Atasozleri Ve Deyimlerin Ortaya Cıkış Hikayeleri
Atasozleri Ve Deyimlerin Ortaya Cıkışlarıyla İlgili Hikayeler
Kel başa şimşir tarak
Şimşir sozcuğu, kılıc anlamına gelir Deyimde kullanılan şimşir sozunun aslı cok sert ve dayanıklı olduğundan, tarak, cetvel vb yapımında kullanılan 'şimşir' ağacından gelmektedir
Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış Oğlan evine, adet olduğu uzere, bohca bohca hediyeler gitmiş Kayınvalide, iki gorumce ve eltilere, yaş ve aile icindeki durumlarına gore; altın, gumuş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş
Kucuk elti ağır ve ateşli bir hastalık gecirdiğinden sacları dokulmuş Aile icindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş
Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, kucuk eltinin cok canını sıkmış Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış:
Herkese altın, gumuş tarak, bana da şimşir oyle mi? Yemi gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladıOğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve uzuntu duymuş O kızgınlıkla cıkışmış: Senin ki gibi kel başa, şimşir tarak cok biledeyivermiş
Bu atasozu, yoksul, ya da durumu kotu bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması gibi durumlarda kullanılır
Zurnada peşrev olmaz
Davul ile zurnayı musikiden saymayan ve kucuk goren bir sonradan gorme İstanbul' lu, Edirne' de bir duğune davet edilmiş Yemekten sonra acık havada yapılan oyun ve eğlenceler sırasında bu hatırlı davetliye, zurnazen başı yaklaşarak sormuş:
Calmamızı arzu ettiğiniz herhangi bir parca var mı?
Ukala adam, dudak bukmuş:
Ayol, kala kala zurnaya mı kaldık Bunun peşrevi olmaz Ne nota bilirsiniz ki siz, ne de beste Sizin caldıklarınızı ben dinleyemem İyisi mi, kendiniz calın oynayın
Zurnazen, bu hakaretleri pek icerlemiş Gorursun sen efendidiyerek, en kabiliyetli yamaklarını etrafına toplayıp başlamış calmaya
O calar, etrafındakiler soylermiş Ne Itri' si kalmış calmadık, ne Dede Efendi' si Sonradan gorme bey, ağzı bir karış acık onları uzun uzun dinlemiş Adamlar, bir besteden bir besteye, bir makamdan bir makama gectikce, o da renkten renge gecmiş
Bu deyim, hikayedeki anlamının dışında, insanın kaderini zorlamamasını, ne cıkarsa bahtına razı olması gerektiğini anlatmak icin kullanılır
Hoşafın yağı kesildi
Yeniceri ocaklarında efrada yemek dağıtılırken mutfak meydancısı elinde tuttuğu uzeri ayet ve dualar yazılı kallavi koca kepce ile evvela yağlı yemekleri ve pilavı dağıtır, sonra da hoşaflara daldırırmış
Hal boyle olunca, sofralara gelen hoşaf bakracının ustunde, bir parmak kalınlığında yağ tabakası yuzermiş Bu durumu goren Yeniceri ağalarından akıllı birisi meydancıya emir vererek Kepceyi yağlı yemeklere batırmadan evvel temiz iken hoşafları dağıt, sonra yemek tevziatına gecdemiş
Demiş amma, bu sefer sofralara giden hoşaf bakraclarının uzerinde yağ tabakasını goremeyen Yeniceriler isyan bayrağını cekmişler:
Hakkımızı yiyorlar, istihkakımızdan calıyorlar, zira hoşafın yağını bile kestiler, yağlı hoşaf isterukdiye bağırmışlar
Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak
Dimyat Mısır'da, Suveyş Kanalı ağzında ve Portsait yakınlarında bir iskeledir Eskiden Mısır'ın meşhur pirincleri, ince hasırdan orulmuş torbalar icinde buradan Turkiye gelirdi
Dimyat'a pirinc almak icin giden bir Turk tuccarının bindiği gemi Akdenizde Arap Korsanları tarafından soyulmuş ve adamcağızın kemerindeki butun altınlarını almışlar
Binbir muşkilat icinde Turkiye'ye donen pirinc tuccarı o yıl iflas etmek durumuna duşmuş İstanbul'dan kalkmış, memleketi olan Karaman'a gitmiş O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tuccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaksozunun aslı buradan kalmıştır
Saman Altından Su Yurutmek
Vaktiyle koyun birinde ahalinin tarlaları ve meyve sebze bahcelerini suladığı bir su kaynağı varmış Bu kaynak koyun ortak malıymış Civarda başkaca su kaynağı olmadığından butun koylu arazisini bu kaynaktan nobetleşe sıra ile sularmış
Kimin ne vakit, ne kadar su kullanacağı belliymiş ve herkes kendi sırasını takip eder, komşularının hakkına da saygı gosterirmiş
Ancak her koyde olduğu gibi bu koyde de acıkgoz bir adam varmış Sebze bahcesi su kaynağının hemen yakınında bulunan bu adam,herkes gibi sırası geldiğinde gider, kaynaktan suyunu alırmış ama bununla yetinmeyip kaynak ile bahcesi arasına gizli bir su yolu kazmışKimseler farketmesin diye de su yolunun uzerini taşla tahtayla kapatıp ustune de saman balyaları yığmış Su , diğer vakitlerde bu saman altından aka aka acıkgozun tarlasına kadar gidermiş
Yaz ortasında herkesin tarlası susuzluktan yanıp kavrulurken, onun ki fidanların boy ustune boy attıkları, yemyeşil bir halde olurmuşUstelik bostanın ortasındaki sulama havuzu da, her zaman silme doluymuş
Koyluler Bu işin icinde bir iş vardiyerek araştırmışlar ve kısa bir sure sonra da bu uyanığın saman altından su yuruttuğunu farketmişler
Bu deyim gizlice iş gormek,kimselere farkettirmeden işler cevirmekanlamında kullanılır
Foyası meydana cıktı
Kuyumcular yaptıları yuzuk,kolye,kupe gibi ziynetlerde kullandıkları elmasların arka kısmına foya adlı maddeyi surer,bir ceşit ayna gibi ışıkların yansıtılmasını sağlarlarmış
Zamanla foyalar cıkar ,dokulurBu benzetme yapılarak sahte,yalan işlerin ortaya cıkması anlamında deyim olarak kullanılır
alıntı
Atasozleri Ve Deyimlerin Ortaya Cıkışlarıyla İlgili Hikayeler
Kel başa şimşir tarak
Şimşir sozcuğu, kılıc anlamına gelir Deyimde kullanılan şimşir sozunun aslı cok sert ve dayanıklı olduğundan, tarak, cetvel vb yapımında kullanılan 'şimşir' ağacından gelmektedir
Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış Oğlan evine, adet olduğu uzere, bohca bohca hediyeler gitmiş Kayınvalide, iki gorumce ve eltilere, yaş ve aile icindeki durumlarına gore; altın, gumuş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş
Kucuk elti ağır ve ateşli bir hastalık gecirdiğinden sacları dokulmuş Aile icindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş
Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, kucuk eltinin cok canını sıkmış Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış:
Herkese altın, gumuş tarak, bana da şimşir oyle mi? Yemi gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladıOğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve uzuntu duymuş O kızgınlıkla cıkışmış: Senin ki gibi kel başa, şimşir tarak cok biledeyivermiş
Bu atasozu, yoksul, ya da durumu kotu bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması gibi durumlarda kullanılır
Zurnada peşrev olmaz
Davul ile zurnayı musikiden saymayan ve kucuk goren bir sonradan gorme İstanbul' lu, Edirne' de bir duğune davet edilmiş Yemekten sonra acık havada yapılan oyun ve eğlenceler sırasında bu hatırlı davetliye, zurnazen başı yaklaşarak sormuş:
Calmamızı arzu ettiğiniz herhangi bir parca var mı?
Ukala adam, dudak bukmuş:
Ayol, kala kala zurnaya mı kaldık Bunun peşrevi olmaz Ne nota bilirsiniz ki siz, ne de beste Sizin caldıklarınızı ben dinleyemem İyisi mi, kendiniz calın oynayın
Zurnazen, bu hakaretleri pek icerlemiş Gorursun sen efendidiyerek, en kabiliyetli yamaklarını etrafına toplayıp başlamış calmaya
O calar, etrafındakiler soylermiş Ne Itri' si kalmış calmadık, ne Dede Efendi' si Sonradan gorme bey, ağzı bir karış acık onları uzun uzun dinlemiş Adamlar, bir besteden bir besteye, bir makamdan bir makama gectikce, o da renkten renge gecmiş
Bu deyim, hikayedeki anlamının dışında, insanın kaderini zorlamamasını, ne cıkarsa bahtına razı olması gerektiğini anlatmak icin kullanılır
Hoşafın yağı kesildi
Yeniceri ocaklarında efrada yemek dağıtılırken mutfak meydancısı elinde tuttuğu uzeri ayet ve dualar yazılı kallavi koca kepce ile evvela yağlı yemekleri ve pilavı dağıtır, sonra da hoşaflara daldırırmış
Hal boyle olunca, sofralara gelen hoşaf bakracının ustunde, bir parmak kalınlığında yağ tabakası yuzermiş Bu durumu goren Yeniceri ağalarından akıllı birisi meydancıya emir vererek Kepceyi yağlı yemeklere batırmadan evvel temiz iken hoşafları dağıt, sonra yemek tevziatına gecdemiş
Demiş amma, bu sefer sofralara giden hoşaf bakraclarının uzerinde yağ tabakasını goremeyen Yeniceriler isyan bayrağını cekmişler:
Hakkımızı yiyorlar, istihkakımızdan calıyorlar, zira hoşafın yağını bile kestiler, yağlı hoşaf isterukdiye bağırmışlar
Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak
Dimyat Mısır'da, Suveyş Kanalı ağzında ve Portsait yakınlarında bir iskeledir Eskiden Mısır'ın meşhur pirincleri, ince hasırdan orulmuş torbalar icinde buradan Turkiye gelirdi
Dimyat'a pirinc almak icin giden bir Turk tuccarının bindiği gemi Akdenizde Arap Korsanları tarafından soyulmuş ve adamcağızın kemerindeki butun altınlarını almışlar
Binbir muşkilat icinde Turkiye'ye donen pirinc tuccarı o yıl iflas etmek durumuna duşmuş İstanbul'dan kalkmış, memleketi olan Karaman'a gitmiş O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tuccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaksozunun aslı buradan kalmıştır
Saman Altından Su Yurutmek
Vaktiyle koyun birinde ahalinin tarlaları ve meyve sebze bahcelerini suladığı bir su kaynağı varmış Bu kaynak koyun ortak malıymış Civarda başkaca su kaynağı olmadığından butun koylu arazisini bu kaynaktan nobetleşe sıra ile sularmış
Kimin ne vakit, ne kadar su kullanacağı belliymiş ve herkes kendi sırasını takip eder, komşularının hakkına da saygı gosterirmiş
Ancak her koyde olduğu gibi bu koyde de acıkgoz bir adam varmış Sebze bahcesi su kaynağının hemen yakınında bulunan bu adam,herkes gibi sırası geldiğinde gider, kaynaktan suyunu alırmış ama bununla yetinmeyip kaynak ile bahcesi arasına gizli bir su yolu kazmışKimseler farketmesin diye de su yolunun uzerini taşla tahtayla kapatıp ustune de saman balyaları yığmış Su , diğer vakitlerde bu saman altından aka aka acıkgozun tarlasına kadar gidermiş
Yaz ortasında herkesin tarlası susuzluktan yanıp kavrulurken, onun ki fidanların boy ustune boy attıkları, yemyeşil bir halde olurmuşUstelik bostanın ortasındaki sulama havuzu da, her zaman silme doluymuş
Koyluler Bu işin icinde bir iş vardiyerek araştırmışlar ve kısa bir sure sonra da bu uyanığın saman altından su yuruttuğunu farketmişler
Bu deyim gizlice iş gormek,kimselere farkettirmeden işler cevirmekanlamında kullanılır
Foyası meydana cıktı
Kuyumcular yaptıları yuzuk,kolye,kupe gibi ziynetlerde kullandıkları elmasların arka kısmına foya adlı maddeyi surer,bir ceşit ayna gibi ışıkların yansıtılmasını sağlarlarmış
Zamanla foyalar cıkar ,dokulurBu benzetme yapılarak sahte,yalan işlerin ortaya cıkması anlamında deyim olarak kullanılır
alıntı