iltasyazilim
FD Üye
Mustafa, annesi ve kız kardeşi ile birlikte dayısının çiftliğine gitti Akşamüstü çiftliğe vardıklarında dayısı onları fazla candan bir şekilde karşıladı Halhatır sormalardan, iltifatlardan sonradan akşam yemeği yendi Yemekten sonradan bir saat kadar daha sohbet edildi ve peşinde geceyi devretmek üzere odalarına çekildiler
Ertesi sabahtan sabahın erken saatlerinde dayısı Mustafa ’ya çiftliğin her tarafını gezdirip gösterdi Öğle vaktine doğru bakla tarlasına gittiler Tarlanın kenarına geldiklerinde dayısı parmağı ile tarlasındaki tohumları yemekte olan kargaları muhabere ederek: “ Bak Mustafa, şu kargaları görüyor musun? İşte bunlar bizim baş düşmanımız Ben uğraşayım, çalışayım, onlar gelsinler tohumları yesin bitirsinler Oh ne ala, ne ala! Kimseye faydası olmaz şu karga murdarının Yaptıkları anca zarar, ziyan bir de şu korkuluğun omuzlarına, kafasına konarlar “ gak gak “ diye öterler yüzlü yüzlü Korkuluğun yalnızca adı korkuluk Şu ışık halkası bak Dört beş karga omuzlarına konmuş, yemişler tohumları, doymuşlar, güneşleniyorlar Gel Mustafa, kovalım şunları “ diye söylendi
Mustafa ile dayısının geldiklerini gören kargalar uçup gittiler daha sonra dinlenmek için bir ağacın altına otururlarken Mustafa, dayısına: “ Dayıcığım, bu tarla her zaman böyle midir? “ dedi “ Yani içinde çalışan, bekleyen olmadığı zamanlar kargalar tohumları yerler mi? “
Dayısı:
“ Yerler Mustafa ’m yerler Bunlar sahipsiz bir tarla görmesinler Onu, yirmisi toplanır kazanç Böyle gündüzleri tarlada beklemezsen birkaç haftaya kalmaz toprakta bir tek tane bırakmazlar dedi Bunun üstüne Mustafa konuyu toparlama ihtiyacı hissetti: “ Peki dayıcığım, o süre kargalar tohumları yiyip bitirmesinler diye sabahleyin akşama kadar bekçilik yapmak zorunda kalıyorsunuz “
“ Tıpkı dediğin gibi oluyor Mustafa Çiftlikte yapılacak bir sürü iş varken, ben buraya gelip karga ardından koşuyorum Ne yaparsın oysa, bu bakla tarlası fazla kayda değer Baklalar olgulaşınca keza kendimize yemeklik oluyor, hem de arabaya yükleyip pazarda satıyorum; iyi de para ediyor “
“ Demek oysa burada bekçilik yerine getirmek işleriniz için büyük engel teşkil ediyor, sevgili dayıcığım O halde müsade verirseniz yarından tezi değil kardeşim Makbule ile gelip burada bekleriz Siz de çiftlikteki işleri yoluna koyarsınız Kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine müsade vermeyeceğimi bilmenizi isterim “
“ Hay, sen aklınla bin yaşa, Mustafa! Bak bu hiç aklıma gelmemişti Daha önce tekrar tekrar düşünüp de içinden çıkamadığım bu büyük sorunu kolayca çözüverdin Bugün akşama dek burada kalırız Tarla bekçiliği nasıl yapılır ayrıntılarıyla öğrenirsin Zaten baskı bir tarafı değil canım Biraz özenli olup kargaları kollaman tatmin edici Akşama çiftliğe dönünce annene ben söylerim Onun da rızasını almak gerekli “
Ertesi sabah erkenden yengesinin hazırladığı börekleri bir torbaya koyan Mustafa kız kardeşi Makbule ile birlikte dayısının bakla tarlasına geldi Kazanç gelmez de, tarlaya inen kargaları kovalamaya başladılar Öğle vaktine dürüst ikisi de çok yorulmuştu Bunun sebebi: bir defa tarla epeyce büyüktü Bir tarafa üç beş karga tohumları yemek için gelseler Mustafa ile Makbule anında koşuyorlar kargaları kovalıyorlardı Aynı kargalar uçuyorlar, tarlanın öteki tarafına iniyorlardı Tarlanın bir başından bir başına koşup durmak onları yormuştu İşin içine diğer kargalar da karışınca şart adamakıllı çekilmez hal almıştı Öğle vakti bir köşede oturup yengesinin hazırladığı börekleri yerlerken Mustafa Makbule ’ye sorunu kökünden halledecek bir yöntem bulduğunu söyledi ve şunları ekledi: “ Makbule, kargaların bize oynadığı oyunun bilmem farkında olan mısın? Biz bu tarlaya kazanç gelmez deneyimsiz olduğumuzu anladılar Uygulamak istediğim yöntem oldukça basit Tarlanın ortasında yer alan kulübenin içinden tarlayı enlemesine bölen bir çizgi çektiğimizi farz edelim Bu çizgi tarlayı iki eşit parçaya böler Yukarı tarafta kalan parça birazcık meyilli, burası benim olsun Aşağıda tarafta kalan parça dümdüz, burası da senin olsun Herkes kendi bölgesindeki kargaların kovalanmasından sorumlu olacak Eğer kendi bölgenin ortalarına yakın bir yerde durmaya itina gösterirsen sabahki yorgunluğunun iki kat azaldığını fark edeceksin Acilen konuyla ilgili bana sormak istediğin bir şey var mı? “
“ Ne diyebilirim ki Mustafa abi Sen yapmamız gerekeni bütünüyle anlattın Burada bana düşen görev anlattıklarını eksiksiz olarak uygulamamdır “
“ Aferin sana Makbule Senin gibi laf dinleyen, kavrayışı kuvvetli bir yardımcı ile çalışmak benim için şereftir Bu galibiyet sadece benim değil, ikimizin başarısı olacaktır Şu Anda biraz acele edelim, böreklerimizi yiyelim de işe başlayalım Bak kargalara, meydanı abes bulunca nasıl da çoğalıverdiler Şayet şu lahza için tarlanın üzerinde uçmaktan diğer bir şey yaptıkları yok lakin eğer telaş etmezsek birer ikişer tarlaya inmeye başlayacaklarına eminim Dayıma, kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğim, diyerek söz vermiştim “
Mustafa ’nın kendi buluşu olan usul başarılı oldu Akşamüstü hava kararmaya başladığında kargalar geceyi dinmek için konaklama yerlerine giderlerken aç ve yorgundular Çiftlikte yenen akşam yemeğinden sonra Makbule, o gün olanları ve kargaların gözü yaşlı ve acınacak halde bir şekilde gidişlerini anlatırken, odada bulunanlar kahkahalarla gülmekten kendilerini alamıyorlardı Annesi Zübeyde Bayan, “ Benim Mustafa ’m çok akıllıdır “ diyerek sarı saçlı, mavi gözlü oğlunu gururla alnından öperken, Mustafa ağırbaşlı halini hiç bozmadan duruyor, sadece gülümsemekle yetiniyordu
Mustafa ’nın kız kardeşi Makbule rahatsızlandığı için çiftlikte kalmıştı Bugün Mustafa kimsesiz bakla tarlasında bekçilik yapacaktı Şu karga kovalama işinin öyle bir zorluğu kalmamıştı Bakla tarlasına gelmeye başladığı ilk günlerde kargalar Mustafa ’nın ne derece engebeli bir rakip olduğunu anlamışlar ve onun uyguladığı yöntemi harikulade bir çaba örneği göstermelerine karşın boş yere çıkaramamışlar, çekilip gitmişlerdi Mustafa sabahleyin erkenden bakla tarlasına gelince tarlanın tam ortasında yer alan kulübenin önüne bir sandalye çıkarıp oturdu Aradan yarım saat geçmeden canı sıkılmaya başladı Böyle anlamsız oturmak O ’na tarafından değildi O, bir şeylerle meşgul olsun, bir işe yarasın, yardımsever olsun isterdi Dayısının bakla tarlasında bekçilik yapmakla bir işe yarıyordu, yardımsever oluyordu, lakin bunlar tatmin edici miydi? Hayır, yeterli değildi Ne yapabilirdi? Kulübede birkaç tane ders kitabı vardı Kitap en iyi arkadaştı Okurdun, öğrenirdin, fikirlerin gelişirdi Mustafa bir kitap alıp okumaya başladı Böylesi çok daha iyiydi, ayrıca artık canı da sıkılmıyordu
Aradan iki saat geçmişti Mustafa ilerdeki tarlaların arasındaki patika yoldan ihtiyar bir adamın geldiğini gördü Ihtiyar adamın yanında bir kuzu vardı Onun gelip tarlanın kenarındaki bir ağacın altına oturmasını fırsat haberdar olan Mustafa yerinden kalktı, kitabı kulübeye bıraktı ve yaşlı adamın yanına gitti Mustafa söze şöyle bir giriş yaptı: “ Merhaba dede, nereye böyle? “
Yaşlı adam:
“ Yolcuyum ben evlat, kasabaya oğlumun yanında gidiyorum Bu kuzuyu toruna hediye olarak götürüyorum Geçen ay köye gelmişlerdi, bir hafta kaldılar Torun kuzu diye tutturmuştu Ben de, acilen fazla küçükler, birazcık büyüsünler bir tane sana getiririm dediydim Alsın kuzuyu besleyip büyütsün Dünyada en manâlı şey sevgidir Sevgisiz kalmış bir insan kuru bir ağaca aynı Zamanında onun kalbine sevgi tohumu ekilmemiştir, sevmek öğretilmemiştir Bir bilinmezlik içinde bocalar durur Yüzyıllardır süregelen anlamsız kargaşayı sevgi yoksunu halk çıkardılar Toplumları birbirine düşman ettiler Sonuçta, bunun acısını insanlık çekti İnsanlara sevgiyle yaklaşmalı, onların kalplerine sevgi tohumu ekmeliyiz Hoşuna Gitmek çok hoş bir duygudur ve insanı hayata bağlar Sevelim, sevilelim, hayatın tadına varalım “
Ihtiyar adam konuşurken, Mustafa oturmuş ve anlattıklarını ilgiyle dinlemişti Şu Anda söz hakkı Mustafa ’nındı:
“ Dede, bazı halk nedense vatanlarını sevmiyorlar Ben vatanımı çok seviyorum ve bu vatanın evladı olduğum için gurur duyuyorum Hemen vatanlarını sevmeyenler vatanını sevmeyi nasıl öğrenecek ve ben vatan sevgimi nasıl geliştirebilirim Tavsiyelerin neler olacak? “
Mustafa ’ nın heyecan doymuş konuşması ihtiyar adamı şaşırtmıştı On yaşlarındaki bir çocuğun bu derece bilgili ve okumuş olması, düşüncesini korkusuzca söyleyebilmesi, öğrendiklerini yeterli bulmaması, yeni bir şeyler daha öğrenmek için soru sorması us alır gibi değildi Hani bu yaşlardaki kaç çocuğun aklına gelirdi vatan sevgisi?
Yaşlı adam düşüncelerinden sıyrılınca, gülümseyerek: “ Evlat, adını demedin bana, neydi adın? “ deyince Mustafa: “ Büyükbaba, benim adım Mustafa “ dedi Bunun üstüne ihtiyar adam: “ Sana tavsiyem Büyük Vatan Şairi Namık Kemal olacak Namık Kemal, türlü engellemelere karşın, vatanını çok sevdiğini haykırmaktan çekinmedi Bu uğurda fazla acı çekti, fakat hiçbir acı O ’nu vatanına hizmetten alıkoyamadı “
Mustafa:
“ Bundan sonradan Namık Kemal ’in şiirlerini daha bir tartı vererek okuyacağıma söz veriyorum Büyükbaba, sevinç nedir sence? Ben mutlu olmak insandan insana değişebilir diyorum “ dedi Ihtiyar adamın sevinç hakkında söyledikleri şunlar oldu:
“ Sevinç hayati bir gerçektir yani yaşamda sevinç vardır ve her insanın mutluluğu ayrıdır Hakkın olan mutluluğu başkalarının mutluluğuna gölge düşürmeden arzu etmek sana kalmıştır mutlu olmak için büyük şeyler istemek gerekmez İnsan isterse bir kelebeğin uçuşunu görüp mutlu olabilir Her neyse Mustafa ağır ağır kalkayım Hava kararmadan kasabaya varmalıyım Anlattıklarımın sana bir parça faydası olduysa ne mutlu bana İyi günler dilerim “
Mustafa:
“ Ne çağrıda bulunmak büyükbaba, hem de çok faydası oldu Ben de sana iyi günler dilerim Yolun açık olsun “ dedi Mustafa ihtiyar adam gittikten daha sonra kulübeye döndü ve sandalyesine oturarak konuşulanları düşünmeye başladı
*
Ertesi sabahtan sabahın erken saatlerinde dayısı Mustafa ’ya çiftliğin her tarafını gezdirip gösterdi Öğle vaktine doğru bakla tarlasına gittiler Tarlanın kenarına geldiklerinde dayısı parmağı ile tarlasındaki tohumları yemekte olan kargaları muhabere ederek: “ Bak Mustafa, şu kargaları görüyor musun? İşte bunlar bizim baş düşmanımız Ben uğraşayım, çalışayım, onlar gelsinler tohumları yesin bitirsinler Oh ne ala, ne ala! Kimseye faydası olmaz şu karga murdarının Yaptıkları anca zarar, ziyan bir de şu korkuluğun omuzlarına, kafasına konarlar “ gak gak “ diye öterler yüzlü yüzlü Korkuluğun yalnızca adı korkuluk Şu ışık halkası bak Dört beş karga omuzlarına konmuş, yemişler tohumları, doymuşlar, güneşleniyorlar Gel Mustafa, kovalım şunları “ diye söylendi
Mustafa ile dayısının geldiklerini gören kargalar uçup gittiler daha sonra dinlenmek için bir ağacın altına otururlarken Mustafa, dayısına: “ Dayıcığım, bu tarla her zaman böyle midir? “ dedi “ Yani içinde çalışan, bekleyen olmadığı zamanlar kargalar tohumları yerler mi? “
Dayısı:
“ Yerler Mustafa ’m yerler Bunlar sahipsiz bir tarla görmesinler Onu, yirmisi toplanır kazanç Böyle gündüzleri tarlada beklemezsen birkaç haftaya kalmaz toprakta bir tek tane bırakmazlar dedi Bunun üstüne Mustafa konuyu toparlama ihtiyacı hissetti: “ Peki dayıcığım, o süre kargalar tohumları yiyip bitirmesinler diye sabahleyin akşama kadar bekçilik yapmak zorunda kalıyorsunuz “
“ Tıpkı dediğin gibi oluyor Mustafa Çiftlikte yapılacak bir sürü iş varken, ben buraya gelip karga ardından koşuyorum Ne yaparsın oysa, bu bakla tarlası fazla kayda değer Baklalar olgulaşınca keza kendimize yemeklik oluyor, hem de arabaya yükleyip pazarda satıyorum; iyi de para ediyor “
“ Demek oysa burada bekçilik yerine getirmek işleriniz için büyük engel teşkil ediyor, sevgili dayıcığım O halde müsade verirseniz yarından tezi değil kardeşim Makbule ile gelip burada bekleriz Siz de çiftlikteki işleri yoluna koyarsınız Kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine müsade vermeyeceğimi bilmenizi isterim “
“ Hay, sen aklınla bin yaşa, Mustafa! Bak bu hiç aklıma gelmemişti Daha önce tekrar tekrar düşünüp de içinden çıkamadığım bu büyük sorunu kolayca çözüverdin Bugün akşama dek burada kalırız Tarla bekçiliği nasıl yapılır ayrıntılarıyla öğrenirsin Zaten baskı bir tarafı değil canım Biraz özenli olup kargaları kollaman tatmin edici Akşama çiftliğe dönünce annene ben söylerim Onun da rızasını almak gerekli “
Ertesi sabah erkenden yengesinin hazırladığı börekleri bir torbaya koyan Mustafa kız kardeşi Makbule ile birlikte dayısının bakla tarlasına geldi Kazanç gelmez de, tarlaya inen kargaları kovalamaya başladılar Öğle vaktine dürüst ikisi de çok yorulmuştu Bunun sebebi: bir defa tarla epeyce büyüktü Bir tarafa üç beş karga tohumları yemek için gelseler Mustafa ile Makbule anında koşuyorlar kargaları kovalıyorlardı Aynı kargalar uçuyorlar, tarlanın öteki tarafına iniyorlardı Tarlanın bir başından bir başına koşup durmak onları yormuştu İşin içine diğer kargalar da karışınca şart adamakıllı çekilmez hal almıştı Öğle vakti bir köşede oturup yengesinin hazırladığı börekleri yerlerken Mustafa Makbule ’ye sorunu kökünden halledecek bir yöntem bulduğunu söyledi ve şunları ekledi: “ Makbule, kargaların bize oynadığı oyunun bilmem farkında olan mısın? Biz bu tarlaya kazanç gelmez deneyimsiz olduğumuzu anladılar Uygulamak istediğim yöntem oldukça basit Tarlanın ortasında yer alan kulübenin içinden tarlayı enlemesine bölen bir çizgi çektiğimizi farz edelim Bu çizgi tarlayı iki eşit parçaya böler Yukarı tarafta kalan parça birazcık meyilli, burası benim olsun Aşağıda tarafta kalan parça dümdüz, burası da senin olsun Herkes kendi bölgesindeki kargaların kovalanmasından sorumlu olacak Eğer kendi bölgenin ortalarına yakın bir yerde durmaya itina gösterirsen sabahki yorgunluğunun iki kat azaldığını fark edeceksin Acilen konuyla ilgili bana sormak istediğin bir şey var mı? “
“ Ne diyebilirim ki Mustafa abi Sen yapmamız gerekeni bütünüyle anlattın Burada bana düşen görev anlattıklarını eksiksiz olarak uygulamamdır “
“ Aferin sana Makbule Senin gibi laf dinleyen, kavrayışı kuvvetli bir yardımcı ile çalışmak benim için şereftir Bu galibiyet sadece benim değil, ikimizin başarısı olacaktır Şu Anda biraz acele edelim, böreklerimizi yiyelim de işe başlayalım Bak kargalara, meydanı abes bulunca nasıl da çoğalıverdiler Şayet şu lahza için tarlanın üzerinde uçmaktan diğer bir şey yaptıkları yok lakin eğer telaş etmezsek birer ikişer tarlaya inmeye başlayacaklarına eminim Dayıma, kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğim, diyerek söz vermiştim “
Mustafa ’nın kendi buluşu olan usul başarılı oldu Akşamüstü hava kararmaya başladığında kargalar geceyi dinmek için konaklama yerlerine giderlerken aç ve yorgundular Çiftlikte yenen akşam yemeğinden sonra Makbule, o gün olanları ve kargaların gözü yaşlı ve acınacak halde bir şekilde gidişlerini anlatırken, odada bulunanlar kahkahalarla gülmekten kendilerini alamıyorlardı Annesi Zübeyde Bayan, “ Benim Mustafa ’m çok akıllıdır “ diyerek sarı saçlı, mavi gözlü oğlunu gururla alnından öperken, Mustafa ağırbaşlı halini hiç bozmadan duruyor, sadece gülümsemekle yetiniyordu
Mustafa ’nın kız kardeşi Makbule rahatsızlandığı için çiftlikte kalmıştı Bugün Mustafa kimsesiz bakla tarlasında bekçilik yapacaktı Şu karga kovalama işinin öyle bir zorluğu kalmamıştı Bakla tarlasına gelmeye başladığı ilk günlerde kargalar Mustafa ’nın ne derece engebeli bir rakip olduğunu anlamışlar ve onun uyguladığı yöntemi harikulade bir çaba örneği göstermelerine karşın boş yere çıkaramamışlar, çekilip gitmişlerdi Mustafa sabahleyin erkenden bakla tarlasına gelince tarlanın tam ortasında yer alan kulübenin önüne bir sandalye çıkarıp oturdu Aradan yarım saat geçmeden canı sıkılmaya başladı Böyle anlamsız oturmak O ’na tarafından değildi O, bir şeylerle meşgul olsun, bir işe yarasın, yardımsever olsun isterdi Dayısının bakla tarlasında bekçilik yapmakla bir işe yarıyordu, yardımsever oluyordu, lakin bunlar tatmin edici miydi? Hayır, yeterli değildi Ne yapabilirdi? Kulübede birkaç tane ders kitabı vardı Kitap en iyi arkadaştı Okurdun, öğrenirdin, fikirlerin gelişirdi Mustafa bir kitap alıp okumaya başladı Böylesi çok daha iyiydi, ayrıca artık canı da sıkılmıyordu
Aradan iki saat geçmişti Mustafa ilerdeki tarlaların arasındaki patika yoldan ihtiyar bir adamın geldiğini gördü Ihtiyar adamın yanında bir kuzu vardı Onun gelip tarlanın kenarındaki bir ağacın altına oturmasını fırsat haberdar olan Mustafa yerinden kalktı, kitabı kulübeye bıraktı ve yaşlı adamın yanına gitti Mustafa söze şöyle bir giriş yaptı: “ Merhaba dede, nereye böyle? “
Yaşlı adam:
“ Yolcuyum ben evlat, kasabaya oğlumun yanında gidiyorum Bu kuzuyu toruna hediye olarak götürüyorum Geçen ay köye gelmişlerdi, bir hafta kaldılar Torun kuzu diye tutturmuştu Ben de, acilen fazla küçükler, birazcık büyüsünler bir tane sana getiririm dediydim Alsın kuzuyu besleyip büyütsün Dünyada en manâlı şey sevgidir Sevgisiz kalmış bir insan kuru bir ağaca aynı Zamanında onun kalbine sevgi tohumu ekilmemiştir, sevmek öğretilmemiştir Bir bilinmezlik içinde bocalar durur Yüzyıllardır süregelen anlamsız kargaşayı sevgi yoksunu halk çıkardılar Toplumları birbirine düşman ettiler Sonuçta, bunun acısını insanlık çekti İnsanlara sevgiyle yaklaşmalı, onların kalplerine sevgi tohumu ekmeliyiz Hoşuna Gitmek çok hoş bir duygudur ve insanı hayata bağlar Sevelim, sevilelim, hayatın tadına varalım “
Ihtiyar adam konuşurken, Mustafa oturmuş ve anlattıklarını ilgiyle dinlemişti Şu Anda söz hakkı Mustafa ’nındı:
“ Dede, bazı halk nedense vatanlarını sevmiyorlar Ben vatanımı çok seviyorum ve bu vatanın evladı olduğum için gurur duyuyorum Hemen vatanlarını sevmeyenler vatanını sevmeyi nasıl öğrenecek ve ben vatan sevgimi nasıl geliştirebilirim Tavsiyelerin neler olacak? “
Mustafa ’ nın heyecan doymuş konuşması ihtiyar adamı şaşırtmıştı On yaşlarındaki bir çocuğun bu derece bilgili ve okumuş olması, düşüncesini korkusuzca söyleyebilmesi, öğrendiklerini yeterli bulmaması, yeni bir şeyler daha öğrenmek için soru sorması us alır gibi değildi Hani bu yaşlardaki kaç çocuğun aklına gelirdi vatan sevgisi?
Yaşlı adam düşüncelerinden sıyrılınca, gülümseyerek: “ Evlat, adını demedin bana, neydi adın? “ deyince Mustafa: “ Büyükbaba, benim adım Mustafa “ dedi Bunun üstüne ihtiyar adam: “ Sana tavsiyem Büyük Vatan Şairi Namık Kemal olacak Namık Kemal, türlü engellemelere karşın, vatanını çok sevdiğini haykırmaktan çekinmedi Bu uğurda fazla acı çekti, fakat hiçbir acı O ’nu vatanına hizmetten alıkoyamadı “
Mustafa:
“ Bundan sonradan Namık Kemal ’in şiirlerini daha bir tartı vererek okuyacağıma söz veriyorum Büyükbaba, sevinç nedir sence? Ben mutlu olmak insandan insana değişebilir diyorum “ dedi Ihtiyar adamın sevinç hakkında söyledikleri şunlar oldu:
“ Sevinç hayati bir gerçektir yani yaşamda sevinç vardır ve her insanın mutluluğu ayrıdır Hakkın olan mutluluğu başkalarının mutluluğuna gölge düşürmeden arzu etmek sana kalmıştır mutlu olmak için büyük şeyler istemek gerekmez İnsan isterse bir kelebeğin uçuşunu görüp mutlu olabilir Her neyse Mustafa ağır ağır kalkayım Hava kararmadan kasabaya varmalıyım Anlattıklarımın sana bir parça faydası olduysa ne mutlu bana İyi günler dilerim “
Mustafa:
“ Ne çağrıda bulunmak büyükbaba, hem de çok faydası oldu Ben de sana iyi günler dilerim Yolun açık olsun “ dedi Mustafa ihtiyar adam gittikten daha sonra kulübeye döndü ve sandalyesine oturarak konuşulanları düşünmeye başladı
*