iltasyazilim
FD Üye
Ataların Yurdunda
Ataların Yurdu
ATALARIN YURDUNDA (I Bölüm)
Kış oldu Yaz geldi Aradan bir sene geçmesine karşın Manas'a Kırgızlara ne Kalmuk askeri geldi, ne de Çin askeri geldi Bahadır Manas halkını Kalmuklardan ve Çinlilerden mertçe kurtarıp birleştirdi
Yer yeşerip otlar bittiğinde otuz iki yaşına giren Manas gözüne ilişen kimselere heybetini gösterir, çöldeki kamış gibi bıyıklarıyla buz gibi soğuk görünürdü Evinde üç gün üç gece yalın kılıcına yaslanıp kaldı, hiç uyumadı kimseyi de kabul etmedi Kalmukların elçisi, İranlı tüccarbaşı ve Arap'ın kervanbaşısıyla da görüşmedi Onun sırrını haberdar olan kırk çorası: Bahadır boşboşuna sinirlenmez, bir şey olmuştur, ya Çin'den haber almıştır veya birliği olmayan, birbirleriyle çekişen soydaş Türklerden bir şey geçmiştir? Ne olursa olsun bahadırı rahatsız eden bir şey var Bu bir felaket de olabilirDiye korktular Manas sakinleşmeden kimse ona soru sormaya yiğitlik edemedi, içten sözlü Bakay da sormaya çekindi
Dördüncü gün, Han Manas topluluk Kırgızı, Türk kabilelerin reislerine, iyi dalgın mümtaz kişilere, komutanlara yedi gün sonradan gelsin diye haber gönderdi Haberi alan akıllılar, yurdun ileri gelenleri, ben Kırgızım diyenler söylenen günde Manas'ın avuluna toplandılar
Manas'ın beyaz çadırı bir tekrar öbür başa kırk kanatlı çift akotağ idi Beyaz çadırın önünde gümüşten yapılan iki arslan vardı Arslanların önünde de mızrak tutan, kılıç kuşanan öncü yiğitler vardı Kırk yiğidin başı Kırgız avuluna gelen misafirleri sayıp yerleştirdi Kurultayı Altay'daki altmış kabile reisi, altı yüz zeki ihtiyar gelmişti
Bütün halk müziği toplandığında bahadır Manas şöyle dedi:
Halkım, milletim! Andican'dan haber aldım Atalarımızdan kalan, göbek kan damlayan yere, Andican, AlaDağ, Yedisu, Alay'a göç edeceğiz Allevke'ye Kalmuklara yenilip yaşadığım günler zehir olsun Zamanım geldi Alevke'nin boyunduruğundan halkımı ve toprağımı kurtaramazsam yaşamayayım, doğmamış olayım! Ben AlaDağ'a atlanacağım Gönlünden isteyen bana katılsın! Kalacağız derseniz mukaddes Altay cet toprağıdır, kimse sizi zorlamayacaktır, kendiniz bilirsiniz
Kıpçakların akıllısı Taz sözü kesti:
Ey insanlar! Babanın gönlü oğlunda, oğlunun gönlü dıştan denir ya! Beni oğlum buraya deveyi yedelemiş gibi yedeleyip getirdi Altay'dan gitmeyeceğim dersem de oğlum Ürbü Manas'ın arkadaşıdır, keza nişanlıdır O tarafları özlüyor Oğlum beni yedeğe almıştır Kırgızlar göçmese de ben göçeceğim
Halkın gülmesi üzerine Ürbü yere baktı Taz'ın sözünü Aydarkan'ın oğlu Er Kökçö destekledi
Ey, millet! Ürbü'ye gülmeyin Yedisu verimli yerdir Altay'dan beceriksiz yok Siz kalsanız da ben gideceğimDedi Kökçö
Kökçö yakında, Yedisu'dan nişanlanmıştı
Bel'lı bayan ise peşinden gitmeyen erkeği gör!
Bayan hanı bile peşinden götürür
Bu erkekler gazaya değil, kadına gidecek değil mi?diye ihtiyarlar ve gençler Ürbü ve Kökçö'yle eğlendiler
Halk Müziği, eğlencenizi bırakın, bir karara vardımdedi Akbalta heybesinin iki ağzını açarak: AlaDağ'a gideceğim diyenler heybenin sağ ağzına, kalacağım diyenler sol ağzına taş atsınlar
Toplanan halkın tümü heybeyi tezek gibi taşlarla doldurdu Neticede Altay'daki Kırgızlar AlaDağ'a her zaman birlikte göç etmeye karar verdiler Manas Altay'da kalacak Kırgızlara Sizden ayrılıyoruz, yine buluşuruzdiye Türk soydaşlarının reislerine, akıllılarına, beylerine, bahadırlarına, her babaoğula elbise giydirdi Avulbaşı, yurt ağası ve aksakallılarını ansızın cet bindirdi
Kırgızların beklediği gün geldi Manas'ın beyaz çadırında borazan öttürüldü, altın davul çalındı Altay'ın acayip kızaran dağları harikulade bir şekil aldı Yurtta insanlar kara karga gibi kaynadı
Atlanalım, ırk! Altay'ın hasiyeti, asistan olsun! Ataların kemikleri, ruhları razı olsun! Tanrım bizi sağ salim ataların toprağına, AlaDağ'a ulaştırsın, yolumuzu açık kılsındedi Koşoy sungur kuş gibi yüksek sesiyle
Altay'daki Kırgızlar atalarından kalan âdetlerin gereğini ustalıkla yerine getirip kaidesiyle göçmeye başladılar Göç edenlerin sayısı toplam altmış bin aileye ulaşmıştır
Büyük obadan yola meydana çıkan göç kafilesi yürüyerek doğrulup sıra haline geldi Kafilenin başında Han Manas, ondan daha sonra sancak tutan Kutubiy, ondan sonra Han Koşoy idaresindeki aksakallılar, erkekçe giyinen kırk yiğit vardı
Ondan daha sonra yavaş yürüyen ata binen Çıyırdı hamın ve kadınlar grubu vardı Deve yedekleyen süslenmiş kızlar, hayallere dalan gelinler vardı Ondan daha sonra halı örtülüp beyaz çadırın eşyaları yüklenen altı yüz deve vardı Develerin önünde zil takılmış siyah deve vardı Cakıp Bay hayvanlarımdan olmayayım diye ay biçiminde damgalanan atlarının peşinden gidiyordu
Bakay yolun ilerisini denetleme edip ara verme verilecek bir yer buldu
Büyük kafileyi dört taraftan koruyan Er Koşoy'un askerleri idi Manas'ı AlaDağ'a, cet yurduna getireceğim diyen patlak gözü çoban yıldızı gibi parlayan, kulakları kalkan gibi olan Han Koşoy değil miydi?
Kuzum, Manas! Düşmana beraber karşısında koyalım, berabe yaşayalım Andıcan, Altay, Yedisu'daki kırgızları Kalmuklardan ve Çinlilerden kurtaralım Ölünceye dek bayrak aşağıda duralım! Hanlığa bak! Kaynaşan Kırgızlara han yapalım! Darmadağın olan halkını bir araya topla!diyen Koşoy değil miydi? Kırgızların uğurlu gücünü yolda öğrenen Kazak ve Türk kabileleri grup grup avulun kenarına çıkıp ekmek, su verdiler, dinleniniz, yoruldunuzdiye pişirdikleri etleri verdiler
AlaDağ'a sağlıklı ulaşınız Uzakta yolunuz kısa olsun Tanrı yolunuzu açsın! Kötü niyetliler yoldan kaçsın!diye hayır dualarda bulunup göçü yolcu ettiler
Altay'dan yazda yola meydana çıkan Kırgız kafilesi at ayağı değmemiş yollarla, derecelerle, otların çiçeğini seçip, suyun temizini içip, ara verme verip konaklayıp, kaç gün kaç gece yol yürüyüp hedeflediği yeni yurduna güzün son aylarında ulaştı *
Ataların Yurdu
ATALARIN YURDUNDA (I Bölüm)
Kış oldu Yaz geldi Aradan bir sene geçmesine karşın Manas'a Kırgızlara ne Kalmuk askeri geldi, ne de Çin askeri geldi Bahadır Manas halkını Kalmuklardan ve Çinlilerden mertçe kurtarıp birleştirdi
Yer yeşerip otlar bittiğinde otuz iki yaşına giren Manas gözüne ilişen kimselere heybetini gösterir, çöldeki kamış gibi bıyıklarıyla buz gibi soğuk görünürdü Evinde üç gün üç gece yalın kılıcına yaslanıp kaldı, hiç uyumadı kimseyi de kabul etmedi Kalmukların elçisi, İranlı tüccarbaşı ve Arap'ın kervanbaşısıyla da görüşmedi Onun sırrını haberdar olan kırk çorası: Bahadır boşboşuna sinirlenmez, bir şey olmuştur, ya Çin'den haber almıştır veya birliği olmayan, birbirleriyle çekişen soydaş Türklerden bir şey geçmiştir? Ne olursa olsun bahadırı rahatsız eden bir şey var Bu bir felaket de olabilirDiye korktular Manas sakinleşmeden kimse ona soru sormaya yiğitlik edemedi, içten sözlü Bakay da sormaya çekindi
Dördüncü gün, Han Manas topluluk Kırgızı, Türk kabilelerin reislerine, iyi dalgın mümtaz kişilere, komutanlara yedi gün sonradan gelsin diye haber gönderdi Haberi alan akıllılar, yurdun ileri gelenleri, ben Kırgızım diyenler söylenen günde Manas'ın avuluna toplandılar
Manas'ın beyaz çadırı bir tekrar öbür başa kırk kanatlı çift akotağ idi Beyaz çadırın önünde gümüşten yapılan iki arslan vardı Arslanların önünde de mızrak tutan, kılıç kuşanan öncü yiğitler vardı Kırk yiğidin başı Kırgız avuluna gelen misafirleri sayıp yerleştirdi Kurultayı Altay'daki altmış kabile reisi, altı yüz zeki ihtiyar gelmişti
Bütün halk müziği toplandığında bahadır Manas şöyle dedi:
Halkım, milletim! Andican'dan haber aldım Atalarımızdan kalan, göbek kan damlayan yere, Andican, AlaDağ, Yedisu, Alay'a göç edeceğiz Allevke'ye Kalmuklara yenilip yaşadığım günler zehir olsun Zamanım geldi Alevke'nin boyunduruğundan halkımı ve toprağımı kurtaramazsam yaşamayayım, doğmamış olayım! Ben AlaDağ'a atlanacağım Gönlünden isteyen bana katılsın! Kalacağız derseniz mukaddes Altay cet toprağıdır, kimse sizi zorlamayacaktır, kendiniz bilirsiniz
Kıpçakların akıllısı Taz sözü kesti:
Ey insanlar! Babanın gönlü oğlunda, oğlunun gönlü dıştan denir ya! Beni oğlum buraya deveyi yedelemiş gibi yedeleyip getirdi Altay'dan gitmeyeceğim dersem de oğlum Ürbü Manas'ın arkadaşıdır, keza nişanlıdır O tarafları özlüyor Oğlum beni yedeğe almıştır Kırgızlar göçmese de ben göçeceğim
Halkın gülmesi üzerine Ürbü yere baktı Taz'ın sözünü Aydarkan'ın oğlu Er Kökçö destekledi
Ey, millet! Ürbü'ye gülmeyin Yedisu verimli yerdir Altay'dan beceriksiz yok Siz kalsanız da ben gideceğimDedi Kökçö
Kökçö yakında, Yedisu'dan nişanlanmıştı
Bel'lı bayan ise peşinden gitmeyen erkeği gör!
Bayan hanı bile peşinden götürür
Bu erkekler gazaya değil, kadına gidecek değil mi?diye ihtiyarlar ve gençler Ürbü ve Kökçö'yle eğlendiler
Halk Müziği, eğlencenizi bırakın, bir karara vardımdedi Akbalta heybesinin iki ağzını açarak: AlaDağ'a gideceğim diyenler heybenin sağ ağzına, kalacağım diyenler sol ağzına taş atsınlar
Toplanan halkın tümü heybeyi tezek gibi taşlarla doldurdu Neticede Altay'daki Kırgızlar AlaDağ'a her zaman birlikte göç etmeye karar verdiler Manas Altay'da kalacak Kırgızlara Sizden ayrılıyoruz, yine buluşuruzdiye Türk soydaşlarının reislerine, akıllılarına, beylerine, bahadırlarına, her babaoğula elbise giydirdi Avulbaşı, yurt ağası ve aksakallılarını ansızın cet bindirdi
Kırgızların beklediği gün geldi Manas'ın beyaz çadırında borazan öttürüldü, altın davul çalındı Altay'ın acayip kızaran dağları harikulade bir şekil aldı Yurtta insanlar kara karga gibi kaynadı
Atlanalım, ırk! Altay'ın hasiyeti, asistan olsun! Ataların kemikleri, ruhları razı olsun! Tanrım bizi sağ salim ataların toprağına, AlaDağ'a ulaştırsın, yolumuzu açık kılsındedi Koşoy sungur kuş gibi yüksek sesiyle
Altay'daki Kırgızlar atalarından kalan âdetlerin gereğini ustalıkla yerine getirip kaidesiyle göçmeye başladılar Göç edenlerin sayısı toplam altmış bin aileye ulaşmıştır
Büyük obadan yola meydana çıkan göç kafilesi yürüyerek doğrulup sıra haline geldi Kafilenin başında Han Manas, ondan daha sonra sancak tutan Kutubiy, ondan sonra Han Koşoy idaresindeki aksakallılar, erkekçe giyinen kırk yiğit vardı
Ondan daha sonra yavaş yürüyen ata binen Çıyırdı hamın ve kadınlar grubu vardı Deve yedekleyen süslenmiş kızlar, hayallere dalan gelinler vardı Ondan daha sonra halı örtülüp beyaz çadırın eşyaları yüklenen altı yüz deve vardı Develerin önünde zil takılmış siyah deve vardı Cakıp Bay hayvanlarımdan olmayayım diye ay biçiminde damgalanan atlarının peşinden gidiyordu
Bakay yolun ilerisini denetleme edip ara verme verilecek bir yer buldu
Büyük kafileyi dört taraftan koruyan Er Koşoy'un askerleri idi Manas'ı AlaDağ'a, cet yurduna getireceğim diyen patlak gözü çoban yıldızı gibi parlayan, kulakları kalkan gibi olan Han Koşoy değil miydi?
Kuzum, Manas! Düşmana beraber karşısında koyalım, berabe yaşayalım Andıcan, Altay, Yedisu'daki kırgızları Kalmuklardan ve Çinlilerden kurtaralım Ölünceye dek bayrak aşağıda duralım! Hanlığa bak! Kaynaşan Kırgızlara han yapalım! Darmadağın olan halkını bir araya topla!diyen Koşoy değil miydi? Kırgızların uğurlu gücünü yolda öğrenen Kazak ve Türk kabileleri grup grup avulun kenarına çıkıp ekmek, su verdiler, dinleniniz, yoruldunuzdiye pişirdikleri etleri verdiler
AlaDağ'a sağlıklı ulaşınız Uzakta yolunuz kısa olsun Tanrı yolunuzu açsın! Kötü niyetliler yoldan kaçsın!diye hayır dualarda bulunup göçü yolcu ettiler
Altay'dan yazda yola meydana çıkan Kırgız kafilesi at ayağı değmemiş yollarla, derecelerle, otların çiçeğini seçip, suyun temizini içip, ara verme verip konaklayıp, kaç gün kaç gece yol yürüyüp hedeflediği yeni yurduna güzün son aylarında ulaştı *