iltasyazilim
FD Üye
Atatürk hukuk devrimi nedir
Atatürk,beşeri ve dünyasal egemenliğin, yöneticilik edende veya metafizik güçlerde yok, idare edilende olması gerektiğini biliyordu Bunu sağlayabilmenin yolu da kaynağını düşünce ve toplumun ihtiyaçlarının oluşturduğu laik hukuk sistemini kabul etmekten geçiyordu Dolayısıyla, laik hukuk sistemine geçebilmek için, akla yatkın ve gerçekçi batı hukuk sisteminin benimsenmesi kaçınılmazdıHukukta yöneticiliki maslahat ve hurafelere direnmek, milletleri uyandırmaktan meneden en ağır bir kabustur Türk milleti, üzerinde kabus bulundurmazAtatürk bu sözleriyle sadece Osmanlı Hukuk Sistemi ’ne olan inançsızlığını ifade etmekle kalmamış, bununla birlikte çağdaş Türk hukukunun temel öğesinin ne olması gerektiğini de belirtmiştir İşte bu temel unsur doğmacılığın, etkisiz kılınması ile birlikte modern “Batı Hukuk Sistemi ’nin benimsenmesidir
Atatürk eski hukuk sisteminin Osmanlı devletini gerileten en kayda değer unsur olduğunu düşünüyor ve toplumdaki genel anlayışın yeniden biçimlenerek çabuk bir gelişmeye yol açabilmesi için hukuk alanında mutlak bir değişikliği gerekli görüyordu Üstelik bu değiştirme öyle büyük çapta olmalıydı ki büyük ölçüde sonuçsuz kalan Gülhane Hattı Hümayünu ’ndan itibaren hukuk alanında süregelen, batı modeline yerinde, sonuçsuz ve etkisiz girişimlerden ayrılabilmeliydi Doğrusu de toplumun yeni bir düzene kavuşabilmesi için, tebasına ümmet yok yurttaş gözüyle bakan, milliyetçilik esasına dayalı yeni bir devletin kurulması ve devlet yönetimine laiklik ilkesinin yerleştirilmesi bu değişiklikleri köklü değişiklik olarak nitelendirebilmemizi sağlamaktr
HUKUK DEVLETİ
Atatürk hukuk devriminin getirmiş olduğu en kayda değer değişikliklerden biri de hukuk devleti anlayışının benimsenmesidir Bu sayededir ancak, hukuka bağlı, devletin gücünün amacı ve faydalanma şekilleri emin, modern Türkiye Cumhuriyeti meydana getirilmiştir Hukuk devleti, polis devletinin ve günümüzde bütüncül devlet denilen rejimin zıddıdır Bütüncül devlet anlayışında, devlet adamlarının yetkileri sınırsızdır ve kontrole ast değildir Ama hukuk devletinde Devletin kudreti sınırlandırılmış ve devlet tasarrufları konulara alt tutulmuştur Yasaların, kişi, derslik, zümre ve sözde ayrımları tanımaksızın herkes üzerinde etkili, hakim olması sistemin temel prensibidir Hukuk devleti, bireyleri zor aleyhinde gözetmek üzere kurmuş olduğu koruma önlemleri sistemine, bu yoldaki sınırlandırmalara şahsen kendisini de sokan, yasalara bağlı kalan devlettir Bu bağlılığı sağlayabilmek, sosyal güvenliğin ve dolayısıyla sosyal adaletin de birincil koşuludur Bugün Türkiye Cumhuriyeti ’nin sosyal bir hukuk devleti olmasının temelinde Türk aydınlanması hukuk devrimi bulunmaktadır
HUKUK DEVRİMİ VE LAİKLİK
Atatürk devriminin özünde laiklik ilkesi bulunmaktadır Laiklik sözcük ve metin olarak Teşkilatı Esasiye Kanunu ’na 1937 yılında girer Fakat laiklik daha 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu ile birlikte sahiden uygulanmaya başlanmıştır 1928 yılında devletin dininin İslam olduğu, Türkiye Büyük Halk Müziği Meclisi ’nin şeriatı uygulamakla mesul olduğu hükümleri ile milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı ‘nın yeminlerindeki dine atıflar yersiz fazlalıklar olarak nitelendirilmiş ve Tüzük ’dan çıkarılmıştır Bu din müessesesinin reddedilmesi yok günlük yaşam üzerindeki din baskısının ortadan kaldırılmasıdır
Laiklik İlkesi Türk hukuk devrimini oluşturan unsurların sonucunda ortaya çıkmamıştır Tersine, bu unsurlar laiklik ilkesinin sonuçlarıdırLaikliğin Türk hukuk düzenindeki tanımı ne din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır ne de devletin ülkede mevcut olan dinlere müdahele etmemesi, onlara karşısında tarafsız olmasıdır Laikliğin esas tanımı egemenliğin kaynağının ilahi olmayıp beşeri olmasıdır Dolayısıyla Türk hukukunda dinin kaynak olması laf konusu değildir Türk hukuk düzeni, dini, toplum yapısını ve yaşantısını belirleyen bir unsur olarak değil, fertlerin kişiye özel bünyelerinde yer alan bireysel bir müessese olarak ele alınır 1926 yılı ve peşine düşüp takip eden dönemlerde Uygar Kanun ’un , Ceza ve Yöntem Kanunları ’nın ve Ticaret Kanununun metin olarak Batılı ülkelerden iktibas edilmiş olması hukukta geleneksel Doğu yaklaşımından çağdaş yaklaşıma geçilmesini ve bu konudaki kararlılığı açıklama eder Batı hukuk sistemi Türk aydınlanması için amaçtan fazla, uygarlık yolunda bir araçtır Bu bağlamda, Batılılaşma da tek başına amaç değil, tüm ilkeleri ile birlikte sistematik olarak ulusal kalkınma ve aydınlanmanın bir aracıdır Bu nedenlerdir ancak, batı kanunları benimsenirken körü körüne bir teslimiyet uygulanmamış, kasıt doğrultusunda ilerleme defalarca sürmüştür Bunun en çarpıcı örneği, çoğu batı demokrasisinden çok daha önce, Türkiye Cumhuriyeti ’nin kadınlara siyasi haklar tanımış olmasıdır Nitekim, Türk kadınlarına 1933 yılında lokal seçimlerde oy kullanma 1934 yılında da milletvekili seçimlerinde, seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır Türk hukuk devrimi yüzyılımızda sözde bulunmayan fazla kayda değer bir uygulamadır Ünlü tarihçi Toynbee, Türk hukuk devrimini Batı dünyasındaki Rönesans, Reform, Fransız Devrimi ve Endüstri Devrimi çapında önemli bir hareket olarak görmekte; oysa bir farkı önemle vurgulanmaktadır:Bu köklü değişiklik, bir insanın yaşamı süresinde gerçekleştirilmiştir Batı Avrupalı hukukçular, Türkiye ’deki toptan benimseme olayını, hukuk tarihinin en manâlı olaylarından biri olarak nitelemişlerdirKontCstrorog ’a tarafından:
“Türkiye Cumhuriyeti göre Avrupa hukukunun kabulü, Orta Doğu tarihinde 14yüzyıldan, yani İslam dininin kabulünden bu yanlamasına görülen en önemli olaylardan biridirİsviçreli hukukçu SauserHall, “Türkiye ’de Avrupa Hukuklarının Benimsenmesiadlı eserinde şu satırları yazmıştır:
“Türkiye ’de yapılmış olan reformlar tamamiyle ele alındıklarında şaşırmamak olanaksızdır İslam devletlerinin en güçlüsü, bin yıl geçmişe varan töreleri, altı aylık bir sürede yürürlükten kaldırıyor Tarih hiçbir ülkede bu kadar köklü ve ani değişikliği örnek gösteremez Bir ülkede ve bir toplum üstünde üretilmiş bundan daha gözü kara bir tecrübe yoktur
Bilindiği gibi Osmanlı hukuk sisteminin dayandığı İslam Hukuku, temelini Kuran ’da, Hadislerde, İcmaı Ümmet ve Kıyası Fukuha ’da bulmaktadır Bu sebeple İslam hukuk sistemlerinde devletin tanıyıp kabul edeceği kurallar hiçbir surette yukarıda saydığımız hukuk kaynaklarının hükümlerine tutarsız olamaz öte taraftan laik ve demokratik Batı hukukunda hukukun esas kaynağı milli iradedirve bu irade milletçe oluşturulmuş, anayasal kurallar çerçevesinde geçici sürelerle seçilmiş parlemantolar kadar temsilcilik olunur Modern hukuk zihniyeti, hukuk kuralları oluşturulurken üstün insani ve yasal değerler ile toplumun o günkü ve gelecekteki ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmasını gerektirir Oysa dini hukuk sistemlerinde kanunların hazırlanışında bu değerlere bakılmaz zira egemenliğin sahibi olan Allah aynı zamanda en büyük kanun koyucudur Cumhuriyet hukuk devrimi ile benimsenen Batı kanunları şunlardır:
Cumhuriyet ’in birincil yıllarında, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu üstüne çalışmalar yerine getirmek üzere iki komisyon kurulmuştur: Ahkamı Şahsiye ve Vacibat Fakat komisyonların hazırladıkları tasarılar ile devrimlerin bağdaşmadığına inanan Cumhuriyet Hükümeti, İsviçre Medeni Kanunu ’nun ve Borçlar Kanunu ’nun bazı değişikliklerle, iyice alılnıp benimsenmesine karar verdi ve her iki Kanun da 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi Türk Cinayet Kanunu, 1889 tarihli İtalyan Cinayet Kanununun benimsenmesiyle 1 Mart 1926 tarihinde kabul edilmiştir Ticaret Kanunu 29 Mayıs 1926 tarihinde kabul edilmiş ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir 1850 tarihli Kanunnamei Ticaret ’in yenilenmesi amacıyla 1916 yılında hazırlanan bir projeden esinlenilmiştir Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu , Neuchatel Kantonu Hukuk Usulü Kanunu örnek alınarak hazır ve Ekim 1927 ’de yürürlüğe girmiştir Cinayet Muhakemeleri Usulü Kanunu 1877 tarihli Alman Cinayet Muhakemeleri Usulü Kanunu örnek alınarak hazırlanmış ve 20 Ağustos 1929 tarihinde yürürlüğe girmiştir Deniz Ticareti Kanunu, Alman Hukukundan esinlenerek hazırlanmış ve 13 Mayıs 1929 tarihinde kabul edilmiştir İcra ve İflas Kanunu, İsviçre İcra ve İflas Kanunu ’nun benimsenmesi yoluyla hazırlanmış ve 4 Eylül 1932 tarihinde yürürlüğe girmiştir Atatürk hukuk devriminin temelinde Tanzimat Dönemi kabul etme hareketlerinden öbür olarak doğmacılığın etkisiz kılınması ile ulusal hakimiyet ve laiklik ilkeleri bulunmaktadır
Türk Aydınlanma Devrimi bir uygarlaşma hareketidir, topluma tam olarak yeni bir yapı kazandırabilme mücadelesidir Kimilerine kadar ise Türk aydınlanması toptan bir kültür kabul etme olayıdır Bu uygarlaşma mücadelesinin başarıya ulaşabilmesinin ilk koşulu da hukuk sisteminde köklü bir değişikliktir Çünkü, bir harmoni olan kültürün gelişebilmesi için o düzeni kurup işleten hukukun da gelişmesi gerekmektedir Atatürk devriminin özünde laiklik ilkesi bulunmaktadır Dolayısıyla , Türk hukuk düzeninin kaynağı din olamaz Kaynak teriminden hukuka cisim veren iradeyi anlarsak Türk hukukunun kaynağı Türk ulusunun vicdanıdır Fiilen hukuk , esas çizgilerinde sanat ifade biçimleri ve töreler gibi halkın ruhunun bir ürünüdür Böyle olunca dinin Türk hukuk düzeninde bir kaynaklık değerinin olmaması gerekmektedir; çünkü din ulusun iradesiyle yarattığı bir mahsul değildir öte taraftan din , örf ve adet olarak da hukukun kaynağı olamazDin , örf ve adet değildir Örf ve adet kurallarının kimi vakit din kurallarından esinlenmesi bu gerçeği değiştirmez, çünkü örf ve adet toplumsal iradenin bir ürünüdür Ancak din kurallarının temel niteliği ise, ilahi bir kaynaktan doğmuş olmaları, dolayısıyla toplumsal bir düzenlemeye ihtiyaç duymamalarıdır
Atatürk, bir kültür öğesi olarak hukukun değişmesini Türk devriminin temel koşulu olarak görmüştür Ona tarafından, değişiklik sırasında bir diğer hukukun benimsenmesi, eğer ilerici ve akılcı ise son derece doğaldır, zira Atatürk uluslar arası kültür alışverişini zaruri olarak görmektedir Atatürk ‘ün şu sözlerinde de ifade ettiği gibi:
“Ülkeler çeşitlidir, ama uygarlık birdir
Bu kültür alışverişi ve başka ülke hukuklarının benimsenmesiyle güdülen maksat, çağdaş hukuk zihniyetine ulaşabilmektir Bu zihniyetin temel prensibi, “ulusal gemenlik ilkesidir ve bu ilke olarak “dogmaların etkisiz kılınması nı gerektirir Hukukta dogmaların etkisiz kılınması sağlayacak vasıta ise “laiklik ilkesidir İşte Türk ulusunun bu ilkelere sıkı sıkıya bağlanması Atatürk ’ün gösterdiği hedefe ulaşmanın temel şartıdır *
Atatürk,beşeri ve dünyasal egemenliğin, yöneticilik edende veya metafizik güçlerde yok, idare edilende olması gerektiğini biliyordu Bunu sağlayabilmenin yolu da kaynağını düşünce ve toplumun ihtiyaçlarının oluşturduğu laik hukuk sistemini kabul etmekten geçiyordu Dolayısıyla, laik hukuk sistemine geçebilmek için, akla yatkın ve gerçekçi batı hukuk sisteminin benimsenmesi kaçınılmazdıHukukta yöneticiliki maslahat ve hurafelere direnmek, milletleri uyandırmaktan meneden en ağır bir kabustur Türk milleti, üzerinde kabus bulundurmazAtatürk bu sözleriyle sadece Osmanlı Hukuk Sistemi ’ne olan inançsızlığını ifade etmekle kalmamış, bununla birlikte çağdaş Türk hukukunun temel öğesinin ne olması gerektiğini de belirtmiştir İşte bu temel unsur doğmacılığın, etkisiz kılınması ile birlikte modern “Batı Hukuk Sistemi ’nin benimsenmesidir
Atatürk eski hukuk sisteminin Osmanlı devletini gerileten en kayda değer unsur olduğunu düşünüyor ve toplumdaki genel anlayışın yeniden biçimlenerek çabuk bir gelişmeye yol açabilmesi için hukuk alanında mutlak bir değişikliği gerekli görüyordu Üstelik bu değiştirme öyle büyük çapta olmalıydı ki büyük ölçüde sonuçsuz kalan Gülhane Hattı Hümayünu ’ndan itibaren hukuk alanında süregelen, batı modeline yerinde, sonuçsuz ve etkisiz girişimlerden ayrılabilmeliydi Doğrusu de toplumun yeni bir düzene kavuşabilmesi için, tebasına ümmet yok yurttaş gözüyle bakan, milliyetçilik esasına dayalı yeni bir devletin kurulması ve devlet yönetimine laiklik ilkesinin yerleştirilmesi bu değişiklikleri köklü değişiklik olarak nitelendirebilmemizi sağlamaktr
HUKUK DEVLETİ
Atatürk hukuk devriminin getirmiş olduğu en kayda değer değişikliklerden biri de hukuk devleti anlayışının benimsenmesidir Bu sayededir ancak, hukuka bağlı, devletin gücünün amacı ve faydalanma şekilleri emin, modern Türkiye Cumhuriyeti meydana getirilmiştir Hukuk devleti, polis devletinin ve günümüzde bütüncül devlet denilen rejimin zıddıdır Bütüncül devlet anlayışında, devlet adamlarının yetkileri sınırsızdır ve kontrole ast değildir Ama hukuk devletinde Devletin kudreti sınırlandırılmış ve devlet tasarrufları konulara alt tutulmuştur Yasaların, kişi, derslik, zümre ve sözde ayrımları tanımaksızın herkes üzerinde etkili, hakim olması sistemin temel prensibidir Hukuk devleti, bireyleri zor aleyhinde gözetmek üzere kurmuş olduğu koruma önlemleri sistemine, bu yoldaki sınırlandırmalara şahsen kendisini de sokan, yasalara bağlı kalan devlettir Bu bağlılığı sağlayabilmek, sosyal güvenliğin ve dolayısıyla sosyal adaletin de birincil koşuludur Bugün Türkiye Cumhuriyeti ’nin sosyal bir hukuk devleti olmasının temelinde Türk aydınlanması hukuk devrimi bulunmaktadır
HUKUK DEVRİMİ VE LAİKLİK
Atatürk devriminin özünde laiklik ilkesi bulunmaktadır Laiklik sözcük ve metin olarak Teşkilatı Esasiye Kanunu ’na 1937 yılında girer Fakat laiklik daha 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu ile birlikte sahiden uygulanmaya başlanmıştır 1928 yılında devletin dininin İslam olduğu, Türkiye Büyük Halk Müziği Meclisi ’nin şeriatı uygulamakla mesul olduğu hükümleri ile milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı ‘nın yeminlerindeki dine atıflar yersiz fazlalıklar olarak nitelendirilmiş ve Tüzük ’dan çıkarılmıştır Bu din müessesesinin reddedilmesi yok günlük yaşam üzerindeki din baskısının ortadan kaldırılmasıdır
Laiklik İlkesi Türk hukuk devrimini oluşturan unsurların sonucunda ortaya çıkmamıştır Tersine, bu unsurlar laiklik ilkesinin sonuçlarıdırLaikliğin Türk hukuk düzenindeki tanımı ne din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır ne de devletin ülkede mevcut olan dinlere müdahele etmemesi, onlara karşısında tarafsız olmasıdır Laikliğin esas tanımı egemenliğin kaynağının ilahi olmayıp beşeri olmasıdır Dolayısıyla Türk hukukunda dinin kaynak olması laf konusu değildir Türk hukuk düzeni, dini, toplum yapısını ve yaşantısını belirleyen bir unsur olarak değil, fertlerin kişiye özel bünyelerinde yer alan bireysel bir müessese olarak ele alınır 1926 yılı ve peşine düşüp takip eden dönemlerde Uygar Kanun ’un , Ceza ve Yöntem Kanunları ’nın ve Ticaret Kanununun metin olarak Batılı ülkelerden iktibas edilmiş olması hukukta geleneksel Doğu yaklaşımından çağdaş yaklaşıma geçilmesini ve bu konudaki kararlılığı açıklama eder Batı hukuk sistemi Türk aydınlanması için amaçtan fazla, uygarlık yolunda bir araçtır Bu bağlamda, Batılılaşma da tek başına amaç değil, tüm ilkeleri ile birlikte sistematik olarak ulusal kalkınma ve aydınlanmanın bir aracıdır Bu nedenlerdir ancak, batı kanunları benimsenirken körü körüne bir teslimiyet uygulanmamış, kasıt doğrultusunda ilerleme defalarca sürmüştür Bunun en çarpıcı örneği, çoğu batı demokrasisinden çok daha önce, Türkiye Cumhuriyeti ’nin kadınlara siyasi haklar tanımış olmasıdır Nitekim, Türk kadınlarına 1933 yılında lokal seçimlerde oy kullanma 1934 yılında da milletvekili seçimlerinde, seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır Türk hukuk devrimi yüzyılımızda sözde bulunmayan fazla kayda değer bir uygulamadır Ünlü tarihçi Toynbee, Türk hukuk devrimini Batı dünyasındaki Rönesans, Reform, Fransız Devrimi ve Endüstri Devrimi çapında önemli bir hareket olarak görmekte; oysa bir farkı önemle vurgulanmaktadır:Bu köklü değişiklik, bir insanın yaşamı süresinde gerçekleştirilmiştir Batı Avrupalı hukukçular, Türkiye ’deki toptan benimseme olayını, hukuk tarihinin en manâlı olaylarından biri olarak nitelemişlerdirKontCstrorog ’a tarafından:
“Türkiye Cumhuriyeti göre Avrupa hukukunun kabulü, Orta Doğu tarihinde 14yüzyıldan, yani İslam dininin kabulünden bu yanlamasına görülen en önemli olaylardan biridirİsviçreli hukukçu SauserHall, “Türkiye ’de Avrupa Hukuklarının Benimsenmesiadlı eserinde şu satırları yazmıştır:
“Türkiye ’de yapılmış olan reformlar tamamiyle ele alındıklarında şaşırmamak olanaksızdır İslam devletlerinin en güçlüsü, bin yıl geçmişe varan töreleri, altı aylık bir sürede yürürlükten kaldırıyor Tarih hiçbir ülkede bu kadar köklü ve ani değişikliği örnek gösteremez Bir ülkede ve bir toplum üstünde üretilmiş bundan daha gözü kara bir tecrübe yoktur
Bilindiği gibi Osmanlı hukuk sisteminin dayandığı İslam Hukuku, temelini Kuran ’da, Hadislerde, İcmaı Ümmet ve Kıyası Fukuha ’da bulmaktadır Bu sebeple İslam hukuk sistemlerinde devletin tanıyıp kabul edeceği kurallar hiçbir surette yukarıda saydığımız hukuk kaynaklarının hükümlerine tutarsız olamaz öte taraftan laik ve demokratik Batı hukukunda hukukun esas kaynağı milli iradedirve bu irade milletçe oluşturulmuş, anayasal kurallar çerçevesinde geçici sürelerle seçilmiş parlemantolar kadar temsilcilik olunur Modern hukuk zihniyeti, hukuk kuralları oluşturulurken üstün insani ve yasal değerler ile toplumun o günkü ve gelecekteki ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmasını gerektirir Oysa dini hukuk sistemlerinde kanunların hazırlanışında bu değerlere bakılmaz zira egemenliğin sahibi olan Allah aynı zamanda en büyük kanun koyucudur Cumhuriyet hukuk devrimi ile benimsenen Batı kanunları şunlardır:
Cumhuriyet ’in birincil yıllarında, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu üstüne çalışmalar yerine getirmek üzere iki komisyon kurulmuştur: Ahkamı Şahsiye ve Vacibat Fakat komisyonların hazırladıkları tasarılar ile devrimlerin bağdaşmadığına inanan Cumhuriyet Hükümeti, İsviçre Medeni Kanunu ’nun ve Borçlar Kanunu ’nun bazı değişikliklerle, iyice alılnıp benimsenmesine karar verdi ve her iki Kanun da 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi Türk Cinayet Kanunu, 1889 tarihli İtalyan Cinayet Kanununun benimsenmesiyle 1 Mart 1926 tarihinde kabul edilmiştir Ticaret Kanunu 29 Mayıs 1926 tarihinde kabul edilmiş ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir 1850 tarihli Kanunnamei Ticaret ’in yenilenmesi amacıyla 1916 yılında hazırlanan bir projeden esinlenilmiştir Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu , Neuchatel Kantonu Hukuk Usulü Kanunu örnek alınarak hazır ve Ekim 1927 ’de yürürlüğe girmiştir Cinayet Muhakemeleri Usulü Kanunu 1877 tarihli Alman Cinayet Muhakemeleri Usulü Kanunu örnek alınarak hazırlanmış ve 20 Ağustos 1929 tarihinde yürürlüğe girmiştir Deniz Ticareti Kanunu, Alman Hukukundan esinlenerek hazırlanmış ve 13 Mayıs 1929 tarihinde kabul edilmiştir İcra ve İflas Kanunu, İsviçre İcra ve İflas Kanunu ’nun benimsenmesi yoluyla hazırlanmış ve 4 Eylül 1932 tarihinde yürürlüğe girmiştir Atatürk hukuk devriminin temelinde Tanzimat Dönemi kabul etme hareketlerinden öbür olarak doğmacılığın etkisiz kılınması ile ulusal hakimiyet ve laiklik ilkeleri bulunmaktadır
Türk Aydınlanma Devrimi bir uygarlaşma hareketidir, topluma tam olarak yeni bir yapı kazandırabilme mücadelesidir Kimilerine kadar ise Türk aydınlanması toptan bir kültür kabul etme olayıdır Bu uygarlaşma mücadelesinin başarıya ulaşabilmesinin ilk koşulu da hukuk sisteminde köklü bir değişikliktir Çünkü, bir harmoni olan kültürün gelişebilmesi için o düzeni kurup işleten hukukun da gelişmesi gerekmektedir Atatürk devriminin özünde laiklik ilkesi bulunmaktadır Dolayısıyla , Türk hukuk düzeninin kaynağı din olamaz Kaynak teriminden hukuka cisim veren iradeyi anlarsak Türk hukukunun kaynağı Türk ulusunun vicdanıdır Fiilen hukuk , esas çizgilerinde sanat ifade biçimleri ve töreler gibi halkın ruhunun bir ürünüdür Böyle olunca dinin Türk hukuk düzeninde bir kaynaklık değerinin olmaması gerekmektedir; çünkü din ulusun iradesiyle yarattığı bir mahsul değildir öte taraftan din , örf ve adet olarak da hukukun kaynağı olamazDin , örf ve adet değildir Örf ve adet kurallarının kimi vakit din kurallarından esinlenmesi bu gerçeği değiştirmez, çünkü örf ve adet toplumsal iradenin bir ürünüdür Ancak din kurallarının temel niteliği ise, ilahi bir kaynaktan doğmuş olmaları, dolayısıyla toplumsal bir düzenlemeye ihtiyaç duymamalarıdır
Atatürk, bir kültür öğesi olarak hukukun değişmesini Türk devriminin temel koşulu olarak görmüştür Ona tarafından, değişiklik sırasında bir diğer hukukun benimsenmesi, eğer ilerici ve akılcı ise son derece doğaldır, zira Atatürk uluslar arası kültür alışverişini zaruri olarak görmektedir Atatürk ‘ün şu sözlerinde de ifade ettiği gibi:
“Ülkeler çeşitlidir, ama uygarlık birdir
Bu kültür alışverişi ve başka ülke hukuklarının benimsenmesiyle güdülen maksat, çağdaş hukuk zihniyetine ulaşabilmektir Bu zihniyetin temel prensibi, “ulusal gemenlik ilkesidir ve bu ilke olarak “dogmaların etkisiz kılınması nı gerektirir Hukukta dogmaların etkisiz kılınması sağlayacak vasıta ise “laiklik ilkesidir İşte Türk ulusunun bu ilkelere sıkı sıkıya bağlanması Atatürk ’ün gösterdiği hedefe ulaşmanın temel şartıdır *