Mustafa, annesi ve kız kardeşi ile birlikte dayısının ciftliğine gitti Akşamustu ciftliğe vardıklarında dayısı onları cok candan bir şekilde karşıladı Halhatır sormalardan, iltifatlardan sonra akşam yemeği yendi Yemekten sonra bir saat kadar daha sohbet edildi ve ardından geceyi gecirmek uzere odalarına cekildiler
Ertesi sabah sabahın erken saatlerinde dayısı Mustafa’ya ciftliğin her tarafını gezdirip gosterdi Oğle vaktine doğru bakla tarlasına gittiler Tarlanın kenarına geldiklerinde dayısı parmağı ile tarlasındaki tohumları yemekte olan kargaları işaret ederek: “ Bak Mustafa, şu kargaları goruyor musun? İşte bunlar bizim baş duşmanımız Ben uğraşayım, calışayım, onlar gelsinler tohumları yesin bitirsinler Oh ne ala, ne ala! Kimseye faydası olmaz şu karga murdarının Yaptıkları anca zarar, ziyan Bir de şu korkuluğun omuzlarına, kafasına konarlar “ gak gak “ diye oterler yuzlu yuzlu Korkuluğun sadece adı korkuluk Şu hale bak Dort beş karga omuzlarına konmuş, yemişler tohumları, doymuşlar, guneşleniyorlar Gel Mustafa, kovalım şunları “ diye soylendi
Mustafa ile dayısının geldiklerini goren kargalar ucup gittiler Daha sonra dinlenmek icin bir ağacın altına otururlarken Mustafa, dayısına: “ Dayıcığım, bu tarla hep boyle midir? “ dedi “ Yani icinde calışan, bekleyen olmadığı zamanlar kargalar tohumları yerler mi? “
Dayısı:
“ Yerler Mustafa’m yerler Bunlar sahipsiz bir tarla gormesinler Onu, yirmisi toplanır gelir Boyle gunduzleri tarlada beklemezsen birkac haftaya kalmaz toprakta bir tek tane bırakmazlar dedi Bunun uzerine Mustafa konuyu toparlama ihtiyacı hissetti: “ Peki dayıcığım, o zaman kargalar tohumları yiyip bitirmesinler diye sabahtan akşama kadar bekcilik yapmak zorunda kalıyorsunuz “
“ Aynen dediğin gibi oluyor Mustafa Ciftlikte yapılacak bir suru iş varken, ben buraya gelip karga peşinde koşuyorum Ne yaparsın ki, bu bakla tarlası cok onemli Baklalar olgulaşınca hem kendimize yemeklik oluyor, hem de arabaya yukleyip pazarda satıyorum; iyi de para ediyor “
“ Demek ki burada bekcilik yapmak işleriniz icin buyuk engel teşkil ediyor, sevgili dayıcığım O halde izin verirseniz yarından tezi yok kardeşim Makbule ile gelip burada bekleriz Siz de ciftlikteki işleri yoluna koyarsınız Kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğimi bilmenizi isterim “
“ Hay, sen aklınla bin yaşa, Mustafa! Bak bu hic aklıma gelmemişti Daha once defalarca duşunup de icinden cıkamadığım bu buyuk sorunu kolayca cozuverdin Bugun akşama kadar burada kalırız Tarla bekciliği nasıl yapılır iyice oğrenirsin Zaten zor bir tarafı yok canım Biraz dikkatli olup kargaları kollaman yeterli Akşama ciftliğe donunce annene ben soylerim Onun da rızasını almak lazım “
Ertesi sabah erkenden yengesinin hazırladığı borekleri bir torbaya koyan Mustafa kız kardeşi Makbule ile birlikte dayısının bakla tarlasına geldi Gelir gelmez de, tarlaya inen kargaları kovalamaya başladılar Oğle vaktine doğru ikisi de cok yorulmuştu Bunun sebebi: Bir defa tarla oldukca buyuktu Bir tarafa uc beş karga tohumları yemek icin gelseler Mustafa ile Makbule hemen koşuyorlar kargaları kovalıyorlardı Aynı kargalar ucuyorlar, tarlanın oteki tarafına iniyorlardı Tarlanın bir başından bir başına koşup durmak onları yormuştu İşin icine başka kargalar da karışınca durum iyice cekilmez hal almıştı Oğle vakti bir koşede oturup yengesinin hazırladığı borekleri yerlerken Mustafa Makbule’ye sorunu kokunden halledecek bir yontem bulduğunu soyledi ve şunları ekledi: “ Makbule, kargaların bize oynadığı oyunun bilmem farkında mısın? Biz bu tarlaya gelir gelmez acemi olduğumuzu anladılar Uygulamak istediğim yontem oldukca basit Tarlanın ortasında bulunan kulubenin icinden tarlayı enlemesine bolen bir cizgi cektiğimizi farz edelim Bu cizgi tarlayı iki eşit parcaya boler Yukarı tarafta kalan parca biraz meyilli, burası benim olsun Aşağı tarafta kalan parca dumduz, burası da senin olsun Herkes kendi bolgesindeki kargaların kovalanmasından sorumlu olacak Eğer kendi bolgenin ortalarına yakın bir yerde durmaya ozen gosterirsen sabahki yorgunluğunun iki kat azaldığını fark edeceksin Şimdi konuyla ilgili bana sormak istediğin bir şey var mı? “
“ Ne diyebilirim ki Mustafa abi Sen yapmamız gerekeni tam olarak anlattın Burada bana duşen gorev anlattıklarını eksiksiz olarak uygulamamdır “
“ Aferin sana Makbule Senin gibi soz dinleyen, kavrayışı kuvvetli bir yardımcı ile calışmak benim icin şereftir Bu başarı sadece benim değil, ikimizin başarısı olacaktır Şimdi biraz acele edelim, boreklerimizi yiyelim de işe başlayalım Bak kargalara, meydanı boş bulunca nasıl da coğalıverdiler Belki şu an icin tarlanın ustunde ucmaktan başka bir şey yaptıkları yok ama eğer acele etmezsek birer ikişer tarlaya inmeye başlayacaklarına eminim Dayıma, kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğim, diyerek soz vermiştim “
Mustafa’nın kendi buluşu olan yontem başarılı oldu Akşamustu hava kararmaya başladığında kargalar geceyi gecirmek icin konaklama yerlerine giderlerken ac ve yorgundular Ciftlikte yenen akşam yemeğinden sonra Makbule, o gun olanları ve kargaların uzgun ve perişan bir şekilde gidişlerini anlatırken, odada bulunanlar kahkahalarla gulmekten kendilerini alamıyorlardı Annesi Zubeyde Hanım, “ Benim Mustafa’m cok akıllıdır “ diyerek sarı saclı, mavi gozlu oğlunu gururla alnından operken, Mustafa vakur halini hic bozmadan duruyor, sadece gulumsemekle yetiniyordu
Mustafa’nın kız kardeşi Makbule rahatsızlandığı icin ciftlikte kalmıştı Bugun Mustafa tek başına bakla tarlasında bekcilik yapacaktı Şu karga kovalama işinin pek bir zorluğu kalmamıştı Bakla tarlasına gelmeye başladığı ilk gunlerde kargalar Mustafa’nın ne derece zorlu bir rakip olduğunu anlamışlar ve onun uyguladığı yontemi muthiş bir mucadele orneği gostermelerine karşın boşa cıkaramamışlar, cekilip gitmişlerdi Mustafa sabah erkenden bakla tarlasına gelince tarlanın tam ortasında bulunan kulubenin onune bir sandalye cıkarıp oturdu Aradan yarım saat gecmeden canı sıkılmaya başladı Boyle boş oturmak O’na gore değildi O, bir şeylerle meşgul olsun, bir işe yarasın, faydalı olsun isterdi Dayısının bakla tarlasında bekcilik yapmakla bir işe yarıyordu, faydalı oluyordu, fakat bunlar yeterli miydi? Hayır, yeterli değildi Ne yapabilirdi? Kulubede birkac tane ders kitabı vardı Kitap en iyi arkadaştı Okurdun, oğrenirdin, fikirlerin gelişirdi Mustafa bir kitap alıp okumaya başladı Boylesi cok daha iyiydi, hem artık canı da sıkılmıyordu
Aradan iki saat gecmişti Mustafa ilerdeki tarlaların arasındaki patika yoldan yaşlı bir adamın geldiğini gordu Yaşlı adamın yanında bir kuzu vardı Onun gelip tarlanın kenarındaki bir ağacın altına oturmasını fırsat bilen Mustafa yerinden kalktı, kitabı kulubeye bıraktı ve yaşlı adamın yanına gitti Mustafa soze şoyle bir giriş yaptı: “ Merhaba dede, nereye boyle? “
Yaşlı adam:
“ Yolcuyum ben evlat, kasabaya oğlumun yanına gidiyorum Bu kuzuyu toruna hediye olarak goturuyorum Gecen ay koye gelmişlerdi, bir hafta kaldılar Torun kuzu diye tutturmuştu Ben de, şimdi cok kucukler, biraz buyusunler bir tane sana getiririm dediydim Alsın kuzuyu besleyip buyutsun Dunyada en onemli şey sevgidir Sevgisiz kalmış bir insan kuru bir ağaca benzer Zamanında onun kalbine sevgi tohumu ekilmemiştir, sevmek oğretilmemiştir Bir bilinmezlik icinde bocalar durur Yuzyıllardır suregelen anlamsız kargaşayı sevgi yoksunu insanlar cıkardılar Toplumları birbirine duşman ettiler Sonucta, bunun acısını insanlık cekti İnsanlara sevgiyle yaklaşmalı, onların kalplerine sevgi tohumu ekmeliyiz Sevmek cok guzel bir duygudur ve insanı hayata bağlar Sevelim, sevilelim, hayatın tadına varalım “
Yaşlı adam konuşurken, Mustafa oturmuş ve anlattıklarını ilgiyle dinlemişti Şimdi soz hakkı Mustafa’nındı:
“ Dede, bazı insanlar nedense vatanlarını sevmiyorlar Ben vatanımı cok seviyorum ve bu vatanın evladı olduğum icin gurur duyuyorum Şimdi vatanlarını sevmeyenler vatanını sevmeyi nasıl oğrenecek ve ben vatan sevgimi nasıl geliştirebilirim Tavsiyelerin neler olacak? “
Mustafa’ nın coşku dolu konuşması yaşlı adamı şaşırtmıştı On yaşlarındaki bir cocuğun bu derece bilgili ve kulturlu olması, duşuncesini korkusuzca soyleyebilmesi, oğrendiklerini yeterli bulmaması, yeni bir şeyler daha oğrenmek icin soru sorması akıl alır gibi değildi Hani bu yaşlardaki kac cocuğun aklına gelirdi vatan sevgisi?
Yaşlı adam duşuncelerinden sıyrılınca, gulumseyerek: “ Evlat, adını demedin bana, neydi adın? “ deyince Mustafa: “ Dede, benim adım Mustafa “ dedi Bunun uzerine yaşlı adam: “ Sana tavsiyem Buyuk Vatan Şairi Namık Kemal olacak Namık Kemal, turlu engellemelere karşın, vatanını cok sevdiğini haykırmaktan cekinmedi Bu uğurda cok acı cekti, fakat hicbir acı O’nu vatanına hizmetten alıkoyamadı “
Mustafa:
“ Bundan sonra Namık Kemal’in şiirlerini daha bir onem vererek okuyacağıma soz veriyorum Dede, mutluluk nedir sence? Ben mutlu olmak insandan insana değişebilir diyorum “ dedi Yaşlı adamın mutluluk hakkında soyledikleri şunlar oldu:
“ Mutluluk yaşamsal bir gercektir yani yaşamda mutluluk vardır ve her insanın mutluluğu ayrıdır Hakkın olan mutluluğu başkalarının mutluluğuna golge duşurmeden istemek sana kalmıştır Mutlu olmak icin buyuk şeyler istemek gerekmez İnsan isterse bir kelebeğin ucuşunu gorup mutlu olabilir Her neyse Mustafa yavaş yavaş kalkayım Hava kararmadan kasabaya varmalıyım Anlattıklarımın sana bir parca faydası olduysa ne mutlu bana İyi gunler dilerim “
Mustafa:
“ Ne demek dede, hem de cok faydası oldu Ben de sana iyi gunler dilerim Yolun acık olsun “ dedi Mustafa yaşlı adam gittikten sonra kulubeye dondu ve sandalyesine oturarak konuşulanları duşunmeye başladı
Ertesi sabah sabahın erken saatlerinde dayısı Mustafa’ya ciftliğin her tarafını gezdirip gosterdi Oğle vaktine doğru bakla tarlasına gittiler Tarlanın kenarına geldiklerinde dayısı parmağı ile tarlasındaki tohumları yemekte olan kargaları işaret ederek: “ Bak Mustafa, şu kargaları goruyor musun? İşte bunlar bizim baş duşmanımız Ben uğraşayım, calışayım, onlar gelsinler tohumları yesin bitirsinler Oh ne ala, ne ala! Kimseye faydası olmaz şu karga murdarının Yaptıkları anca zarar, ziyan Bir de şu korkuluğun omuzlarına, kafasına konarlar “ gak gak “ diye oterler yuzlu yuzlu Korkuluğun sadece adı korkuluk Şu hale bak Dort beş karga omuzlarına konmuş, yemişler tohumları, doymuşlar, guneşleniyorlar Gel Mustafa, kovalım şunları “ diye soylendi
Mustafa ile dayısının geldiklerini goren kargalar ucup gittiler Daha sonra dinlenmek icin bir ağacın altına otururlarken Mustafa, dayısına: “ Dayıcığım, bu tarla hep boyle midir? “ dedi “ Yani icinde calışan, bekleyen olmadığı zamanlar kargalar tohumları yerler mi? “
Dayısı:
“ Yerler Mustafa’m yerler Bunlar sahipsiz bir tarla gormesinler Onu, yirmisi toplanır gelir Boyle gunduzleri tarlada beklemezsen birkac haftaya kalmaz toprakta bir tek tane bırakmazlar dedi Bunun uzerine Mustafa konuyu toparlama ihtiyacı hissetti: “ Peki dayıcığım, o zaman kargalar tohumları yiyip bitirmesinler diye sabahtan akşama kadar bekcilik yapmak zorunda kalıyorsunuz “
“ Aynen dediğin gibi oluyor Mustafa Ciftlikte yapılacak bir suru iş varken, ben buraya gelip karga peşinde koşuyorum Ne yaparsın ki, bu bakla tarlası cok onemli Baklalar olgulaşınca hem kendimize yemeklik oluyor, hem de arabaya yukleyip pazarda satıyorum; iyi de para ediyor “
“ Demek ki burada bekcilik yapmak işleriniz icin buyuk engel teşkil ediyor, sevgili dayıcığım O halde izin verirseniz yarından tezi yok kardeşim Makbule ile gelip burada bekleriz Siz de ciftlikteki işleri yoluna koyarsınız Kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğimi bilmenizi isterim “
“ Hay, sen aklınla bin yaşa, Mustafa! Bak bu hic aklıma gelmemişti Daha once defalarca duşunup de icinden cıkamadığım bu buyuk sorunu kolayca cozuverdin Bugun akşama kadar burada kalırız Tarla bekciliği nasıl yapılır iyice oğrenirsin Zaten zor bir tarafı yok canım Biraz dikkatli olup kargaları kollaman yeterli Akşama ciftliğe donunce annene ben soylerim Onun da rızasını almak lazım “
Ertesi sabah erkenden yengesinin hazırladığı borekleri bir torbaya koyan Mustafa kız kardeşi Makbule ile birlikte dayısının bakla tarlasına geldi Gelir gelmez de, tarlaya inen kargaları kovalamaya başladılar Oğle vaktine doğru ikisi de cok yorulmuştu Bunun sebebi: Bir defa tarla oldukca buyuktu Bir tarafa uc beş karga tohumları yemek icin gelseler Mustafa ile Makbule hemen koşuyorlar kargaları kovalıyorlardı Aynı kargalar ucuyorlar, tarlanın oteki tarafına iniyorlardı Tarlanın bir başından bir başına koşup durmak onları yormuştu İşin icine başka kargalar da karışınca durum iyice cekilmez hal almıştı Oğle vakti bir koşede oturup yengesinin hazırladığı borekleri yerlerken Mustafa Makbule’ye sorunu kokunden halledecek bir yontem bulduğunu soyledi ve şunları ekledi: “ Makbule, kargaların bize oynadığı oyunun bilmem farkında mısın? Biz bu tarlaya gelir gelmez acemi olduğumuzu anladılar Uygulamak istediğim yontem oldukca basit Tarlanın ortasında bulunan kulubenin icinden tarlayı enlemesine bolen bir cizgi cektiğimizi farz edelim Bu cizgi tarlayı iki eşit parcaya boler Yukarı tarafta kalan parca biraz meyilli, burası benim olsun Aşağı tarafta kalan parca dumduz, burası da senin olsun Herkes kendi bolgesindeki kargaların kovalanmasından sorumlu olacak Eğer kendi bolgenin ortalarına yakın bir yerde durmaya ozen gosterirsen sabahki yorgunluğunun iki kat azaldığını fark edeceksin Şimdi konuyla ilgili bana sormak istediğin bir şey var mı? “
“ Ne diyebilirim ki Mustafa abi Sen yapmamız gerekeni tam olarak anlattın Burada bana duşen gorev anlattıklarını eksiksiz olarak uygulamamdır “
“ Aferin sana Makbule Senin gibi soz dinleyen, kavrayışı kuvvetli bir yardımcı ile calışmak benim icin şereftir Bu başarı sadece benim değil, ikimizin başarısı olacaktır Şimdi biraz acele edelim, boreklerimizi yiyelim de işe başlayalım Bak kargalara, meydanı boş bulunca nasıl da coğalıverdiler Belki şu an icin tarlanın ustunde ucmaktan başka bir şey yaptıkları yok ama eğer acele etmezsek birer ikişer tarlaya inmeye başlayacaklarına eminim Dayıma, kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğim, diyerek soz vermiştim “
Mustafa’nın kendi buluşu olan yontem başarılı oldu Akşamustu hava kararmaya başladığında kargalar geceyi gecirmek icin konaklama yerlerine giderlerken ac ve yorgundular Ciftlikte yenen akşam yemeğinden sonra Makbule, o gun olanları ve kargaların uzgun ve perişan bir şekilde gidişlerini anlatırken, odada bulunanlar kahkahalarla gulmekten kendilerini alamıyorlardı Annesi Zubeyde Hanım, “ Benim Mustafa’m cok akıllıdır “ diyerek sarı saclı, mavi gozlu oğlunu gururla alnından operken, Mustafa vakur halini hic bozmadan duruyor, sadece gulumsemekle yetiniyordu
Mustafa’nın kız kardeşi Makbule rahatsızlandığı icin ciftlikte kalmıştı Bugun Mustafa tek başına bakla tarlasında bekcilik yapacaktı Şu karga kovalama işinin pek bir zorluğu kalmamıştı Bakla tarlasına gelmeye başladığı ilk gunlerde kargalar Mustafa’nın ne derece zorlu bir rakip olduğunu anlamışlar ve onun uyguladığı yontemi muthiş bir mucadele orneği gostermelerine karşın boşa cıkaramamışlar, cekilip gitmişlerdi Mustafa sabah erkenden bakla tarlasına gelince tarlanın tam ortasında bulunan kulubenin onune bir sandalye cıkarıp oturdu Aradan yarım saat gecmeden canı sıkılmaya başladı Boyle boş oturmak O’na gore değildi O, bir şeylerle meşgul olsun, bir işe yarasın, faydalı olsun isterdi Dayısının bakla tarlasında bekcilik yapmakla bir işe yarıyordu, faydalı oluyordu, fakat bunlar yeterli miydi? Hayır, yeterli değildi Ne yapabilirdi? Kulubede birkac tane ders kitabı vardı Kitap en iyi arkadaştı Okurdun, oğrenirdin, fikirlerin gelişirdi Mustafa bir kitap alıp okumaya başladı Boylesi cok daha iyiydi, hem artık canı da sıkılmıyordu
Aradan iki saat gecmişti Mustafa ilerdeki tarlaların arasındaki patika yoldan yaşlı bir adamın geldiğini gordu Yaşlı adamın yanında bir kuzu vardı Onun gelip tarlanın kenarındaki bir ağacın altına oturmasını fırsat bilen Mustafa yerinden kalktı, kitabı kulubeye bıraktı ve yaşlı adamın yanına gitti Mustafa soze şoyle bir giriş yaptı: “ Merhaba dede, nereye boyle? “
Yaşlı adam:
“ Yolcuyum ben evlat, kasabaya oğlumun yanına gidiyorum Bu kuzuyu toruna hediye olarak goturuyorum Gecen ay koye gelmişlerdi, bir hafta kaldılar Torun kuzu diye tutturmuştu Ben de, şimdi cok kucukler, biraz buyusunler bir tane sana getiririm dediydim Alsın kuzuyu besleyip buyutsun Dunyada en onemli şey sevgidir Sevgisiz kalmış bir insan kuru bir ağaca benzer Zamanında onun kalbine sevgi tohumu ekilmemiştir, sevmek oğretilmemiştir Bir bilinmezlik icinde bocalar durur Yuzyıllardır suregelen anlamsız kargaşayı sevgi yoksunu insanlar cıkardılar Toplumları birbirine duşman ettiler Sonucta, bunun acısını insanlık cekti İnsanlara sevgiyle yaklaşmalı, onların kalplerine sevgi tohumu ekmeliyiz Sevmek cok guzel bir duygudur ve insanı hayata bağlar Sevelim, sevilelim, hayatın tadına varalım “
Yaşlı adam konuşurken, Mustafa oturmuş ve anlattıklarını ilgiyle dinlemişti Şimdi soz hakkı Mustafa’nındı:
“ Dede, bazı insanlar nedense vatanlarını sevmiyorlar Ben vatanımı cok seviyorum ve bu vatanın evladı olduğum icin gurur duyuyorum Şimdi vatanlarını sevmeyenler vatanını sevmeyi nasıl oğrenecek ve ben vatan sevgimi nasıl geliştirebilirim Tavsiyelerin neler olacak? “
Mustafa’ nın coşku dolu konuşması yaşlı adamı şaşırtmıştı On yaşlarındaki bir cocuğun bu derece bilgili ve kulturlu olması, duşuncesini korkusuzca soyleyebilmesi, oğrendiklerini yeterli bulmaması, yeni bir şeyler daha oğrenmek icin soru sorması akıl alır gibi değildi Hani bu yaşlardaki kac cocuğun aklına gelirdi vatan sevgisi?
Yaşlı adam duşuncelerinden sıyrılınca, gulumseyerek: “ Evlat, adını demedin bana, neydi adın? “ deyince Mustafa: “ Dede, benim adım Mustafa “ dedi Bunun uzerine yaşlı adam: “ Sana tavsiyem Buyuk Vatan Şairi Namık Kemal olacak Namık Kemal, turlu engellemelere karşın, vatanını cok sevdiğini haykırmaktan cekinmedi Bu uğurda cok acı cekti, fakat hicbir acı O’nu vatanına hizmetten alıkoyamadı “
Mustafa:
“ Bundan sonra Namık Kemal’in şiirlerini daha bir onem vererek okuyacağıma soz veriyorum Dede, mutluluk nedir sence? Ben mutlu olmak insandan insana değişebilir diyorum “ dedi Yaşlı adamın mutluluk hakkında soyledikleri şunlar oldu:
“ Mutluluk yaşamsal bir gercektir yani yaşamda mutluluk vardır ve her insanın mutluluğu ayrıdır Hakkın olan mutluluğu başkalarının mutluluğuna golge duşurmeden istemek sana kalmıştır Mutlu olmak icin buyuk şeyler istemek gerekmez İnsan isterse bir kelebeğin ucuşunu gorup mutlu olabilir Her neyse Mustafa yavaş yavaş kalkayım Hava kararmadan kasabaya varmalıyım Anlattıklarımın sana bir parca faydası olduysa ne mutlu bana İyi gunler dilerim “
Mustafa:
“ Ne demek dede, hem de cok faydası oldu Ben de sana iyi gunler dilerim Yolun acık olsun “ dedi Mustafa yaşlı adam gittikten sonra kulubeye dondu ve sandalyesine oturarak konuşulanları duşunmeye başladı