Atatürk ve Seyit Onbaşı
Kahramanlar ve kahramanlıklarla dünya tarihine altın harflerle adını yazdıran Çanakkale Savaşı‘nın iki kahramanı Mustafa Kemal Atatürk ve Seyit Onbaşı biri savaş esnasında 1915’te biri de savaş sonrası 1923’te olmak üzere iki defa karşılaşırlar. Her iki karşılaşma da tarih sahnesinde iki ayrı anı olarak yer almıştır. Atatürk‘ün Seyit Onbaşı‘yı sevdiği ve her fırsatta görmek istediği bilinmektedir. Bizde bu yazımızda sizler için bu iki karşılaşma hikayesini bir arada topladık.
Atatürk ve Seyit Onbaşı Çanakkale Savaşı
YARBAY MUSTAFA KEMAL’LE KOCA SEYİT’İN CEPHEDE KARŞILAŞMASI
18 Mart 1915 deniz zaferi kazanıldığında Yarbay Mustafa Kemal 19’uncu Fırka ( Tümen ) Komutanı ve aynı zamanda bu günkü Eceabat’ta Maydos Grup Komutanlığı görevini yürütmektedir.
Koca Seyit’in gerçekleştirdiği olay ile ilgili haberi duyulur. Bu mucize olayın kahramanını görüp yakından tanımak ister. Bu nedenle de 1915’in Nisan ayı başlarında yani 18 Mart Deniz Zaferi’nin yaklaşık yirminci gününde kendi atıyla hizmet Er’ini ( Habercisini ) Rumeli Mecidiye Tabyasına gönderip (Seyit Onbaşı) Koca Seyit’i Birliğinden izin alarak Eceabat’taki Komutanlık Karargahına getirtir. Sonra makamında Koca Seyit’le birlikte karşılıklı Türk Kahvesi içerler. Bu arada aralarında şöyle bir konuşma geçer;
Kemal Paşa ;
-Koca Seyit sen misin evlat?
Koca Seyit;
-Benim Komutanım.
-Tek başına nasıl kaldırdın o koca mermiyi?
-İşte !.. Allah’ın izniyle oluverdi Komutanım. Sanki mermi ufacık bir çam tomruğu gibi geliverdi.
-Peki, sen Komutanlarından hiçbir ödül kabul etmemişsin, varlıklıda değilmişsin, acaba nedendir?
– Olsun Komutanım. Memleketimize kırk yılın başı bir iş, bir hizmet yaptıysak, hemen ödül, mükafat mı olurmuş. Ben ne yapıverdiysem Al sancağım için, vatanım için yapıverdim Komutanım!
– Peki, evlat o mermiyi kaldırdığın gibi beni de kaldırabilir misin? deyince, Koca Seyit biraz duraklar. Sonra, Yarbay Mustafa Kemal Paşa’nın yüzüne anlamlı şekilde bakıp, sorusunu yanıtlar.
– Hayır Komutanım.
-Niye, ben bir mermiden daha ağır mıyım ki?
– Mermi başka siz gene başka Komutanım. Sizi ben değil kimsecikler kaldıramaz. Çünkü sizin gibi Komutanların büyüklüğü, ağırlığı bir mermi ile ölçülemez, Komutanım!
Koca Seyit’in bu cevabı Yarbay Mustafa Kemal’i fazkasıyla memnun eder. Kahramanı saygılı, yiğit ve güvenilir bulur. Atatürk’ün aklına bir soru daha yöneltmek gelir:
-Ee, Koca Seyit, sen ki eski bir askersin. Askerlikten bıktın mı bakalım? Terhis olup da evine döndükten sonra bu ocağa seni yeniden çağırsalar severek, isteyerek, gönlünce yine koşar gelir misin?
Koca Seyit hiç düşünmeden;
-Tabi ki gelirim Komutanım. Değil dokuz sene on sekiz sene de askerlik yapsam sizin gibi Komutanlar çağırdığında yine de koşup gelirim, cevabını verir.
Koca Seyit’in bu cevabı Mustafa Kemal’i pek memnun eder.
Mustafa Kemal, her zaman yaptığı gibi cephede başarılı olan askerlerine bazen bir paket sigara bazen de yanında taşıdığı gümüş işlemeli tütün tabakasını askerin moralini yüksek tutmak amacıyla mükafat olarak hediye etmekte dir. Koca Seyit’e de kendisinin bizzat kullandığı sigarasını koyduğu gümüş işlemeli tütün tabakasını hediye eder. Koca Seyit almak istemez. Ancak Kemal Paşa kendisini ikna etmiştir.
Aynı cephede savaşan Mustafa Kemal ve Koca Seyit birbirlerini hiç unutmazlar. Kurtuluş savaşı sonrasında, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu dostluğu pekiştirmek adına altı kez Balıkesir ili Havran ilçesini ziyarete geldiğinde kendisiyle mutlaka görüşüp hal hatır sorması bu nedenledir.
Atatürk ve Seyit Onbaşı Balıkesir Buluşması
Seyit Onbaşı, köyüne döndükten sonra, dağdan topladığı odunları satarak hayatını kazandı. Odun kömürü yaptı, sattı. Daha sonraki yıllarda yaşlanıp tomrukları derelerden çıkaracak takati kalmayınca Havran’da bir zeytinyağı fabrikasında hamallık yaptı.
Çanakkale’deki kahramanlığından hiç söz etmedi. Kimse onun Çanakkale Kahramanı Koca Seyit olduğunu bilmedi.
Taa ki, 9 Şubat 1923 günü, Mustafa Kemal Paşa’nın, Edremit’e giderken uğradığı Havran’da, Kaymakam’a,
“Burada Çanakkale kahramanı Seyit Onbaşı olması lâzım; onu bana bulun” diye soracağı zamana kadar!..
Mustafa Kemal Atatürk, Edremit Kaymakamı’na (o zamanlar Havran, Edremit Kaymakamlığı’na bağlıydı), Koca Seyit’i tanıyıp tanımadıklarını sorar, tanımadıklarını anlayınca çok üzülür.
Onu bana bulun, sizinle tanıştırmak istiyorum.Yaptığınız, milletin kahramanlarına vefasızlıktır. Kendisini tanıyın ki, bu topraklar üzerinde yaşamanın bir bedeli olduğunu bilesiniz” der.
Kaymakam, hemen Koca Seyit’i buldurur. Seyit’in üstü başı perişandır. Kaymakam, kendisinin bir takım elbisesini giydirdikten sonra, Koca Seyit’i Mustafa Kemal Paşa’ya çıkarır.
Mustafa Kemal Atatürk, Koca Seyit’i görmekten çok memnun olmuştur. Ancak, üzerindeki elbisenin kendisine ait olmadığını öğrenince, ona maaş bağlatmak ister.
Koca Seyit,
“Paşam, geldiğini duyunca çok sevindim, beni aradığını duyunca dünyalar benim oldu. Paşam, ben vücudumu devlete satmam, vatanım için ölürüm ama bu maaşı kabul edemem. Ben ormandan kestiğim ağaçları satıp geçimimi sağlıyorum, bana engel olmasınlar yeter” der.
Yoksul ama onurlu hayatını sürdüren Koca Seyit, 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkınca, “Çabuk” soyadını alır..
1939 yılında, daha 50 yaşındayken, ciğerlerinden rahatsızlanır, kısa süre sonra da hayatını kaybeder.
Ölümünün üzerinden yıllar geçtikten sonra, köyüne adı verilir ve köy, “Seyit Onbaşı Köyü” adını alır. Köy meydanında adına bir park yapılır.
Kahramanlar ve kahramanlıklarla dünya tarihine altın harflerle adını yazdıran Çanakkale Savaşı‘nın iki kahramanı Mustafa Kemal Atatürk ve Seyit Onbaşı biri savaş esnasında 1915’te biri de savaş sonrası 1923’te olmak üzere iki defa karşılaşırlar. Her iki karşılaşma da tarih sahnesinde iki ayrı anı olarak yer almıştır. Atatürk‘ün Seyit Onbaşı‘yı sevdiği ve her fırsatta görmek istediği bilinmektedir. Bizde bu yazımızda sizler için bu iki karşılaşma hikayesini bir arada topladık.
Atatürk ve Seyit Onbaşı Çanakkale Savaşı
YARBAY MUSTAFA KEMAL’LE KOCA SEYİT’İN CEPHEDE KARŞILAŞMASI
18 Mart 1915 deniz zaferi kazanıldığında Yarbay Mustafa Kemal 19’uncu Fırka ( Tümen ) Komutanı ve aynı zamanda bu günkü Eceabat’ta Maydos Grup Komutanlığı görevini yürütmektedir.
Koca Seyit’in gerçekleştirdiği olay ile ilgili haberi duyulur. Bu mucize olayın kahramanını görüp yakından tanımak ister. Bu nedenle de 1915’in Nisan ayı başlarında yani 18 Mart Deniz Zaferi’nin yaklaşık yirminci gününde kendi atıyla hizmet Er’ini ( Habercisini ) Rumeli Mecidiye Tabyasına gönderip (Seyit Onbaşı) Koca Seyit’i Birliğinden izin alarak Eceabat’taki Komutanlık Karargahına getirtir. Sonra makamında Koca Seyit’le birlikte karşılıklı Türk Kahvesi içerler. Bu arada aralarında şöyle bir konuşma geçer;
Kemal Paşa ;
-Koca Seyit sen misin evlat?
Koca Seyit;
-Benim Komutanım.
-Tek başına nasıl kaldırdın o koca mermiyi?
-İşte !.. Allah’ın izniyle oluverdi Komutanım. Sanki mermi ufacık bir çam tomruğu gibi geliverdi.
-Peki, sen Komutanlarından hiçbir ödül kabul etmemişsin, varlıklıda değilmişsin, acaba nedendir?
– Olsun Komutanım. Memleketimize kırk yılın başı bir iş, bir hizmet yaptıysak, hemen ödül, mükafat mı olurmuş. Ben ne yapıverdiysem Al sancağım için, vatanım için yapıverdim Komutanım!
– Peki, evlat o mermiyi kaldırdığın gibi beni de kaldırabilir misin? deyince, Koca Seyit biraz duraklar. Sonra, Yarbay Mustafa Kemal Paşa’nın yüzüne anlamlı şekilde bakıp, sorusunu yanıtlar.
– Hayır Komutanım.
-Niye, ben bir mermiden daha ağır mıyım ki?
– Mermi başka siz gene başka Komutanım. Sizi ben değil kimsecikler kaldıramaz. Çünkü sizin gibi Komutanların büyüklüğü, ağırlığı bir mermi ile ölçülemez, Komutanım!
Koca Seyit’in bu cevabı Yarbay Mustafa Kemal’i fazkasıyla memnun eder. Kahramanı saygılı, yiğit ve güvenilir bulur. Atatürk’ün aklına bir soru daha yöneltmek gelir:
-Ee, Koca Seyit, sen ki eski bir askersin. Askerlikten bıktın mı bakalım? Terhis olup da evine döndükten sonra bu ocağa seni yeniden çağırsalar severek, isteyerek, gönlünce yine koşar gelir misin?
Koca Seyit hiç düşünmeden;
-Tabi ki gelirim Komutanım. Değil dokuz sene on sekiz sene de askerlik yapsam sizin gibi Komutanlar çağırdığında yine de koşup gelirim, cevabını verir.
Koca Seyit’in bu cevabı Mustafa Kemal’i pek memnun eder.
Mustafa Kemal, her zaman yaptığı gibi cephede başarılı olan askerlerine bazen bir paket sigara bazen de yanında taşıdığı gümüş işlemeli tütün tabakasını askerin moralini yüksek tutmak amacıyla mükafat olarak hediye etmekte dir. Koca Seyit’e de kendisinin bizzat kullandığı sigarasını koyduğu gümüş işlemeli tütün tabakasını hediye eder. Koca Seyit almak istemez. Ancak Kemal Paşa kendisini ikna etmiştir.
Aynı cephede savaşan Mustafa Kemal ve Koca Seyit birbirlerini hiç unutmazlar. Kurtuluş savaşı sonrasında, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu dostluğu pekiştirmek adına altı kez Balıkesir ili Havran ilçesini ziyarete geldiğinde kendisiyle mutlaka görüşüp hal hatır sorması bu nedenledir.
Atatürk ve Seyit Onbaşı Balıkesir Buluşması
Seyit Onbaşı, köyüne döndükten sonra, dağdan topladığı odunları satarak hayatını kazandı. Odun kömürü yaptı, sattı. Daha sonraki yıllarda yaşlanıp tomrukları derelerden çıkaracak takati kalmayınca Havran’da bir zeytinyağı fabrikasında hamallık yaptı.
Çanakkale’deki kahramanlığından hiç söz etmedi. Kimse onun Çanakkale Kahramanı Koca Seyit olduğunu bilmedi.
Taa ki, 9 Şubat 1923 günü, Mustafa Kemal Paşa’nın, Edremit’e giderken uğradığı Havran’da, Kaymakam’a,
“Burada Çanakkale kahramanı Seyit Onbaşı olması lâzım; onu bana bulun” diye soracağı zamana kadar!..
Mustafa Kemal Atatürk, Edremit Kaymakamı’na (o zamanlar Havran, Edremit Kaymakamlığı’na bağlıydı), Koca Seyit’i tanıyıp tanımadıklarını sorar, tanımadıklarını anlayınca çok üzülür.
Onu bana bulun, sizinle tanıştırmak istiyorum.Yaptığınız, milletin kahramanlarına vefasızlıktır. Kendisini tanıyın ki, bu topraklar üzerinde yaşamanın bir bedeli olduğunu bilesiniz” der.
Kaymakam, hemen Koca Seyit’i buldurur. Seyit’in üstü başı perişandır. Kaymakam, kendisinin bir takım elbisesini giydirdikten sonra, Koca Seyit’i Mustafa Kemal Paşa’ya çıkarır.
Mustafa Kemal Atatürk, Koca Seyit’i görmekten çok memnun olmuştur. Ancak, üzerindeki elbisenin kendisine ait olmadığını öğrenince, ona maaş bağlatmak ister.
Koca Seyit,
“Paşam, geldiğini duyunca çok sevindim, beni aradığını duyunca dünyalar benim oldu. Paşam, ben vücudumu devlete satmam, vatanım için ölürüm ama bu maaşı kabul edemem. Ben ormandan kestiğim ağaçları satıp geçimimi sağlıyorum, bana engel olmasınlar yeter” der.
Yoksul ama onurlu hayatını sürdüren Koca Seyit, 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkınca, “Çabuk” soyadını alır..
1939 yılında, daha 50 yaşındayken, ciğerlerinden rahatsızlanır, kısa süre sonra da hayatını kaybeder.
Ölümünün üzerinden yıllar geçtikten sonra, köyüne adı verilir ve köy, “Seyit Onbaşı Köyü” adını alır. Köy meydanında adına bir park yapılır.