Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Arkeolojinin Tarihsel Gelişimi

Arkeolojinin Tarihsel Gelişimi
0
206

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Arkeolojinin Tarihi
Arkeolojinin Tarihçesi
Arkeolojinin doğuşu ve gelişi


Arkeolojinin bir mücadele olarak ortaya çıkmasının Rönesans'a eşit geldi Bunun nedeni o dönem hümanistlerinin Eski Yunan'daki felsefeye, demokrasiye özgürlük us ortamına ve insana verilen değerden kaynaklandığını söyleyebiliriz Bu nedenlerden dolayı özellikle soylu kesimler, varlıklı aileler, kardinaller vb eski Yunan dönemine ait eserleri toplamaya ve sergilemeye başladılar Bir nevi moda olarak da görülebilir bu

O zamanlar kazıbilim daha çok varlıklı kesim için bir nevi uğraştı Lakin sonraları bu mücadele, meydana çıkan eserler pek merak uyandırıcı oldu ancak millet arkeolojiye daha bilimsel bir gözle yaklaşmaya başladılar Bu noktada en büyük etkenlerden biri şüphesiz ki 18 yüzyılda MÖ 71 yılında yanardağ patlaması sonucu lav aşağıda kalmış Pompei kentinin incelenmeye başlamasıdır Lav altında kaldığı için eserler birçok bozulmadan eksik hasar görerek yüzlerce yıl orada yatmıştır Yani Pompei şehri arkeolojiye ve Eski Yunan medeniyetine meraklı olanlar için yaklaşık olarak bir cennet niteliğindeydi Bu noktada JJWincklemann Pompei kentinde yaptığı kazıları bir eserde toplamış ve konu hakkındaki birincil akademik eseri veren kişi olmuştur Bundan sonra kazıbilim bir bilim olarak kabul görmeye başlamıştır

Eski Yunan medeniyetine duyulan ilgiye karşın Ön Asya Arkeolojisi böylece ilgi çekmemiştir Ta fakat Napeleon'un Darı'a 1789'da düzenlediği sefere değin Napolyon bu sefer sonucu Mısır'dan eski Yunan medeniyetinden çok daha önceki devirlere ait eserler getirmesiyle Ön Asya Arkeolojisi de alaka çekmeye ve canlanmaya başlamıştır Mısır'da ancak en ilgi çekici şey hiç kuşkusuz hiyeroglif denilen resim yazısıydı Çoğu bilim adamı bu yazıyı çözmeye çalışmış fakat baht Champallion'a gülmüştür Bu andan itibaren Ön Asya Arkelojisi'nin popülaritesinin Klasik Kazıbilim'yi bile geçtiği söylenebilir Darı bir alaka odağı haline gelmiş ve bir fazla bilim adamı akınlar halinde Mısır'a kazı için gitmeye başlamışlardır

Kendi şahsi fikrime göre Eski Yunan Medeniyeti bu değin ilgi çekmeseydi bile eninde sonunda Eski Darı ile ilgilenen birileri çıkacağına inanıyorum Çünkü insanın her zaman geçmişe ve bilinmeyene karşı doğal bir ilgisi vardır ve Darı bu iki özelliği üstünde toplamıştır Günümüzde kazıbilim çok artı yol kat etmesine karşın hala mısır hakkında bilinmez yüzlerce şey vardır

1800'lerde tüm dünyayı saran hammadde ihtiyacı büyük devletlerin ilgisini Anadolu ve Ortadoğu devletleri üstünde toplamıştır Bu bölgelerin araştırılması için çoğu Avrupa devleti Ortadoğu ve Anadolu'ya arkeolog ünvanı altında bir çok ajan göndermişlerdir Her ne dek amaçları bambaşka olsa da bu casusarkeologlar gittikleri bölgede bir fazla kazı ve araştırma yaparak arkeolojiye yadsınamaz bir katkı da bulunmuşlardır

Anadolu günümüzde olduğu gibi geçmişte de Avrupa ve Asya arasında bir köprü görevi görüyordu Bu da Anadolu üzerinde sayısız uygarlığın kurulmasına neden olmuştu Geçmişe karşısında artan bir şekilde büyüyen merak insanları Anadolu'ya yöneltmiştir Osmanlı Devleti'nin bu konudaki dikkatsiz tutumu ve duyarsızlığı kabir soyguncuları ve bilim adamları için Anadolu'yu alaka odağı yapmıştır Osmanlı Devleti'nin o dönemde yabancılar göre çıkarılan eserleri para karşılığı onlara satması ise şu lahza çok acısını çektiğimiz bir kayıp olmuştur Dışarı götürülen eserler arasında şu lahza British Museum'da sergilenmekte olan Bergama Zeus Sunağı bile vardı

sonuç olarak Anadolu bu devirde tam bir yağma altındaydı Bunlar arasında en büyük zararı veren hiç kuşkusuz Schilemann'dır Schilemann Çanakkkale'de bulunan Troya'yı kazmıştır Yalnız bu kazı kazıbilimsel bir kazı olmaktan çok uzak bir mezar hırsızının yapacağı görünümde bir kazıdır Bu kazı sonucunda değeri para ile ölçülemeyecek derecede önemli eserler bulmuştur Bunlar aralarında Akha Kralı Agamennon'un altın maskesi, Troya'lı Helen'in kıymetli taşlardan yapılmış takılarını sayabiliriz Bu takıları Schilemann sevgilisine hediye etmiştir ve günümüzde yeri bilinmemektedir Schilemann bu kazı sonucunda höyüğe çok fazla hasar vermiştir ve belki de bulduğundan fazla daha fazlasını değil etmiştir

Anadolu'ya bu dek yağma yapılmasından sonra en sonunda, konuyla ilgili bir kaç kişinin (mesela Fethi Ahmet Paşa) çalışmalarıyla Osmanlı Devleti de en sonunda kazıbilim ile ilgilenmeye başlamıştır

Bu devirde Fethi Ahmet Paşa'nın Türk arkeolojisine katkısı çok büyüktür Abdül Mecit'i onun Yalova'da bulduğu Kral İnsantine'e ait taşları da kullanarak bir müze kurmaya ikna etmiştir ve müze bazı kaynaklara tarafından 1845, bazı kaynaklara göre de 1846 yılında kurulmuştur Bu müzenin adı Kraliyet ve ya saltanat müzesi anlamına gelen Müzei Humayun'du Osmanlı Devleti'nde kazıbilim için en kayda değer gelişmelerden biri Marif Nazırı Saffet Paşa baştan sona gerçekleşmiştir Saffet Paşa bir genelge yayınlamıştır bu genelge tüm vilayetlere gönderilmiştir Genelgede yer alan bütün tarihi eserlerin Müzeye teslim edilmesi emredilmektedir Bu sırada müzenin başına öncelikle resmi bir müdür getirilmiştir Bu müdür Goold adında bir İngiliz'di Goold'tan daha sonra Mahmut Nedim Paşa müze müdürlüğüne getiriliyor ve bu dönemde müze ortadan kaldırılıyor

Bundan sonra toplanan eserlerin birikmesi üstüne Çinili Köşk müze olarak kullanılmaya başlanıyor Bütün bunlara karşın Anadolu'da fakat yağma ise halen devam etmekte Aydınların baskısıyla birincil AsarAtika yayınlanıyor ancak bu yağmayı daha fazla artırıyor(daha önce belirtildiği üzere bkz Birim 2: Arkeolojinin Tarihi) neticede Osamanlı Devleti'nde bütün bu çalışmalara rağmen arkeoloji konusunda kayda değer bir başarı sağlanamamış ve paha biçilmez tarihi eserler tek tek yurt dışına gitmeye devam etmiştir Bunun nedeni Osmanlı Devleti'nin kültürel konulara olan ilgisizliğinden kaynaklandığını söyleyebiliriz Konuya aslında ciddi bir biçimde yaklaşacak biri olmadığı için Osmanlı da ilgisizliğini sürdürmüştür

Bu Osman Hamdi Bey'in müze komisyonuna seçilmesine dek sürmüştür Müzenin başına getirilmiş ve yeni bir müze kurulmasını istemiştir Müzeye ek binalar üretilmiş ancak bununla yetinmeyip yeni bir müze açma talebini hayata geçirmeyi başarmış ve ilk arkeoloji müzesinin yapılmasını sağlamıştır Bunun yanına bir de kütüphane kurmuştur Aydınların desteğiyle 1877'de 2 AsarAtika'nın yayınlanmasını sağlamış ve böylece tarihi eserlerin yurtdışına gitmesi önlenmiştir Osman Hamdi Bey bundan daha sonra bütün enerjisini yapılan kazıları denetlemeye, restorasyon çalışmalarına ve yurt dışına kaçırılan eserlerin geri getirilmesine harcamıştır Osman Hamdi Bey'in Türk arkeolojisine katkısı çok büyüktür Halkı az da olsa kültürlendirmeyi başarmıştır Osmanlı Devleti'nin dört bir köşesinde kazı başlatmış ve bu kazılar Kurtuluş Savaşı'na kadar devam etmiştir


Fakat Osman Hamdi Bey'in bütün bu çabalarına rağmen 1 Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin sadece savaş, askeri ve siyasi konulara odaklanmasıyla eser kaçakçılığı adamakıllı kontrolden çıkmıştır ve bu Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına değin böylece sürüp gitmiştir

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra Atatürk kazıbilim konusuna çok tartı vermiş ve Toprağın üstündekilere ne değin sahip çıkıyorsak altındakilere de pek sahip çıkmalıyızsözüyle desteklemiştir başlangıçta Ahlatlıbel ve Alacahöyük olmakla birlikte yurdun dört bir yanında kazılar başlatmıştır Bir arkeoloji okulu açılmasını istemiş

ve şu lahza oysa Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Kazıbilim bölümünün açılmasını ve bu birim için yurtdışından hocaların getirilmesini sağlamıştır Bunun yanında Belleten adında hala yayınlanmakta olan bir arkeoloji dergisinin çıkarılmasını istemiştir

Atatürk Anadolu topraklarında yatan tarihi geçmişin farkındaydı ve bu yüzden arkeolojiye bu değin önem vermiştir Başlattığı kazıların hala birçoğu devam etmektedir Bunun yanına arkeoloji bölümünü açmakla bu zenginliği araştırmak için Türk arkeologlar yetiştirilmesini sağlamıştır ve bu bölümden şu lahza dünyaca tanınan arkeologlarımızdan bazıları (Örneğin: Ekrem Akurgal, Tahsin Özgüç, Nimet Özgüç, Kutlu Emre) yetişmiştir Bunun yanına Türk Tarih Kurumu'nun kurulmasını sağlamıştır

Şu an Türkiye eserlerin bolluğu, güzelliği ve özellikle çeşitliliği bakımından dünyada en ön sırada yer alan 34 ülkeden biridir Atarük'ün arkeolojiye büyük ağırlık vermesi ve Türk Tarih Kurumu'nu kurması sayesinde Türk Arkeologları her bakımdan zorunlu kitap, vasıta ve araştırma giderlerine sahip oldukları için Türk Arkeolojisi Batı standartları ölçüsündedir

Atatürk Selçuk ve Osmanlı tarihine değer verildiği ölçüde, Eski Anadolu uygarlıklarına da tartma vermiş ve yurdumuzun eski eserler yönünden dünyada ön sırada yer almasını sağlamıştır Eski uygarlıkların ortaya çıkarılması hem turizm yönünden kültür varlıklarımızı zenginleştirmiş ayrıca de Türkiye'nin dışarıdaki fena tanınmış imajının büyük ölçüde düzelmesine tezgâhtar olmuştur *
 
858,498Konular
982,036Mesajlar
30,016Kullanıcılar
terskoseSon üye
Üst Alt