:
Mevsime, yaşa hesaplı duruma tarafından bir takım şansın dönmesi gösterir Yoksul ve orta halli kadınlar, direkt çinti donu denilen dış donu üstüne basmadan bir içlik, içlik üstüne de basmadan içi pamuklu ve üstü parmak dikişli ceket şeklinde düz hırka giyerler, başlarına yaşlılar kalıpsız iki parmak yüksekliğinde fes giyip, üzerine oyasız yemeni örterlerdi
Sokak Kıyafetleri:
Ele geçen en eski kaynaklara tarafından XVII yüzyılda Ankara'da ferace giyildiği görülür Feracelerden sonradan çarlar giyilmeye başlanmıştır I Abdülhamit devrinde feraceler yasaklanıp çarşaf giyilmesi emredilince, gençler çarşafı tercih etmiş, yaşlılar ise beyaz çarlarını giymeye devam etmişlerdir
Hamam Kıyafetleri:
Yeni gelin veya zengin genç hanımların hamam kıyafetleri de dikkate değerdir Yeni gelin veya zengin genç bir hanım hamama bu arada helâi don ve gömleğini, sevai telli yelek ve içliğini, üzerine elbisesini giyer, başına oyalı yemenisini takar, hamam bohçasını hazırlayarak Bağdat çarını giyip hamama giderdi
b) Erkek Giyimi:
Anadolu erkek giyimi, Ankara da dahil elde etmek üzere üç grup aşağıda toplamak mümkündür:
Üç etek entariler,
Şalvar ve işlik, fermani ya da gazekiden oluşan takımlar,
Efe, zeybek veya dadaşlara özgü dizlikli zıpka ya da zıvgalı camadan veya cepkenli kıyafetler
Ankara'da erkek kıyafetleri üzerindeki araştırmalar, yaklaşık bir birbuçuk asır evvelinden Cumhuriyet devrine değin olan giysi çeşitleri üzerinde yapılmıştır Bu vakit içinde Ankara'da farklı alanlara yönlendirilmiş insanlar tabakasının giydiği kıyafetleri esas beş esas başlık aşağıda toplamak mümkündür
İlmiye Sınıfının Kıyafeti:
İlmiye sınıfına ait başlıca takımların en dikkate layık olanlarını üç etek entariler teşkil eder Abdülhamit devrinin sonuna kadar ilmiye sınıfının olduğu dek esnaf sınıfının da giyiminin unsurunu oluşturmuştur Çoğunlukla şetari, altıparmak veya osmaniye topu gibi yollu kumaşlardan yapılan bu entariler önü boyunca açık, yanlarının birer karış yeri yırtmaçlı, uzun kollu, haydari yakalı, önünün bele değin kısmı ile kol yerleri kaytan süslü olur ve belinin yanında minik bir bağla bağlamak suretiyle iki önü birbiri üstüne kavuşurdu hemen hemen II Abdülhamit devrinin birincil yarısına dek hocalar kadar gayet uzun ve bol şalvarlar pamuklu iç işlikleri ile giyilen bu üç etek entariler üstüne bele ince tarzda (esnaf ve efelerinkinden ince edinmek üzere) ipekli Trablus kuşağı, beyaz tiftik ya da Gürün şalından bir kuşak sarılır, sırta da mevsim ve duruma kadar ya pamuklu hırka veya Mekke hırkası, sokakta lata, camide ise cüppe giyilirdi
Üç etek entariler terkedildikten daha sonra, ilmiye sınıfı göre pantolona çok benzer, yalnız üstü ondan azıcık daha çokça elifiye şalvarlar giyilmiştir Elif iyeler üzerine, birazcık zengince olanlar Şam toplandan, varlıklı olmayanlar yollu pazen ya da ketenden parmak yakalı, önden düğmeli, uzun bilezikli kollu bir işlik giyer, bele beyaz tiftik veya Gürün şalından bir kuşak sarar, üstüne çuha ya da kumaştan bir yelek giyerlerdi
Okuma Çağındaki Çocukların kıyafeti:
Okuma çağındaki çocuklar, okuyan ve okumayan edinmek üzere iki kısma ayrılır ve bunlardan okumayanlar esnaf olurdu
Okuyan çocukların kıyafeti; II Abdülhamit devrinin birinci yarısına değin üç etek entari üstüne çuhadan mintan giyer, bellerine şal kuşak sararlardı Ankara'da ilk Maarif Teşkilatı kurulduktan sonradan bu üç etek entariler kalkmış, yerine pazen veya kumaştan içi kaplı uzun şalvarlar ile işlik ve pamuklu hırkadan ibaret takımlar giyilmeye, daha sonraları ise elifiyeler ve nihayet ekonomik durumu iyi olanlar göre setre pantollar giyilmeye başlanmıştır
Yeni yetişen ve okumayan 1314 yaşındaki esnaf çocuklarından efeliğe coşkulu olanlar yaşlıların giydiği bu kısa şalvarların azıcık daha darca ve titiz olanları ile tıpkı efelerinki gibi işlik, yelek, fermani giyer, bele genişçe bir kuşak ile isteyenler silâhlık kuşanırdı Efe almak istemeyen gençler ise yaşlıların giydiği takımların daha kuytu ve gösterişlisini giyerlerdi
Esnaf Kıyafetleri:
II Abdülhamit Devri'nin sonlarına değin Ankaralı esnaf da tıpatıp ilmiye sınıfı gibi üç etek entarilerden oluşan takımlar giyerdi Bu entarilerin altına, yakasından güzel görünmesi için bir içişliği giyilir, bele uzun veya değirmi şal kumaş kuşanılır, sırta da hocalardan ayrı olarak kuşağın üzerini örtecek uzunlukta işlemesiz bir gazeki veya fermani giyilirdi Mekke hırkası bulunanlar bunların üzerine keza bir Mekke hırkası veya pamuklu hırka, kışın ise hocalardan öbür olarak isteyenler miriz, aba, daha zengince olanlar ise kürk giyerlerdi
Efe ve Zeybek Kıyafeti:
Zeybeklerin giydikleri elbiseler adeta birbirine aynı Bunlar dizlik, işlik, camadan veya cepken ve bellerinde genişçe sarılı kuşak, kuşak üzerinde değişik silâhlarla dolu bir silâhlıktan ibarettir
Zeybekler kendi arasında yiğitlik ve yiğitlikle sivrilenleri efe diye anarlardı Efeler, çarlık dizlik denilen beyaz patiskadan diz kapağının hemencecik aşağıda bir tür kısa şalvar giyerlerdi Bu dizliklerin paçalık anlatım tarzı edilen kısımları san ipekli işli olur ve sim karışık, yünden uzun, beyaz Sivrihisar diz çorapları ile giyilirdi Sonraları bu dizlik ve çoraplar terkedilerek II Abdülhamit devrinin ilk yarısına kadar bunların işlemesiz, düz patiskadan olanları ile düz beyaz yünden diz çorapları giyilmiştir Sekiz metre patiskadan fazla bol ve geniş bir surette yapılan bu dizliklerin tüm kıvrıntı ve döküntüleri arkada biriktirmek suretiyle önü az kalsın düz ve kırışıksız olur, diz kapağının hemencecik altında ve mısra sımsıkı yerleşik durumda olan parçasıyla ayağa giyilen diz çorabı arasında iki parmak yer açık kalarak deri görünürdü Beyaz dizlikler ile sırta çarlık işlik denilen beyaz patiskadan parmak yakalı, önden kocaman sedef düğmeli, uzun bilezikli kollan olan bir işlik ve onun üstüne kırmızı beyaz yollu osmaniye işlik giyilir, bele genişçe şal kuşak ile silâhlık takılırdı Bu takımlar ile ayağa elbette kırmızı diz alt, uzun, beyaz ajurlu diz çorabı ve kırmızı cimcime ya da yemeni, sırta da osmaniye işlik üzerine sırmalı camadan veya sırmalı cepken, bunlar yahut sırmalı yelek giyilirdi
Uzun konçla diz çorabı ve hatta çizme giymekle beraber dizlik giyenlerinin diz kapaklan ile baldırlarının büyük bir kısmı mutlaka açık bulunurdu Başlarına fes giyer, üstüne ipekli çevre ve pusu sararlardı Cepkenlerini giymeyip omuzlarından aşağıda sarkıtmak âdetleri idi
Memur Kıyafetleri:
Ankara'daki memur kıyafetleri; yüksek, orta ve küçük dereceli memur kıyafeti elde etmek üzere üç gruba ayrılır
Yüksek dereceli memurlar; setre pantollar ile beş cm yüksekliğinde dik veya uçları kelebek yakalı gömlekler giyer, yakalara boynun ardından iliklenen hazırlanmış uzun kravat veya papyon kravat bağlayıp, bunları mücevherli iğneler ile tuttururlar, gömlek ve pantolon üstüne de göğsü kapalı bir yelek giyerlerdi Başlarında kalıplı fes (sonradan hasırlı fes) ve ellerinde şık bir baston bulunurdu
Orta dereceli memurlar; setre pantol veya ceket pantollar ile kolalı gömlek yerine basma işlik giyer ve üstüne işliği örterek şık görünmesi için düz veya pastalı, kolalı patiskadan bir jile takarlardı Bu jileler üstüne düşey ya da ucu kıvrık kolalı bir yakalık ve beşparmak genişliğinde uçları kıvrık kolalı kolluk ile boynun gerisinde iliklenen hazır kravat takılır ve üzerine yelek giyilirdi Başlarına da şıllık fesleri denilen feslerden takarlardı
Küçük dereceli memurların kıyafetleri ise karışıktır Genel Olarak elifiye giymekle beraber üzerine ceket giyenler de bulunurdu Başlarında, sarıksız dal fes bulunması şarttı *