Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Atatürk'e göre edebiyat

Atatürk'e göre edebiyat

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
ATATÜRK'E KADAR EDEBİYAT



Atatürk; hayatı her tarafında edebiyatla yakında ilgilenmiş, edebiyatı toplum faydasına yöneltmek için direktifler vermiş, okullarda öğretim programlarını bu yönde düzenletmiştir Yazınsal sanatların bir fikrin, özellikle inkılapların yayılması ve kökleşmesinde en etkin vasıta olduğuna daima inanmıştır
Bir akşam toplantısında (1937), söz edebiyattan açılınca, bu konuda dağıtılmış konuşmalar yapılır Edebiyat nedir? Osmanlı devrinde ve cumhuriyet rejiminde edebiyat denilince ne anlaşılıyor?gibi sorular sorulur
Osmanlı devrinde ve bugüne değin geçen cumhuriyet çağında ve bundan evvelki Türk kültürel çağlarında ve hatta tüm medeni toplumlarda edebiyat denildiği vakit şu kavranabilir:
Laf ve anlamı, yani insan aklında yer eden her türlü bilgileri ve insan kudretinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları çok alakalı kılacak surette anlatmak ve kâğıda dökmek sanatı
Bu itibarla, edebiyatın, her insan ve cemiyeti, bu cemiyetin hal ve geleceğini koruyan ve koruyacak olan her kuruluş için esaslı eğitim araçlarından biri olduğu zahmetsizce anlaşılması mümkün
Bunun içindir oysa Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı, edebiyat öğretiminde şu noktalar özellikle siklet ve kıymet vermelidir:
A) Türk çocuğunun kafasını, yaratılıştaki uyarı ve itinaya tarafindan ilerletmek Bu, cumhuriyetin sağlık durumu düzeniyle ilgilenen bakanlığa da düşen bir görevdir
B) Güzel muhafaza edilen, Yürek kafa ve zekalarını açtırmak, dağıtmak, genişletmek Bu özellikle, Ulusal Eğitim Bakanlığının görevidir Bununla Beraber, Türk çocuklarının kafalarına müspet ilim ve somut teknik mefhumlarını, yalnız nazari olarak değil aynı zamanda pratik vasıtalarla da yetiştirmek
C) Bir taraftan da Türk kafalarındaki kabiliyetleri, Türk karakterindeki sağlamlıkları, Türk duygularındaki doruk ve genişlikleri, kendileri hiç zorlanmadan, doğal bir halde ve olduğu gibi ifadeye onları alıştırmak
Bunlar yapılınca sonuç şu olacaktır: Türk çocuğu konuşurken, onun beyan ve anlatış tarzı; Türk çocuğu yazarken, onun ifade üslubu kendisini dinleyenleri, onun yürüdüğü yola gösterebilecek kabiliyeti sayesinde; Türk çocuğu kendisini dinleyen ya da yazısını okuyanları peşine takarak yüksek Türk ülküsüne iletebilecek, ulaştırabilecektir

Atatürk'ün Türk dili hakkındaki görüşlerinin oluşmasında yetiştiği devrin fikir akımlarının ve dil konusundaki dağıtılmış tartışmaların etkili olduğu bilinmektedir O, her Türk aydını gibi dil sorunu ile yakından ilgilenmiştir Cumhuriyetten fazla önceleri, daha 1917'lerde G Nemeth'in Türkçe Grameri ’ni görmüş, bu münasebetle, gazete dilini yalnız aydınların değil, herkesin anlayabilmesi gerektiği yolunda görünüm bildirmiştir 1922'de yaptığı bir konuşmada muallimeyerine muallim hanımlardiye hitap etmiş, arkasında da dilimizde dişilik te'sikullanmak zorunda olmadığımızı açıklama etmiştir Bu iki anekdot, Atatürk'ün çok önceleri, Arapça kurallardan temizlenmiş sade Türkçe ’den yanlamasına olduğunu göstermektedir Bu görüsün oluşmasında etkili olan hareketleri anlayabilmek için Cumhuriyet öncesindeki faaliyetleri iyi kavramak gerekir
Tanzimat Döneminde Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Pasa, Ahmet Mithat, Şemsettin Sami, Süleyman Pasa gibi yazarların bilinçli olarak başlattığı dilde sadeleşme çabaları, Osmanlı Türkçe sini olabildiğince sadeleştirme yolunda kayda değer bir açılış olmuş, bu gelişmeler yönünde daha sağlıklı bir hareket olan Yeni Lisanhareketinin doğmasında rol oynamıştır
Bu yıllarda görülen bir başka hareketten de dile getirmek gerekir: Tanzimat Döneminde sadeleşmeakimi içinde iken, Serveti Fünûn ve onu peşine düşüp takip eden yıllarda egemen bir nitelik şampiyon tasfiyecilikhareketi Şemsettin Sami, Ahmet Mithat, Necib Âsım, Ahmet Cevdet, Emrullah Efendi, Veled Çelebi, Fuat Köseraif, Hüseyin Kâzım gibi şahsiyetlerin temsilciliğini yaptığı bu manzara, dildeki Arapça, Farsça kelimelerin adamakıllı atılmasını savunmaktadır II Meşrutiyet döneminde Türk Derneği ve dergisi etrafında toplanan tasfiyecilerin bas temsilcisi Fuat Köseraif'tir
Bu akımlar, Cumhuriyete değin bir çatışma hâlinde süregelmiş, Cumhuriyet sonrasında da ara sıra taraftar bulmuşlardır Ancak, Cumhuriyete kadar en etkili olanı Yeni Lisanakimidir Bu akim, 1911 yılında Selânik'te çıkmaya başlayan Genç Kalemler dergisi civarda toplanan Ömer Seyfettin, Ali Canip, Ziya Gökalp, Kâzım Nâmi, Âkil Koyuncu gibi isimler tarafından savunulmuştur Bunlar içinde bilhassa Ziya Gökalp'in teorisyenlik yaptığını, Ömer Seyfettin'in ise onun görüşlerini hikâyelerinde uyguladığını belirterek, bu ikisinin önemini vurgulamalıyız
Yeni Lisancıların esas görüşleri söyle özetlenebilir: Dildeki Arapça, Farsça gramer kurallarını atarak Türkçe ’nin kurallarını isletmek; Arapça, Farsça kelimeleri Türkçe ’deki söylendikleri gibi kâğıda dökmek; öteki Türk lehçelerinden sözcük edinmek yerine İstanbul Türkçe ’sine dayalı canlı bir yazı dili oluşturmak; bu yolla taklit ve özentiden kurtulmuş millî bir dil ve edebiyat ortaya ayarlamak
Yeni Lisan akiminin en kayda değer özelliği, Tanzimat'tan beri süregelmekte olan fesahatçilikve tasfiyecilikgibi birbirine zıt fikir akımlarını günün şartları içinde en ilimli biçimde uzlaştırarak millî dile geçişi sağlamış olmasıdır
Görüldüğü gibi, Cumhuriyete gelinirken Türk aydınının gündeminde dilsorunu kayda değer yer tutmaktadır
Başından beri Türk dili ile yakından ilgilenen Atatürk'ün ahali tanımı içinde dilin fazla kayda değer bir yeri vardır Ona tarafindan ahali, dil, kültür ve ayla birliği ile birbirine ast vatandaşların meydana getirdiği sosyal ve siyasî bir topluluktur O, bu konudaki görüşlerini su şekilde daha net söylemektedir: Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkı Türk milletidir Türk milleti seslenmek Türk dili demektir Türk dili, Türk milleti için tanrısal bir hazinedir Çünkü, Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkini, ananelerini, hatıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini yapan şeyin dili tamamen muhafaza olduğunu görüyor Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir
Atatürk'ün, Sadri Maksudî'nin Türk Dili İçin isimli eserinin basına yazdığı su sözleri onun dil görüsünün en hoş ifadelerindendir: Millî his ile dil arasındaki senet çok kuvvetlidir Dilin millî ve varlıklı olması millî hissin inkişâfında başlıca müessirdir Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ama bu dil şuurla islensin Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de tanıdık olmayan diller boyunduruğundan kurtarmalıdır
Atatürk'ün dil konusundaki bu düşünceleri, milliyetçilik anlayışı içinde önemli yer tutmaktadır Dil inkılâbı, onun öteki inkılâplarıyla bir tamamen, ölümüne kadarki zaman dilimi içinde çeşitli aşamalarda uygulamaya konulmuştur: Bunlardan ilki hiç hiç kuşkusuz 28 Ağustos 1928'deki “Yazı İnkılâbıdır *
 
858,475Konular
981,250Mesajlar
29,550Kullanıcılar
rastgeleSon üye
Üst Alt