iltasyazilim
FD Üye
Asya Hun Devleti'nin kullandığı silahların farkı nedir
Yalnızca hafif zırhla korunmuş ve tamamı atlı okçulardan oluşan bir ordunun, nasıl bunca orduları değil ettiği ve hattâ iyi eğitimli, bütün zırhlı ve yüksek deneyimli Roma lejyonlarını yendiği, birincil bakışta hayret vericidir Bu zaferlerin sırrını çözebilmek için, Hunlar'ın savaş taktiklerini, silahlarını ve nasıl organize olduklarını iyi iyi anlamak gerekir
Atlar, Hun askerî kuvvetinin esas taşıydı Daha sonraları Avarlar ve Macarlar gibi Türk kavimleri de atı, ataları Hunlar gibi iyi kullanmışlardır Hun atları, Avrupa atlarından farklıdır Bunlar daha ufak, tüylü ve daha dayanıklı, cesurdular Bu atlar tamamen Hunlar, düşmanlarından 5 kat daha uzun mesafeleri, onlarla eşdeğer sürede alabiliyorlardı Tüm askerler, yanlarında asgari iki beygir taşırlardı ve bu protez atlar sayısı, 5 e değin çıkardı Bunun, iki nedeni vardı Eğer savaşta atı ölürse, diğer atlardan birini kullanabiliyordu ve üstelik fazla sayıda at, düşmanların, Hun kuvvetlerinin miktarını iyice kestirmesini engelliyordu Hun askerleri, ikmal yolları kurmazlardı Her asker, yiyeceğini, silahını, çadırını, sefere çıkmadan önce ayarlamak zorundaydı ve bunları yedek atlara yüklerdi Hun atları da, askerleri gibi, fazla hafif zırhlı idiler Hunlar, semeri kullanmasını biliyorlardı, ama, üzengiyi kullanmamışlardır Gerçekten kullanmalarına lüzum olmadığı da bir takım Çin ve Avrupa tarihçileri kadar bahsedilmektedir Çünkü, Hun askerleri, ata, sözleri ile baskın olabiliyorlar, böylece ok ve kılıç kullanırken, çok dar hareket edebiliyorlardı Emirlerle atların düşman atlarını ısırması ve yere düşen düşman askerinin ezilmesi sağlanıyordu Üzengi, Avarlar sayesinde 5 yüzyılda Avrupa'da yayılmaya başlamıştır
Hun atlı okçuları, Birleşik Yaydiye tanıdık, fazla güçlü ve etkin, ağaçtan yapılma, boynuz ve deriyle kaplanmış bir yay kullanıyorlardı Elbetteki bu yaylar, yerin altında binlerce yıl kaldıklarından, bugün yalnızca kemikle kaplanmış kısımları mevcuttur Bir Macar okçuluk uzmanı ve seyisi, Lajos Kassai, yıllar sonradan Hun hikâyelerine, buluntulara ve kazıbilimsel kazılara dayanarak Macar, Hun ve Moğol yaylarını üretmeyi başarmıştır Bu şekilde bir plato, bir asker, 2 yaya sahip olmuş oluyordu Bu yaylar, kuru tutulmak zorundaydılar Askerler, yanlarında deriden yapılma bir sadak taşırlardı Bu değişiklik bir yayı üretmek, başlıca yarım sene alıyordu Öncelikle kayın ya da akça ağaç diye tanıdık uygun ve şekil alabilir bir ağaç olması gerekiyordu Yay'ın gövdesine, boynuz ve sert odun parçaları yapıştırılıyordu Deriyle kaplanarak, nem aleyhinde önlemler küskün oluyordu Bu yay doğru, Avrupalı askerlerin kullandıkları yaylardan daha etkili ve süratli bir şekilde atış yapabiliyorlar, daha eksik yoruluyorlardı Acilen düşünün, 10 000 atlı asker, düşman aleyhinde ve atlarını sadece sözleri ve diz hareketleri ile yönetiyorlar, ellerinde asgari 34 ok var, yani bu bir dakikadan eksik bir sürede, aynı anda 40 000 ok demek
Hun ordusu yakın savaşa pek girmese de, zoraki kaldığında genellikle mızrak veya pala, hançer kullanırlardı Askerler, ufak yaştan itibaren eğitilmeye başlanır, onlara at sürmesi, yay ve kılıç kullanması öğretilirdi Okçuluk talimleri, genellikle fare, kuş, gelincik, daha sonra tavşan ve tilki gibi minik hayvanlara karşısında yaptırılırdı Bu Nedenle, büyüdüğünde derecede at süren ve yay kullanan, kusursuz bir atlı okçu savaşçı yetişirdi
Hunlar gibi atlı göçebe milletler, çoğunlukla savaşlarda mahvediciydiler Kullandıkları taktikler, Avrupa orduları ve Çin piyadeleri için bilinmez ve sezilemeyen tuzaklarla doluydular Hun askerleri, hep sayıca üstün kuvvetlerle savaştıkları için, başta onların sayılarını etkisiz hale getirene kadar ok yağmuruna miktar, en ince ayrıntısına kadar yıpranan düşmana mızrak ve kılıç hücumuna çıkarlardı Oklara karşısında kalkan kullanmayı deneyen ordulara karşı ise, grup halindeki okçularla ateş ederlerdi Önce havadan ok yağmuru başlar, öteki grup da hemen, kalkanlarını havaya kaldırmış askerleri oklardı Çoğunlukla, pusu kurarak saldırı etme taktiği kullanılırdı Avrupalı ve Çinli tarihçiler, Hunlar'ın en tehlikeli ve haksız taktiğini, yani bizim bildiğimiz Turan Taktiğini şöyle tanımlamışlardır: Ordu tüm kuvvetleri ile düşman hatlarına atak eder, kısa bir süre çarpıştıktan daha sonra, bir işaretle geri çekilir, gözünü doyumsuzluk bürümüş düşman, zaferi kazandığına inanıp Hun ordusunu takibe koyulur, ama ani bir işaretle Hun atlıları, eğerlerinin üstünde zıt döner ve 35 ok atarak ön hücum hattının saldırısını kırarlar ve bu sırada yanlara açılmış Hun okçuları, düşmanı en ince ayrıntısına kadar çevirmiştir Avrupa tarihçileri bile, bu taktikleri ve iyi organize olmuş savaş düzenini, kaba ve kana susamış ilkel kavimlerin yapamayacağını kabul etmiştir *
Yalnızca hafif zırhla korunmuş ve tamamı atlı okçulardan oluşan bir ordunun, nasıl bunca orduları değil ettiği ve hattâ iyi eğitimli, bütün zırhlı ve yüksek deneyimli Roma lejyonlarını yendiği, birincil bakışta hayret vericidir Bu zaferlerin sırrını çözebilmek için, Hunlar'ın savaş taktiklerini, silahlarını ve nasıl organize olduklarını iyi iyi anlamak gerekir
Atlar, Hun askerî kuvvetinin esas taşıydı Daha sonraları Avarlar ve Macarlar gibi Türk kavimleri de atı, ataları Hunlar gibi iyi kullanmışlardır Hun atları, Avrupa atlarından farklıdır Bunlar daha ufak, tüylü ve daha dayanıklı, cesurdular Bu atlar tamamen Hunlar, düşmanlarından 5 kat daha uzun mesafeleri, onlarla eşdeğer sürede alabiliyorlardı Tüm askerler, yanlarında asgari iki beygir taşırlardı ve bu protez atlar sayısı, 5 e değin çıkardı Bunun, iki nedeni vardı Eğer savaşta atı ölürse, diğer atlardan birini kullanabiliyordu ve üstelik fazla sayıda at, düşmanların, Hun kuvvetlerinin miktarını iyice kestirmesini engelliyordu Hun askerleri, ikmal yolları kurmazlardı Her asker, yiyeceğini, silahını, çadırını, sefere çıkmadan önce ayarlamak zorundaydı ve bunları yedek atlara yüklerdi Hun atları da, askerleri gibi, fazla hafif zırhlı idiler Hunlar, semeri kullanmasını biliyorlardı, ama, üzengiyi kullanmamışlardır Gerçekten kullanmalarına lüzum olmadığı da bir takım Çin ve Avrupa tarihçileri kadar bahsedilmektedir Çünkü, Hun askerleri, ata, sözleri ile baskın olabiliyorlar, böylece ok ve kılıç kullanırken, çok dar hareket edebiliyorlardı Emirlerle atların düşman atlarını ısırması ve yere düşen düşman askerinin ezilmesi sağlanıyordu Üzengi, Avarlar sayesinde 5 yüzyılda Avrupa'da yayılmaya başlamıştır
Hun atlı okçuları, Birleşik Yaydiye tanıdık, fazla güçlü ve etkin, ağaçtan yapılma, boynuz ve deriyle kaplanmış bir yay kullanıyorlardı Elbetteki bu yaylar, yerin altında binlerce yıl kaldıklarından, bugün yalnızca kemikle kaplanmış kısımları mevcuttur Bir Macar okçuluk uzmanı ve seyisi, Lajos Kassai, yıllar sonradan Hun hikâyelerine, buluntulara ve kazıbilimsel kazılara dayanarak Macar, Hun ve Moğol yaylarını üretmeyi başarmıştır Bu şekilde bir plato, bir asker, 2 yaya sahip olmuş oluyordu Bu yaylar, kuru tutulmak zorundaydılar Askerler, yanlarında deriden yapılma bir sadak taşırlardı Bu değişiklik bir yayı üretmek, başlıca yarım sene alıyordu Öncelikle kayın ya da akça ağaç diye tanıdık uygun ve şekil alabilir bir ağaç olması gerekiyordu Yay'ın gövdesine, boynuz ve sert odun parçaları yapıştırılıyordu Deriyle kaplanarak, nem aleyhinde önlemler küskün oluyordu Bu yay doğru, Avrupalı askerlerin kullandıkları yaylardan daha etkili ve süratli bir şekilde atış yapabiliyorlar, daha eksik yoruluyorlardı Acilen düşünün, 10 000 atlı asker, düşman aleyhinde ve atlarını sadece sözleri ve diz hareketleri ile yönetiyorlar, ellerinde asgari 34 ok var, yani bu bir dakikadan eksik bir sürede, aynı anda 40 000 ok demek
Hun ordusu yakın savaşa pek girmese de, zoraki kaldığında genellikle mızrak veya pala, hançer kullanırlardı Askerler, ufak yaştan itibaren eğitilmeye başlanır, onlara at sürmesi, yay ve kılıç kullanması öğretilirdi Okçuluk talimleri, genellikle fare, kuş, gelincik, daha sonra tavşan ve tilki gibi minik hayvanlara karşısında yaptırılırdı Bu Nedenle, büyüdüğünde derecede at süren ve yay kullanan, kusursuz bir atlı okçu savaşçı yetişirdi
Hunlar gibi atlı göçebe milletler, çoğunlukla savaşlarda mahvediciydiler Kullandıkları taktikler, Avrupa orduları ve Çin piyadeleri için bilinmez ve sezilemeyen tuzaklarla doluydular Hun askerleri, hep sayıca üstün kuvvetlerle savaştıkları için, başta onların sayılarını etkisiz hale getirene kadar ok yağmuruna miktar, en ince ayrıntısına kadar yıpranan düşmana mızrak ve kılıç hücumuna çıkarlardı Oklara karşısında kalkan kullanmayı deneyen ordulara karşı ise, grup halindeki okçularla ateş ederlerdi Önce havadan ok yağmuru başlar, öteki grup da hemen, kalkanlarını havaya kaldırmış askerleri oklardı Çoğunlukla, pusu kurarak saldırı etme taktiği kullanılırdı Avrupalı ve Çinli tarihçiler, Hunlar'ın en tehlikeli ve haksız taktiğini, yani bizim bildiğimiz Turan Taktiğini şöyle tanımlamışlardır: Ordu tüm kuvvetleri ile düşman hatlarına atak eder, kısa bir süre çarpıştıktan daha sonra, bir işaretle geri çekilir, gözünü doyumsuzluk bürümüş düşman, zaferi kazandığına inanıp Hun ordusunu takibe koyulur, ama ani bir işaretle Hun atlıları, eğerlerinin üstünde zıt döner ve 35 ok atarak ön hücum hattının saldırısını kırarlar ve bu sırada yanlara açılmış Hun okçuları, düşmanı en ince ayrıntısına kadar çevirmiştir Avrupa tarihçileri bile, bu taktikleri ve iyi organize olmuş savaş düzenini, kaba ve kana susamış ilkel kavimlerin yapamayacağını kabul etmiştir *