iltasyazilim
FD Üye
ASHÂBI SUFFA
Kıble, henüz Kâbe tarafına çevrilmeden önce idi Mescidi Nebevî'nin kuzey duvarında, hurma dallarıyla bir gölgelik ve sundurma yapıldı Buna Suffa denilirdi Burada kalan Müslümanlara da Ashâbı Suffaismi verildi
Mescidi Şerifin Suffasında kalan bu Sahabîlerin, Medine'de, ne meskenleri, ne de aşiret ve akrabaları, hiç bir şeyleri yoktu Âileden uzak, dünya meşgale ve gâilesinden âzâde ve tam mânâsı ile feragatkâr bir hayata sahib idiler Kur'an ilmi tahsil eder, Resûli Ekrem Efendimizin va'z ve derslerini dinleyerek istifâde ederlerdi Ekseriya, oruçlu bulunurlardı
Vakitlerini Resûli Kibriyanın huzurunda geçiren bu mübârek zümre, Efendimizden hep feyz alırdı Resûli Ekremin medresesine Allah için nefsini vakfetmiş fedakâr, ilim aşığı talebeler idiler Peygamber Efendimiz tarafından tespit edilen muâllimler, kendilerine Kur'an öğretirlerdi Bunlardan yetişenler, Müslüman olan kabilelere Kur'an öğretmek ve Sünneti Resûlullahı beyân etmek için gönderilirlerdi Bu cihetle de kendilerine kurradenilirdi Suffa ise bu itibarla Dârü'lKurradiye anılmıştır
Sayıları 400500 kadar olan mütevazi fakat feyizli bir hayata sahib bulunan bu güzide Sahabîler, bir irfan ordusu idiler Bütün mesâilerini Kur'an ve Sünneti Resûlullahı öğrenmeye hasretmişken, gerektiğinde gâzâlara da katılırlardı
İçlerinden evlenenler, Suffe'den ayrılırlardı Fakat, yerlerine başkaları alınırdı
Bu güzîde Sahabîler ne ticâretle, ne bir sanatla meşgul olmazlardı Mâişetleri Resûli Kibriyâ Efendimiz ve Sahabîlerin zenginleri tarafından temin edilirdi Bu hususu, Suffa'nın baş talebelerinden biri olan Ebû Hüreyre Hazretleri kendisinin çok hadis rivâyet etmesini garipseyenlere karşı verdiği cevapla pek güzel ifâde etmiştir:
Benim, fazla hadîs rivâyet edişim garipsenmesin! Çünkü; Muhacir kardeşlerimiz çarşıdaki, pazardaki ticâretleriyle, Ensar kardeşlerimiz de tarlalardaki, bahçelerdeki ziraatlarıyla meşgul bulundukları sırada Ebû Hûreyre, Peygamberin (asm) mübârek nasihatlarını hıfzediyordu430
Resûli Kibriyâ Efendimiz, Ashabı Suffa'nın hem tâlim ve terbiyesi, hem de mâişeti ile çok yakından ilgilenirdi Onlarla daima oturur, sohbet eder, alakadar olurdu Zaman zaman da onlara, Eğer, sizin için Allah katında, neyin hazırlandığını bilseydiniz, yoksulluğunuzun ve ihtiyacınızın daha da ziyâdeleşmesini isterdiniz431 diyerek, bu meşguliyetlerinin son derece mühim ve mübârek olduğunu ifâde buyururlardı
Resûli Ekrem Efendimiz, evvelâ bu mübârek cemaatın ihtiyacını gidermeye çalışırdı İcabında, Hânei Saâdetlerinin ihtiyaçlarıyla ikinci derecede meşgul olurdu Bir kere Hz Fâtıma (ra), el değirmeni ile un öğütmekten yorulduğundan şikâyet ederek bir hizmetçi istediğinde Efendimiz ciğerpâresini reddetmiş ve şöyle buyurmuştu:
Kızım! Sen ne söylüyorsun? Ben henüz Ehli Suffa'nın mâişetini yoluna koyamadım432
Bir gün, Ashabı Suffanın başlarına durmuş, hallerini tedkikten geçirmişti Fukaralıklarını, çekmekte bulundukları zahmetleri görmüş, şöyle buyurarak onların kalplerini hoş etmişti:
Ey Ashabı Suffa! Size müjdeler olsun ki; her kim şu sizin bulunduğunuz hal ve sıfatta ve bulunduğu durumdan razı olarak bana mülâki olursa, o benim refiklerimdendir433
Resûli Kibriyâ Efendimize herhangi bir şey getirilince, Sadaka mı, yoksa hediye midiye sorardı
Getirenler, Sadakadırcevabını verirlerse, onu el sürmeden Ashabı Suffaya ulaştırırdı Hediyedircevabını verirlerse onu kabul eder ve Ashabı Suffaya da ondan hisse ayırırdı Çünkü; Kâinatın Efendisi, Peygamber Efendimiz (asm) sadaka kabul etmez, sadece hediye kabul ederdi Bir gün adamın biri, tabakla hurma getirmişti Adama, Sadaka mıdır? Hediye midir?diye sordu Adam, Sadakadırcevabını verince, Peygamber Efendimiz onu doğruca Suffa Ehline gönderdi O sırada torunu Hz Hasan, Peygamber Efendimizin önünde bulunuyordu Tabaktan bir hurma alıp ağzına götürünce, Resûli Kibriyâ Efendimiz derhal müdâhale etti ve onu ağzından çıkarttırdı Sonra da, Biz Muhammed ve ev halkı Ehli Beyti sadaka yemeyiz, bize sadaka helâl değildir!buyurdu434
Şu âyetin Ashabı suffa hakkında nâzil olduğu da rivâyet edilmiştir435
Sadakalar, kendilerini Allah yolunda hizmete adamış fakirler içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşıp hayatlarını kazanmaya fırsat bulamazlar Onların hallerini bilmeyen kimse, istemekten çekindikleri için, onları zengin sanır Ey Habibim, sen onları yüzlerinden tanırsın Yoksa onlar insanlardan ısrarla birşey istemezler Ve siz her ne bağışta bulunursanız, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir436
Tam mânasıyla Allah yoluna kendilerini vakfetmiş bulunan bu güzide Sahabîler, Resûli Kibriyâ Efendimizin hiç bir nasihatını, hiç bir hitabesini kaçırmazlardı Dâima orada hazır bulunur, irad edilen hitabeleri ve öğütleri hıfzedip diğer Sahabîlere de naklederlerdi Bu bakımdan İslâmî hükümlerin muhafaza ve naklinde Ehli Suffa'nın pek müstesna hizmet ve gayretleri vardır Kur'an nûrunun kısa zamanda âlemin her tarafına sürâtle yayılmasında bu ilim heyetinin büyük payı vardır Bu bakımdan İslâm tarihinde Ehli Suffâ müstesnâ bir yer işgal eder
Bir ilim müessesesi olan Suffanın, has bir talebesi Ebû Hüreyre kendileriyle ilgili bir hâdiseyi şöyle anlatır:
Açlıktan yüzü koyun yatıyordum Bazen de karnıma taş bağlıyordum Bir gün halkın gelip geçtiği bir yol üzerinde oturdum O sırada oradan Resûlullah geçiyordu Vaziyetimi anladı ve 'Ey Ebû Hüreyre,' diye seslendi
'Buyur, yâ Resûlâllah,' dedim
'Haydi gel,' buyurdu
Beraber gittik Eve girdi Ben de girmek için izin istedim Müsaade ettiler Ben de girdim Bir kapta süt buldu 'Bu süt nereden geldi?' diye sordu
'Falâncalar hediye olarak getirdiler' diye cevap verdiler Sonra da, 'Ey Ebû Hüreyre, Ehli Suffaya git, onları bana çağır!' diye emretti
Ehli Suffa, İslâmın misafirleriydi Ne âileleri, ne de mal mülkleri vardı Resûlullah'a bir hediye geldiği zaman hem kendisine ayırır, hem de onlara gönderirdi Kendisine, ehline verilmesi için gönderilen sadakaların tamamını onlara gönderir, katiyyen kendisine bir pay ayırmazdı
Resûlullahın Ehli Suffayı dâveti beni üzdü Ben, bu kaptaki sütü tek başıma içer de, bununla epeyce bir müddet idare ederim, diye umuyordum Kendi kendime, 'Ben elçiyim Suffa ehli gelince onlara sütü ben taksim ederim' dedim Bu durumda sütten bana hiçbir şey kalmayacağını biliyordum Fakat, Allah Resûlunün emrini yerine getirmekten başka çare de yoktu
Gidip, onları çağırdım Geldiler Müsâade isteyip oturdular
Peygamberimiz (asm), 'Ebû Hüreyre, kabı al ve onlara süt ikrâm et' buyurdular
Süt kabını alıp, dağıtmaya başladım Herbiri kabı alıyor, doyuncaya kadar içiyor, sonra arkadaşına veriyordu Suffa ehlinin sonuncusu da içtikten sonra, kabı Resûlullaha verdim Aldı İçinde sadece azıcık süt kalmıştı Başını kaldırarak bana bakıp gülümsedi ve 'Ebû Hüreyre,' dedi
'Buyur, yâ Resûlallah,' dedim
'Süt içmeyen ikimiz kaldık,' buyurdu
'Evet, yâ Resûlallah' dedim
'Otur sen de iç' buyurdular Oturup içtim
'Biraz daha iç', dedi İçtim Yine içmem için ısrar etti 'Daha daha,' diyordu Nihayet, 'Seni hak din ile gönderen Allah'a yemin olsun ki, içecek yerim kalmadı' dedim
'O halde bardağı bana ver' buyurdu Verdim Allah'a hamd ve senâ etti Sonra Besmele çekerek geri kalanını da kendisi içti437
Kıble, henüz Kâbe tarafına çevrilmeden önce idi Mescidi Nebevî'nin kuzey duvarında, hurma dallarıyla bir gölgelik ve sundurma yapıldı Buna Suffa denilirdi Burada kalan Müslümanlara da Ashâbı Suffaismi verildi
Mescidi Şerifin Suffasında kalan bu Sahabîlerin, Medine'de, ne meskenleri, ne de aşiret ve akrabaları, hiç bir şeyleri yoktu Âileden uzak, dünya meşgale ve gâilesinden âzâde ve tam mânâsı ile feragatkâr bir hayata sahib idiler Kur'an ilmi tahsil eder, Resûli Ekrem Efendimizin va'z ve derslerini dinleyerek istifâde ederlerdi Ekseriya, oruçlu bulunurlardı
Vakitlerini Resûli Kibriyanın huzurunda geçiren bu mübârek zümre, Efendimizden hep feyz alırdı Resûli Ekremin medresesine Allah için nefsini vakfetmiş fedakâr, ilim aşığı talebeler idiler Peygamber Efendimiz tarafından tespit edilen muâllimler, kendilerine Kur'an öğretirlerdi Bunlardan yetişenler, Müslüman olan kabilelere Kur'an öğretmek ve Sünneti Resûlullahı beyân etmek için gönderilirlerdi Bu cihetle de kendilerine kurradenilirdi Suffa ise bu itibarla Dârü'lKurradiye anılmıştır
Sayıları 400500 kadar olan mütevazi fakat feyizli bir hayata sahib bulunan bu güzide Sahabîler, bir irfan ordusu idiler Bütün mesâilerini Kur'an ve Sünneti Resûlullahı öğrenmeye hasretmişken, gerektiğinde gâzâlara da katılırlardı
İçlerinden evlenenler, Suffe'den ayrılırlardı Fakat, yerlerine başkaları alınırdı
Bu güzîde Sahabîler ne ticâretle, ne bir sanatla meşgul olmazlardı Mâişetleri Resûli Kibriyâ Efendimiz ve Sahabîlerin zenginleri tarafından temin edilirdi Bu hususu, Suffa'nın baş talebelerinden biri olan Ebû Hüreyre Hazretleri kendisinin çok hadis rivâyet etmesini garipseyenlere karşı verdiği cevapla pek güzel ifâde etmiştir:
Benim, fazla hadîs rivâyet edişim garipsenmesin! Çünkü; Muhacir kardeşlerimiz çarşıdaki, pazardaki ticâretleriyle, Ensar kardeşlerimiz de tarlalardaki, bahçelerdeki ziraatlarıyla meşgul bulundukları sırada Ebû Hûreyre, Peygamberin (asm) mübârek nasihatlarını hıfzediyordu430
Resûli Kibriyâ Efendimiz, Ashabı Suffa'nın hem tâlim ve terbiyesi, hem de mâişeti ile çok yakından ilgilenirdi Onlarla daima oturur, sohbet eder, alakadar olurdu Zaman zaman da onlara, Eğer, sizin için Allah katında, neyin hazırlandığını bilseydiniz, yoksulluğunuzun ve ihtiyacınızın daha da ziyâdeleşmesini isterdiniz431 diyerek, bu meşguliyetlerinin son derece mühim ve mübârek olduğunu ifâde buyururlardı
Resûli Ekrem Efendimiz, evvelâ bu mübârek cemaatın ihtiyacını gidermeye çalışırdı İcabında, Hânei Saâdetlerinin ihtiyaçlarıyla ikinci derecede meşgul olurdu Bir kere Hz Fâtıma (ra), el değirmeni ile un öğütmekten yorulduğundan şikâyet ederek bir hizmetçi istediğinde Efendimiz ciğerpâresini reddetmiş ve şöyle buyurmuştu:
Kızım! Sen ne söylüyorsun? Ben henüz Ehli Suffa'nın mâişetini yoluna koyamadım432
Bir gün, Ashabı Suffanın başlarına durmuş, hallerini tedkikten geçirmişti Fukaralıklarını, çekmekte bulundukları zahmetleri görmüş, şöyle buyurarak onların kalplerini hoş etmişti:
Ey Ashabı Suffa! Size müjdeler olsun ki; her kim şu sizin bulunduğunuz hal ve sıfatta ve bulunduğu durumdan razı olarak bana mülâki olursa, o benim refiklerimdendir433
Resûli Kibriyâ Efendimize herhangi bir şey getirilince, Sadaka mı, yoksa hediye midiye sorardı
Getirenler, Sadakadırcevabını verirlerse, onu el sürmeden Ashabı Suffaya ulaştırırdı Hediyedircevabını verirlerse onu kabul eder ve Ashabı Suffaya da ondan hisse ayırırdı Çünkü; Kâinatın Efendisi, Peygamber Efendimiz (asm) sadaka kabul etmez, sadece hediye kabul ederdi Bir gün adamın biri, tabakla hurma getirmişti Adama, Sadaka mıdır? Hediye midir?diye sordu Adam, Sadakadırcevabını verince, Peygamber Efendimiz onu doğruca Suffa Ehline gönderdi O sırada torunu Hz Hasan, Peygamber Efendimizin önünde bulunuyordu Tabaktan bir hurma alıp ağzına götürünce, Resûli Kibriyâ Efendimiz derhal müdâhale etti ve onu ağzından çıkarttırdı Sonra da, Biz Muhammed ve ev halkı Ehli Beyti sadaka yemeyiz, bize sadaka helâl değildir!buyurdu434
Şu âyetin Ashabı suffa hakkında nâzil olduğu da rivâyet edilmiştir435
Sadakalar, kendilerini Allah yolunda hizmete adamış fakirler içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşıp hayatlarını kazanmaya fırsat bulamazlar Onların hallerini bilmeyen kimse, istemekten çekindikleri için, onları zengin sanır Ey Habibim, sen onları yüzlerinden tanırsın Yoksa onlar insanlardan ısrarla birşey istemezler Ve siz her ne bağışta bulunursanız, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir436
Tam mânasıyla Allah yoluna kendilerini vakfetmiş bulunan bu güzide Sahabîler, Resûli Kibriyâ Efendimizin hiç bir nasihatını, hiç bir hitabesini kaçırmazlardı Dâima orada hazır bulunur, irad edilen hitabeleri ve öğütleri hıfzedip diğer Sahabîlere de naklederlerdi Bu bakımdan İslâmî hükümlerin muhafaza ve naklinde Ehli Suffa'nın pek müstesna hizmet ve gayretleri vardır Kur'an nûrunun kısa zamanda âlemin her tarafına sürâtle yayılmasında bu ilim heyetinin büyük payı vardır Bu bakımdan İslâm tarihinde Ehli Suffâ müstesnâ bir yer işgal eder
Bir ilim müessesesi olan Suffanın, has bir talebesi Ebû Hüreyre kendileriyle ilgili bir hâdiseyi şöyle anlatır:
Açlıktan yüzü koyun yatıyordum Bazen de karnıma taş bağlıyordum Bir gün halkın gelip geçtiği bir yol üzerinde oturdum O sırada oradan Resûlullah geçiyordu Vaziyetimi anladı ve 'Ey Ebû Hüreyre,' diye seslendi
'Buyur, yâ Resûlâllah,' dedim
'Haydi gel,' buyurdu
Beraber gittik Eve girdi Ben de girmek için izin istedim Müsaade ettiler Ben de girdim Bir kapta süt buldu 'Bu süt nereden geldi?' diye sordu
'Falâncalar hediye olarak getirdiler' diye cevap verdiler Sonra da, 'Ey Ebû Hüreyre, Ehli Suffaya git, onları bana çağır!' diye emretti
Ehli Suffa, İslâmın misafirleriydi Ne âileleri, ne de mal mülkleri vardı Resûlullah'a bir hediye geldiği zaman hem kendisine ayırır, hem de onlara gönderirdi Kendisine, ehline verilmesi için gönderilen sadakaların tamamını onlara gönderir, katiyyen kendisine bir pay ayırmazdı
Resûlullahın Ehli Suffayı dâveti beni üzdü Ben, bu kaptaki sütü tek başıma içer de, bununla epeyce bir müddet idare ederim, diye umuyordum Kendi kendime, 'Ben elçiyim Suffa ehli gelince onlara sütü ben taksim ederim' dedim Bu durumda sütten bana hiçbir şey kalmayacağını biliyordum Fakat, Allah Resûlunün emrini yerine getirmekten başka çare de yoktu
Gidip, onları çağırdım Geldiler Müsâade isteyip oturdular
Peygamberimiz (asm), 'Ebû Hüreyre, kabı al ve onlara süt ikrâm et' buyurdular
Süt kabını alıp, dağıtmaya başladım Herbiri kabı alıyor, doyuncaya kadar içiyor, sonra arkadaşına veriyordu Suffa ehlinin sonuncusu da içtikten sonra, kabı Resûlullaha verdim Aldı İçinde sadece azıcık süt kalmıştı Başını kaldırarak bana bakıp gülümsedi ve 'Ebû Hüreyre,' dedi
'Buyur, yâ Resûlallah,' dedim
'Süt içmeyen ikimiz kaldık,' buyurdu
'Evet, yâ Resûlallah' dedim
'Otur sen de iç' buyurdular Oturup içtim
'Biraz daha iç', dedi İçtim Yine içmem için ısrar etti 'Daha daha,' diyordu Nihayet, 'Seni hak din ile gönderen Allah'a yemin olsun ki, içecek yerim kalmadı' dedim
'O halde bardağı bana ver' buyurdu Verdim Allah'a hamd ve senâ etti Sonra Besmele çekerek geri kalanını da kendisi içti437