Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Atatürk tiyatro

Atatürk tiyatro

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Atatürk ve Tiyatro
Atatürk'ün Tiyatroya verdiği Tartma

Atatürk Dönemi Tiyatro ve Opera Çalışmalarında Türk Halk Kültüründen Nasıl Yararlanıldı?


Yüce Atatürk, Cumhuriyet dönemi müzik çalışmalarında nasıl ki, ahali ezgilerinin derlenerek, en son müzik kurallarına göre işlenip yeni Türk müziğininyaratılmasını niyet göstermişse tiyatro ve opera alanında da Türk tarihinden, mitolojisinden, insanlar kültüründen yararlanılmasını istemiştir

Atatürk, fazla okuyan, okuduğundan milleti için yararlı sonuçlar çıkaran bir cumhurbaşkanıydı Dünya tiyatro ve opera tarihinin önemli eserlerinde, antik Yunan tiyatrosunda ve W Shakespeare'in eserlerinde mitolojinin, destan ve efsanelerin bol bol kullanıldığını, bu sayede görkemli eserler yaratıldığını çok iyi biliyordu dahası, önünde Tanzimat, Meşrutiyet dönemi tiyatrosuyla Dârû'l Bedâyi'nin tiyatro, operet mirası duruyordu Ziya Gökalp gibi, iyi bir kültür kuramcısını tanıma fırsatını bulmuştu Avrupa'yı da kısmen gezmişti

Ülkemizde tiyatroda halk kültüründen kullanım düşüncesinin uygulamalarına bilinçsiz bir şekilde Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde başlanmıştır Şinasi, Şair Evlenmesi'nde (1859); millet diline yaklaşmaya çalışmış, bu amaçla bol bol özdeyiş ve deyim kullanmıştır 1868 Nisan'ında İstanbul Gedikpaşa Tiyatrosu'nda ilk ahenkli temsiller verilmeye başlandığında; Güllü Agop, tiyatroya seyirci çekebilmek için Leylâ ile Mecnun hikâyesine el atmış, bu hikâyeyi, Dinibütün Mustafa Efendi'ye oyunlaştırmıştır Recaizâde Mahmut Ekrem'in 1874 yılında yazdığı Fazla Bilen Çok Yanılır oyunu 1001 Gece Masalları'ndan uyarlamadır

Meşrutiyet dönemi oyun yazarlarından, mitolojiye bedel verip oyunlarında en fazla kullananı Abdülhak Hamit Tarhan olmuştur Tarhan'ın konusunu mitolojiden, efsane ve masallardan, tarihî olaylardan bölge oyunları şunlardır: Nesteren (1877), Eşber (1880), Zeynep (1908), Garam (1912), İlhan (1913), Turhan (1916), İbni Musa (1917), Hakan (1935) 1874'te yazdığı Sabr ü Sebat oyununda ise 73 atasözü ve 36 deyim kullanmıştır Feraizcizâde Mehmet Şakir Evhamî (188586) oyununda gölge ve orta oyunu tiplerinden yararlanmıştır Musahipzâde Celâl ise oyunlarında Türk Ahali Edebiyah'ndan, irk tiyatrosundan, gelenek ve göreneklerimizden bilinçli bir şekilde yararlanmasını bilmiştir İstanbul Efendisi (191314) ve Kaşıkçılar (1920) oyunlarında bu özelliği açıkça görülmektedir

29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilân edildikten sonradan, her alanda olduğu gibi hoş sanatlar alanında da incelemeler bir disipline bağlandı Osmanlı'dan, intikal eden Darü'l Elhan, Darü'l Bedâyi, Muzıkai Hümayun ve Sanayii Nefise Mektebi Ali'si her yerde yapılandırıldı, adları değiştirildi ırk derlemelerine başlandı (1925) Ankara'da Musiki Muallim Mektebi (1924) ve Ankara Devlet Konservatuvarı (1936) açılarak Batı Müziği eğitimine ağırlık verildi Müzik, opera, bale, tiyatro dallarında gereksinim duyulan sanatçıların yetiştirilmesine başlandı

Atatürk döneminde profesyonel tiyatro çalışmalarının merkezi Dürü'l Bedâyi idi Keza özel tiyatro grupları da vardı Osmanlı'dan intikal eden bu kuruluşun başına 1927 yılında Muhsin Ertuğrul getirildi ve büyük gelişme kaydedildi Kadın oyuncuların sayısı artırıldı Oyun dağarcığı geliştirildi Bilindiği gibi, Afife Jale'den sonra Atatürk'ün isteğiyle Bedia Muvahhit de başta İzmir'de sahneye çıkmış (Temmuz 1923), filmlerde rol almıştı 25 Haziran 1927 gün ve 1167 sayılı kanun çıkarılarak eğitim amaçlı temsillerden ve konserlerden tüketim vergisi alınmaması sağlandı 19 Kasım 1930 tarihinde Darü'l Bedâyi'ye tabi bir Tiyatro Meslek okulu açılarak yeni sanatçılar yetiştirilmeye başlandı 1931 yılında Darü'l Bedâyi'nin adı İstanbul Şehir Tiyatroları olarak değiştirildi



Atatürk döneminde acemi tiyatro çalışmalarının merkezi ise önceleri Türk Ocakları, 1932 yazından itibaren de Halkevleri'ydi Halkevleri'ndeki dokuz şubeden biri Temsilcilik Şubesiydi Temsiltiyatro şubesinde ansızın fazla tiyatro grubu bulunabiliyordu Halkevleri Egzersiz Talimatnamesi'ne göre, şubelerde oynanacak temsillerin CHP yönetimince seçilmiş olması, bayan rollerinin erkeklerce oynanmaması durum koşulmuştu, Talimatnamenin 48 maddesinde, Karagöz ve kukla sanatlarımıza da çalışmalarda yer verileceği belirtilmişti

İstanbul Şehir Tiyatrolarının 1930 yılında açtığı Tiyatro Iş Okulu başarılı olamadı 1936 yılında Ankara'da Paul Hindemith'in yönetiminde bir Devlet Konservatuvarı kuruldu Tiyatro bölümünün başına Prof Carl Ebert getirildi Üç kız (Melek ÖkteGün, Muazzez LutasKurdaoğlu, Nermin Sarova) ve beş erkek öğrenciyle (Ertuğrul İlgin, Esat Tolga, Mahir Canova, Nüzhet Şenbay, Salih Canar) öğretime başladıKonservatuvarın şöhret ve bale bölümlerinden opera ve bale, müzik bölümlerinden de orkestra sanatçıları yetişmeye başladı Konservatuvar sanatçıları yetişinceye değin, Ankara'da temsillerde Müzik Hoca Okulu, Gazi Eğitim Enstitüsü, Kız Lisesi, İsmet Paşa Kız Enstitüsü öğretmen ve öğrencilerinden yararlanıldı

Tiyatro, opera, bale sanatlarının alt yapısı oluşturulurken, yeni oyun ve operalar yazılması, bestelenmesi konusu gündeme geldi Atatürk, Cumhuriyet dönemi güzel sanatlar çalışmalarının kaynağını Türk tarihinin, Türk ahali kültürünün ve Cumhuriyet'in getirdiği yeni değerlerin oluşturmasını istiyordu Bu amaçla, bazı oyunların konularını bizzat kendisi vermiş, bu oyunların metinlerini bir dramaturg gibi inceleyip düzeltmiş, ilk temsillerinde de hazırlanmış bulunmuştur Atatürk, tarih konusuna eğildiği vakit Faruk Nafiz Çamlıbel'e AkınÖzyurtKahraman üçlemesini yazdırmış, Akın oyununun yazılışını denetlemiş, sonunu değiştirmiştirBehçet Kemal'in Çoban oyununun temsilinden (3 Nisan 1932) daha sonra da; Tiyatro bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdırdemiştir Atatürk, Münir Hayri Egeli'nin 1932 yılında yazdığı Bayönder, Bir Işık Halkası Yolu ve Taş Bebek oyunlarının metinlerini de bir damaturg gibi incelemiş, üzerinde önemli düzeltmeler yapmıştırAta, Abdülhak Hamit Tarhan'ın Hakan (1935) oyununu da açık fikirli bazı satırların altını çizmiştir Bu oyunlardan Bayönder'i Necil Kâzım Akses'e, Taş Bebek'i Ahmet Adnan Saygun'a vererek opera olarak bestelemelerini istemiştir Atatürk, keza Öz Ata operasının librettosu İçin Münir Hayri Egeli'yi görevlendirmiş ve operanın konusunu bizzat kendisi vermiştir Türk ve İran mitolojilerini birleştiren, Türkİran dostluğunu, kardeşliğini vurgulayan bu opera, Ahmet Adnan Saygun göre bestelenmiş ve İran Şahı Rıza Pehlevi'nin Ankara'yı ziyareti esnasında Haziran 1934 tarihinde Ankara Halkevi'nde sahneye konulmuştur *
 
858,505Konular
982,686Mesajlar
33,049Kullanıcılar
arliekaneSon üye
Üst Alt