nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
atatürk'ün açılmasımda öncülük etiği müzik kurumları nelerdir?
Kemal Atatürk Batı müziğine büyük ağırlık veriyordu Çoksesli bir müziğin ulusun gelişmesine katkıda bulunacağına inanıyordu Gerçekte Atatürk'ün çoksesli müzik, orkestra müziği, Napoliten şarkılar ile tanışması, imparatorluğun kozmopolit kenti Selanik'te olmuştu
Atatürk müzikte, belli bir tarz müziği, bir diğer tarz müzikten üstün görmemişti Ama evrensel normların milli ezgilerimizle bütünleşmesini istemiştir 1933 yılında Cumhuriyetin onuncu yılında yaptığı tarihi konuşmada, müzik konusundaki düşüncelerini çok net bir şekilde izah etme imkânı bulmuştu ''Ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişler, söyleşileri toplamak, onları bir lahza önce genel musiki kurallarına tarafından dağlamak gerekir Ama bu sayede Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir''
Büyük insan Atatürk'ün doğaüstü bir şekilde açıklama ettiği bu fikirler, iki asır önce dünyaca ünlü birçok besteci kadar dile getirilmişti Romantik dönemin en manâlı bestecilerinden Chopin , değişik dönemlerde işgale uğrayan vatanının hüznünü, eserlerinde romantik bir duygusallıkla ifade etmişti Ünlü piyano ozanı, enerjik bir Polonya milliyetçisiydi Polonya'dan ayrılırken (2 Kasım 1830) şair arkadaşına ''Dağlarda, vadilerde taş ve cevher arayan bir mineralog gibi Polonya ırk ezgilerini araştırın'' demişti Bunun üzerine 10 binin üstünde ırk ezgisi toplamıştır Meşhur Norveçli besteci Edvard Grieg (18431907) de bestelerinde ülkesinin millet müziğini ve onun kendine özgü armonik yapısını ustaca kullanmış ve Norveç müziğini dünyaya tanıtmıştır
öte taraftan Rus bestecileri de birçok defa işgale uğrayan ülkelerinin hüznünü eserlerine olağanüstü bir üslup içinde yansıtmışlardır Bu konuda daha çok misal verilebilir Ancak hepsinin müşterek özelliği, eserlerinde ahali ezgilerinden yola çıkarak ve ulusal değerleri evrensel normlar içinde olağanüstü bir güzellik ile ifade edebilmeleridir İşte büyük Atatürk de 1933 yılında ve daha sonraki konuşmalarında bu anlayışı anlatmak istemiş, Türk beşlileri de bu düşüncenin ürünü olarak ulusumuza hediye edilmiştir
Atatürk müzik devriminin düşündüğü biçimde gerçekleşmesi için üç manâlı unsura ihtiyacı olduğunu biliyordu Birincisi; istikrarlı, canlı, sürekliliği olan bir kültür ve sanat politikası, ikincisi; bu alandaki çalışmaların gelişmesi için gereken işlem, üçüncüsü ise çoksesli müziğin yaratıcı ürünlerini verecek sanatkâr kadrolarının yetiştirilmesi idi Çözüm yolu, hoş sanatların değişik dallarında öğrenim görecek genç yetenekleri Avrupa'ya yollamaktı Atatürk de pek yaptı Modern müzik hayatımızın temellerinin atılmasına ve gelişmesine öncülük eden Atatürk gibi lider ve onun bize hediye ettiği müzik kurumları olmasaydı, bestecilerimiz ve yorumcularımız kendilerini ifade etme imkânı bulamayacaklardı Dolayısıyla Türkiye'de çoksesli milletlerarası müzik gelişemeyecekti 26 Ocak 1926 günü Ankara'da Ferhunde ve Necdet Remzi kardeşlerin milli sinemada verdiği konserden etkilenen Atatürk, ''Türk'ün sanat meşalesini yakıp medeniyet kavgasını başarabilen bu çocuklara ayağa kalkmasını lütfen bilelim efendiler'' demiştir Atatürk'ün bu sözleri ile; sanatçıya verdiği değeri tanımlamak ve medeniyet kavgasında sanatın özel bir yeri olduğunu vurgulamak için bu anekdotu kâğıda dökmek ihtiyacını hissettim Özellikle günümüzde sanatçının konumu ve sanatın bu uygarlık mücadelesindeki yerinin yeterince takdir edilmediği bir dönemde anlamlı olacağını düşündüm *
Kemal Atatürk Batı müziğine büyük ağırlık veriyordu Çoksesli bir müziğin ulusun gelişmesine katkıda bulunacağına inanıyordu Gerçekte Atatürk'ün çoksesli müzik, orkestra müziği, Napoliten şarkılar ile tanışması, imparatorluğun kozmopolit kenti Selanik'te olmuştu
Atatürk müzikte, belli bir tarz müziği, bir diğer tarz müzikten üstün görmemişti Ama evrensel normların milli ezgilerimizle bütünleşmesini istemiştir 1933 yılında Cumhuriyetin onuncu yılında yaptığı tarihi konuşmada, müzik konusundaki düşüncelerini çok net bir şekilde izah etme imkânı bulmuştu ''Ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişler, söyleşileri toplamak, onları bir lahza önce genel musiki kurallarına tarafından dağlamak gerekir Ama bu sayede Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir''
Büyük insan Atatürk'ün doğaüstü bir şekilde açıklama ettiği bu fikirler, iki asır önce dünyaca ünlü birçok besteci kadar dile getirilmişti Romantik dönemin en manâlı bestecilerinden Chopin , değişik dönemlerde işgale uğrayan vatanının hüznünü, eserlerinde romantik bir duygusallıkla ifade etmişti Ünlü piyano ozanı, enerjik bir Polonya milliyetçisiydi Polonya'dan ayrılırken (2 Kasım 1830) şair arkadaşına ''Dağlarda, vadilerde taş ve cevher arayan bir mineralog gibi Polonya ırk ezgilerini araştırın'' demişti Bunun üzerine 10 binin üstünde ırk ezgisi toplamıştır Meşhur Norveçli besteci Edvard Grieg (18431907) de bestelerinde ülkesinin millet müziğini ve onun kendine özgü armonik yapısını ustaca kullanmış ve Norveç müziğini dünyaya tanıtmıştır
öte taraftan Rus bestecileri de birçok defa işgale uğrayan ülkelerinin hüznünü eserlerine olağanüstü bir üslup içinde yansıtmışlardır Bu konuda daha çok misal verilebilir Ancak hepsinin müşterek özelliği, eserlerinde ahali ezgilerinden yola çıkarak ve ulusal değerleri evrensel normlar içinde olağanüstü bir güzellik ile ifade edebilmeleridir İşte büyük Atatürk de 1933 yılında ve daha sonraki konuşmalarında bu anlayışı anlatmak istemiş, Türk beşlileri de bu düşüncenin ürünü olarak ulusumuza hediye edilmiştir
Atatürk müzik devriminin düşündüğü biçimde gerçekleşmesi için üç manâlı unsura ihtiyacı olduğunu biliyordu Birincisi; istikrarlı, canlı, sürekliliği olan bir kültür ve sanat politikası, ikincisi; bu alandaki çalışmaların gelişmesi için gereken işlem, üçüncüsü ise çoksesli müziğin yaratıcı ürünlerini verecek sanatkâr kadrolarının yetiştirilmesi idi Çözüm yolu, hoş sanatların değişik dallarında öğrenim görecek genç yetenekleri Avrupa'ya yollamaktı Atatürk de pek yaptı Modern müzik hayatımızın temellerinin atılmasına ve gelişmesine öncülük eden Atatürk gibi lider ve onun bize hediye ettiği müzik kurumları olmasaydı, bestecilerimiz ve yorumcularımız kendilerini ifade etme imkânı bulamayacaklardı Dolayısıyla Türkiye'de çoksesli milletlerarası müzik gelişemeyecekti 26 Ocak 1926 günü Ankara'da Ferhunde ve Necdet Remzi kardeşlerin milli sinemada verdiği konserden etkilenen Atatürk, ''Türk'ün sanat meşalesini yakıp medeniyet kavgasını başarabilen bu çocuklara ayağa kalkmasını lütfen bilelim efendiler'' demiştir Atatürk'ün bu sözleri ile; sanatçıya verdiği değeri tanımlamak ve medeniyet kavgasında sanatın özel bir yeri olduğunu vurgulamak için bu anekdotu kâğıda dökmek ihtiyacını hissettim Özellikle günümüzde sanatçının konumu ve sanatın bu uygarlık mücadelesindeki yerinin yeterince takdir edilmediği bir dönemde anlamlı olacağını düşündüm *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.