Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Atatürk Ilkeleri

Atatürk Ilkeleri

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Cumhuriyetçilik:

Batı dillerinde cumhuriyetin karşılığı, ulusun kendisini yönelmesidir Cumhuriyete hayat veren damarların başında ise demokrasi geliyor Hakiki cumhuriyet rejimlerinde sistemin demokrasi ile olan ilişkisi çok önemlidir Çünkü iç ve dış tehlikelere karşısında cumhuriyet kendisini, demokrasinin gerekleri içinde koruyacaktır Bunun dışına çıkılırsa; demokrasi ile cumhuriyet arasında kopukluk başlar Eğer böyle olursa en büyük zararı cumhuriyetin tekrar kendisi görecektir Demokrasiyi benimsemiş siyasî rejimlerde, özgürlüklerin kullanılma alanları demokrasinin kuralları ile sınırlandırılmıştır Cumhuriyet rejiminde kimsenin sınırsız yargı ve hukuku yoktur Çünkü demokrasilerde; şahısların, dolayısıyla, toplumların özgürlükleri, hukuk yolu ile güvence altına alınmıştır Bunların sınırları da adaletin kalemi ile çizilmiştir
29 Ekim 1923'te ilân edilen cumhuriyetin daha aşağı yapısını Atatürk safha safha nasıl hazırlamıştı? Cumhuriyet, lâik bir sistem üstünde kurulacaktı Yani cumhuriyet idaresinde ne halifeye ne de onun kalıntılarına yer vardı
Cumhuriyeti adaletli bir hukuk sistemi koruyacaktı Cumhuriyetin genç kuşakları çağ dışı kişiler tarafından değil, bağımsızlık ve hürriyetin değerini bilen öğretmenler kadar yetiştirilecekti İmparatorluktan kalan mantık dışı ne varsa hepsi kaldırılacak, cumhuriyetin temelini ilim oluşturacaktı
Bilgisiz ve bilinçsiz bir ırk topluluğunun millet olma hakkına sahip olamayacağını vurgulayan Atatürk, ulusun bilinçlendiği oranda adalet ve hukukuna sahip çıkacağını biliyordu böylece eğitim ve kültüre fazla yük vermiştir O'nun, bir bakıma kültürü, cumhuriyetin temellerinden biri olarak görmesindeki neden budur
Atatürk, cumhuriyetçilik ilkesiyle ilgili görüşlerini çoğu defa dile getirmiştir:
Türk Milleti, halk müziği idaresi olan cumhuriyetle yöneticilik olunur(Yıkım İnanUygar Bilgiler ve M Kemal Atatürk'ün El Yazılan sh 352)
Türk Milleti'nin yaradılışına ve karakterine yerinde yöneticilik, cumhuriyet idaresidir Bu günkü Hükümetimiz direkt milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümetidir ancak, onun adı cumhuriyettir Bundan Böyle hükümet ve halk arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır Idare insanlar, insanlar yönetim demektir(Hitabe ve Demeçler CIII sh 75, C II sh 230)
Demokrasi prensibi, egemenliği kullanan vasıta ne olursa olsun, olarak milletin egemenliğine sahip olmasını ve sahip kalmasını gerektirir Bizim bildiğimiz demokrasi siyasaldır Onun hedefi, milletin yöneticilik edenler üzerindeki kontrolü sayesinde siyasal bağımsızlık sağlamaktır(Felaket İnanM Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, sh 71,73)



Halkçılık:
Köklü Değişiklik tarihimizde kayda değer bir yeri olan 1924 ve 1961 Anayasalarında da yer alan halkçılık ilkesi, demokrasinin temelini oluşturmaktadır Bu ilkenin belli başlı özelliği ülke yönetiminin halkın elinde bulunmasıdır

Egemenlik bir zümre veya ailenin elinde bulunmaz, halkın seçimle iş başına getirdiği kişiler, ülkeyi yönetir Halkçılık;
1)Ülke yönetiminin demokratikliği,
2)Kişi ve sınıflara imtiyaz tanınmaması, gibi öğelerden oluşmakta

Eğitim yoluyla aydınlanmış ırk, ulusal egemenliğin güçlenmesi ve demokrasimizin yaşamasında tek ve hakiki güvencedir
Halkçılık, Atatürk'ün önemle üstünde durduğu bir ilkeydi Bu önemi açıklamalardan anlıyoruz:
Halkçılık aramak, devletin bütün kudret ve egemenliğinin halktan geldiğini, Türk camiası içinde, fert, aile ve derslik ayrıcalığı bulunmadığını, kanun önünde herkesin eşit olduğunu tarif etmek demektir Bu formül demokrasinin ifadesidir(A Rıza Türelİzmir Barosu Dergisi Sayı 8, sh 413)
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir(Facia İnanMedeni Bilgiler ve M Kemal Atatürk'ün El Yazıları sh 351) Türkiye halkı, ırkça, dince ve kültürce müşterek, birbirlerine iki taraflı hürmet ve fedakârlık hisleriyle batmış, kaderleri ve menfaatleri iki taraflı olan sosyal bir toplumdur(Konuşma ve Demeçler C I sh 221)
Kendimce, bizim Milletimiz, birbirinden fazla öbür çıkarları olan ve bu itibarla birbirleriyle çaba halinde buluna gelen çeşitli sınıflara malik değildir Mevcut sınıflar birbirinin tamamlayıcısı niteliğindedir(Konuşma ve Demeçler CII sh 82)



Laiklik:

Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasışeklinde özetlediğimiz lâiklik ilkesi, Türk Devriminin vazgeçilmez bir unsurudur Demokratik olmanın da gereği
Atatürk'e göre din, insanların vicdanlarında yer alması gereken tanrısal bir kavramdır Bu düşünceden yola çıkan Gazi 31 Ocak 1923'de şu sözleri söylüyordu:
Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir Ve oysa bundan dolayıdır ki, son din olmuştur Bir dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması gereklidir Bizim dinimiz bunlara iyice uygundur
Genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sağlam temeller üstüne oturtulabilmesi için, öncelikle devletin kurum ve kuruluşlarının laikleştirilmesi gerekiyordu

DEVLETİN LÂİKLEŞTİRİLMESİ
1)Samsun ’a çıkış Amasya kararları, Erzurum, Sivas Kongreleri ile ulusun kendi kaderini kendisinin belirlemesi ilkesinin vurgulanması
2)23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılması Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundurilkesinin kurtuluşun ve kuruluşun simgesi olması
3)20 Ocak 1921 Anayasasının kabulü
4)1 Kasım 1921 Saltanatın kaldırılması
5)29 Ekim 1 923 Cumhuriyetin ilânı
6)3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılması
7)20 Nisan 1924 Anayasasının kabulü
8)10 Nisan 1928 Anayasadan Türkiye Devletinin Dinî islâmdırhükmünün çıkarılması
9) 5 Şubat 1937 Anayasada değişim yapılarak Türkiye Devletinin cumhuriyetçi, milliyetçi, demokrat, devletçi, lâik ve inkılâpçı olduğu hükmünün Anayasaya konması

HUKUKUN LÂİKLEŞTİRİLMESİ

1)8 Nisan 1924 Şer'î mahkemelerinin kaldırılması
2)30 Kasım 1925 Tekke ve Zaviyelerin kapatılması
3)17 Şubat 1926 Türk Uygar Kanununun kabulü
4)22 Nisan 1926 Borçlar Kanununun hazırlanması
5)24 Kasım 1929 İcra, İflas Kanunlarının kabulü
6)15 Mayıs 1929 Deniz Ticaret Kanununun kabulü
7)5 Aralık 1934 Kadınlara Seçme ve Seçilme hakkının verilmesi

EĞİTİMİN LAİKLEŞTİRİLMESİ

1)3 Mart 1924 Tevhidi Tedrisat (Öğrenimin Birleştirilmesi) Kanunu
2)5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Fakültesinin açılması
3)26 Aralık 1925 Milletlerarası Takvim ve Saatin kabul edilmesi
4)24 Mayıs 1928 Lâtin rakamlarının kabulü
5)1 Kasım 1928 Lâtin alfabesinin kabulü
6)10 Haziran 1933 Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun ’un kabulü
7 )1 Ağustos 1933 Üniversiteler Kanununun çıkarılması, Darülfûnun'un kaldırılması İstanbul Üniversitesinin kurulması

KÜLTÜRÜN LÂİKLEŞTİRİLMESİ
Kültürde lâikleşmenin yollan aranırken kuşkusuz örf ve âdetlere yan kalınacaktı Tarihten gelen hiçbir şey yok edilmeyecekti
İşte bu düşünceden yola çıkılarak;
1)30 Kasım 1925 tarihinde 677 sayılı Kanun ile Meclis tarikatları yasaklıyor, tekke, türbe ve zaviyeler kapatılıyordu
2)25 Aralık 1925 tarihinde de Meclis göre şeyhlik, seyyitlik, üfürükçülük, dervişlik, emirlik, falcılık, sihirbazlık, muskacılık gibi san ve sıfatların kullanılması ve bunlara ait özel kıyafetlerin giyilmesi yasaklanıyordu
Atatürk'ün laiklikle ilgili görüşlerini Tavır ve Demeçlerinden aktarıyoruz
“Mensubu olmakla mütmain (memnuniyet) ve mesut bulunduğumuz İslâmiyet dinini yüzyıllardan beri alışkın olduğu üzere bir politika aracı durumundan kurtarmak ve yüceltmenin muhakkak elzem olduğu gerçeğini gözlüyoruz Kutsal ve kutsal olan inanç ve vicdâni kanaatlanmızı, karışık ve dönek olan her türlü çıkar ve tutkusuna sahne olan politikacılardan ve politikanın bütün organlarından bir lahza evvel ve kuşkusuz kurtarmak, milletin dünyevî ve uhrevî (ahretle ilgili) saadetinin emrettiği bir zorunluktur(Tavır ve Demeçler C I sh 330)
“Din lazım bir müessesedir Dinsiz biri milletin devamına imkân yoktur Yalnız şurası var ancak, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir Dinden maddî fayda temin edenler, iğrenç kimselerdir İşte biz bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz(Kılıç AliAlatürk'ün Hususiyetleri, sh 116)
Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan fazla yüksektir Bu gibi oyuncular varsa kendilerine diğer taraflarda sahne arasınlar(Söylev ve Demeçler C III sh 76)
) *
 
858,497Konular
981,966Mesajlar
29,964Kullanıcılar
canbasSon üye
Üst Alt