iltasyazilim
FD Üye
Levhi Mahfuz nedir ve ne için kullanılır?
Olmuşların ve olacakların, zamandaki bütün anların ve mekandaki bütün varlıkların, kısacası, her şeyin yazılı bulunduğu bir “levhadır bu alem İlahi ilmin aynası, kaderin defteri, kainatın programıdır
Bilgilerin korunduğu bu alemin insandaki küçük örneği, “hafızadır Şehadet aleminde mercimek kadar küçük bir et sembolüyle temsil edilen hafıza, başımızdan geçen olayları, gördüğümüz yerleri, tanıdığımız insanları, duyduğumuz sesleri, tattığımız tatları, hayatımız boyunca edindiğimiz bütün intibaları, öğrendiğimiz bütün bilgileri içine alır, ama yine de dolmaz Dağlar, denizler, ovalar, gökyüzü, yıldızlar, büyük küçük her şey ondadır
Bütün bu işler, o mercimek küçüklüğündeki et parçasının marifeti olabilir mi hiç!
Hafıza, zekanın hazinesi, tefekkürün sermayesi, benliğimizin tarihidir Ruhumuza takılan en değerli cihazlardan biridir Hafızasız bir zeka işimize yaramaz Çünkü biz, eskiden öğrendiklerimize dayanarak düşünürüz
Hafızanın bir de ebedi hayatımıza bakan yönü vardır Hafıza, bir senet, bir vesika, bir belgedir Ahiretteki muhasebe vaktinde, dünyada işlediğimiz sevapları ve günahları göstererek bize şahitlik eder
“Levhi Mahfuzun küçük bir misalidir bize verilen Nasıl insanın başından geçenler bütün olaylar hafızasında yazılıyorsa, kainattaki bütün olmuş, olan ve olacak olaylar da o büyük hafızada yazılıdır Her iki “levhada da rabbimizin “hafiz ismi tecelli eder
Ata, Kaza ve Kader münasebeti:
İ'lem EyyühelAziz! Cenabı Hakk'ın atâ, kaza ve kader namında üç kanunu vardır Atâ, kaza kanununu, kaza da kaderi bozar
Meselâ: Bir şey hakkında verilen karar, kader demektir O kararın infazı, kaza demektir O kararın ibtaliyle hükmü kazadan afvetmek, atâ demektir Evet yumuşak bir otun damarları katı taşı deldiği gibi, atâ da kaza kanununun kat'iyyetini deler Kaza da ok gibi kader kararlarını deler Demek atânın kazaya nisbeti, kazanın kadere nisbeti gibidir Atâ, kaza kanununun şümulünden ihraçtır Kaza da kader kanununun külliyetinden ihracıdır Bu hakikate vâkıf olan ârif: 'Ya İlahî! Hasenatım senin atâ'ndandır Seyyiatım da senin kaza'ndandır Eğer atâ'n olmasa idi, helâk olurdum' der(Mesnevii Nuriye, Onuncu Risale, s206)
Yani, Ata, bir şey hakkında verilen kararın iptali ve hükmün kaza edilmekten afvedilmesi, şeklinde tarif edilmektedir Ata denilince, o Rahîmi Kerim'in ve Gafûru'rRahîm'in af ve ihsanı anlaşılır
Atanın kaza kanununu, kazanın da kaderi bozmasını şöyle açıklayabiliriz:
Bir padişahın umumî kanunları yanında bir de belli günlerde tatbik ettiği af ve ata kanunu vardır Padişah o günlerde, suçlulardan bir kısmını afveder, diğer bir kısmının cezalarını hafifleştirir, bir kısım raiyetinin ise rütbelerini yükseltir ve maaşlarını artırır İşte, daha önce umumî kanunla takdir edilen ceza, rütbe ve maaşlar, bu ata kanunuyla yürürlükten kaldırılmış olur
Meselâ, bir şakinin işlediği bir suça karşılık on yıl hapis yatması takdir edilmiş olsun Ata kanunuyla bu cezanın afvedilmesi halinde artık ceza infaz edilmez ve ata, kaza kanununu bozmuş olur Cezanın kaza edilmemesiyle de kader kanunu, yâni onun suçuna mukabil takdir edilen on yıllık hapis cezası bozulmuş olmaktadır İşte, bu misâl gibi, insanların işledikleri günahlara karşılık, kendilerine takdir edilen uhrevî cezalar Cenâbı Hakk'ın ata kanunuyla, yâni O'nun af ve ihsanıyla kaza edilmekten alıkonmakta ve böylece ata kanunu kaza kanununu bozmaktadır Aynı şekilde, kazanın bozulmasıyla kader kanunu da bozulmuş, takdir edilen ceza değişikliğe uğramış olmaktadır
Bir başka misal, kul bir günah yerine gitmek niyet ve meyliyle evden çıkar O bu niyetle irâde düğmesine dokunduğu için, Allah da meylinin neticesini yaratacak ve onu irâde ettiği yere götürecektir Fakat, o kulun güzel bir hali, Allah (cc)’ın hoşuna gidecek bir tarafı, söz gelimi gecesinin zülüfünde iki damla gözyaşı ya da arabasıyla biriki arkadaşını bir sohbete götürüşü vardır da, bunlar Rahmeti İlâhî'yi ihtizaza getirmiştir ve Allah (cc) da yolda o kulun karşısına kendisini günah mahalline değil de gülzâra götürecek bir arkadaş çıkarır ve kulun iradesiyle hak ettiği hükmü değiştirir İşte, Allah (cc)’ın sebepli sebepsiz kulu hakkındaki bir hükmü veya bir kazâyı onun lehinde değiştirmesi, O’na ait bir atâdır
Diğer taraftan, ata, kaza kanununun şümulünden ihraçtır, denmektedir Şöyle ki, bir günah için takdir edilen ceza külli bir kanun iledir Yâni, şu suçu işleyene şu ceza verilir, şeklindeki takdir, küllidir Söz konusu suçu işleyen bir kimsenin tövbe etmesi halinde, günahının afvedilmesi ile kaza kanununun şümulünden bir ihraç durumu hâsıl olmaktadır Bu ise aynı zamanda, kader kanununu külliyetinden bir ihraç mânâsındadır
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız kaide, kaderin değişip değişmediği sorusunu hatıra getirmektedir
LEVHİ MAHV İSPAT
Eşyanın yazılıp silindiği zaman sayfası
Bediüzzaman’ın ifadesiyle,
“Levhi Mahvİsbat ise, sabit ve daim olan Levhi Mahfuzu A’zam’ın dairei mümkinatta, yani mevt ve hayata, vücud ve fenaya daima mazhar olan eşyada mütebeddil bir defteri ve yazar bozar bir tahtasıdır ki, hakikatı zaman odur
Cenabı Hak, ilmindeki manalardan bir kısmını zamanın sayfasında yazmakta, daha sonra ölüm kanunuyla bunları silip yenilerini göstermektedir
Eşyanın Allah’ın ilmindeki halinde zaman söz konusu değildir; ezel ebed beraberdir Bunların vücuda gelmeleri belli bir tertip ve sıra iledir, böylece zaman ortaya çıkmaktadır
Ezbere bildiğimiz bir şiirin başı ve sonu ilmimizde beraberce bulunur Ama bunu söylemeye veya yazmaya başladığımızda belli bir sıra ortaya çıkar
Bir insanın ömrü boyunca geçireceği devreler, nutfede mevcuttur; ama Kitabı Mübin dediğimiz bu alemde daha geniş ve ayrıntılı görüntüler var ayrıca Levhi Mahv ve İspat dediğimiz levhada, şartların yerine gelip gelmediği de kontrol edilmektedir; yani bir adamın başına gelecek şeylerin tayin ve tespiti Levhi Mahv ve İspat'ta gerçekleşir
İlmi İlâhî'nin değişmesi muhaldir Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak bütün hâdiseler gibi, ata kanununun tatbikatı da o ilmin şümûlündedir Bu kader değişmez Değişiklikler sabit ve derin olan Levhi Mahfûz'un dairei mümkinatta bir defteri ve yazar bozar tahtası hükmündeki Levhi Mahv ve isbat'ta olmaktadır Önce takdir edilen nice cezalar, daha sonra tövbe vesilesiyle ve ata kanunu ile afvedilmekte, Levhi Mahv ve İsbat'tan silinmekte ve kaza edilmemektedir Nitekim bir âyeti kerîmede şöyle buyurulmaktadir:
Allah dilediği şeyi mahveder ve dilediğini isbat eder Nezdinde kitabın aslı olan Levhi Mahfuz vardır(Ra'd, 1339)
Levhi Mahv ve İsbat niçin var?
Levhi Mahfuz ezel ilmidir, zamansızdır Levhi Mahv ise insanların anlayışına daha yakın olan şimdiki zamanda vücut bulur Yani Levhi Mahfuz'un şimdiki zamanda kaydediliyor olması da diyebiliriz Levhi Mahv ve İsbat hadiselerin ortaya çıkışının aynı zamanında oluşur Levhi Mahv ve İsbat zamanla kayıtlı olup, Levhi Mahfuz'u insanların anlaması için bir basamak gibidir Hadiselerin oluşuna şartlara göre şekillenmektedir Burada her türlü değişikliğin olması insanın, iradesinin varlığını anlaması için önemlidir
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
Olmuşların ve olacakların, zamandaki bütün anların ve mekandaki bütün varlıkların, kısacası, her şeyin yazılı bulunduğu bir “levhadır bu alem İlahi ilmin aynası, kaderin defteri, kainatın programıdır
Bilgilerin korunduğu bu alemin insandaki küçük örneği, “hafızadır Şehadet aleminde mercimek kadar küçük bir et sembolüyle temsil edilen hafıza, başımızdan geçen olayları, gördüğümüz yerleri, tanıdığımız insanları, duyduğumuz sesleri, tattığımız tatları, hayatımız boyunca edindiğimiz bütün intibaları, öğrendiğimiz bütün bilgileri içine alır, ama yine de dolmaz Dağlar, denizler, ovalar, gökyüzü, yıldızlar, büyük küçük her şey ondadır
Bütün bu işler, o mercimek küçüklüğündeki et parçasının marifeti olabilir mi hiç!
Hafıza, zekanın hazinesi, tefekkürün sermayesi, benliğimizin tarihidir Ruhumuza takılan en değerli cihazlardan biridir Hafızasız bir zeka işimize yaramaz Çünkü biz, eskiden öğrendiklerimize dayanarak düşünürüz
Hafızanın bir de ebedi hayatımıza bakan yönü vardır Hafıza, bir senet, bir vesika, bir belgedir Ahiretteki muhasebe vaktinde, dünyada işlediğimiz sevapları ve günahları göstererek bize şahitlik eder
“Levhi Mahfuzun küçük bir misalidir bize verilen Nasıl insanın başından geçenler bütün olaylar hafızasında yazılıyorsa, kainattaki bütün olmuş, olan ve olacak olaylar da o büyük hafızada yazılıdır Her iki “levhada da rabbimizin “hafiz ismi tecelli eder
Ata, Kaza ve Kader münasebeti:
İ'lem EyyühelAziz! Cenabı Hakk'ın atâ, kaza ve kader namında üç kanunu vardır Atâ, kaza kanununu, kaza da kaderi bozar
Meselâ: Bir şey hakkında verilen karar, kader demektir O kararın infazı, kaza demektir O kararın ibtaliyle hükmü kazadan afvetmek, atâ demektir Evet yumuşak bir otun damarları katı taşı deldiği gibi, atâ da kaza kanununun kat'iyyetini deler Kaza da ok gibi kader kararlarını deler Demek atânın kazaya nisbeti, kazanın kadere nisbeti gibidir Atâ, kaza kanununun şümulünden ihraçtır Kaza da kader kanununun külliyetinden ihracıdır Bu hakikate vâkıf olan ârif: 'Ya İlahî! Hasenatım senin atâ'ndandır Seyyiatım da senin kaza'ndandır Eğer atâ'n olmasa idi, helâk olurdum' der(Mesnevii Nuriye, Onuncu Risale, s206)
Yani, Ata, bir şey hakkında verilen kararın iptali ve hükmün kaza edilmekten afvedilmesi, şeklinde tarif edilmektedir Ata denilince, o Rahîmi Kerim'in ve Gafûru'rRahîm'in af ve ihsanı anlaşılır
Atanın kaza kanununu, kazanın da kaderi bozmasını şöyle açıklayabiliriz:
Bir padişahın umumî kanunları yanında bir de belli günlerde tatbik ettiği af ve ata kanunu vardır Padişah o günlerde, suçlulardan bir kısmını afveder, diğer bir kısmının cezalarını hafifleştirir, bir kısım raiyetinin ise rütbelerini yükseltir ve maaşlarını artırır İşte, daha önce umumî kanunla takdir edilen ceza, rütbe ve maaşlar, bu ata kanunuyla yürürlükten kaldırılmış olur
Meselâ, bir şakinin işlediği bir suça karşılık on yıl hapis yatması takdir edilmiş olsun Ata kanunuyla bu cezanın afvedilmesi halinde artık ceza infaz edilmez ve ata, kaza kanununu bozmuş olur Cezanın kaza edilmemesiyle de kader kanunu, yâni onun suçuna mukabil takdir edilen on yıllık hapis cezası bozulmuş olmaktadır İşte, bu misâl gibi, insanların işledikleri günahlara karşılık, kendilerine takdir edilen uhrevî cezalar Cenâbı Hakk'ın ata kanunuyla, yâni O'nun af ve ihsanıyla kaza edilmekten alıkonmakta ve böylece ata kanunu kaza kanununu bozmaktadır Aynı şekilde, kazanın bozulmasıyla kader kanunu da bozulmuş, takdir edilen ceza değişikliğe uğramış olmaktadır
Bir başka misal, kul bir günah yerine gitmek niyet ve meyliyle evden çıkar O bu niyetle irâde düğmesine dokunduğu için, Allah da meylinin neticesini yaratacak ve onu irâde ettiği yere götürecektir Fakat, o kulun güzel bir hali, Allah (cc)’ın hoşuna gidecek bir tarafı, söz gelimi gecesinin zülüfünde iki damla gözyaşı ya da arabasıyla biriki arkadaşını bir sohbete götürüşü vardır da, bunlar Rahmeti İlâhî'yi ihtizaza getirmiştir ve Allah (cc) da yolda o kulun karşısına kendisini günah mahalline değil de gülzâra götürecek bir arkadaş çıkarır ve kulun iradesiyle hak ettiği hükmü değiştirir İşte, Allah (cc)’ın sebepli sebepsiz kulu hakkındaki bir hükmü veya bir kazâyı onun lehinde değiştirmesi, O’na ait bir atâdır
Diğer taraftan, ata, kaza kanununun şümulünden ihraçtır, denmektedir Şöyle ki, bir günah için takdir edilen ceza külli bir kanun iledir Yâni, şu suçu işleyene şu ceza verilir, şeklindeki takdir, küllidir Söz konusu suçu işleyen bir kimsenin tövbe etmesi halinde, günahının afvedilmesi ile kaza kanununun şümulünden bir ihraç durumu hâsıl olmaktadır Bu ise aynı zamanda, kader kanununu külliyetinden bir ihraç mânâsındadır
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız kaide, kaderin değişip değişmediği sorusunu hatıra getirmektedir
LEVHİ MAHV İSPAT
Eşyanın yazılıp silindiği zaman sayfası
Bediüzzaman’ın ifadesiyle,
“Levhi Mahvİsbat ise, sabit ve daim olan Levhi Mahfuzu A’zam’ın dairei mümkinatta, yani mevt ve hayata, vücud ve fenaya daima mazhar olan eşyada mütebeddil bir defteri ve yazar bozar bir tahtasıdır ki, hakikatı zaman odur
Cenabı Hak, ilmindeki manalardan bir kısmını zamanın sayfasında yazmakta, daha sonra ölüm kanunuyla bunları silip yenilerini göstermektedir
Eşyanın Allah’ın ilmindeki halinde zaman söz konusu değildir; ezel ebed beraberdir Bunların vücuda gelmeleri belli bir tertip ve sıra iledir, böylece zaman ortaya çıkmaktadır
Ezbere bildiğimiz bir şiirin başı ve sonu ilmimizde beraberce bulunur Ama bunu söylemeye veya yazmaya başladığımızda belli bir sıra ortaya çıkar
Bir insanın ömrü boyunca geçireceği devreler, nutfede mevcuttur; ama Kitabı Mübin dediğimiz bu alemde daha geniş ve ayrıntılı görüntüler var ayrıca Levhi Mahv ve İspat dediğimiz levhada, şartların yerine gelip gelmediği de kontrol edilmektedir; yani bir adamın başına gelecek şeylerin tayin ve tespiti Levhi Mahv ve İspat'ta gerçekleşir
İlmi İlâhî'nin değişmesi muhaldir Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak bütün hâdiseler gibi, ata kanununun tatbikatı da o ilmin şümûlündedir Bu kader değişmez Değişiklikler sabit ve derin olan Levhi Mahfûz'un dairei mümkinatta bir defteri ve yazar bozar tahtası hükmündeki Levhi Mahv ve isbat'ta olmaktadır Önce takdir edilen nice cezalar, daha sonra tövbe vesilesiyle ve ata kanunu ile afvedilmekte, Levhi Mahv ve İsbat'tan silinmekte ve kaza edilmemektedir Nitekim bir âyeti kerîmede şöyle buyurulmaktadir:
Allah dilediği şeyi mahveder ve dilediğini isbat eder Nezdinde kitabın aslı olan Levhi Mahfuz vardır(Ra'd, 1339)
Levhi Mahv ve İsbat niçin var?
Levhi Mahfuz ezel ilmidir, zamansızdır Levhi Mahv ise insanların anlayışına daha yakın olan şimdiki zamanda vücut bulur Yani Levhi Mahfuz'un şimdiki zamanda kaydediliyor olması da diyebiliriz Levhi Mahv ve İsbat hadiselerin ortaya çıkışının aynı zamanında oluşur Levhi Mahv ve İsbat zamanla kayıtlı olup, Levhi Mahfuz'u insanların anlaması için bir basamak gibidir Hadiselerin oluşuna şartlara göre şekillenmektedir Burada her türlü değişikliğin olması insanın, iradesinin varlığını anlaması için önemlidir
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız