iltasyazilim
FD Üye
Atatürk'ün Doğa Sevgisi
Atatürkün Doğa Sevgisi ile ilgili yazı
Atatürkün Doğa Sevgisi hakkında bilgi
Atatürkün Doğa Sevgisi
Selanik, doğası varlıklı, yeşil ve bayındır bir Rumeli kenti idi Minik Mustafa, bu çevrede doğup büyümüş ve ilk çocukluğunu orada geçirmiştir Babası genç yaşta ölünce, aile Zübeyde Hanım'ın ağabeyi Hüseyin Ağa'nın Selanik'e 30 km mesafedeki çiftliğine taşınmak zorunda kaldı ATATÜRK o günleri şöyle anlatır:
'Az süre daha sonra babam öldü Annemle birlikte dayımın yanında yerleştik Dayım köy hayatı geçiriyordu Ben de bu hayata karıştım görevim tarla bekçiliği idi Kardeşimle birlikte, bakla tarlasının ortasındaki bir kulübede oturduğumuzu ve kargaları kovalamakla uğraştığımızı unutamam'
ATATÜRK'ün doğa sevgisinin bu çevrenin de etkisi ile güçlendiğini ve sonra Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde ödev yaparken karşılaştığı doğa fakirliğine, yeşil örtü yokluğuna bu yüzden isyan ettiğini göz önünde bulundurmak yanlış olmaz
O büyük insan, eline geçen birincil imkanda, ülkenin bu asıl meselesine de yönelmiş ve birincil iş olarak, Anadolu bozkırının ortasında, bütün bir bozkır kenti olan Ankara'nın doğasına hayat vermeye girişmiştir
ATATÜRK, ağaç bile yetişmeyen bir yerde, insanın da yaşayamayacağına ve bu yüzden Ankara'nın başkent oluşunu affedilmez bir kusur sayan, Cumhuriyet'in iradesine inançları zayıf olanlara bir ders saptamak istemiş ve bölgenin ağaca ve tarıma en elverişsiz bölümünde bir orman oluşturmaya karar vermiştir Bugün 'Atatürk Orman Çiftliği' olan bölgeyi satın almış ve 5 Mayıs 1925'de o çorak topraklar üzerinde birkaç çadırla işe başlamıştır Önce, yerli ve tanıdık olmayan uzmanlara, bölge toprağını inceletmiş ve gelen rapordaki ' bu bölge, ağaçlandırma için en elverişsizdir' görüşüne karşı o büyük insan, o raporun altına el yazısı ile şunları yazmıştır: 'Burası vatan toprağıdır ve kaderine terk edilemez 'Ve o, vatanın o yoksul toprağını kaderine terk etmemiş, çelik iradesi ile uğraşmış, çevresindekileri inandırmış ve orada bir 'Orman Çiftliği' kurmuştur Daha Sonra aynı yerde bir 'Hayvanat Bahçesi' de kurdurarak, doğal yapıyı tamamlamıştır
ATATÜRK, yalnız Ankara'da yok, tüm yurt sathında da tarımın ve ormancılığın geliştirilmesi için hayatı baştan başa çaba vermiştir Daha 1922'de şöyle diyordu: 'Gerek ziraat ve lüzum memleketin servet ve umumi sağlığı bakımından ehemmiyeti belirli olan ormanlarımızı, çağdaş tedbirlerle iyi halde bulundurmak, genişletmek ve maksimum fayda tedarik eylemek esas prensiplerimizden biridir
1929'da Meclisi açış konuşmasında; 'Çiftçiye arazi belirlemek, hükümetin mütemadiyen peşine düşüp takip etmesi lazım gelen bir keyfiyettir' diyordu
1936'da aynı konuyu yineliyordu; 'Her Türk çiftlik sahibi ailesinin, geçineceği ve çalışacağı toprağa sahip olması, mutlaka lüzumludur'
Büyük ATATÜRK'ün son günlerini geçirdiği Dolmabahçe Sarayı'ndaki mütevazı yatak odasında, karyolasının tam karşısındaki duvarda bir tablo vardır Bir ormanı, küçük bir çayırlığı bildiren bir tablo Yıkım İnan, şöyle anlatır:
'Son günlerinde, o tabloya uzun uzun bakar ve 'Yıkım, oralara gidelim, ağaçlar aşağı dolaşalım, kolay bir hayata kavuşalım Son arzum, yeşillik bir ormanlık, fakaz yazkış yeşil duran ağaçlar aşağı olmaktır' derdi' *
Atatürkün Doğa Sevgisi ile ilgili yazı
Atatürkün Doğa Sevgisi hakkında bilgi
Atatürkün Doğa Sevgisi
Selanik, doğası varlıklı, yeşil ve bayındır bir Rumeli kenti idi Minik Mustafa, bu çevrede doğup büyümüş ve ilk çocukluğunu orada geçirmiştir Babası genç yaşta ölünce, aile Zübeyde Hanım'ın ağabeyi Hüseyin Ağa'nın Selanik'e 30 km mesafedeki çiftliğine taşınmak zorunda kaldı ATATÜRK o günleri şöyle anlatır:
'Az süre daha sonra babam öldü Annemle birlikte dayımın yanında yerleştik Dayım köy hayatı geçiriyordu Ben de bu hayata karıştım görevim tarla bekçiliği idi Kardeşimle birlikte, bakla tarlasının ortasındaki bir kulübede oturduğumuzu ve kargaları kovalamakla uğraştığımızı unutamam'
ATATÜRK'ün doğa sevgisinin bu çevrenin de etkisi ile güçlendiğini ve sonra Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde ödev yaparken karşılaştığı doğa fakirliğine, yeşil örtü yokluğuna bu yüzden isyan ettiğini göz önünde bulundurmak yanlış olmaz
O büyük insan, eline geçen birincil imkanda, ülkenin bu asıl meselesine de yönelmiş ve birincil iş olarak, Anadolu bozkırının ortasında, bütün bir bozkır kenti olan Ankara'nın doğasına hayat vermeye girişmiştir
ATATÜRK, ağaç bile yetişmeyen bir yerde, insanın da yaşayamayacağına ve bu yüzden Ankara'nın başkent oluşunu affedilmez bir kusur sayan, Cumhuriyet'in iradesine inançları zayıf olanlara bir ders saptamak istemiş ve bölgenin ağaca ve tarıma en elverişsiz bölümünde bir orman oluşturmaya karar vermiştir Bugün 'Atatürk Orman Çiftliği' olan bölgeyi satın almış ve 5 Mayıs 1925'de o çorak topraklar üzerinde birkaç çadırla işe başlamıştır Önce, yerli ve tanıdık olmayan uzmanlara, bölge toprağını inceletmiş ve gelen rapordaki ' bu bölge, ağaçlandırma için en elverişsizdir' görüşüne karşı o büyük insan, o raporun altına el yazısı ile şunları yazmıştır: 'Burası vatan toprağıdır ve kaderine terk edilemez 'Ve o, vatanın o yoksul toprağını kaderine terk etmemiş, çelik iradesi ile uğraşmış, çevresindekileri inandırmış ve orada bir 'Orman Çiftliği' kurmuştur Daha Sonra aynı yerde bir 'Hayvanat Bahçesi' de kurdurarak, doğal yapıyı tamamlamıştır
ATATÜRK, yalnız Ankara'da yok, tüm yurt sathında da tarımın ve ormancılığın geliştirilmesi için hayatı baştan başa çaba vermiştir Daha 1922'de şöyle diyordu: 'Gerek ziraat ve lüzum memleketin servet ve umumi sağlığı bakımından ehemmiyeti belirli olan ormanlarımızı, çağdaş tedbirlerle iyi halde bulundurmak, genişletmek ve maksimum fayda tedarik eylemek esas prensiplerimizden biridir
1929'da Meclisi açış konuşmasında; 'Çiftçiye arazi belirlemek, hükümetin mütemadiyen peşine düşüp takip etmesi lazım gelen bir keyfiyettir' diyordu
1936'da aynı konuyu yineliyordu; 'Her Türk çiftlik sahibi ailesinin, geçineceği ve çalışacağı toprağa sahip olması, mutlaka lüzumludur'
Büyük ATATÜRK'ün son günlerini geçirdiği Dolmabahçe Sarayı'ndaki mütevazı yatak odasında, karyolasının tam karşısındaki duvarda bir tablo vardır Bir ormanı, küçük bir çayırlığı bildiren bir tablo Yıkım İnan, şöyle anlatır:
'Son günlerinde, o tabloya uzun uzun bakar ve 'Yıkım, oralara gidelim, ağaçlar aşağı dolaşalım, kolay bir hayata kavuşalım Son arzum, yeşillik bir ormanlık, fakaz yazkış yeşil duran ağaçlar aşağı olmaktır' derdi' *