Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Atatürkün askerlik hayatı ile ilgili anı

Atatürkün askerlik hayatı ile ilgili anı

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
37
F-D Coin
19
Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi Uyarı ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, bir gün önce olmuş gibi hatırlıyordu O savaş fakat vasıta, gereç, personel kıtlığı bugün şiddet tasavvur edilirdi Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Lakin, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti Var almak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi Böyle bir dramı, ayrıca yazarı, keza baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu Anlatmalarında abartı yoktu Fakat bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ancak, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk Anlatışlarını şöyle bağladı:
İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir Şerefler de ortaktır

Bu tevazu şaheseriyle konunun kapanacağını varsayım ediyorduk bu arada Atatürk bir duraklama yaptı Daha Sonra içine dönük, neredeyse kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
Ama yenilseydik yükümlülük ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı

Bu belagat aleyhinde gözyaşımı tutamadım Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım

YANINA ALDIĞI BIRINCIL ER

O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu O'na sordu:
Asker ağlamaz dost, sen ne ağlıyorsun?
Er irkildi, başını kaldırdı Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi Derhal doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını çelik yay gibi selamladı
Söyle niçin ağlıyorsun?
İç Anadolu'nun yanık iyi kalpli çocuğu içini çekti:
Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti Silahımızı elimizden aldı Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu:
Üzülme çocuğum, dedi Gel benimle!
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanında aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu

İZMİR SUİKASTI

İzmir'de hazırlanan o haince suikastın sonuçsuz kalmasından daha sonra bir gün bize şu olayı anlatmıştı:
Ziya Hurşit'in beni öldürmeye memur ettiği iki zavallı vardı Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma çağırdım Odada kimse yoktu Kendisine sordum:
Sen Mustafa Kemal'i öldürecekmişsin, öyle mi?
Evet, dedi Ben yeniden sordum:
Mustafa Kemal ne yapmıştı oysa onu öldürecektin?
Fena bir adammış o Memlekete fazla fenalık yapmış Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi
Sen Mustafa Kemal'i tanıyor musun?
Hayır
O halde tanımadığın bir adamı nasıl öldürecektin?
Geçerken dikkat çekici edecekler, Mustafa Kemal işte budur, diyeceklerdi Biz de öldürecektik
O süre cebimdeki tabancayı çıkararak kendisine uzattım:
Mustafa Kemal benim, haydi al eline tabancayı, öldür, dedim

Tip benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu Bir vakit sersemlemiş şaşkın yüzüme baktıktan sonra diz üstü kapanarak hüngür hüngür ağlamaya başladı

MUTSUZ LİDER

Bir akşam sofrasının hararetli bir döneminde Mustafa Kemal, bireysel özgürlüğünün birçok bölümlerinden yoksun bırakılması acısını keder dolu sözlerle şöyle anlattı:

Şimdi siz buradan ayrılır, istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız Benim gözümde bunun ne büyük sevinç olduğunu bilemezsiniz Halime bakın, sahip olduğunuz bu özgürlükten yoksunum, cumhurbaşkanıyım lakin köşeye atılmış ve özgürlüğü sınırlı bir insanım Bütün eğlencem, akşamları soframa topladığım arkadaşlara ayrılmıştır Haydi şu anda buradan ayrılıp bol bol dolaşın, istediğiniz yerlere girip çıkın, özlem ettiğiniz gibi eğlenin Ben de bunun hayaliyle avunurumdedi

O akşam hepimiz masadan erken ayrıldık

ASKERLE GÜREŞ

Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü Çağırdı ve güler yüzle sordu:
Sen güreş bilir misin?

Yanındakilerden en adaleli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi Genç asker her zaman üstün geliyordu Çok neşelendi, ayağa fırladı

Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu:
Haydi, dahası benimle güreş!

Katıksız ve pak Anadolu çocuğu Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı:
Atam,dedi Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi Bir Mehmet mi bu işi başarır?

Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı

YANINA ALDIĞI BIRINCIL ER

Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu Kalabalık bir ahali kütlesi iskelede etrafını çevirmiş bulunmakta idi Bir kadının, elinde bir kâğıtla Atatürk'e yaklaştığı görüldü Çelimsiz bir kadındı Ata'nın yolunu keserek titreyen bir sesle:
Beni tanıdın mı oğul? dedi Ben sizin Selanik'te komşunuzdum Bir oğlum var: Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor Siz onu alsınlar dediniz Fakat Müdür dinlemedi Oğlumu yeniden işe almamış Ne olur bir defa de siz söyleyiniz
Atatürk'ün çelik bakışlı gözleri samimi olarak parladı Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
Oğlunu almadılar mı? dedi Ben salık verdiğim halde mi almadılar? Ne dek iyi olmuş mükemmel yapmışlar İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak
Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu Ve Atatürk az daha kendinden geçercesine doymuş bir sesle:
İşte Cumhuriyetten beklediğimiz netice diyordu

GENELGEYLE IHTILAL OLMAZ

1924 yılının ilkbaharıydı Erzurum ve Pasinler'de depremde çoğu köyün evleri yıkılmıştı Zarar görebilen halkla karşılaşmak için Pasinler'e gelen Atatürk, halkın içinden yaşlı bir köylüyü çağırdı:
Depremden çok hasar gördün mü, baba? diye sordu Atatürk ihtiyarın şüphesini görür görmez, bitmiş sordu:
Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? Yaşlı, Kürt şivesiyle:
Valla Padişah bilir! dedi
Atatürk gülümsedi Yumuşak bir sesle:
Baba, Padişah değil; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?
Yaşlı her yerde etti:
Padişah bilir!

Bu yanıt karşısında kaşlarını çatan Atatürk, Kaymakam'a döndü:
Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:
Köylere genelge yolladık Paşam, dedi Atatürk'ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı:
Oğlum, dedi, genelgeyle ihtilal olamaz!*
 
858,506Konular
983,023Mesajlar
33,106Kullanıcılar
Asi1234Son üye
Üst Alt