Arifler Sultanı Olasın Oğlum masalı
Dondurucu bir kış gecesi Ruzgar evin damını dovup durmakta…Kah pencereleri zorlamakta, kah kocaman ağacların belini bukmekte, kah yurek hoplatarak ıslık calmakta…Ruzgarın ve boranın cıkardığı ses geceye hakim…
Camları demir bir balyoz gibi doven, kapıları gıcırdatan ruzgarın sesiyle herkes uykunun derin iklimlerinde…Beyazıt’ın mubarek annesi de derin uykularda…Bir ara uykuyla uyanıklık arasında yattığı yerden oğluna seslendi:
Tayfun, oğlum! Suuu…Susadım!
Kucuk Tayfun birden yerinden fırladı, buzlarla cevrili su testisini eline aldı…Ve annesinin yatağının başına koştu…
O da ne?
Anne coktan kendinden gectiYeni bir uykunun iklimlerine dalıvermiştiNe aklında su kalmış, ne de oğlu…
Harika cocuk, annesini uyandırmaya kıyamadı ve buzlu testi elinde beklemeye koyuldu…Ne vakte kadar bilinmez…Belki saatlerce, belki gece boyu, belki daha az bir zaman…Hep o halde kaldı ve gozlerini annesinden bir nefes bile ayırmadı…
Şimdi uyanır, şimdi su isterde veririm duşuncesiyle hep bekledi…Nihayet nice zaman sonra kadın gozlerini actı ve seslendi:
Su! Hani yavrum su?
Beyazıt, ak cicekli gul dalı misali suyu uzattı:
İşte tatlı annem!
Hale bakınız ki, soğuktan Beyazıt’ın elleri testiye yapışıvermişti
Dondurucu, titretici soğuk gibi, yureklerinde takat getiremeyeceği bir manzara…Bu akıl almaz manzarayı goz ucuyla goren anne, gonlunun ta derinlerinden kopup gelen bir sesle icli icli inledi:
Allah’ım!Ben Tayfun’dan razıyım, sen de razı ol!
Sonra nur yumağı cocuğu kendisine doğru cekti, alnına bir opucuk kondurup şiddetle kucakladı ve duaların en guzelini yaptı:
Bilginler sultanı olasın oğlum…
Ve o harika cocuk, ileride bilginler sultanı oldu ve unu her yerde duyuldu…Ve kıyamete kadar da şanla şerefle yucelecekNe mutlu ona!…
Dondurucu bir kış gecesi Ruzgar evin damını dovup durmakta…Kah pencereleri zorlamakta, kah kocaman ağacların belini bukmekte, kah yurek hoplatarak ıslık calmakta…Ruzgarın ve boranın cıkardığı ses geceye hakim…
Camları demir bir balyoz gibi doven, kapıları gıcırdatan ruzgarın sesiyle herkes uykunun derin iklimlerinde…Beyazıt’ın mubarek annesi de derin uykularda…Bir ara uykuyla uyanıklık arasında yattığı yerden oğluna seslendi:
Tayfun, oğlum! Suuu…Susadım!
Kucuk Tayfun birden yerinden fırladı, buzlarla cevrili su testisini eline aldı…Ve annesinin yatağının başına koştu…
O da ne?
Anne coktan kendinden gectiYeni bir uykunun iklimlerine dalıvermiştiNe aklında su kalmış, ne de oğlu…
Harika cocuk, annesini uyandırmaya kıyamadı ve buzlu testi elinde beklemeye koyuldu…Ne vakte kadar bilinmez…Belki saatlerce, belki gece boyu, belki daha az bir zaman…Hep o halde kaldı ve gozlerini annesinden bir nefes bile ayırmadı…
Şimdi uyanır, şimdi su isterde veririm duşuncesiyle hep bekledi…Nihayet nice zaman sonra kadın gozlerini actı ve seslendi:
Su! Hani yavrum su?
Beyazıt, ak cicekli gul dalı misali suyu uzattı:
İşte tatlı annem!
Hale bakınız ki, soğuktan Beyazıt’ın elleri testiye yapışıvermişti
Dondurucu, titretici soğuk gibi, yureklerinde takat getiremeyeceği bir manzara…Bu akıl almaz manzarayı goz ucuyla goren anne, gonlunun ta derinlerinden kopup gelen bir sesle icli icli inledi:
Allah’ım!Ben Tayfun’dan razıyım, sen de razı ol!
Sonra nur yumağı cocuğu kendisine doğru cekti, alnına bir opucuk kondurup şiddetle kucakladı ve duaların en guzelini yaptı:
Bilginler sultanı olasın oğlum…
Ve o harika cocuk, ileride bilginler sultanı oldu ve unu her yerde duyuldu…Ve kıyamete kadar da şanla şerefle yucelecekNe mutlu ona!…