Hiç narsist bir bireye aşık oldunuz mu? Çağın en büyük problemi olan fakat normalize edilmiş narsisizm denilen kişilik yapılanmasından bahsediyorum eminim böyle bir ilişkiyi deneyimlemişsinizdir. Sizi inceden inceye inciten, her defasında canınızın daha çok acıdığını söylemenize rağmen biraz daha canınızı acıtmaya meyilli fiziksel şiddetin ötesinde psikolojik şiddet uygulayan kişilik örgütlenmesine sahip insanlardır onlar.
Gelin ilk önce mitolojiye göre narsisizmi tanıyalım. Yunan mitolojisine göre, dünya üzerinde sayısız tanrı bulunmaktaydı. Bu tanrıların belirli sorumlulukları vardı. Mitoloji tanrıları tasvir ederken, insan sliüetinde olduğunu ve ilişki içine girebildiklerini söylemiştir. Narsisizmin mitolojik öyküsüne göre Narkissos adında çok yakışıklı bir avcı var ve bu avcı kendisini seven kız ile ilgilenmeyip onun ölümüne neden olduğu için tanrılar tarafından cezalandırılması istenir.
Bir gün Narkissos su içmek için nehir kenarına gider. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine aşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilmiştir, tıpkı ona aşık olan kız gibi Narkissos ta günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür.
Erkeklerde Daha Çok Görülüyor
Mitolojik öyküden de anlayacağınız üzere narsizm erkek figürü üzerinden hareket etmiş ve bu şekilde isim almıştır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda popülasyonun çoğunun erkekler olduğunu göstermektedir. Eğer ilişkileri değerlendirme ve bu doğrultuda çerçeveleme şansımız olursa narsistik eğilime sahip erkekler ve onlara bağımlı olan kadınlardan oluşmaktadır.
Narsistik kişilik yapılanmasına sahip olan insanlarda İki şekilde benlik yapılanmıştır, dış dünyaya sergiledikleri benlik ve öz benlik şeklindedir. Dış dünyaya sergiledikleri benlik, kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşıma, başarılarını ve yeteneklerini abartma, yeterli bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi bekleme. Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ya da kusursuz sevgi üzerinde üzerine çabalama, özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna inanma. İnsanlar tarafından çok beğenilmek istemesi, kendisi için başkalarının zayıflıklarına kullanma, eleştirilere karşı öfke, utanç veya küçük düşme tepkisinde bulunma şeklinde görülmektedir. Narsistik yapılanmanın öz benliği ise; kendilerini sevmeyi başaramadıkları için başkalarını nasıl sevmeleri gerektiğini bilmezler. Söylenen en ufak olumsuz eleştiri, yapılanmada kırılma yarattığı için ortalamanın üzerinde tepkiler gösterebilmektedirler. Empati yeteneklerini güçlenmediği için diğer insanların duygu ve düşüncelerini anlamasını beklememeliyiz.
Narsist bir eşe sahip kişilerin zamanla özgüven problemi yaşadıkları görülmüştür. Bunun temel nedeni ise, narsist eşin kendi yetersizlik duygusunu bastırmak istemesi doğrultusunda karşı tarafı sürekli eleştirip aşağılamaya çalışmaktadır. Bu durum hem eşin kendisine olan güveninde sarsıntı yaratır hem kadın ve erkeğin rekabete girmesine neden olarak ilişkilerine zarar verir. Narsist eş sürekli beklenti içerisinde hareket etmektedir. Beklentilerini net bir ifadeyle dile getirmeyip karşı tarafın anlamasını bekler, eşi bu beklentinin sözel ifadeye dökülmemesinden dolayı karşılayamamaktadır. Narsist eş böylelikle eşinin yetersiz olduğunu, beklentilerini karşılamadığı şeklinde şikayet etmeye devam etmektedir.
Narsist Eş İle Yaşamak
Şimdi ilişkinizi bir güç dansına kapılmış iki yorgun ruhun birleşimi gibi hissetmiyor musunuz?
Verdiğiniz cevap eğer ‘evet’ ise okumaya devam edelim peki ne yapmalıyız?
-
Kendinizi iyi tanımalısınız. Eğer çocukken bize bakım veren biriyle güven duyulan birliktelik yaşamışsak, ileriki yaşantımızda partnerimizi buna göre seçer ve bizi hayallerle kandırmayan insanlara yöneliriz. Fakat bu durumun tam tersini deneyimlemişsek partnerimizi buna göre seçer ve beraber tekrardan aynı olumsuz ilişkiyi yaşarız. Unutmamanız gereken bir şey varsa o da hiç kimsenin mükemmel bir çocukluk geçirmemiş olmasıdır. Önemli olan çocukluk döneminizin şimdiki yaşantınıza nasıl yansıdığıdır. -
Gerçekleri kabul etmelisiniz. Kendinizin olduğu kadar partnerinizin de güçlü ve zayıf yönleri olabileceğini bu zayıf yönleri ve kusurları gizlemeden aşkı canlı tutabileceğinizi bilmeniz gerekir. Sağlıklı ilişkilerde kusursuzluk beklentisi yoktur. Bir kişiyi kendisi gibi olabilme özgürlüğü tanıyarak ona sevgisini verir. Kendi ihtiyaçlarına göre hareket etmesini beklemez bu ihtiyaçların sorgulanması gerektiğini düşünürler. -
Sınırlarınızı belirlemeniz gerekmektedir. Sınırlarınızı belirlerken ne iç içe geçmiş ne de kopuk bir çizgi olmalıdır. Çift olarak iki taraf için uygun olan sınırlar belirleyebilmelidir. -
İlişkiye yatırım yapmalısınız. Yetişkin ilişkisi dediğimizde partnerler birbirlerine saygı duymalı ve eşit davranmalıdırlar. Bir tarafın verici davranıp partnerin alıcı noktasında olması ilişkide dengenin bozulmasına neden olur. Aşk ilişkisinde alıcı ve verici konumu eşit olmalıdır. Bazen taleplerimizi sözel yolla ifade etmediğimizde beyin okumalarını isteriz bu yanlış bir tutumdur. Kendi değerimizden emin olup ‘ istemek ve almak’ noktasında net ifade etmeliyiz.