iltasyazilim
FD Üye
Arifİ Dikgerani Kim
Arifİ Dikgerani Hakkında Veri
Arifİ Dikgerani on dördüncü yüzyılda, Buhârâ'da yetişen velîlerden İnsanları Hakk'a dâvet eden doğru yolu göstererek dünyâ ve âhiret seâdetine kavuşturan ve kendilerine Silsilei aliyyeadı verilen büyük âlim ve velîlerden Seyyid Dikte Külâl hazretlerinin dört halîfesinden ikincisidir İsmi, Ârif'dir Buhârâ civârındaki Dikgerân köyünde doğduğu için Dikgerânî nisbesiyle meşhûr olduDoğum ve vefât târihleri bilinmemektedir Dikgerân'da vefât etti
Ufak yaşta ilim tahsîline başlayan Ârifi Dikgerânî, bâzı velîlerin sohbetinde bulundu Tasavvufa aleyhinde alâka duydu Zamânının en büyük velîsi Seyyid Dikte Külâl hazretlerinin huzûruna gidip sohbetleriyle şereflendi Uzun müddet hizmetinde bulunup maddî mânevî pekçok ihsânlara kavuştu Tasavvuf yolunda ilerleyip Seyyid Dikte Külâl hazretlerinin önde gelen talebelerinden oldu Seyyid Emir Külâl hazretleri onun hakkında; Benim yakınlarım aralarında iki kimseden daha üstünü yoktur Bunlar Behâeddîn Buhârî ve Ârifi Dikgerânî'dir Bunlar akranları ile olan yarışmada topu kapmışlardırbuyurdu Hocası zâhirî ve bâtınî ilimlerde yükselen Ârifi Dikgerânî'ye talebe geliştirmek ve insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatmak husûsunda bütün icâzet, diploma ve hilâfet verdi
Seyyid Dikte Külâl hazretleri vefat hastalığında iken, talebelerini toplayıp vasiyetini bildirdi Sonradan yanında yer alan oğullarından Emir Burhân'ı yetiştirilmek üzere Şâhı Nakşibend Behâeddîn Buhârî'ye, Dikte Hamza'yı Mevlânâ Ârifi Dikgerânî'ye, Emir Şâhı Şeyh Yâdigâr'a, Emir Ömer'i de Mevlânâ Celâleddîn Dehkesânî'ye havâle etti Oğullarına dönerek buyurdu oysa: Hanginiz, Allahü teâlânın kullarına hizmet vermek husûsunda benim vekîlim olur?Oğulları; Ey yakîn yolunun rehberi! Biz buna nasıl baskı yetirebiliriz Ama bu işi kim kabûl ederse biz onun hizmetinde bulunuruzdediler Oğullarının bu sözü üzerine başını eğip murâkabeye dalan SeyyidEmir Külâl hazretleri, bir müddet sonra başını kaldırdı ve; Büyüklerin rûhâniyeti, Dikte Hamza'nın bu işi kabûl etmesini işâret buyurdulardedi Yetiştirilmesi Ârifi Dikgerânî'ye emânet edilmiş olan Emir Hamza, kabûllenmeyeceğini arz etti ise de; Bunu kabûl etmekten diğer çâre göremiyorum Kabûl edeceksin Bu iş bizim elimizde değildir Sen de biliyorsunbuyurdu
Bundan sonradan Seyyid Dikte Külâl hazretleri talebelerinden ve oğullarından ayrılıp husûsî odasına geçti Üç gün üç gece dışarı çıkmadı Daha Sonra dışarı çıktı Meclisinde toplananlar neden üç gündür dışarı çıkmadığını sordular Buyurdu ancak: Üç geceden beri benim ve talebelerimin hâli nasıl olur?diye düşünüyordum Gâibden kulağıma bir ses geldi Şöyle deniliyordu: Ey Emîr Külâl! Kıyâmet gününde seni, senin talebelerini, dostlarını, sizin mutfağınızdan uçan bir sineğin üstüne konduğu kimseleri bile affettimAllahü teâlâ, fadlından ve kereminden ihsân ettiBunları söylediği Perşembe günü sabaha içten vefât etti
Ârifi Dikgerânî, Seyyid Emîr Külâl hazretlerinin vefâtından sonra insanlara İslâm dîninin dikte ve yasaklarını anlatarak onların kurtuluşlarına vesîle olmaya çalıştı Şâhı Nakşibend Buhârî hazretleri, hocası Emîr Külâl hazretlerinin Ârifi Dikgerânî hakkındaki; Bizim yakınlarımızdan iki kimseden daha üstünü yokturişâretine uyarak ona büyük saygı ve derin saygı gösterdi
Bütün yedi sene Mevlânâ Ârifi Dikgerânî'nin sohbetlerine devâm etti Öylesine saygı gösterdi ama, su kenarında abdest alsalar, onun üstüne geçmemeye ve aşağı abdest almaya uyarı etti Yolda birlikte giderlerken de ileriye geçmemeye dikkat etti Çünkü Mevlânâ Ârifi Dikgerânî, Seyyid Emîr Külâl hazretlerinin hizmetine kendilerinden evvel girmiş, vakit yönüyle kendisinden daha kıdemliydi
Hac ibâdetini yapmak üzere iki defâ Mekkei mükerremeye giden Ârifi Dikgerânî'nin bu yolculukları sırasında yanına Şâhı Nakşibend Buhârî hazretleri de vardı Ârifi Dikgerânî'ye aleyhinde saygıda hata etmeyen Şâhı Nakşîbend, bu berâberlikleri hakkında şöyle buyurdu: Kuytu zikirle meşgûl olurken, içimizde esrârlı bir veri meydana geldi O sırrı anlayışlı olmak istedik Otuz sene boyunca Mevlânâ Ârif ile bu yolda birlikte ilerledik İki defa Hicaz seferine çıktık Pek fazla Allah adamıyla karşılaştık Köşe, bucak, zâviye, dergâh dolaştık Eğer mânâ âleminde Mevlânâ Ârif dek yüksek ya da onun kavuştuğu esrârdan bir zerreye sâhib olan bir kimse görmüş olsaydım, buralara dönmezdim
Hac yolculukları sırasında Şâhı Nakşibend Behâeddîn Buhârî, Merv'de inerek bir müddet orada kaldı Sevenleri ve bağlıları da etraftan ve Mâverâünnehr'den gelip Merv şehrinde toplandılar Sohbetlerinde bulunup engin mânâ denizinden inciler topladılar Ârifi Dikgerânî ise, memleketine dönerek sohbetleriyle insanlara yargı yolu gösterdi O Kadar çok insan onun sohbetinde bulunup istifâde etti Bu sohbetleri sırasında sevenlerinden biri bir hediye getirip ibraz etti Ârifi Dikgerânî özür beyân ederek bu hediyeyi kabûl etmedi ve; Armağan kabûl etmek o insana yaraşır oysa, onun duâsı bereketiyle hediye getiren murâdına ersin Bizde ise böylece bir nitelik yoktur Hediyenizi kabûl edemeyizbuyurdu Böylece yüksek derece sâhibi olduğunu gizleyerek tevâzu gösterdi
Bir sohbeti sırasında talebelerine yemek ikrâm ettikten sonra; Bir insan yemek yerken her uzvu ayrı olarak bir işle meşgûldür Ya kalbi ne ile meşgûldür?diye sordu Talebeleri; Allahü teâlânın zikriyle meşgûl olurdediler Onlara buyurdu ki: Zikir, bu yerde kelimeyle değildir Sebepten müsebbibe gitmek, nîmetten nîmet vericiye intikâl etmek sûretiyledir
Bir diğer sohbeti esnasında da buyurdu ama: Kendi tedbirine güvenenin yeri Cehennem'dir Tedbirini aldıktan daha sonra Allahü teâlânın takdîrine bağlananın ise yeri Cennet'tir
Yüksek ilim, fazîlet ve hoş ahlâk sâhibi olup, Emri bi'lmârûf ve nehyi ani'lmünker vazîfesini bir lahza bile ihmâl etmeyen Ârifi Dikgerânî hazretlerinin birçok kerâmetleri hâsıl oldu
Bir gün Dikgerân köyünde şiddetli yağan yağışlar netîcesinde büyük bir su baskını felâketi başgösterdi Köy halkı, bütün köyün silinip süpürüleceği korkusuyla feryâd etmeye başladı Güya bir asılbaba günü idi Sesleri işiten Ârifi Dikgeranî hazretleri mescidden dışarı çıkarak durumu fark etti Allahü teâlâya bu âfetten Dikgerân köyünü koruması için duâ etti Sonra da su baskını sularına seslenerek; Eğer beni alıp götürebilirsen hiç durma, al götür!buyurdu Sel suları aniden yumuşayıp sindi Köy ve köy halkı da bu âfetten kurtuldu
Ârifi Dikgerânî, ömrünün son günlerinde, hac dönüşünde Merv'de kalan ve insanları irşâd edip, dürüst yolu gösteren Şâhı Nakşibend Behâeddîn Buhârî hazretlerine haberci göndererek; Çabuk yetişiniz Âhirete göç etmemiz yakınlaştı Size vasiyetlerim varbuyurdu Haberi alır almaz, Merv'den ayrılan Şâhı Nakşibend hazretleri hızla Buhârâ yolunu tuttu Dikgerân köyüne geldiğinde, Ârifi Dikgerânî'nin yanında yakınlarından ve talebelerinden bir kalabalık bulunuyordu Mevlânâ Ârif, Şâhı Nakşibend hazretlerini saygıyla karşıladı Yanındaki topluluğa kendilerini başbaşa bırakmalarını istedi ve; Hace Behâeddîn ile aramızda bir sır var Bu sırrı karşılaşmak için ikimiz tenhâ bir yere gideceğiz, yahut siz buradan çekilmeği tercih eder misiniz?buyurdu Kalabalık uzaklaşınca, Şâhı Nakşibend Buhârî hazretlerine dönerek; Aramızda mânâda büyük birlik ve berâberlik hâsıl oldu Hemen de bu birlik ve berâberlik üzereyiz İşte süre sona erişti Kendi yakınlarıma ve sizinkilere nazar ettim Bu tarîkatte ehliyeti ve yoksulluk sıfatını en ziyâde Hâce Muhammed Pârisâ'da buldum Tarîkatte elime geçen her lütfu ihsânı ve mânâyı ona havâle ettim Yakınlarıma ona bağlanmalarını emrettim Sizin de bu hususta yardımınızı esirgemeyeceğinizden kesin elde etmek isterim Zâten Muhammed Pârisâ sizin de bağlılarınızdandır Şu Anda sizden isteğim; kendi elinizle su kaplarını yıkayın, iki diziniz üzerine oturup elinizle alev yakın ve suyumu ısıtın Techiz ve tekfin için lâzım olan şeyleri yerine getirin Vefâtımdan üç gün sonra da yerinize dönünbuyurdu
Yakınları ve talebeleriyle görüşüp helâlleştikten daha sonra Dikgerân'da vefât eden Ârifi Dikgerânî hazretlerinin cenâzesini Şâhı Nakşibend Buhârî yıkadı ve namazını kıldırdı Onu defnettikten daha sonra her tarafta Merv'e döndü
Ârifi Dikgerânî'nin kendisinden sonradan Hâce Muhammed Pârisâ, Mevlânâ Dikte Asalet ve Mevlânâ İhtiyarüddîn adlı halîfeleriyle yolu devâm etti
ÖLEN ÖKÜZLER
Mevlânâ Ârifi Dikgerânî'ye aleyhinde çıkan, kendinin tasavvuf erbâbı olduğunu söyleyip sesli zikir yapan biri vardı Ârifi Dikgerânî o kimsenin yanına değin gidip sesli zikri bırakmasını, Allahü teâlânın ismini çaktırmadan söylemesini istedi Lakin o bu nasîhatı dinlemedi, açık zikre devâm edeceğini bildirdi Ârifi Dikgerânî; Eğer nasîhatimi kabûl etmezsen tarlanı sürdüğün hayvanlardan her gün birinin öldüğünü görürsünbuyurdu O kimse söz dinlemedi inatla açık zikre devâm etti Ertesi gün çift sürdüğü öküzlerinden biri öldü Bunun üzerine kapı kapı dolaşmaya, dergâh dergâh gezip bâzı şeyhlerden imdâd istemeye çalışan o kimsenin, ikinci öküzü de öldü Bu hâl karşı acınacak halde olan ve şaşkınlık içinde kalan o kimse yaptığına pişmân oldu Ârifi Dikgerânî hazretlerinin huzûruna gelerek tövbe ettiğini bildirdi ve talebesi oldu
bizimsahifeorg *
Arifİ Dikgerani Hakkında Veri
Arifİ Dikgerani on dördüncü yüzyılda, Buhârâ'da yetişen velîlerden İnsanları Hakk'a dâvet eden doğru yolu göstererek dünyâ ve âhiret seâdetine kavuşturan ve kendilerine Silsilei aliyyeadı verilen büyük âlim ve velîlerden Seyyid Dikte Külâl hazretlerinin dört halîfesinden ikincisidir İsmi, Ârif'dir Buhârâ civârındaki Dikgerân köyünde doğduğu için Dikgerânî nisbesiyle meşhûr olduDoğum ve vefât târihleri bilinmemektedir Dikgerân'da vefât etti
Ufak yaşta ilim tahsîline başlayan Ârifi Dikgerânî, bâzı velîlerin sohbetinde bulundu Tasavvufa aleyhinde alâka duydu Zamânının en büyük velîsi Seyyid Dikte Külâl hazretlerinin huzûruna gidip sohbetleriyle şereflendi Uzun müddet hizmetinde bulunup maddî mânevî pekçok ihsânlara kavuştu Tasavvuf yolunda ilerleyip Seyyid Dikte Külâl hazretlerinin önde gelen talebelerinden oldu Seyyid Emir Külâl hazretleri onun hakkında; Benim yakınlarım aralarında iki kimseden daha üstünü yoktur Bunlar Behâeddîn Buhârî ve Ârifi Dikgerânî'dir Bunlar akranları ile olan yarışmada topu kapmışlardırbuyurdu Hocası zâhirî ve bâtınî ilimlerde yükselen Ârifi Dikgerânî'ye talebe geliştirmek ve insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatmak husûsunda bütün icâzet, diploma ve hilâfet verdi
Seyyid Dikte Külâl hazretleri vefat hastalığında iken, talebelerini toplayıp vasiyetini bildirdi Sonradan yanında yer alan oğullarından Emir Burhân'ı yetiştirilmek üzere Şâhı Nakşibend Behâeddîn Buhârî'ye, Dikte Hamza'yı Mevlânâ Ârifi Dikgerânî'ye, Emir Şâhı Şeyh Yâdigâr'a, Emir Ömer'i de Mevlânâ Celâleddîn Dehkesânî'ye havâle etti Oğullarına dönerek buyurdu oysa: Hanginiz, Allahü teâlânın kullarına hizmet vermek husûsunda benim vekîlim olur?Oğulları; Ey yakîn yolunun rehberi! Biz buna nasıl baskı yetirebiliriz Ama bu işi kim kabûl ederse biz onun hizmetinde bulunuruzdediler Oğullarının bu sözü üzerine başını eğip murâkabeye dalan SeyyidEmir Külâl hazretleri, bir müddet sonra başını kaldırdı ve; Büyüklerin rûhâniyeti, Dikte Hamza'nın bu işi kabûl etmesini işâret buyurdulardedi Yetiştirilmesi Ârifi Dikgerânî'ye emânet edilmiş olan Emir Hamza, kabûllenmeyeceğini arz etti ise de; Bunu kabûl etmekten diğer çâre göremiyorum Kabûl edeceksin Bu iş bizim elimizde değildir Sen de biliyorsunbuyurdu
Bundan sonradan Seyyid Dikte Külâl hazretleri talebelerinden ve oğullarından ayrılıp husûsî odasına geçti Üç gün üç gece dışarı çıkmadı Daha Sonra dışarı çıktı Meclisinde toplananlar neden üç gündür dışarı çıkmadığını sordular Buyurdu ancak: Üç geceden beri benim ve talebelerimin hâli nasıl olur?diye düşünüyordum Gâibden kulağıma bir ses geldi Şöyle deniliyordu: Ey Emîr Külâl! Kıyâmet gününde seni, senin talebelerini, dostlarını, sizin mutfağınızdan uçan bir sineğin üstüne konduğu kimseleri bile affettimAllahü teâlâ, fadlından ve kereminden ihsân ettiBunları söylediği Perşembe günü sabaha içten vefât etti
Ârifi Dikgerânî, Seyyid Emîr Külâl hazretlerinin vefâtından sonra insanlara İslâm dîninin dikte ve yasaklarını anlatarak onların kurtuluşlarına vesîle olmaya çalıştı Şâhı Nakşibend Buhârî hazretleri, hocası Emîr Külâl hazretlerinin Ârifi Dikgerânî hakkındaki; Bizim yakınlarımızdan iki kimseden daha üstünü yokturişâretine uyarak ona büyük saygı ve derin saygı gösterdi
Bütün yedi sene Mevlânâ Ârifi Dikgerânî'nin sohbetlerine devâm etti Öylesine saygı gösterdi ama, su kenarında abdest alsalar, onun üstüne geçmemeye ve aşağı abdest almaya uyarı etti Yolda birlikte giderlerken de ileriye geçmemeye dikkat etti Çünkü Mevlânâ Ârifi Dikgerânî, Seyyid Emîr Külâl hazretlerinin hizmetine kendilerinden evvel girmiş, vakit yönüyle kendisinden daha kıdemliydi
Hac ibâdetini yapmak üzere iki defâ Mekkei mükerremeye giden Ârifi Dikgerânî'nin bu yolculukları sırasında yanına Şâhı Nakşibend Buhârî hazretleri de vardı Ârifi Dikgerânî'ye aleyhinde saygıda hata etmeyen Şâhı Nakşîbend, bu berâberlikleri hakkında şöyle buyurdu: Kuytu zikirle meşgûl olurken, içimizde esrârlı bir veri meydana geldi O sırrı anlayışlı olmak istedik Otuz sene boyunca Mevlânâ Ârif ile bu yolda birlikte ilerledik İki defa Hicaz seferine çıktık Pek fazla Allah adamıyla karşılaştık Köşe, bucak, zâviye, dergâh dolaştık Eğer mânâ âleminde Mevlânâ Ârif dek yüksek ya da onun kavuştuğu esrârdan bir zerreye sâhib olan bir kimse görmüş olsaydım, buralara dönmezdim
Hac yolculukları sırasında Şâhı Nakşibend Behâeddîn Buhârî, Merv'de inerek bir müddet orada kaldı Sevenleri ve bağlıları da etraftan ve Mâverâünnehr'den gelip Merv şehrinde toplandılar Sohbetlerinde bulunup engin mânâ denizinden inciler topladılar Ârifi Dikgerânî ise, memleketine dönerek sohbetleriyle insanlara yargı yolu gösterdi O Kadar çok insan onun sohbetinde bulunup istifâde etti Bu sohbetleri sırasında sevenlerinden biri bir hediye getirip ibraz etti Ârifi Dikgerânî özür beyân ederek bu hediyeyi kabûl etmedi ve; Armağan kabûl etmek o insana yaraşır oysa, onun duâsı bereketiyle hediye getiren murâdına ersin Bizde ise böylece bir nitelik yoktur Hediyenizi kabûl edemeyizbuyurdu Böylece yüksek derece sâhibi olduğunu gizleyerek tevâzu gösterdi
Bir sohbeti sırasında talebelerine yemek ikrâm ettikten sonra; Bir insan yemek yerken her uzvu ayrı olarak bir işle meşgûldür Ya kalbi ne ile meşgûldür?diye sordu Talebeleri; Allahü teâlânın zikriyle meşgûl olurdediler Onlara buyurdu ki: Zikir, bu yerde kelimeyle değildir Sebepten müsebbibe gitmek, nîmetten nîmet vericiye intikâl etmek sûretiyledir
Bir diğer sohbeti esnasında da buyurdu ama: Kendi tedbirine güvenenin yeri Cehennem'dir Tedbirini aldıktan daha sonra Allahü teâlânın takdîrine bağlananın ise yeri Cennet'tir
Yüksek ilim, fazîlet ve hoş ahlâk sâhibi olup, Emri bi'lmârûf ve nehyi ani'lmünker vazîfesini bir lahza bile ihmâl etmeyen Ârifi Dikgerânî hazretlerinin birçok kerâmetleri hâsıl oldu
Bir gün Dikgerân köyünde şiddetli yağan yağışlar netîcesinde büyük bir su baskını felâketi başgösterdi Köy halkı, bütün köyün silinip süpürüleceği korkusuyla feryâd etmeye başladı Güya bir asılbaba günü idi Sesleri işiten Ârifi Dikgeranî hazretleri mescidden dışarı çıkarak durumu fark etti Allahü teâlâya bu âfetten Dikgerân köyünü koruması için duâ etti Sonra da su baskını sularına seslenerek; Eğer beni alıp götürebilirsen hiç durma, al götür!buyurdu Sel suları aniden yumuşayıp sindi Köy ve köy halkı da bu âfetten kurtuldu
Ârifi Dikgerânî, ömrünün son günlerinde, hac dönüşünde Merv'de kalan ve insanları irşâd edip, dürüst yolu gösteren Şâhı Nakşibend Behâeddîn Buhârî hazretlerine haberci göndererek; Çabuk yetişiniz Âhirete göç etmemiz yakınlaştı Size vasiyetlerim varbuyurdu Haberi alır almaz, Merv'den ayrılan Şâhı Nakşibend hazretleri hızla Buhârâ yolunu tuttu Dikgerân köyüne geldiğinde, Ârifi Dikgerânî'nin yanında yakınlarından ve talebelerinden bir kalabalık bulunuyordu Mevlânâ Ârif, Şâhı Nakşibend hazretlerini saygıyla karşıladı Yanındaki topluluğa kendilerini başbaşa bırakmalarını istedi ve; Hace Behâeddîn ile aramızda bir sır var Bu sırrı karşılaşmak için ikimiz tenhâ bir yere gideceğiz, yahut siz buradan çekilmeği tercih eder misiniz?buyurdu Kalabalık uzaklaşınca, Şâhı Nakşibend Buhârî hazretlerine dönerek; Aramızda mânâda büyük birlik ve berâberlik hâsıl oldu Hemen de bu birlik ve berâberlik üzereyiz İşte süre sona erişti Kendi yakınlarıma ve sizinkilere nazar ettim Bu tarîkatte ehliyeti ve yoksulluk sıfatını en ziyâde Hâce Muhammed Pârisâ'da buldum Tarîkatte elime geçen her lütfu ihsânı ve mânâyı ona havâle ettim Yakınlarıma ona bağlanmalarını emrettim Sizin de bu hususta yardımınızı esirgemeyeceğinizden kesin elde etmek isterim Zâten Muhammed Pârisâ sizin de bağlılarınızdandır Şu Anda sizden isteğim; kendi elinizle su kaplarını yıkayın, iki diziniz üzerine oturup elinizle alev yakın ve suyumu ısıtın Techiz ve tekfin için lâzım olan şeyleri yerine getirin Vefâtımdan üç gün sonra da yerinize dönünbuyurdu
Yakınları ve talebeleriyle görüşüp helâlleştikten daha sonra Dikgerân'da vefât eden Ârifi Dikgerânî hazretlerinin cenâzesini Şâhı Nakşibend Buhârî yıkadı ve namazını kıldırdı Onu defnettikten daha sonra her tarafta Merv'e döndü
Ârifi Dikgerânî'nin kendisinden sonradan Hâce Muhammed Pârisâ, Mevlânâ Dikte Asalet ve Mevlânâ İhtiyarüddîn adlı halîfeleriyle yolu devâm etti
ÖLEN ÖKÜZLER
Mevlânâ Ârifi Dikgerânî'ye aleyhinde çıkan, kendinin tasavvuf erbâbı olduğunu söyleyip sesli zikir yapan biri vardı Ârifi Dikgerânî o kimsenin yanına değin gidip sesli zikri bırakmasını, Allahü teâlânın ismini çaktırmadan söylemesini istedi Lakin o bu nasîhatı dinlemedi, açık zikre devâm edeceğini bildirdi Ârifi Dikgerânî; Eğer nasîhatimi kabûl etmezsen tarlanı sürdüğün hayvanlardan her gün birinin öldüğünü görürsünbuyurdu O kimse söz dinlemedi inatla açık zikre devâm etti Ertesi gün çift sürdüğü öküzlerinden biri öldü Bunun üzerine kapı kapı dolaşmaya, dergâh dergâh gezip bâzı şeyhlerden imdâd istemeye çalışan o kimsenin, ikinci öküzü de öldü Bu hâl karşı acınacak halde olan ve şaşkınlık içinde kalan o kimse yaptığına pişmân oldu Ârifi Dikgerânî hazretlerinin huzûruna gelerek tövbe ettiğini bildirdi ve talebesi oldu
bizimsahifeorg *